• Sonuç bulunamadı

6. CUMHURİYET’İN İLANINDAN SONRAKİ FAALİYETLERİ

6.1. CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA ATIF BEY

Atıf Bey, Malta sürgününün ardından Ankara’ya dönmüştür. Kuşçubaşı Eşref ve Mustafa Kemal arasında geçen bir olayda iki tarafın ters düşmemesi ve birlik içinde milli

mücadeleye devâm etmesi için çaba harcamıştır.463

Sonrasında Çankırı’da Reji

Müdürlüğü’nde ardından da Eskişehir ve İnebolu Reji Müdürlükleri’nde çalışmıştır.464

Atıf

Bey’in kızı Türkan Hanım Çankırı’da dünyaya gelmiştir.465

Atıf Bey, mütareke döneminde Enver, Talat ve Cemal paşalar ya da Bahattin Şakir Bey gibi yurt dışına çıkmamış, Yakup Cemil ya da Kuşçubaşı Eşref Bey gibi de farklı arayışlara girmemiştir. Buna rağmen Cumhuriyet’in ilk yıllarında vekillik yapamamış ve siyasi görevlerde bulunamamıştır. Ancak Mustafa Kemal Atatürk, vefatından sonra İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde Çanakkale milletvekili olarak meclise girebilmiştir. Atıf Bey’in Cumhuriyet’in ilanından sonra arka plana itilmesinin sebebi sorgulandığında ise akıllara Mustafa Kemal’in İttihatçılar ile ters düşmesi ve onları tasfiye etmek istemesi getirilebilir. Çünkü Atıf Bey de evvelden diğer TM üyeleri gibi Enver Bey’i destekleyen ve onun emri altında olan grubun içerisinde yer almıştır.

1922’de saltanatın kaldırılmasının ardından Mustafa Kemal, 1923’ün Ocak ayında Cumhuriyet’i ilan etmek istediğini söylemiş, Eylül ayında da çeşitli Avrupa gazetelerine verdiği mülakatta niyetini bir kez daha tekrarlamıştır. Meclis, kendisine danıştığında ise Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in ilan edilmesini teklif etmiştir. Meclisin çoğunluğu bu teklifi kabul edince 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet resmen ilan edilmiştir. Bu olay, İttihatçılar ile

463 Benjamin C. Fortna, Kuşçubaşı Eşref Efsane Teşkilat-ı Mahsusa Subayının Hayatı, çev. Selçuk Uygur, Timaş Yayınları, İstanbul, 2017, s. 378-381; Yazar, Mustafa Kemal ve Eşref beyler arasındaki problemin ana kaynağı olarak iki sürtüşmeye dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi; Kuşçubaşı Eşref Bey’in kaçak bir afyona el koyması olayıdır. Bu olayda Eşref Bey, el koyduğu afyonu yetkili kişilere gönderse de Ankara bundan emin olmayıp afyonun bizzat kendilerine gönderilmesini istemişlerdir. Eşref Bey bu duruma kırılmıştır. Yazar, aynı zamanda Ankara’nın Eşref Bey’e güvenmediğini bir örnekle daha açıklamıştır; Eşref Bey elindeki afyonu satıp kendi birlikleri için kullanmakla suçlanmıştır. Bu da Eşref Bey’i iyiden iyiye üzmüştür. İkinci sürtüşme de Mustafa Kemal’in meclise yakın çevresini hem test etmek hem de güç birliği yapmak için davet ettiği süreçte çıkmıştır. Burada da Eşref Bey’e Manisa Milletvekilliği teklif edilmiş fakat Eşref Bey bunu askerlik alanında daha başarılı olduğu ve kendisini siyasette eksik bulduğu gerekçeleriyle reddetmiş olmasıydı. Atıf Bey ikisinin ayrı düşmemesi için çok uğramış fakat başarılı olamamıştır.

464

T.C. Emekli Sandığı Arşivi, İnhisarlar Tekaüt Sandığı / Hizmet Cetveli. Atıf Bey’in 1942 yılında emekliliğini talep etmesi üzerine düzenlenen dosya. Emekli Sandığı. Bkz: EK 39: Atıf Bey’in, T.C. Emekli Sandığı Arşivi’nde bulunan dosyasındaki kısa otobiyografisi ve emekliliğine kadarki iş hayatı ve aldığı maaşların cetvelini içeren evrak.

