• Sonuç bulunamadı

CHP Genel Baflkan Yard›mc›s› Onur Öymen,

Belgede 32 6 (sayfa 79-82)

Türkiye’nin gündeminde

çok önemli konular

dururken, ekonomik kriz

tüm a¤›rl›¤›yla

hissedilirken, toplum

mühendisli¤i yap›larak,

bunlar›n konuflulmas›n›n

engellendi¤ini söyledi.

Öymen, “Belli konular›

gündeme getirerek, baflka

konular›n görüflülmesini

engelleyerek, K›br›s’›n nas›l

elimizden ç›kt›¤›n›

tart›flmayal›m, hep

savunmada kalmam›z›

istiyorlar” dedi. Öymen,

‹stanbul Barosu’nca

düzenlenen ve sözde

soyk›r›m iddialar›n›n ele

al›nd›¤› toplant›da

flunlar› söyledi.

1915'ten önce neler oldu? 1890’da Gürcistan’da Tiflis’te Taş-nak örgütü kuruluyor. Bu Ermeni örgütü şiddet ve terör kullanarak, Doğu Anadolu’daki Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları vilayetle-rin bağımsız olmasını istiyor. Onla-rın Osmanlı’dan tamamen koparıl-masını arzuluyor. Bunun için şiddet eylemlerine başvuruyorlar 1894 yı-lından itibaren. Yani 1915 olayların-dan 20 sene önce.

Diyarbakır'da Sason'da silahlı ayaklanma düzenliyorlar, Avrupa ülkelerinin dikkatini çekmek için. 1895'te Van'da ayaklanma çıkarıyor-lar. 1896 yılı 26 Ağustos tarihinde Taşnak örgütü Osmanlı Bankası’na saldırı düzenliyor. 1895- 1914 yıları arasında Türkiye'nin her tarafında bu gibi saldırılar oluyor. O tarihler-de, 1909'da Adana olayları çıkıyor. Adana olaylarında çok sayıda Er-meni ve Türk ölüyor. ErEr-meniler ra-dikal, militan bir papazın öncülü-ğünde Türklere büyük saldırılar düzenliyorlar. Türkler de karşılığını veriyorlar. Türklerin de öldürdüğü Ermeniler oluyor. Cemal Paşa’nın anılarında geçer. 38 kişi bu olaylar sonucunda idam ediliyor. Bunla-rın 37'si Türk, 1 tanesi ise Erme-ni. Olayların öncülüğünü ya-pan Ermeni papaz yabancı bir gemiyle Mersin'den İskenderi-ye'ye kaçıyor. Kısacası 1915'ten önce Türkiye'de çok fazla Er-meni saldırısı

olu-yor. Çok sayıda

Müslüman öldürülüyor. Zeytun’da büyük bir ayaklanma düzenliyorlar. Dışarıdan gelen bazı Ermeniler de var işin içinde. Gelişmiş silahlar var ellerinde. Oradaki 60 subayımızı ve 500 civarında eri esir alıyorlar. Esir-leri öldürüyorlar.

Ermenilerin o yıllarda öldürdük-leri Türköldürdük-lerin sayısı 530 bin kişiyi buluyor. Netice itibariyle bu olayla-ra değinen Batı basınında o tarihte öldürülen Türklerden bahis yoktur. İngilizlerin ünlü propaganda eseri Mavi Kitap’ta gördüğünüz manza-raya göre; sadece Türkler Ermenile-ri öldürmüş, büyük katliam yap-mışlardır. Bu işin esası nedir? Bütün Ermeni tezlerine kaynaklık yapan Mavi Kitabın kökeni misyonerlerin anlattıkları hikâyelerdir. Mavi Kita-bı yayınlatan İngiliz propaganda bakanıdır.

Türkiye milli maç açılımı ve özür dileme kampanyasıyla bir adım attı, peki Ermenistan’ın tav-rında değişiklik var mı?

