• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.3. EĞĠTĠM VE EĞĠTĠM YAPILARI

2.3.2. Türkiye‟de Eğitim Yapılarının Tarihsel GeliĢimi

2.3.2.3. Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyetle birlikte Türkiye‟de yeni bir ulus inĢa edilmeye baĢlanmıĢtır. Yeni ulus inĢası yeni bir mimari üslubu da beraberinde getirmiĢtir (Dönmez ve Gören, 2010).

Milliyetçilik akımının giderek yaygınlaĢması, Ziya Gökalp‟in Türkçülük fikirlerinin

yayılması, pek çok alanla birlikte sanat alanlarını da etkilemiĢtir. Dönem mimarları da bu görüĢ üzerinden hareket etmeye baĢlamıĢlardır (Giray, 2009).

Eğitimin insanlara bakıĢ açısı, düĢünme biçimi kazandırdığı bir gerçektir. Zira, Devletler, 19 ve 20‟nci yüzyıllarda, ulus-inĢa sürecinde eğitimi bir araç olarak kullanmıĢlardır (ġimĢek, Küçük ve Topkaya, 2012). Ġnsanlarda Ulus-Devlet bilinci oluĢturulmak istenen Cumhuriyet‟in ilk yıllarında da bu amacın gerçekleĢme yolları eğitimde aranmıĢtır. Bu nedenle özellikle ilkokul binalarının dizayn ve inĢasının üzerinde durulmaya baĢlanmıĢ ve her mahalle ve köye bir okul inĢa edilerek eğitim hizmetinin her yere ulaĢması sağlanmıĢtır (Kul, 2011). Bu amaç doğrultusunda, mimarlık alanında Birinci Ulusal Mimarlık Akımı ya da Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı olarak adlandırılan bir anlayıĢ ortaya çıkmıĢtır (Güçü ve TaĢçı, 2017). Bu anlayıĢ özünde, okur yazar sayısının arttırmayı ve Cumhuriyet‟e bağlı bireyler yetiĢtirmeyi hedeflemektedir (Kul, 2011).

Bu dönemde mimarlar, hem Osmanlı mimarisinin milli karakterinden hem de Avrupa mimarisinin teknolojik yönünden faydalanmayı amaçlamıĢlardır (Giray, 2009).

Osmanlı mimarisinin karakteristik ögeleri olan geniĢ saçaklar, kubbe, sivri kemer, sütun, çıkma, mukarnaslı baĢlık, çini kaplamalar yeni yapılarda da kullanılmak istenmiĢtir (IĢık, 2010). Bu anlayıĢ 1927 yılına kadar varlığını devam ettirmiĢtir.

Yeni rejimin kabulü ile Türkiye imar alanı da dâhil olmak üzere çok hızlı değiĢimler yaĢamaya baĢlamıĢtır. Bu hızlı değiĢimlere sayıları az olan yerli mimarlar yetiĢemedikleri için 1940 yıllara kadar yabancı mimarlar getirilmiĢtir. Bu döneme ise Yabancı Mimarlar Dönemi denmiĢtir (IĢık, 2010). Bu durumda yabancı mimarların kendi ülkelerinin mimari özelliklerini Türkiye‟ye taĢımıĢ olmaları kaçınılmazdır.

Ġkinci Ulusal Mimarlık Akımı ise, bu yabancı mimarlar ve bunların batı kökenli mimari anlayıĢlarına bir tepki olarak ortaya çıkan bir akımdır. Bu dönemde eski Türk mimarisi ile Ġtalyan ve Alman mimarisi birleĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır (IĢık, 2010).

Vedat Tek ve Kemalettin Bey gibi dönemin önde gelen mimarları ve onların takipçileri olan diğer mimarlar, mimarlık alanını sarmıĢ olan yabancı etkisinden kurtulmaya çalıĢmıĢ, okul, kıĢla, tren istasyonu gibi binaları ve hatta bazı konutları

“milli” üslupla yapmaya çalıĢmıĢlardır. Böylece Osmanlı mimarisine göre oldukça

sade olan, süslemesiz, sadece geliĢmelere uygun ilerleyen Batı mimarisinden uzaklaĢılarak eski değerler kullanılmaya baĢlanmıĢtır (Dönmez ve Gören, 2010).

Cumhuriyetin ilk yıllarında, Osmanlı Devletinden kalan okullar kullanılmıĢtır.

Gerekli görülen durumlarda bazı onarmalar ve değiĢikliklere gidilmiĢtir (Özbek, 2013). Cumhuriyetten sonra, sıbyan mektepleri (mahalle mektepleri), bugünkü ilköğretim okuluna, rüĢtiye, idadi ve sultaniler bugünün liselerine, darülfünun ve medreseler de bugünün yükseköğretim kurumlarına dönüĢmüĢtür (IĢık, 2010).

