• Sonuç bulunamadı

1. YEREL YÖNETİM VE YERELLEŞME KAVRAMSAL ÇERÇEVE 3

1.3. Eğitim Kurumlarında Gelinen Gelişmişlik Düzeyi ve Özellikleri 25 

1.3.12. Cumhuriyet Döneminin Gelişim Çizgisi İçinde ve Bugün Başlıca Eğitim ve

Cumhuriyetin başlangıç yıllarında, özellikle ilkokul düzeyinde ve köylerde yaşanan öğretmen açığı; ilkokulların giderek yaygınlaştırılmasıyla, 1950 yılından itibaren ortaokul ve lise düzeyindeki eğitim kurumlarında bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Alışılagelmiş yöntemlerle gitgide artan öğretmen açığını kapatmak için bir takım kısa süreli öğretmen yetiştirme uygulamalarına gidilmiştir.63

Bu yönde eleştirilen bazı uygulamalar da şunlar olmuştur:

Eğitmen Kursları:

Askerliklerini yapmış olan ve okuma yazma bilen gençler kısa süreli kurslara alınarak, köylerde “geçici öğretmen” olarak görevlendirilmiştir. Öncelikle 1936 yılında Eskişehir’de dört aylık süreyle açılan bu kurstan mezun olan 84 eğitmen Ankara köylerinde görevlendirilmiş ve sonuç başarılı olunca eğitmen kursları ülkenin başka yerlerinde de açılarak çoğaltılmıştır.

Yedek Subay Öğretmenler:

Lise veya dengi okullardan mezunlarına öğretmenlik kursu gerekliliğini getiren 1960 yılında uygulamaya konulan bu yöntem, yedek subayların askerliklerini köylerde öğretmen olarak yapmalarına olanak sağlamıştır. Bu mesleği sürdürmek isteyenler, kalıcı öğretmenlik kadrolarına 1963 yılında kabul edilen yasa ile alınmışlardır.

Mektupla Öğretmen Yetiştirme:

“Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi” 1974–1975 öğretim yılında üniversiteye girişte yaşanan yığılmaları engellemek için kurulmuştur. Özellikle yaz aylarına 5 haftalık olarak belirlenen kısa süreli derslerle üç yılda öğretmen yetiştirilmiştir.

Hızlandırılmış Programla Öğretmen Yetiştirme:

1975–1976 yıllarında yükseköğretim kuruluşlarında yaşanan ideolojik farklılıklardan doğan çatışmalardan dolayı öğrenimlerini sürdüremeyen öğrenciler, 1977-1979 yıllarında “Hızlandırılmış Programlarla” eğitim görmüşlerdir. O dönemin koşullarında 3-4 yılda yetiştirilen öğretmenler 3 ay gibi kısa sürede herhangi bir uygulamaya tabi tutulmadan yetiştirilmiştir. Bu yöntemle öğretmen niteliği kazanma olanağı olmayan 30 binin üzerinde kişi öğretmenlik diploması almaya hak kazanmıştır. Bununla birlikte bunlardan yaklaşık 5 bin kadarının diploması, 12 Eylül 1980’den sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından iptal edilmiştir.

Öğretmen yetiştirme yetki ve sorumluluğunun üniversitelere aktarılmasından bugüne kadar geçen süreçte, öğretmen yetiştiren yükseköğretim örgütleri ile yetiştirilen öğretmenleri işe alan Milli Eğitim Bakanlığı arasında etkili ve sürekli bir işbirliği oluşturulamamıştır. Bunun sonucunda öğretmen yetiştirme ve öğretmen işe alımı arasındaki denge bozularak, bazı alanlarda öğretmen açığı oluşmuş, bazı alanlarda ise gereğinden fazla öğretmen yetiştirilmiştir. Gereksinim duyulan alanlarda öğretmen boşluğunu gidermek için öğretmenlik yetkisine haiz olmayan fakülte ve bölümlerden mezun olanlar kısa süreli biçimlenme eğitiminden geçirilerek öğretmenliğe atanmıştır. Bu tür uygulamalar sadece eğitimin kalitesini değil aynı zaman öğretmenlik mesleğinin konumunu ve saygınlığını da olumsuz yönde etkilemiştir.

