• Sonuç bulunamadı

4. ANKARA KENTİ MEKÂNSAL GELİŞİMİ VE TİCARET

4.3. Ankara Ticaret Mekânlarının Gelişim Süreci

4.3.1. Cumhuriyet Öncesi Ticaretin Gelişimi

Ankara ilk çağlardan bu yana ticaret yollarının üzerinde yer almasından dolayı ticaret açısından önemli bir konumdadır. Ticari özelliğini koruyan kentte ticaret eyleminin kale çevresindeki bedesten ve hanlar da yapılmaktadır.15., 16 ve 17 yüzyıllara gelindiğinde ise yapılan hanların çokluğu aynı zamanda Sof ve dericiliğin merkezi durumunda olması Ankara’nın Osmanlı dönemin de önemli bir ticaret merkezinin olduğunu da gösterir. Daha sonra sof üretiminde ki azalma ve bozulmanın önemli nedeni ise Ankara keçisinin Osmanlı dışına canlı ihraç edilmesi olmuştur. Daha sonra demiryolunun kente gelmesiyle de bu ticari alan ulus meydanına doğru kaymıştır.

Ankara’da 13. ve 14 yüzyılda yapılan dini yapılar (Ahi Şerafeddin –Aslanhane-. Camii, Ahi Şerafeddin Türbesi, Yeşil Ahi Mescidi, Ahi Elvan Camii, Ahi Yakup Mescidi) ile şehrin kale surlarının dışında gelişmesinin öncülerinden olmuştur. Bu dini yapılar etrafında da önce Ahi daha sonra Lonca Teşkilatı ile ticaret eylemleri gelişmiştir. 14.-15.yüzyıllara bakıldığında ticari alanların kaleye yakın bir yere kurulmasının amacı tehlike karşısında çarşıdaki malların kolaylıkla korunması ve insanlar için hareket alanı oluşturmaktır (Tunçer, 2001).

1464–1471 yılları arasında Sadrazam Mahmut Paşa tarafından yapılan bedesten, büyük ve faal bir çarşı bölgesinin merkezi haline gelmiştir. 4 arastanın olduğu bilinmekteyse de bunlardan sadece bedesten duvarına bitişik olanları biçimleri değişmiş olarak kalmıştır (Anonim, 1992). Bu alan 19.yüzyıla kadar ticari merkez işlevini ve canlılığını sürdürmüştür. Bu merkezin bedesten sonraki kentteki diğer büyük programlı hanlarınkiyle genel olarak aynı özellikleri sergileyen ikinci öneme sahip yapısı Kurşunlu Han’dır (Konur, 1997). Yaklaşık 30 civarında han bulunan 13.-14 yy’da önemli ticaret merkezinde bulunan Bedesten Anadolu Medeniyetler Müzesi olarak onarılmıştır. Bu bölgede Atpazarı, Kale önündeki yapılar yıkılarak meydan açılırken Çengel han, Çukurhan, Zaferhan yapıları kalmıştır (Tunçer, 2005).

Cumhuriyet öncesi Ankara’sında Kale önündeki Mahmut Paşa Bedesteni ve hanları çevreleyen sokaklar ile Atpazarı, Koyunpazarı, Samanpazarı gibi açık Pazar yerlerinde ticaret işlevi yoğunlaşmıştır. Daha sonra ise demir yolunun gelmesi bugünkü Ulus yöresinde üst kesime hizmet eden Taşhan ve Karaoğlan Çarşısı kentin yeni ticaret merkezini oluşturmuştur (Konur, 1997). Eski Ankara’nın çekirdeği olan geleneksel ticaret faaliyetlerine sahip olan Atpazarı, Koyunpazarı ve Samanpazarı gibi bu merkezler de Ankara’nın ilçe ve köylerinden gelen insanlar alışverişlerini yapmaktadır

(Keleş, 1971). Bu pazarlarda Osmanlı-Türk şehirleri açık pazarlarında olduğu gibi canlı hayvan alım satımı yapılmaktadır (Akdağ, 1974).

