• Sonuç bulunamadı

Cennet Ve Cennetle İlgili Mefhumlar

BÖLÜM 3: SENÎ ALİ DÎVÂNI’NDA DİN

3.1. Îmân

3.1.5 Âhiret Ve Âhiretle İlgili Mefhumlar

3.1.5.3. Cennet Ve Cennetle İlgili Mefhumlar

3.1.5.3.1. Cennet (Adn, Cinân)

Cenâb-ı Hakk’ın haşrden sonra müminlerin duhûlü için vaad buyurduğu ebedî neşâtgâh. Farsçası behişt, Türkçesi “uçmak”tır. Sekiz cennet olduğu mervidir. Adları

şunlardır: 1.Nâîm(hoş dirlik). Beyaz gümüştendir. 2. Adn (ikâmet ve temekkün). Parlak

incidendir; bütün cennetlerin ortasında ve a’lâsıdır. 3. Huld (ebedî kalış). Sarı mercândandır. 4. Firdevs (Bahçe). Kızıl altındandır. 5. Me’vâ (Mekân). Yeşil zebercettendir. 6. A’lâ (Yüksek). 7. Dârû’s-selâm (Ayıp ve âfetten ârî). Kırmızı yakuttandır. 8. Ravza (Sulu, çayırlı yer bahçe). (Onay, 2007:84-85)

Cennete girecek olanlar derece bakımından kendilerine uygun olan yere girerler. Peygamberler için orada bir Kevser havuzu vardır. Bundan başka Râhika, Tesnîm, Kâfûr, Selsebîl gibi adlarla anılan daha 13 ırmak vardır. Cennette hûrî, gılmân, vildan vardır. Cennet ehline hizmet ederler. Tasavvufa göre adalet, hikmet, iffet ve yiğitlik, dört sırrıyla beraber sekiz cenneti oluşturur. Dîvânda “cennet, cennât, adn, cinân, behişt, behişt-âsâ, cennât-ı adn, cennet-i adn, cennetü’l-mevâ” isim ve tamlamaları kullanılmıştır. Senî kendi gönlünü cennet; irfanını ise cennetin hûrîsi olarak görür:

Bu göñüldür cennetüm ‘irfÀnum anuñ óÿrìsi

Bes cinÀnumuñ cinÀnına özüm óÿr olmışam (G. 192/12)

Dîvânını ise cennetteki gül-i nesrin olarak kabul eder:

Senì dìvÀnını baúmaú ãafÀ virir göze yoúsa

Ádem devrinde cennetde gül-i nesrìndi evrÀúı (G. 288/9)

Senî’ye göre hiç kimse amellerine güvenip cenneti bulacağını düşünmemelidir (G. 285/5). Hakkı koyup cennete gönül vermek arzu ve isteklerin bir çeşididir (G. 229/3). Cennet ümidi ile namaz kılan öldüğünde iman bulamaz (G. 32/4). Bu yüzden zahid cennet için namaz kılmamalıdır. Çünkü cennet aşık olanlara kısmet olur:

CinÀn içün namÀzuñ úılma zÀhid Çü ‘Àşıú olana vaãl oldı vÀye (G. 258/6)

Senî sevgilinin güzelliği ile cennet arasında benzerlik kurar. Sevgilinin yüzü cennete benzetilmiştir (G. 265/5; G. 286/14) Âşık bu dünyada cennet huzurunu bulmak isterse cennet gibi yüzü olan sevgiliyi sevmelidir (G. 246/5). Sevgilinin saçının ejderi sevgilinin güzelliğinin cennetinde aşığa engeldir (G. 232/7). Âşık, cennet içinde servi ile şimşâd yokken daha o sevgilinin kaddini seyretmiştir (G. 90/4). Sevgilinin dudağının meyini içtiğinden beri aşık cennet şarabını istemez (G. 147/5). Sevgilinin yüzünün gülünü koklayan dudağının meyini içen için Adn cenneti ve Kevser suyu gerekmez:

Yüzüñ gülin lebüñ meyin bir dem úoòubanı içen

CennÀt-ı ‘adni n’ider ol yÀ neyler Àb-ı Kevåeri (G. 283/3)