1.3.1.3. Öğretimde ezbercilik ve kaynakları

Ezbere dayalı öğretim, taklitçi kişilerin yetişmesine destek veren bir öğretim şekli olmaktadır. Ezbercilik tiyatro, konservatuar gibi alanlarda eğitime faydalı olabilir ancak tüm öğretim kurumlarına ve öğretimin her aşamasına uygulanamaz. Bu şekilde bir öğretim öncelikle çağdaş bir öğretim şekli olmamaktadır. Ezberleme bir öğretme yöntemi olmakla birlikte bu niteliği ile öğrencilere öğütlenmemelidir.64

Eski dönemlerden günümüze, ezberci yöntemin bu derece yaygın olması oldukça dikkat çekicidir. Bunun nedenleri ise şöyle sıralanabilir:

• Bilgileri kalıcı duruma getirecek kalem, kâğıt gibi araçların yetersizliği, • Öğretimin dar bir çevreye yönelik olması,

• Yazının yeterince yaygın bir hale gelmemiş olması gibi.

Önceki toplumlarda her türlü bilgi, bölük pörçük olarak ya da tam olarak kişilere ezberletilmekteydi. Örneğin, müslüman toplumlarda Kur’an ayetleri ve hadisler her zaman ezberlenilmiştir. Hafızlık ise bütünüyle ezbere dayanan bir etkinlik olmaktadır. Zira örf ve adetlerine bağlı geleneksel toplumlarda, en önemli ve değerli bilgiler dini ve ahlaki olmaktadır. Bu tür bilgiler mutlak olup, eleştiri ve sorgulama kabul etmezler. Başka bir deyişle aynen belleğe alınmalıdır.

Öğretimde temel amaç, manevi değerlere sahip çıkma ve toplumun değer yargılarını bir sonraki nesle iletebilmektir. Bu bilgilerin kişinin gereksinimini sağlayıp sağlayamadığı, işlevleri, doğruluğu üzerinde durulmamaktadır. Verilen bu bilgiler tartışmasız öğrenilecektir.

Ezberci eğitimin nedenlerinin iki temele dayandığı ifade edilmektedir. Birincisi dinsel eğitim, ikincisi ise tarım toplumu olma geleneği olmaktadır.65 Dinsel eğitim, kabul edildiği gibi, soruların ve nedenlerin olmadığı, sadece cevapların olduğu bir olgudur. Kutsal kitaplardaki bilgiler, geçmiş dönemlerde okuryazarlığın sınırlı olması ve günümüzün teknik olanaklarının bulunmaması sebebiyle, ezberleme suretiyle akılda tutulabilmiştir. Daha sonraki yıllarda ise matbaanın bulunup bilgilerin yazılara aktarılması bile, dinsel eğitim geleneğini bozamamıştır.

Ezberci eğitimdeki ikinci neden ise tarım toplumlarında bilgilerin kuşaktan kuşağa aktarılır olmasıdır. Burada bilge kişiler yaşlılar olmaktadır. Genç nesil sorgusuz sualsiz verilen bilgileri öğrendikleri biçimde kabullenmektedirler..

65 Akyüz, a.g.e.

Osmanlı Devleti döneminde medreseler en rağbet gören öğretim kuruluşları olmaktaydı. Dini ve pozitif bilimlere yönelik bilgilerin öğretildiği medreselerde, öğretim sistemi ezbere dayanıyordu. Kur’an ayetlerinin belleğe aynen alınması bir zorunluluktu. Bunun yanı sıra fizik, kimya ve matematik gibi pozitif bilimlere ait temel bilgiler ve kurallar da ezberletilerek öğretilirdi. Bu durum Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmüştür. Geçen yüzyıllarda dini, kültürel ve ahlaki bilgilerin ezberletilmesine dayanan, eleştirilip yorumlanmadan öğrenme biçimi olan ezbercilik, günümüzde de, ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar her aşamada kendini göstermektedir. Bu yöntemin halen var olmasının nedenleri şöyle özetlenebilir:

• Öğretimin tam içinde yer alan, görev yapan öğretmen, akademisyen ve bürokratların ezberci öğretimin ne olduğunu araştırıp sorgulamamaları ve bu tür öğretimi tanımlayıp açıklıkla ortaya koyamamış olmaları,

• Eğitim bilimlerine yönelik araştırma ve çalışmalar yapan akademisyenlerin de ezberci öğretimin neden ve sonuçlarını gerektiği şekilde herkese yeterince tanıtamamaları,

• 21. yüzyılda olmamıza karşın toplumda halen alışılmış bir sistem olan ezberci öğretimin alışkanlığa dönüşmesi ve bu alışkanlığın öğretmen, öğrenci, aileler ve yöneticiler tarafından kabul edilmesi,

• Ezbersiz öğretim sisteminin bilinmemesi,

• Öğretim programlarından başlayarak ders kitapları ve ders görme yöntemlerinin ezberci öğretime yönelik olması,

• Öğrenci velilerinin bu durumdan şikâyetçi olmalarına rağmen, kesin ve etkin bir biçimde bu sistemi reddetmemeleri gibi.

1.3.14. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme çabaları ve küreselleşme Türk