• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: TÜRK GİYİMİNDE CEPKEN VE ŞALVARLAR

2.1. Cepkenler

2.1.2. Cepkenin Tarihçesi

Türk giyim kuşamı çok zengin bir repertuara sahiptir. Orta Asya‘dan başlaya- rak Anadolu da zenginleşen bu sanatın pek çok örneği müzeleri doldurmaktadır. Gele- neksel Türk el sanatlarında erkeklerin, çocukların ve kadınları giysilerinden elbiseler, cepkenler, bindallı elbiseler, şalvarlar ve yelekler çeşitli şekillerde süslenmiş ve bu süslemeleri yaparken de ustalar duygu ve düşüncelerini çeşitli renk, desen ve modelle aksettirmişlerdir (Bedük, 1992: 3).

Eski Türkler ve giyimleri ile ilgili bilgiler Orta Asya’da ele geçen duvar resim- lerin, hun dönemine ait kurganlarda çıkan kıyafetlerle ilgili malzemelerden oluşmak- tadır (Sevin, 1990: 7).

Kurgan kazılarından elde edilen bulgulara göre cepkenin Hunlular zamanından beri kullanıldığı ortaya çıkmıştır (Uysal, vd, 2010: 2). Asya Hunları döneminde bir prense ait olan erkek cesedinin kıyafeti sağdan sola kapanan V yakalı kısa ceket, dar süvari pantolonu, diz altında kısa ve yumuşak çizmeden ibarettir (Aslanapa, 1984: 5).

Ferace, kaftan, cepken, hırka ve şalvar Selçuklu dönemi kadınlarının en çok kullandığı giysiler olmuştur. Bunların yanı sıra üç etek entariye benzer giysilerde kul- lanılmıştır. Giysilerde kullanılan kumaşlar, yün pamuk ve ipek karışımı ipliklerden dokunmuştur (Komsuoğlu, vd, 1986: 213).

Selçuklu dönemine ait minyatürlerde ve Kubadabad sarayının duvar çinileri arasında insan tasvirleri bulunur. Sultan ve yakınlarını gösteren bu tasvirlerde uzun kaftan veya kısa etekli cepken ile şalvarlar dikkati çekmektedir (Küçükosmanoğlu, 1992: 12).

Anadolu da Selçuklular döneminde cepkenin kullanımı ile ilgili kaynaklar sı- nırlıdır. Osmanlı döneminde cepkenin kullanımı ile ilgili çeşitli kaynaklardan bilgilere ulaşılabilmektedir.

Osmanlı döneminde kadın ve erkeklerin vazgeçilmez giysileri arasında yer alan cepkenler, kadınlarda daha çok gezmelik giysi olarak, gömlek, içlik veya üç etek üstüne, erkeklerde ise daha çok gömlek üstüne bele sarılan kuşağın üzerini kapatma- yacak şekilde kısa olarak kullanılmıştır. Önceleri sivil bir kıyafet olarak kullanılan cepkenler daha sonra yeniçeri ordu teşkilatında üniforma geleneğinin aşlaması ile bir- likte askeri alanda giyilen bir üniformaya dönüşmüştür (Uysal, vd, 2010: 4).

Osmanlılarda erkekler, şalvar, çakşır ve poturun üstüne mintan, onun üstüne ise yerine göre cepken, camedan, yelek, fermene gibi giysiler giymişlerdir (Komsu- oğlu, İmer, 1986: 222).

Kadınlar şalvarının üst bölümüne içlik ve salta, fermene veya cepken giyerler. İçlikler genellikle pamuklu dokumalardan yapılan yakasız, uzun kollu gömleklerdir. Cepken ise şalvarla beraber kullanılan, içlik üzerine giyilen, kollu veya kolsuz önleri düz veya yuvarlak olan işlemeli bir giyim eşyasıdır (Özel, 1992: 16).

Osmanlı döneminde kıyafeti zenginleştiren cepken, camedan, salta, fermene, sıkma, yelek, setire-pantolon gibi kıyafet unsurları erkek giyimine girmiş, bez ve bü- rümcük kumaştan gömlekler giyilmiştir. Cepken günümüz ceketinin yerini tutan bir

giyim eşyasıdır. En değerlileri çuhadan dikilir ve üzeri sırma ile işlenirdi. Gömlek üs- tüne giyilir; yakası düz kesim, önü düz veya çapraz, eteği kısa kolları uzun dikilirdi (Özel, 1992: 21-22).