Ermenistan sürekli propaganda yapıyor. Dışişleri Ba-kanı Ali

Baba-can'ın yumuşak bulduğu yeni Er-menistan yönetiminin başkanı Sar-kisyan, “Soykırım iddialarıyla ilgili çalışmalarımızın iki mislini çıkara-cağız” dedi. Ermenistan Ulusal Strateji Belgesi yayınlandı. Orada bir kere Yukarı Karabağ Cumhuri-yeti diye bahsettiler. Azeri toprağını işgal etmişler ve orayı cumhuriyet diye ilan etmişler. Ve “Ermenistan Yukarı Karabağ Cumhuriyeti’nin kabul etmediği hiçbir çözümü ka-bul etmeyecektir” diyorlar. Bundan önceki Ermenistan Cumhurbaşkanı, Taşnak örgütünü yasaklamıştı. Ko-çaryan zamanında serbest bırakıldı. Babacan’ın çok beğendiği ve bizim Dışişleri'nin desteklediği Ermeni hükümetinde 4 tane Taşnak Bakan var. Şimdi soralım. Kim, kimden, ne hakla, kimin namına özür diliyor?

Diplomaside böyle tek yanlı jestlere yer var mıdır?

Cumhurbaşkanı Gül giderken “jest yapın” dediler. “Siz bir jest ya-pın, göreceksiniz onlar da karşılık verecektir” diye konuştular. Türki-ye'nin doğusundaki toprakları batı Ermenistan olarak istiyorlar. Ağrı Dağı’nı milli sembol yapmışlar. Azeri topraklarını işgal etmişler. Biz onlara “Bu topraklardan çekilin, Asala teröristlerini yargılayın” di-yoruz. Cumhurbaşkanı Gül gitti, hiçbirinde ilerleme olmadı, hiçbir gelişme olmadı. Beklediğimizin ter-si yönünde gelişmeler oldu. Erme-nistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan “Yukarı Karabağ’ın bağımsızlığını ilan edebiliriz” diye demeç veriyor. Tek taraflı jestler daima karşı taraf tarafından böyle algılanır. “Biz ne kadar istemedikleri iş yaparsak, hepsini ileride sineye çekerler” diye düşünürler. Bu konularda bizim kompleksten kurtulma-mız gerekir. Hukuk, tarihi gerçekler bizim yanımızda-dır. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi

Türkiye’de bu konuda iç cephe çöküyor gibi. Çünkü soykırım id-dialarını desteklemek bir moda, bir demokratlık ve çağdaşlık gös-terisi olarak sunuluyor. Sizce nere-ye gidiyor bu iş?

Bazıları çıkıyor, “Elimizde belge yok. Ama Türklerin soykırım suçu işlediklerini kabul ediyoruz” diyor-lar, “O zamanki devlet adamlarımız katildir” diyorlar, “Türkiye’nin Er-menistan politikası pisliktir” diyor-lar. Erivan’da NATO’nun düzenle-diği toplantıda bunları söyleyen bi-lim adamları, Türk üniversitelerin-de üniversitelerin-ders veren insanlar. “Katil” üniversitelerin- de-dikleri devlet adamlarından biri Ce-mal Paşa, Ermeni tehcirinde onları korumaya çalışan bir kişidir. Hatta Ermenilere yaptıkları hizmetler do-layısıyla İstanbul’daki Ermeni Pat-riği tarafından kendisine teşekkür belgesi verilmiştir. Cemal Paşa’yı Tiflis’te, Talat Paşa’yı Berlin’de öl-dürüyorlar. Talat Paşa’nın katilini Alman mahkemesi “haklı bir dava için öldürmüştür” diyerek, serbest bırakıyor.

