• Sonuç bulunamadı

3. SUİKAST (7 TEMMUZ 1908)

3.2. ATIF BEY’İN ŞEMSİ PAŞA’YI VURMASI

3.2.2. Atıf Bey’in Göreve Talip Olması

Mülazım Atıf’ın, Şemsi Paşa’yı vurmaya talip olmasından evvel, bu tarihsel olay hakkında birincil tanıklıkların yok denecek kadar az olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Dolayısıyla hadiseyle ilgili anlattıklarında masalsı bir hava hâkimdir. Bu yüzden kaynak olarak kullanılan popüler yayınların bir tenkidi yapılmalıdır.

Mülâzım Atıf, cemiyetin gerektiğinde büyük fedakârlıklar yapabilecek gözü kara fedailerindendir. Atıf, Henüz Şemsi Paşa’nın bölgeye hareket ettiğini bilmeden onun Manastır şehrine gelebileceğine dair tahminde bulunmuştur. İttihatçı komutanlardan aldığı malumattan sonra Şemsi Paşa’nın bölgeye gönderileceğine emin olan Atıf, bu yüzden rahatsız olmuştur. Onun bölgeye geldiğinde neler yapabileceğini kestirebilen Atıf, arkadaşlarına: “Abdülhamid bu hareketi bastırmak için mutlaka Şemo’yu sevkedecektir. Bu dediğim çıkarsa ve eğer

fırsatını bulursam hiç tereddüt etmeden Şemsi Paşa’ya ateş ederim.”sözlerini sarf etmiştir.183

Mülazım Atıf, bir gün Vangel adlı bir kişinin gazinosunda arkadaşlarıyla birlikte otururken konu Resneli Niyazi Bey’den açılmış ve arkadaşlarına Resneli Niyazi Bey için Şemsi Paşa gibi birinin gönderilebileceği ihtimalinden bahsetmiştir. Atıf’ın arkadaşı Mehmet Ali Bey de Şemsi Paşa’nın gelişini haber alır almaz bunu Atıf’a ulaştırmış ve tahmininin doğru çıktığını belirtmiştir. Başlangıçta Resneli Niyazi Bey ve çetesinin Şemsi Paşa’nın üzerlerine gelmesi halinde yeterli mukavemeti gösteremeyeceğinden endişeli olan Mülazım Atıf, Resneli Niyazi Bey’e yardıma gitmek için taburundan kaçmayı planlamıştır. Sonrasında ise zaten Niyazi Bey’e yardım için dağa çıkılmasını İTC’nin Manasıtır Merkezi

emretmiştir.184

Şemsi Paşa, Selanik’ten Manastır’a geldiği esnada şehirde paşanın gelişini haber vermek amacıyla borular çalışınmıştır. Bu boruların çalınma sebebi muhtemeldir ki dağa çıkmak suretiyle II. Abdülhamid’e karşı isyan eden kişilere gözdağı vermektir. Diğer bir ihtimal de Niyazi Bey’in dağa çıkışı şehirdeki eşraf tarafından da hoş karşılanmadığı için bu eşrafa artık isyancıların üzerine yüründüğünü ve tedbir almaları gerektiğini ifade eden bir işaret olmasıdır.

Hazırlık yapan ve kendisine destek olacak taburları bekleyen Şemsi Paşa’nın birkaç gün daha geç geleceğini tahmin eden İTC yanılgıya düşmüş, paşa, daha erken gelerek panik yaratmıştır. Mülazım Atıf, bu boru seslerini arkadaşı Mehmet Ali Bey’e sorarak Şemsi Paşa’nın geldiğini öğrenmiştir. Şemsi Paşa, Manastır’a geldiğinde birçok dedikodu mevcuttur.

183

Hakan Özdemir, a.g.e., s. 171-172. 184 Mustafa Ragıp, a.g.e., s. 416.