Osmanlı döneminde kullanılan cepkenler kadife, çuha, atlas, keten, pazen, pa- muklu kumaş, saten, aba gibi çeşitli kumaşlardan yapılmıştır. Bunlardan canfes ve ka- dife kaynaklarda şu şekilde belirtilmiştir.

Canfes Osmanlı saraylarında çok kullanılan çözgü iplikleri atkılarından daha kalın olan bir ipek kumaş çeşididir. Atkılar seyrek atıldığı için yüzeyde meydana ge- len aralıklardan ayrı renkte çözgüler meydana çıkar ve kumaş gösterişli görünürdü. Bu kumaştan kadın cepkenleri, peşli entariler ve bohçalar yapılırdı (Günay, 1986: 8). Ka- dife; yüzeyi havlı, parlak, yumuşak kumaş çeşididir (Ergür, 2002: 124).Bursa da do- kunan ipekli kadifeler Avrupa’da aranırdı. Yine aynı dönemde İstanbul, Üsküdar’da, Bilecik ve Aydost’da yapılan kadifeler çok ünlüydü. Bu bölgelerde dokunan gerek düz gerekse çiçekli, yelpazeli, karanfilli kabartma kadifeler dünyanın her yanında satılırdı. Kadifeden kaftan, ceket, entari, şalvar, yelek, hırka, cepken yapılırdı (Günay, 1986: 9).

XII. yüzyılda Avrupa ile başlayan temaslar XIX. Yüzyılda yoğunlaşmış, gerek kadın gerekse erkek giyiminde Avrupa etkisi belirginleşmiştir. Avrupa kesimi olan ve setire denen ceketler pantolon ve yelekle birlikte II. Mahmud devrinde önce askerler için benimsendi. Abdülmecit memurlarına ceket pantolon giymelerini emretti (Özel, 1992: 22). Böylece cepken kullanımı yıllar geçtikçe azaldı. Günümüze gelindiğinde geleneksel giysiler sadece folklor giysilerinde ve kına gecesi gibi özel günlerde giyil- mektedir.

2.1.3. Cepkenin Sınıflandırılması

Geleneksel giysilerimizden olan cepkeni tez danışmanım Saadet Bedük şu şe- kilde sınıflandırmıştır;

1. Kullanım amaçlarına göre 2. Kullanılan malzemeye göre 3. Model ve kesim özelliğine göre

1. Kullanım Amaçlarına Göre

a) Kına gecesi, düğün, nişanlarda vb. gibi özel günlerde bilhassa genç kızlar ta- rafından şalvarın üzerine giyilmiştir (Küçükosmanoğlu, 1992: 16).

b) Toplumdaki sosyal duruma göre giyilenler; Osmanlı döneminde yaşlıların cepkenleri siyah veya kahverengi, gençlerin de al ve mavi renkli kumaşlardan kesilir, giyenin varlığa göre yaka ve kol kenarları, önleri, etek köşeleri ipekle, sırma ile işle- nir, süslenirdi. Ayak takımı adi kalınca bezden cepken giymişlerdir (Koçu, 1969: 50).

c) Folklorik amaçlı; geleneksel bir giysi olmasının yanı sıra artık milli bayram- larda ve diğer özel günlerde tören kıyafeti olarak folklorik oyunlar ekipleri tarafından da giyildiği görülmektedir (Bedük, 2004: 830).

2. Kullanılan Malzemeye Göre

a) Kumaş cinslerine göre; geleneksel cepkenler kadife, atlas, canfes, pazen, pamuklu kumaşlar, aba, çuha, saten, keten gibi kumaşlardan yapılmıştır.

b) Süsleme malzemelerine göre; geleneksel cepkenlerin süslemelerinde hazır harçlar, gümüş renk kordonlar, sarı sim kordonlar, renkli pamuklu iplikler, renkli kor- donlar, pullar, boncuklar, tırtıllar, süslemede kullanılan renkli kumaşlar, metal iplikler vb malzemeler kullanılmıştır.

3. Model ve Kesim Özelliğine Göre

a) Yakası; O, U,V ve hakim yaka.

b) Kolu; düz kol, düşük kol, kuşlu kesim, kara kol.

c) Bedeni; penssiz beden, kuplu beden, pensli beden, omuz dikişsiz çalışılmış (Bedük, 2004: 831).

4. Süsleme ve Desen Özelliğine Göre

Cepkenlerde yer alan süslemeler yaşanılan toplumda cepkeni giyenin sosyal durumunu, statüsünü belirtmektedir. Örneğin bekâr-evli-dul, çocuk-genç-yaşlı, zen- gin-fakir olup olmadığını ve günlük yaşamda giyilenlerle geçiş dönemini doğum- ölüm-evlenme gibi durumları gösterir.