Bütün bunları izah eden yalnız bir cümle okuyacağım. Bu sözlerin sahibi Fransız Yazarı Cloth diyor ki: “Dünyanın Türkleri hatalı görme-sinde şaşılacak ne var? Türklerin düşmanlarının parası var. Türkler-de para yok. Türkler çok konuşkan olmayan bir millettir. Onların düş-manları çok konuşkandır ve tezleri-ni büyük bir maharetle ortaya ko-yuyorlar. Düşmanları Türkleri

ya-lanla bombardıman ediyorlar. Bilgi-siz insanların gözünde Türklerin haklı, Türk düşmanlarının haksız sayılması mümkün mü?”

Bu konuda Osmanlı’nın hatala-rı nelerdi?

Osmanlı Türklerin parçalanması-na boyun eğmiştir. Padişah doğu vi-layetlerinin yabancı, gayrı Müslim Valilerce yönetilmesini kabul etmiş-tir. Bu gayrı Müslim valilerin verdik-leri listelerle birçok Türk cezalandı-rılmış, idam edilmiştir. Neden Er-meni Kaynaklarına dönüp bakmıyo-ruz? 1923’de Ermeni Başbakanı Ka-çaznuni’nin belgelerde geçen sözleri var. “Türkler, savaşı sivillere taşıma-mıştır” diyor. Bu belgeler 1955’de yayınlandı, sonra topladılar. Ancak bizim elimizde mevcut. İşgal Kuv-vetleri İstanbul’da 150’den fazla ay-dını, milletvekilini meclisi basarak tutuklayıp, Malta’ya sürgün etti. Orada onları soykırım için yargıladı-lar. Bir kişiyi bile mahkûm edemedi-ler. İngilizler, soykırımı kanıtlayacak belge bulamadıklarından, İngiltere yaşananları soykırım olarak tanıma-maktadır. Kars Anlaşması’na göre; Türkiye gerekirse Ermenistan’da as-keri önlem alabilir. Yabancılar soykı-rım diyemiyor, bizim içimizden biri-leri çıkacak soykırım diyorlar. Bu ka-darı da fazla artık.

Mesele emperyalizmin Türkiye üzerindeki hesaplarının görülme-mesinden mi kaynaklanıyor?

Türk diplomatlarına karşı ilk ey-lem 1973 yılında Los Angeles konsolosunun öldürülmesiyle baş-ladı. Çok örgütlü bir olay değildi. Örgütlü suikastlar 1975 yılı Ocak ayında başlıyor. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında EKAS di-ye bir örgüt kuruluyor. Açılımı Kü-çük Asya Halkları Kurtuluş Derne-ği’dir. Güney Kıbrıs’ta bir enstitü var bunun için. Asala, PKK, Rumlar Atina’da yeni İzmir mahallesinde birlikte aynı çatı altında hareket ediyorlar. Terörist başı Apo’nun ya-kalanışına bakar mısınız? Yunan parmağının ne kadar içinde oldu-ğunu göreceksiniz. Üzerindeki pa-saport bile Yunan papa-saportuydu.

Cemal Paşa’nın anılarında geçer. “O dönemde Ermeni bir istiyorsa iş-birlikçi Türkler beş istiyordu” der. Daha sonra bunlardan Prens Sabahat-tin’in İngiliz gizli servisiyle ilişkileri ortaya çıkmıştır. Temmuz 1987’de Av-rupa Parlamentosu, “AvAv-rupa Birliği üyeliği için Türkiye soykırımı tanır” diye bir açıklama yaptı. Lozan’da “Er-menilere yurt vereceksiniz” diye bas-kı yaptılar. Ermeniler de basbas-kı yaptı. İsmet Paşa, “Biz yedi düveli yendik, siz bize hafif gelirsiniz” diyerek geri-sin geri gönderdi bunları.

Mesele diplomaside dik dur-makta değil mi?