16. yüzyılda ticaret eylemleri kale dışına taşmış ve faaliyetlerini bedesten çevresinde ki hanlar ve bunlara açılan sokaklarda yapılmaktaydı. Samanpazarı' ndan Bedesten' e doğru çıkan “Koyun Pazarı” ile “Atpazarı Çarşısı” arasında "Yukarı Yüz"ün esnafı yer alırken, "Aşağı Yüz" ün esnaf ve sanatkarları, “Kaledibi (Tahta'l-Kal'a).” ile “Karaoğlan Çarşısı” arasında yer alan Uzun çarşı özel sokaklarında sanat ve ticaret hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu ana ticaret merkezleri Uzun Çarşı ile birbirine bağlanmaktadır. Sicillerde geçen adlarından da anlaşıldığı gibi her esnaf ayrı bir sokak ve çarşıda yer almaktaydı. Bunlar adları sık geçen Çanakçılar, Çerçiler, Çıkrıkçılar, Demirciler, Eskiciler, Külahçılar, Saraçlar, Semerciler, Tenekeciler, Terziler, Yorgancılar Çarşıları’dır (Tunçer, 2001) (Şekil 4.18). Bugün hala kendine özgü ürünlerin satıldığı (sobacılar, hırdavatlar, bakırcılar vb.) bu mekânlar ticari işlevlerinin devam ettirmektedir.

Şekil 4.18. 16.-17. Yüzyıllarda Atpazarı-Samanpazarı-Koyunpazarı Çevresindeki Bedesten ve Hanlar

Fakat sokaklar bu adları taşımalarına rağmen hiçbiri yalnız ya da çoğunlukla ürünlerinin üretildiği ya da satıldığı bu sokaklarda bulunmadıkları görülmektedir. Örneğin tekellikten çıkan Saraçlar Çarşısında büyük oranda giyim ve ev eşyası ticareti yapan dükkânlar bulunmaktadır. Çıkrıkçılar yokuşu ise tuhafiye, konfeksiyon ve ev eşyası dükkânları ile antikacı, kunduracı ve otellerin olduğu bünyesinde bir tane bile Çıkrıkçı bulundurmamaktadır (Keleş, 1971).

1830’larda Kale dışında ve inşa edildiğinden beri kentteki ticaretin merkezi olan “bedesten” ve çevresindeki “arasta, sal ve ayakkabı ticaretinin gerilemesiyle de eski önemini kaybetmiştir. 1881’deki yangınla ise yapı tüm işlevini yitirecektir. Kayıtlara bakıldığında, 1827’de “hanlar bölgesinde” 20 hanın adı yer aldığı görülmektedir. Bu da kent merkezinde han içi dükkânlara bakılarak 1500 kadar dükkân türü ticaret biriminin bulunduğu düşünülebilir. Kent merkezindeki bu canlılık 1917 yangınına kadar devam etmiştir.18.yüzyılın ortalarında Fransız Sefareti tarafından hazırlanan bir rapora göre Anadolu’nun en önemli dokuma merkezi olan Ankara kenti ve çevresindeki köy ve kasabalarda fakir halk geçimini tiftik keçisinin kılını eğirmekle ve çile halinde satarak sağlamaktadır. 19.yüzyılın başlarında da Ankara kentinde imalathanelerde dokunan sof ve sallar iç pazarda tüketildiği gibi dış ülkelere de satılarak iç ve dış ticaretteki konumunu korumaktadır (Aktüre, 1992). Aynı dönemde Sulu Han’ı içine alan Tahtakale Çarşısı’nın da gelişmekte olduğu söylenebilir. Sof ve dericiliğin önemli merkezlerinden olan Ankara’da 19. yüzyılda önceki yıllara oranla sofçuluk ve dericiliğin önemli ölçüde gerilediği görülmektedir. Bu gerileme, tarımsal diğer ürünlerin üretimi ve pazarlanması ile şehir içine dönük bir ticaret hayatın başlamasına, Bedesten ve çevresinin ticari öneminin azalmasına yol açmıştır (Tuncer, 2001).