2.2. Şalvarlar

2.2.1. Şalvarın Tanımı

İnsanlar yüzyıllardır şalvarları giyimlerinin tamamlayıcı unsuru olarak kullan- mışlardır. Bölgelere ve kullanıldıkları yerlere göre kumaş, kesim, model, süsleme özellikleri de değişmektedir. Geleneksel şalvarların çeşitli tanımları yapılmıştır. Bun- lardan bazıları;

Şalvar üst kısmı bol büzgülü, paçaları ayrı ve genişçe dikilmiş dış dondur. Yün ve şaldan yapıldığı için şalvar denilmiştir (Özel, 1992: 21).

Vücudun belden aşağı bölümünü örten, bacaklara geçirildikten sonra bir uçkur ile bele bağlanan, geniş ağlı ve bol giyim eşyası (Büyük Larousse, 1986: 10993).

Önder şalvarı torba biçiminde, yukarısı işlemeli bir uçkurla bele, kuşağın üze- rine bağlanan, yanları gizli cepli, yalnız ayak yerleri açık gayet bol, dökümlü bir don- dur şeklinde tanımlamıştır (Önder, 1962: 30).

Şalvar üst kısmı bol, büzgülü, paçaları ayrı ve genişçe dikilmiş üst dondur (Önge, 1995: 22).

Şalvar pamuklu, ev dokuması çitari, canfes ve kadife kumaşlardan yapılabilen; fistan altına, üç etek altına, içlik üstüne giyilebilen kadın ve erkekler tarafından kulla- nılan farklı kalıp ve görüntüleri olan bir giysidir (Berk, 2006: 174).

Erkek şalvarları genellikle çuhadan ya da kaşmir, şali vb. yünlü kumaşlardan yapılır, uçkurla bele bağlanır. Kadın şalvarlarında ise her türlü kumaş kullanılır (Bü- yük Larousse, 1986: 10993).

Erkelerin şalvarları kadınlarınkine göre daha dar ve sadedir. Kadın şalvarları geniş ve süslüdür. Şalvarın bele gelen kısmı uçkurla sıktırılır (Özel, 1992: 21).

Bazı bölgelerde kadınlar doğrudan doğruya şalvar üstüne içlik, salta, fermene veya cepkenden oluşan takımlar giyerler. Bazı bölgelerde bu tür giyim sadece genç kızlara mahsus, bazı yerlerde ise çoğunlukla kadınların ev içi giyimini teşkil etmiştir. Şalvar üzerine giyilen içlikler umumiyetle pamuklu dokumalardan yapılan ve yakasız uzun kollu bluzların adıdır (Günay,1986: 1).

Türk kadın kıyafetlerinin vazgeçilmez parçası olan şalvarların yaklaşık doksan ayrı modeli vardır; dar, büzgülü, kısa, uzun, bilekten bağlı, diz boyunda olan, düz, ve-

rev kesimlerinde dikilen bu şalvar bölgelere, kullanıldıkları yerlere göre çeşitlilik gös- terdikleri gibi değişik adlarla da anılırlar. Ayrıca bölgelere göre tuman, çinti don, kara don gibi isimlerde alır (Günay, 1986: 13).

Bahaeddin Ögel Türk Kültür Tarihine Giriş V adlı çalışmasında genellikle bü- tün Yörüklerin uzunluğu diz ile topuk arasında yöresel değişiklik gösteren, parçaları büzmeli şalvar giydiklerinden bahsetmiştir (Ögel, 1978: 102).

Türkler de vücudun alt kısmına giyilen eşyanın genel adı dondur. Dış donun yanında birde iç don bulunur. Kaftanın altına giyilen dış don biçiliş şekillerine göre değişik adlar alır; şalvar, çakşır, potur gibi (Özel, 1992: 21).

Çakşır: Şalvarın kısa, geniş, paçaları diz kapağında büzülmüş olanlarına denir (Özel, 1992: 21). Paçaları diz kapağında büzülen şalvarın kısası olan üst dona çakşır denilmiştir (Süslü, 1989, 166).

Potur: Şalvar türlerinden biride poturdur. Çakşıra benzer ancak çakşırdan daha dardır ve diz kapağından ayak bileğine kadar çorap gibi ayağı sarar. Poturun ayak kısmına tozluk giyilir ve dolak sarıldığı görülür.

Holta: Kadınların entarilerinin kumaşından diktikleri ve işledikleri şalvara de- nir (Özel, 1992: 16).