131 Mustafa Kemal’in arasının açılmasına sebep olacaktır. Çünkü bu karar Milli Mücadele döneminde önemli rol oynayan Hüseyin Rauf (Orbay), Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Kazım (Karabekir) gibi isimler başkentte değilken alınmıştır. İttihatçılar, içeriğinin hürriyet ve demokrasiye dayanmadıktan sonra rejimin adının bir önemi olmadığı noktasında birleşmişlerdir. Rauf Bey’in yerli basına verdiği bir mülakatta devletin müstebit olduğu ifadesi Halk Fırkası’nı bölünme noktasına getirmiştir. Yunanistan’dan gelen Müslümanların, Rumların terk ettiği bölgelere yerleştirilmesi hususunda iddia edilen yolsuzluklar kopuşu kesinleştirmiştir. Rauf Bey ve beraberindeki 32 milletvekili, Halk Fırkası’ndan ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuşlardır. Bu partinin beyannamesi, programı ve ilkeleri bazı yönleriyle Halk Fırkası’na göre farklılık göstermiştir. Partinin Adem-i merkeziyetçi, otoriter eğilimlere karşı duran, laik, milliyetçi ve liberal nitelikte bir parti olduğu söylenebilir.

1925 Şubat’ında Diyarbakır/Ergani’de silahlı bir ayaklanma patlak vermiştir. Bu isyan, tarihe Şeyh Sait isyanı olarak geçmiştir. Şeyh Sait, 1923’te kurulan Azadi (Özgürlük) Cemiyeti üyelerinden olup, Zaza aşiretleri arasında önemli bir kişidir. İsyan kısa zamanda büyümüş, isyancılar Diyarbakır’ı kuşatıp, Elazığ’ı ele geçirmişlerdir. Doğu vilayetlerinde ilan edilen sıkıyönetimden sonra hıyanet-i vataniye kanunu çıkarılarak suçluların ve destekçilerin cezalandırılmasına karar verilmiştir. Tam bu sırada Başbakan Ali Fethi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan partiyi dağıtmalarını söylemiştir. CHF, tavrını daha da sertleştirerek yaşanan olaylara ve muhaliflere karşı pasif kaldığı düşünülen Ali Fethi görevden alınmış yerine İsmet Bey (İnönü) getirilmiştir. Sonrasında çıkarılan takrir-i sükûn kanunu ile birlikte hükümete, iki sene içinde kamu düzenini bozduğu düşünülen tüm cemiyet, parti, örgüt ya da yayın organlarını kapatma yetkisi verilmiştir. Sonrasında ise istiklal mahkemeleri kurulmuş, isyancılar cezalandırılmıştır. TCF ise takrir-i sükûna karşı çıkmıştır. İttihatçılar ile Mustafa Kemal arasındaki kopuş biraz daha derinleşmiştir. Takrir-i sükûn kapsamında muhalif gazete ve dergiler kapatılmış, gazeteciler tutuklanarak istiklal mahkemelerinde yargılanmışlardır. TCF ise 3 Haziran’da dini siyasete alet etmek suçundan kapatılmıştır.

II. Abdülhamid gibi otoriter bir padişahın döneminde bile örgütlenmeyi çok iyi başaran İttihatçılar, Mustafa Kemal’i düşündürmüştür. Mustafa Kemal, 1926 Mayıs’ında bir yurt gezisine çıktığı sırada İzmir’e gelirken suikaste uğramıştır. Müdafaa-i Hukuk Grubu kâtibi Ziya Hurşit tarafından tertib edildiği anlaşılan bu suikastin neticesinde o sıralarda yurt dışında bulunan Hüseyin Rauf (Orbay) ve Adnan (Adıvar) dışında, TCF’nin tüm üyeleri tutuklanarak suikast ve darbe yapmak suçundan yargılanmışlardır. Suikast davasının neticesinde on altı kişi idama mahkûm edilmiş, Kazım Karabekir, Ali Fuat (Cebesoy), Refet

132 (Bele), Cafer Tayyar (Eğilmez) gibi askeri kahramanlar kamuoyunun baskısı sonucunda serbest bırakılmışlardır. Sonrasında açılan ikinci davada Doktor Nazım ve Cavid Bey gibi önemli İttihatçıların aralarında bulunduğu dört kişi idam edilmiştir. Kara Kemal ise idama mahkûm edilmiş, saklandığı yer öğrenilince bir tavuk kümesinde intihar etmiştir. İzmir suikasti davaları İttihatçılara indirilen son darbe olmayacaktır. 1927 yılının Ekim ayında Mustafa Kemal tarafından mecliste 36 saatlik bir nutuk okunmuştur. Nutuk’ta Mustafa Kemal, İttihatçıların vatan haini ve yeteneksiz olduklarını söylemiş, TCF’yi ağır bir şekilde eleştirmiştir.466