Cumhuriyet döneminde Tevhid-i Tedrisat kanunun çıkarılması, eğitim, öğretim için oldukça önemli bir geliĢmedir. Bu kanun ile birlikte medreseler kapanmıĢ, öğrenciler yeni eğitim mekânlarına aktarılmıĢtır (Özbek, 2013). Aynı Ģekilde Latin alfabesinin kabulü ve 1924 Anayasasıyla birlikte ilköğretim zorunlu ve parasız hale getirilmesi, dönem eğitim- öğretiminde yaĢanan diğer köklü değiĢikliklerdir (Özbek, 2013).

Cumhuriyet öncesi dönemde eğitimin ilk basamağını oluĢturulan, mahalle mektepleri olarak da bilinen eğitim yapılarının genelde cami ya da külliye yanında olduğundan daha önce de bahsedilmiĢti. Cumhuriyet döneminde, eğitimin ilk kademesi olan ilkokullara ayrı bir önem verilmiĢ ve kendilerine özel binalarda hizmet vermeleri uygun görülmüĢ ve hazineden ayrılan ödeneklerle yeni yapılar inĢa edilmiĢtir (IĢık, 2010). Yer olarak, Ģehirlerdeki okullar genelde Ģehir merkezinde ana cadde üzerinde, köylerdeki okullar köy meydanlarına inĢa edilmeye çalıĢılmıĢtır ve genellikle betonarme yapılmıĢtır (Parlak ve Yaldız, 2017).

Oturma biçiminin ve derslerin değiĢmesi, yeni derslerin ve yönetim birimlerinin eklenmesi gibi değiĢiklikler eğitim yapılarının ve sınıfların da değiĢime uğramasına sebep olmuĢtur. Yeni tahtaları bütün öğrencilerin görebileceği Ģekilde inĢa edilmek istenen eğitim yapıları dikdörtgen Ģeklindedir (IĢık, 2010). Buna ilaveten I ve U Ģeklinde yapılarda bulunmaktadır. Ayrıca yapıların giriĢleri, genellikle ortadadır fakat köĢe giriĢlerinin olduğu farklı örnekler de mevcuttur (Parlak ve Yaldız, 2017).

Öğrencilerin fiziksel geliĢimleri, spor alıĢkanlığı kazanmaları için beden eğitimi derslerinin müfredata girmesi üzerine okul avluları önemli olmuĢtur ve bu doğrultuda düzenlenmiĢtir. Bununla birlikte yeni eğitim yapılarının kendi yönetim birimine sahip olması, yani bir müdürü, müdür yardımcısı olması, okullara öğretmenler odası, müdür ve müdür yardımcısı gibi odalarında eklenmesine sebep olmuĢtur (IĢık, 2010).

Okul için gerekli görülen hizmetliler için oda, bir takım derslere özel gerekli görülen sınıflar, laboratuvarlar, bazı okullarda konferans veya toplantı odaları da yeni eğitim yapılarında yerlerini almıĢtır. Sınıf sayısı tahmini öğrenci sayısına göre, yapının büyüklüğü ise sınıf sayısı, okulun konumu gibi faktörlere göre belirlenmiĢtir (Parlak ve Yaldız, 2017).

Günay (1999)‟a göre dönem üniversiteleri, medreselerden geliĢtirilip dönüĢtürülerek, medrese geleneğine uygun bir Ģekilde oluĢturulmadı. Üniversiteler, 1773 yılından yani Osmanlı devletinin modernleĢme döneminden bu yana batı tipi yüksekokullara göre yapılandırıldı. Batı tipi okulun ilk örneği olarak ise bugünkü Ġstanbul Teknik Üniversitesinin temeli olan Mühendishane-i Bahri Hümayun‟u vermek mümkündür.

Kurumlar geleneklerle yaĢar fakat Osmanlı Devletinde ve Cumhuriyet döneminde üniversiteler gelenekler üzerinden sürdürülmemiĢtir. “Yık, yeniden yap” ilkesine uygun yapılmıĢlardır (Günay, 1999). Gelecek geçmiĢine uygun Ģekillenmelidir. Her kültürde olması gerektiği gibi Müslüman kültürünün de geleceğini, geçmiĢine göre inĢa etmesi uygun olacaktır. Eğitimin, sağlam bir zeminde olabilmesi için geçmiĢ ile Ģimdinin olanaklarının birleĢtirildiği kültürel bir politika gerekmektedir. Bu yüzden medreselerin yeniden ele alınması uygun olacaktır (Çağlayan, 2012). Aynı Ģekilde eğitim yapılarının da günümüz teknolojilerinden faydalanarak, geçmiĢle, geleneklerle, kültürel özelliklerle donatılıp inĢa edilmesi de önemlidir.