Şalvar yapılan tanımlardan da anlaşılacağı gibi erkek ve kadınların kullandığı belden büzgülü, ayakları kadar uzun ve genişçe bir alt giyimdir. Şalvarın tamamlayıcı unsuru uçkurdur. Şalvarın belde durmasını sağlayan bölümüdür. Uçkurun çeşitli ta- nımları yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir;

Uçkur; iç donu, çakşır, şalvar, potur gibi belden aşağıya giyilen giyecekleri belde tutmaya yarayan ince kuşaktır. Örgü veya kumaştan olur. 2-4 parmak enliliğinde yapılır. Sayılan giyeceklerin her birinin uçkurluk denilen yerlerine yerleştirilir iki ucu bağlanır. İşlemeli uçkurlarda işlemelerin bulunduğu uç bölümü belden sarkıtılır (Özel, 1992: 22).

Eskiden iç donu, çakşır, şalvar, sıkma, potur, zıpka vücudun belden aşağı alt kısmına geçirilip giyilen her şey belden uçkur denilen ince kuşakla bağlanarak tutturu- lur idi; bunun içinde hepsinin üst kenarına uçkurun içinden geçtiği uçkurluk denilen bir yer yapılırdı. Bir boru şeklinde olan uçkurluk iç donunun kendi bezinden olur, öbürlerinde alelade bir bezden yapılıp çakşırın, şalvarın, poturun, zıpkanın kumaşına

bel kısmına dikilip eklenirdi. Uçkurluğun ön kısmında uçkurun geçirilmesi için bir çatlak ağız bulunurdu (Koçu, 1967: 236).

Uçkurlar pamuk ipliğinden örülerek hazırlanır. Parmaklar ile fitil şeklinde örü- lür. Uçkur köyneğin altından sarkar (Altuntaş, 1997: 16).

Uçkurlar hem örgü hem kumaştan olurdu; iç donu uçkurları tahminen 2 par- mak eninde, dar fakat çakşır, şalvar uçları 3-4 parmak genişliğinde olurdu ve uçları iplikle hatta sırma ile işlenerek süslenirdi (Koçu, 1967: 236).

Örcün Barışta’nın Cumhuriyet Dönemi Türk Halk İşlemeciliği Desen ve Ter- milojisinden Örnekler adlı çalışmasında Afyonkarahisar yöresine ait uçkur süslemele- rinde kullanılan motif örnekleri yer almıştır (Barışta,1984: 57).

2.2.2. Şalvarın Tarihçesi

Bazı belgelere göre şalvarın ilk çıkış yeri İran’dır. Arapların şalvarları, İslam- lığın ilk dönemlerinde yada İran ‘ı ele geçirdikten sonra kullanmaya başladıkları öne sürülür. Bazı hadislere göre Hz Muhammed’de şalvar giyiyordu ama bu hadisleri doğ- rulayan belgeler bulunamamıştır (Büyük Larousse, 1986: 10993).

Birçok kaynak şalvarı bulan ve dünyaya yayanların Persler, İskitler ve Hunlar olduğu konusunda birleşmektedir. Eskiden alta giyilen bu tür giysilere Türkler “üm “ adını vermişlerdir. Anadolu’ya gelindiğinde ise şalvar, çakşır, potur gibi adlar veril- miştir (Türkoğlu, 2002: 152-153).

İlk Türkler’in şalvar kullanımıyla ilgili belgelere Çin kaynaklarından ulaşıl- maktadır.

Hunlarda erkek ve kadın dış donları deridendi. Göktürkler ve Kırgızlar da gü- nümüzün pantolonlarına benzer dış donlar giyiyorlardı. Ata binen savaşçı kavimlerin, Türkler’ in tipik giyim eşyası şalvar ve çakşırdı (Özel, 1992: 21). bu dönemde at kul- lanan insanların mecburi olarak giyindikleri giysiler çakşır ve süvari pantolondu (As- lanapa, 1984: 9).

Selçuklu dönemine ait giyim kuşam örneklerine o dönemde hazırlanmış olan minyatürlerde ve Kubadabad sarayında bulunan çinilerde yer alan insan figürlerinden ulaşılmaktadır.

XIII. yüzyıl başlarında Konya da hazırlanmış Varka ve Gülşah adlı aşk roma- nındaki minyatürler Anadolu Selçukluları dönemindeki giysiler açısından önemli bir

kaynaktır. Gülşah’ta paçaları geniş şalvar ve küçük yüzlü ayakkabılar vardır; entarisi- nin yakası V kesimlidir ve yakasından inci dizileri görülür (Gürtuna, 1999: 3). Bu re- simlerdeki tipler, birbirine çok yakın olup, genellikle başta taç şeklinde bir külah, gövde de bir entari ve şalvar vardır (Önder, 1955: 80).