Tüm bunlar yaşanırken, Atıf Bey ise olayları uzaktan izlemeyi tercih etmiştir. Malta sürgünü dömnüşü köşesine çekilen ve sıradan bir hayat yaşamaya başlayan Atıf Bey, CHF ya da muhalif TCF’de herhangi bir görev almamış, politikaya karışmamış, Mustafa Kemal ve İttihatçılar arasındaki kavgada taraf tutmamıştır. Atıf Bey, muhalif kanatta yer alsaydı sonunun Kara Kemal, Cavid ya da Doktor Nazım gibi önemli İttihatçılarla aynı olma ihtimali yüksektir. Fakat şu da unutulmamalıdır ki Atıf Bey de dâhil hiçbir İttihatçı II. Meşrutiyet, I. Cihan Harbi ve Milli Mücadele dönemlerinde olduğu kadar itibar sahibi kalamamışlardır. Cumhuriyet döneminden sonra yaşanan olaylar üstlerinden silindir gibi geçmiştir. Bu tahribattan yalnızca siyasetten soyutlanmaları anlaşılmamalıdır, yapılan neşriyatta, kamuoyunda da itibarları hasar görmüştür. Atıf Bey gibi önemli bir İttihatçı T.B.M.M’ye milletvekili olarak ancak İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde girebilmilştir. İnönü dönemindeki neşriyatta sıkça İttihatçılarla alakalı eserler mevcuttur. Kazım Karabekir gibi bir sima bile ancak bu dönemde meclise girerek kendisine iade-i itibar yapılmıştır.

Atıf Bey’e Meşrutiyet’in ilanından sonra hidemât-ı vataniye tertibinden bağlanan iki bin kuruş maaş, mütareke döneminde kesilmiştir. 14 Ekim 1922’de ise T.B.M.M.’de Çorum mebusu Ferid Bey tarafından bu maaşın yeniden bağlanması için kanun teklifi verilmiştir. Bu kanun teklifi aynı zamanda merhum Resneli Niyazi Bey’in ailesine maaş bağlanmasını da kapsamaktadır. Bu kanun teklifinin mecliste görüşülmesine dair metin şu şekildedir:

“Riyaseti Celileye

1324 inkılâbı kahramanlarından Atıf Bey hakkında ruznamede mevcut ve bir maddeden ibaret lâyihai kanuniyenin mevaddı saireye takdimen müstaceliyetle müzakeresini teklif eyleriz.

14 Teşrinievvel 1338”

466 Eric Jan Zürcher, a.g.e., s. 247-260.

133 Kanun teklifi mecliste görüşülmüş Atıf Bey’in Meşrutiyet’in yeniden ilanı sürecinde göstermiş olduğu fedakârlıklar ve Meşrutiyet’ten sonraki başarılarıyla kendisine hidemat-ı vataniye tertibinden iki bin kuruş maaş bağlandığını, ancak bu maaşın İngilizler tarafından Malta’ya götürüldüğünde kesildiği ifade edilmiştir. Atıf Bey’e yeniden bağlanması gündeme gelen maaşın en fazla bin kuruş olabileceği kararlaştırılmıştır.

Atıf Bey’e yeniden bin kuruş maaş bağlanması teklifi mebusların kararına sunulmuştur. 169 mebus oylamaya katılmış, 8 mebus çekimser kalmış, 4 mebus teklifi reddetmiş, 157 mebus ise kabul oyu vermiştir. Oylamanın ardından Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey, “Yaşasın İttihatçılar” diye bağırmıştır. Atıf Bey’e yeniden maaş bağlanması kabul edildikten sonra Bolu Mebusu Tunalı Hilmi, “Dört arkadaş red oyu kullanmıştır, o arkadaşlar

bilsinler ki, Şemsi Paşa Atıf’ın kurşunu ile devrilmiştir.” diyerek tepkisini dile getirmiştir.467