1984 yılında Fransa bizden özür dilemiştir. Dışişleri Bakanı Vahit Ha-lefoğlu’na Türkiye’de kurulacak nükleer santral için, en çok diploma-tımızın saldırıya uğradığı ülke, soy-kırım tezlerini en fazla destekleyen ülke, Fransa teklif vermişti. Halefoğ-lu Fransızlara, “İyi bir teklif vermiş-siniz, ancak siz bu odadan çıktıktan sonra, bu dosyayı şu gördüğünüz çöp sepetine atacağım. Siz Ermeni tezlerini ve Ermeni teröristleri des-teklediğiniz sürece dosyayı bakanlar kuruluna teklif olarak bile götürme-yeceğim” demişti. İki hafta sonra Cumhurbaşkanı Mitterand’ın özel temsilcisi Türkiye’ye gelmiş, özür dilemişti. Yanlış politika izlediklerini itiraf etmişti. O günden sonra Fran-sa’da tek bir Türk diplomatı bile sal-dırıya uğramadı. Uluslararası ilişki-lerde haksız olana değil, boyun eğe-cek olana baskı yapılır.

DERNEKTEN

G

enel Baflkan›m›z Fevzi Dur-gun ve Genel Baflkan Yar-d›mc›m›z Ufuk Saka, 18 Mart 2009 tarihinde Kanal T televiz-yonunda yay›nlanan “Sektöreel” program›na canl› yay›n konu¤u olarak kat›ld›lar. P›nar Ardor’un sundu¤u programda Durgun ve Saka dünyada ve ülkemizde son yaflanan krizi de¤erlendirerek US‹AD’›n bu konuda daha önce haz›rlatt›¤› raporlardan örnek-lerle krizden ç›k›fl önerilerini anlatt›lar

US‹AD’›n kurulufl felsefesi itibar›yla, Türkiye’nin sorunlar›-na dünyan›n belli fisorunlar›-nans ve poli-tika merkezlerinden de¤il Anka-ra’dan bakan, ulusal bir ekono-mik modeli savunan ve bu yolda çal›flmalar yapan bir kurulufl ol-du¤unu belirten Durgun, yakla-flan krizin küreselleflmenin yo-¤un propagandas› alt›nda göz

ard› edildi¤ini kaydetti. Bu sü-reç içerisinde US‹AD’›n yay›nla-d›¤› rapor ve kitaplarla, dünya ekonomisindeki suni fliflme ile gizlenen Türkiye’nin ekonomik sorunlar›na dikkat çekti¤ini an-latan Durgun krizin eninde sonunda patlak verece-¤ini bu rapor ve kitap-larla ortaya koydukla-r›n› belirtti.

Türkiye de 2000 y›l›ndan bu yana sü-rekli bir kriz ortam›n-da yaflad›¤›n› anlatan Durgun bu kriz ortam›n›n s›-cak para ve borçlanmayla saye-sinde 2008 y›l›na kadar sürdü-rülebildi¤ini söyledi. Ekonomik sorunlar›n sosyal sorunlara dö-nüflmekte oldu¤unu belirten Durgun, krizden ç›kmak için IMF ve Gümrük Birli¤i iliflkileri-nin gözden geçirilmesi, planl›

bir ulusal ekonomik model be-nimsenmesi ve Avrasya gibi krizden az etkilenen yeni pazar-lara yönelinmesi gerekti¤ini vur-gulad›.

Genel baflkan Yard›mc›m›z Ufuk Saka ise, dünyadaki ekonomik krizin, alt›nda-ki ekonomik felsefe tart›fl›lmadan sa¤l›kl› bir çözüme ulaflt›r›la-bilmesinin zorlu¤unu anlatarak ABD, AB ve Japonya’n›n elindeki 2 trilyon dolarl›k kaynakla 14 trilyon dolarl›k a盤›n al-t›ndan kalkman›n zor oldu¤unu, krizden ç›k›fl›n kamu harcama destekli üretim art›fl›ndan geçti-¤ini belirtti. Uzun süreden dün-ya ekonomisinin kötü yönetildi-¤ini söyleyen Saka, krizin etkile-rinin tamamen geçmesinin za-man alaca¤›n› kaydetti.

Fevzi Durgun ve Ufuk Saka Kanal T

Belgede 32 6 (sayfa 79-82)