45 Bunların bir kısmı muhtemeldir ki cemiyet mensuplarını teyakkuzda tutma adına propaganda amaçlı yayılan havadislerdir. İşte bu dedikodulardan biri de paşanın cebel toplarını da beraberinde getirdiği ve bunları Resneli Niyazi Bey’in çetesini dağıtmak için kullanacağıdır. Yayılan bu dedikodunun doğru olma ihtimali yoktur. Bir eşkıyanın savaşta kullanılan toplarla kovalanması olağan dışı bir durumdur. Bu asparagas haber, muhtemelen cemiyet tarafından bilinçli ve bir propaganda malzemesi olarak kullanılmış, paşaya karşı nefreti ve tedbiri arttırmak için yapılmıştır. Paşanın cebel toplarıyla geldiğini duyan Atıf, arkadaşlarının kendisine sarf etmiş olduğu “Paşa çok güçlüdür, kimse onu yenmeye, durdurmaya muvaffak olamaz, Şemsi Paşa şimdiye kadar hiç başarısız olmadı, verilen her görevde muvaffak oldu”

manâsındaki sözlerle birlikte daha da hırslanmıştır.185

Mülazım Atıf, tam bu sırada büyük bir karar almış, uzun düşünceleri onu çeteyle dağa çıkma fikrinden vazgeçirmiş ve büyük, riskli bir maceraya atılmaya itmiştir. Arkadaşı Mehmed Ali’ye, Şemsi Paşa’nın Manastır’dan, Resne’ye geçeceğini ve burada da Niyazi Bey ve adamlarını öldürüp, sonra da tekrar Manastır’a dönerek İttihatçı avı başlatacağını söylemiştir. Mülazım Atıf, Şemsi Paşa’yı takip ederek onu öldüreceğini eklemiştir. Paşa’nın Manastır’da öldürülmesinin daha kolay olacağını düşünen Mülazım Atıf, Resne’ye yürüdüğü esnada öldürülmesinin neredeyse imkânsız olacağı görüşündedir. Mehmed Ali Bey’den, İTC Merkez-i Umumisi’ne paşayı kendisinin vuracağını haber vermesini isteyen Atıf, iki revolver istemiştir.

Atıf, kendi nezdinde, Osmanlı Devleti’nin geleceği uğruna böyle bir karar almıştır.

Ayrıca bu kadar zorlu bir görevi tek başına üstlenerek büyük bir cesaret örneği göstermiştir.186

Bu konuşmaların ardından Mülazım Atıf’ın aldığı karar, cemiyetin merkez heyetine

bildirmiştir. Heyet de bu teklifi kabul ederek onu Şemsi Paşa’ya suikast görevine atamıştır.187

Konuya dair bir başka görüş de Cemal Kutay’a aittir. Cemal Kutay; Osmanlıdan

Cumhuriyete Yüzyılımızda Bir İnsanımız adlı eserinde Şemsi Paşa’yı kimin vuracağınının kura

çekilmek suretiyle belirlendiğini iddia etmiştir.188

Rauf Orbay ise; Şemsi Paşa’nın öldürülmesine karar verilen toplantıda bütün fedailerin bu suikasti yapmak için adaylığını koyduğunu fakat kura çekildiğini ifade etmiştir.189

185

Mustafa Ragıp, a.g.e., s. 417-421. 186 Mustafa Ragıp, a.g.e., s. 423-424. 187 Kazım Karabekir, a.g.e., s. 536. 188

Cemal Kutay, a.g.e., s. 519. 189 Cemal Kutay, a.g.e., s. 324.

46 Mustafa Ragıp’a göre ise; kati suretle bir kura çekilmemiş ve Mülazım Atıf, bu görevi gönüllü olarak üstlenmiştir. Mustafa Ragıp, Atıf’ın Şemsi Paşa’ya karşı şahsi bir nefreti olmadığını, onun Yıldız Sarayı’nın sadık bir eri olmasının Atıf Bey tarafından hedef tahtasına konulması için yeterli bir sebep olduğunu belirtmiştir. Mustafa Ragıp, kura söylentilerine şu şekilde karşı çıkmaktadır:

“Meşrutiyet’in ilanından beri ağızdan ağıza dolaşan, hatta üzerinde ısrarla durulan bu rivayetlerin bazı neşriyatta da yer bulduğunu görüyoruz. Ben, yalnız hadisenin kahramanından değil, en salâhiyetli zatlardan, en mevsuk membalardan tahkikat yaptım. Bugün yaşayan cemiyetin o zamanki erkân ve mensupları, şimdi hulasa olarak kaydedeceğim, rivâyetlerin hiçbir hakikate dayanmadığını temin ediyorlar. O tarihlerde ahvale vakıf ve söz sahibi olan cemiyet erkânınından hiçbir fert yoktur ki, bu rivayetlerin bir zerresinin bile

hakikate uygun bulunduğunu iddia etmiş olsun…”190

Mustafa Ragıp, iddialarını vesikalara ve tanıklara dayandırdığını söylese de yazdıklarına bir referans vermemiştir. Yukarıda belirtildiği gibi Rauf Bey’in Şemsi Paşa’yı vuracak kişinin kurayla seçildiğini söylemesi de Mustafa Ragıp, cemiyetten hiçbir kişinin suikastçinin kurayla belirlendiği bilgisini doğrulamayacağı ifadesine ters bir durumdur.