Selçuklu kadın ve erkek giyimine kaftanlar ile yuvarlak kapalı yakalı, önden açık elbiseler hâkimdi. Kaftan ve elbiselerin altına dize kadar çıkan çizme veya geniş paçalı şalvarlar geliyordu (Özel, 1992: 14).

Selçuklu kadınlarının ev giysileri gömlek, şalvar ve entariden oluşur. Şalvarla bol paçalı, entariler uzun bol kollu, yakasız ve önden açıktır (Gürtuna, 1999: 3).

Osmanlılar döneminde kadın giyiminde genellikle üç tip kıyafet kullanılıyordu; 1. Entariler

2. Şalvar ve Gömlek 3. Ceket ve Etek

Entarilerin şalvarlı ve şalvarsız giyilen tipleri vardır. Şalvarlarla giyilen entari- lerin üstüne salta ve fermene giyilir, bele kuşak sarılır ve ya kemer takılırdı (Özel, 1992: 15).

Osmanlılar gövdelerine gömlek, mintan ve ya zıbın, belden aşağısına da don, şalvar kullanmışlardır (Önge, 1995: 28).

Kılınç Konya geleneksel giysilerini incelemiş ve müzelerdeki örneklerden yola çıkılarak Osmanlı Döneminde Konya kadınlarının, iki ucu işlemeli uçkurlarla bele toplanan, ağı ayak bileklerine kadar uzanan geniş şalvarlar giydiklerini belirtmiştir (Kılınç, 2008: 20).

Batı etkisinin yoğunlaştığı XIX. Yüzyıla değin her sınıf kadın ve erkek tara- fından giyilmiştir. Bugün de Anadolu’nun bir çok yöresinde yaygın bir şekilde kulla- nılmaktadır (Büyük Larousse, 1986: 10993).

Günümüzde bazı yörelerimizde eski giyim kuşam gelenekleri hala devam et- mektedir. Örneğin; Türkmenlerde günlük yaşantıda şalvar, etek, bluz giyilirken, dü- ğün, nişan, sünnet törenlerinde geleneksel giysileri olan şalvar, gömlek, üç etek entari ve üzerine cepken giyilmektedir (Kirzioğlu, 1989: 42).

2.2.3. Şalvarın Sınıflandırması

Geleneksel giysilerimizden olan şalvarları sınıflandırmak gerekirse şu şekilde 1. Kullanım amaçlarına göre

2. Kullanılan malzemeye göre

3. Model ve kesim özelliğine göre sınıflandırabiliriz.

1. Kullanım Amaçlarına Göre

a) Düğün, nişan, sünnet, kına gecesi törenlerinde giyilenlerin yanında günlük hayatta evde ve dışarı çıkarken giyilirler.

b) Toplumdaki sosyal duruma göre giyilenler; genç- yaşlı, zengin- fakir gibi sosyal statülere göre şalvarlar farklı renk ve desenlerde giyilmektedir.

Yaşlı ve kocası olamayan kadınlar koyu renkli bir şalvar ve gömlek ile başları- na yaşlarına göre, ya hafif oyalı yemeni ve onun üzerine beyaz yada renkli bir yaşmak örterler ya da düz bir yemeni ile yakmak sarınırlar (Sürer, 1983: 20).

c) Folklorik amaçla milli bayramlarda giyilenler.

2. Kullanılan Malzemeye Göre

a) Günlük giyilen şalvarlar; pazen, basma, kıl, yün, pamuklu kumaşlardan di- kilmişlerdir.

b) Özel günlerde giyilen şalvarlar; daha nitelikli kumaşlardan; ipek, şal, kadife, canfes, çitari gibi dikilmişlerdir.

3. Model ve Kesim Özelliklerine Göre

a) Kesime göre; ağının altta ya da yukarıda olması, genişliği, ayak geçecek yer- lerin daralması ya da bilezikli, lastikli olması vb. gibi değişik şalvar kesimleri vardır.

b) Modele göre; şalvarların yaklaşık doksan ayrı modeli vardır; dar, büzgülü,

kısa, uzun, bilekten bağlı, diz boyunda olan, düz, verev kesimlerinde dikilen bu şal- varlar modellerine göre holta, potur, çakşır gibi isimlerde alır.

Benzer Belgeler