Atıf Bey, milletvekili seçileceği 1939 yılına kadar mütevâzi bir hayat yaşamıştır. 1 Mart 1925 tarihinde İstanbul Tütün İnhisarı Bayiler Müfettişi olarak 20.000 lira maaşla görev yapmaya başlamıştır. Burada 11 ay 20 gün görev yaptıktan sonra 20 Şubat 1926 tarihinde işinden ayrılmıştır. Bir gün sonra; 21 Şubat 1926 tarihinde yeni işine başlayan Atıf Bey, İnhisarlar Müdürlüğü’nün Kadıköy’deki deposunda depo müdürü olmuştur. Atıf Bey’in maaşına zam yapılarak 30.000 liraya çıkarılmıştır. Müdür olarak 1 sene 6 ay 10 gün çalışan Atıf Bey, sonrasında mukavele yenilemiş, 32.500 lira maaşla 1 Eylül 1927 tarihinden 3 Ağustos 1929’a kadar çalışmıştır. Atıf Bey, 1 Eylül 1929’dan itibaren yeni sözleşme imzalayarak 7 Nisan 1929’a kadar 35.000 maaşla çalışmış, 30 Mayıs 1929’a kadar ise muhtemelen sağlık sorunları sebebiyle dinlenmek maksadıyla herhangi bir vazifede bulunmamıştır. 1 aydan biraz fazla bir zaman istirahat eden Atıf Bey tekrardan Kadıköy depo müdürü olarak 31 Mayıs 1931’den 17 Ağustos 1931’e kadar çalışmış ve sonrasında yeni sözleşmesinde neredeyse üç katı zam alarak 100.00 liraya anlaşarak 18 Ağustos 1931’den, 12 Ağustos 1932’ye kadar çalışmıştır.

Atıf Bey, sonrasında bir terfi daha almış, 13 Ağustos 1932 tarihinde İnhisarlar Müdürlüğü’ne bağlı Kadıköy satış deposunun müdürlüğünde çalışmaya başlamıştır. Atıf Bey, burada 31 Mayıs 1936’ya kadar 100.000 lira maaşla çalışmış, ardından yeni sözleşme

467 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: I, c. 23, içtima senesi: 3, 119. İçtima, 14.10.1338 Cumartesi; Bu teklifin altında, Sinop mebusu Hakkı Hami, Lazistan mebusu Abidin, Amasya mebusu Ömer Lutfi, Erzurum mebusu Süleyman Necati, Malatya mebusu Sıdkı, Gaziantep mebusu Yasin, Malatya mebusu Hacı Garip, Erzurum mebusu Hüseyin Avni, Erzurum mebusu İsmail, Kozan mebusu Dr. Fikret, Burdur mebusu Veli, Kars mebusu Cavid, Maraş mebusu Hasip, Kangırı mebusu Said, Gaziantep mebusu Ragıp, Erzurum Mebusu Asım, Hakkâri mebusu Mazhar Müfid, Elaziz mebusu Hüseyin, Diyarbakır mebusu Hamdi, Hakkâri mebusu Tufan, Maraş mebusu Rüşdü, Gene mebusu Haydar ve Burdur mebusu Mehmet Akif beylerin imzası bulunmaktadır.

134 imzalayarak 1 Haziran 1936 tarihinden 31 Mart 1939’a kadar 125.000 lira maaşla vazife almıştır.

Atıf Bey, İnhisarlar Müdürlüğü’nde 13 sene 11 ay 7 gün çalışmıştır. Sonrasında Çanakkale’den milletvekili seçildiği için 01.04.1939 tarihinde buradaki işinden istifa etmiştir.468

Atıf Bey, çocukluk döneminde hareketli bir kişiliğe sahiptir. Babası İsmail Bey, ata binmeyi çok sevdiği için oğlu Atıf Bey’e de ata binmeyi öğretmiştir. Atıf Bey de kısa zamanda bu işin ustası olmuştur. 21 Haziran 1934 tarihinde çıkarılan soyadı kanunundan sonra Nüfus Müdürlüğü’ne başvurarak 18 Haziran 1936 tarihinde ''Kamçıl'' soyadını alan Atıf Bey'in, bu soyadını da çok iyi kamçı kullanmasından dolayı aldığı rivayet edilmektedir. Atıf Bey’in almak istediği soyadı aslında ''Kamçılı''dır. Fakat T.C. İstanbul/Kadıköy Nüfus

Memurluğu’nun yaptığı ufak bir hata sonucu kayıtlara “Kamçıl” olarak geçmiştir.469

468 Atıf Bey’in, T.C. Emekli Sandığı Arşivi’nde bulunan dosyasındaki kısa otobiyografisi ve emekliliğine kadarki iş hayatı ve aldığı maaşların cetvelini içeren evrak; evrakın görüntüsü için bkz.: Ek 30.

469

Atıf Bey’in torunu Atıf Kamçıl ile yapılan görüşmeden alınmıştır. 04.07.2017; Atıf Kamçıl’ın T.C. Nüfus Hüviyet Cüzdanı. No: 838066B; Hüviyet cüzdanı için bkz.: Ek:33.

135

6.2. ÇANAKKALE MİLLETVEKİLLİĞİ YILLARI (1939-1943 / 1943-