Şemsi Paşa’yı hangi fedainin vuracağının belirlenmesi noktasında iddia sahiplerinden biri de Mustafa Müftüoğlu’dur. Müftüoğlu’na göre; bu görev gönüllülük esasına göre verilmemiş, Mülazım Atıf’a dayatılmıştır. Hatta onun bu görevi yerine getirmeme gibi bir şansı yoktur. Eğer Şemsi Paşa’yı vurmaz ise Atıf’ı vurması için de başka bir fedai görevlendirilmiştir. Müftüoğlu, bu kişinin de Atıf’ın suikastin ardından saklanacağı evin

sahibi Mahmut Bey (Soydan) olduğunu iddia etmiştir.191

Bu zorlu işi Atıf Bey’in kendi iradesiyle kabul ettiğini savunanlardan biri de Halil Bey

(Menteşe) olmuştur.192

Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan Kazım Nami Duru ise bu

teşebbüsün İTC ile alakası olmadığını, Atıf Bey’in kişisel teşebbüsü olduğunu belirtmiştir.193

Şemsi Paşa’yı öldürme görevini üstlenme konusundaki çeşitli malumatlara baktığımızda aslında İttihatçı ve muhalif kanadın kura meselesine kendi perspektiflerinden baktıkları, hamasi tavırlar sergiledikleri görülmektedir. Mülazım Atıf’ın, Şemsi Paşa’yı vurmayı gönüllü olarak istediğini savunan İttihatçılar “cesaret”, “kahramanlık” ve “gözü

190

Mustafa Ragıp, a.g.e., s. 424-425.

191 Mustafa Müftüoğlu, Yakın Tarihimizde Siyasi Cinayetler, Yağmur Yayınları, İstanbul, 1975, Sayfa: 46. 192 Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1986, s. 123.

47 karalık” temalarını işlemişler, muhalifler ise; “İTC’den böyle kahraman birinin çıkmayacağı” propagandasını yaparak suikast hadisesini basitleştirmeye çalışmışlardır.

Vaziyet böyle iken çevresince itimat edilen ve İttihatçılara yakınlığıyla bilinen Ürgüplü Hayri Hoca (Efendi), Şemsi Paşa’nın öldürülmesinin memleketin hayrına olduğunu ve dolayısıyla onun öldürülmesinin bir cinayet sayılmayıp, vatanın geleceği mevzubahis olduğu için İslam fıkhına göre de meşru olduğunu açıklamıştır. Fatih Sultan Mehmet’in kardeş katli yasasından örnekler veren Hayri Efendi, şehzadelerin dahi devletin bekası için öldürülebildiğine dikkat çektikten sonra şu sözleri söylemiştir:

“Şemsi Paşa’nın Manastır’da emrindeki askerle vatanın dertlerinden halas olabilmesi için çatısı altına topladığımız Cemiyetimizin oluk gibi kan dökülme bahasına ve altında ezildiğimiz istibdadın devamı yolundaki faaliyetine seyirci olmak mı, yoksa ona mâni

olabilmenin tek çâresini tatbik etmek mi, bunu kararlaştırmak için buradayız.” 194

Hayri Efendi’nin böyle bir açıklama yaparak cinayeti meşrulaştırmasının Mülazım Atıf üzerinde etki bıraktığı muhakkaktır. Hem vicdani bir vebal hem de hayati risk bulunan zorlu bir faaliyete atılacak Atıf, bu konuşmayla en azından vicdanen rahatlamıştır. Hayati zaten göze alarak yola çıkmıştır ve fedai şubesine kayıt olduğundan dolayı ölmeye hazırdır.

194 Cemal Kutay, a.g.e., s. 324.

48