19. yüzyılda yapılan ilk nüfus sayımı kişilerin hangi zanaatlarla uğraştıklarının da belirlenmesinde etkili olmuştur. Buna göre, şehir merkezinde oturan halkın büyük çoğunluğunu küçük esnaf oluşturmaktadır (Tuncer, 2001). Eski Ankara semtlerindeki işyerlerinin çoğu ticaretle uğraşmaktayken terzilik ve kunduracılık gibi az sayıda imalat sanayi grubuna giren iş yerleri de bulunmaktaydı. İş yerlerinin açılış ve kapanış saatleri günden güne değiştirilmez. Fakat Cuma namazına katılmak üzere Saraçlar, Çıkrıkçılar ve Koyunpazarı gibi bazı sokaklar bir ya da bir buçuk saat kapısı kapanan dükkânların en çok rastlandığı yerlerdir (Keleş,1971).

Eski Ankara, ticaret ve kervan yollarının üzerinde bir şehir olduğundan birçok yolcu ve ticaret hanı mevcuttur. Yıkılmamış olan bu hanların birkaçı günümüze kadar

gelmiş fakat fonksiyonlarını kısmen veya tamamen değiştirmişleridir. Bugünkü Ulus Meydanı yanındaki Sümerbank’ın yerinde bulunan Taş Han, uzun süre otel, kıraathane ve ticari amaçlı kullanıldıktan sonra 1950’lerin başında yıkılmıştır. Yine günümüzde Kurşunlu Han müze olarak kullanılmaktadır. Pirinç Han yerine ise okul yapılmıştır. Yine Safran Han ise bir süre askeri cezaevi olarak kullanıldıktan sonra terziler, kunduracılar ve imalatçıların yerleşmiştir. Kale meydanına yakın hanlardan Aktarbaşı ve Pilavoğlu Hanlarının daha çok tiftik ve deri toptancılığı, Atpazarında ki Çukur Han ise zeytinyağı, üzüm, incir ve sabun toptancılığı gibi ihtisaslaşmış oldukları görülmektedir. Aynı zamanda alt katlarını ticarethane olarak kullanan Çukur Han gibi bazı hanların üst katlarının otel ve pansiyon odaları olarak kiralandığı görülmektedir (Keleş, 1971).

19. yüzyılın sonlarına doğru demiryolunun şehre doğru bağlanmasıyla da şehir ovaya doğru gelişmeye başlamıştır. Günlük tüketim malları ve tarımsal malların ticaretinin yapıldığı kısımlar Tahtakale ve Karaoğlan Çarşıları olmuştur. Demiryoluna ve yeni oluşan idari merkezlere yakınlığı nedeniyle Karaoğlan çarşısı en fazla gelişme gösteren ticaret merkezi olmuştur. 20.yüzyılın başlarında da Taşhan, büyük mağazalar ve idari yapılar bu bölgede yer almaya başlamışlardır. Daha sonra Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise bu bölge Ulus Merkezi’nin yönetim ve ticaret işlevlerinin çekirdeği olmuştur (Tunçer, 2001).

Eski Ankara’da iş yeri sahipleri yüksek kiralara hava parası ekleyerek iş yeri bulabilmektedirler. Bu talep yüksek ve modern işhanları inşa etmeye diğer yandan ise mevcut yapıları iş yeri olarak değiştirmek için inşaat ve emlakçıları da özendirici etki olmaktayken ana caddelerde başlayan bu hızlı istila olayı konutların varlığına da son verdiği görülmektedir (Keleş,1971).

Benzer Belgeler