3.1.5.3.2. Tûbâ

Sidrede bulunan ve kökü yukarıda, dalları aşağıda olmak üzere bütün cenneti gölgeleyen ilâhî bir ağaçtır. Her çiğnemesinde ve her yudumunda başka lezzetleri olan meyveleri vardır. (Pala, 2004:459). Tûbâ, dîvânda sevgilinin boyu için benzetme unsuru olarak kullanılmştır. Sevgilinin boyu Tûbâ’dır (G. 79/2; G. 50/1; Senî’nin iki gözü asla Sidre ve Tûbâ’ya bakmaz çünkü o sevgilinin boyunun uzunluğuna hayrân kalmıştır. (G. 220/3). Hatta cennetteki Tûbâ ağacı cennet gülünün yani sevgilinin salınarak güzel yürüyüşünü gördükten sonra başı aşağı olup utanmıştır:

Òaceldür ÙÿbÀ-yı cennet oluban başı aşaàa

Görelden ey gül-i cennet òırÀmÀn òÿb reftÀrın (G. 154/4)

3.1.5.3.3. Sidre

Lûgat anlamı “Arabistan kirazı” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde geçer (Necm/14,16). Tefsirde bu ağacın “Arşın sağ yanında İlâhî bir ağaç” olduğu bildirilir. Hadislere göre altıncı kat göktedir. Gökyüzüne yükselenler ancak buraya kadar çıkabilirlermiş. Nitekim Mi’râc gecesi Peygamberimiz de Cebraîl’i burada görmüştür. Sidre’nin yanında cennet vardır ve cennetin nehirleri onun altından akar. Sidre’den ötesi

Allah’ın Zât âlemidir (Pala, 2004:404). Dîvânda Mi’râc gecesi peygamberimizin Cebraîl’i Sidre’de gördüğüne telmihte bulunan Senî Sidre’nin Cebrâil’in makamı olduğunu dile getirir:

Ey úoyan Cibrìli Sidre üzre vü Óaúúa iren

Vey maúÀm

lì-ma‘allÀh

da gören vech-i ÒudÀ (G. 1/5)

Sidre, diğer beyitlerde sevgilinin uzun boyunu anlatmakta kullanılmıştır. Senî’ye göre sevgilinin boyu Sidre’den daha uzundur (G. 165/4). Bu yüzden Senî’nin gözleri Sidre ve Tuba’ya asla bakmaz çünkü o sevgilinin boyuna hayran kalmıştır:

Sidre vü ÙÿbÀya hergiz baúmaya iki gözüm

Çünki òayrÀn úalmışım şol úaddi bÀlÀsında ben (G. 220/3)

3.1.5.3.4. Kevser

Cennette bir suyun adıdır. Tefsîrlerde Kevser hakkında çok çeşitli izahlar yer alır. Akarsu veya göl olduğu, boyunun Mekke ile Yemen; eninin de Safâ ile Aden arası kadar olduğu, etrafında bir çok kıymetli kâseler bulunduğu, oradan bir kes içenin bir daha susamadığı vs. bunlardandır. Kevser’i Cennet’te Peygamberimize verilmiş özel bir havuz olarak tefsir edenlerde vardır (Pala, 2004:268). Senî peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in medhi için yazdığı mesnevide, Kevser suyunun peygamberimizin hoş lebinden tat bulduğunu dile getirir:

Güneş alur øiyÀyı kevkebinden

MeõÀúı buldı Kevåer òoş lebinden (Mes. 2/21)

Dîvânda diğer beyitlerde Kevser sevgilinin dudağı için benzetme amaçlı kullanılmıştır. Sevgilinin la’l dudağı Kevser’dir (G. 80/2). Sevgilinin dudağının etrafında biten tüyler ise Kevser havuzu üstüne bitmiş menekşedir:

Nehr-i óayvÀn leblerüñ eùrÀfına biten nebÀt

Şâir sevgilinin dudaklarının can bağışlayan suyunu içtiğinden beri kimseden Kevser

suyunun lezzetini sormamıştır (G. 112/8). Bu beyitte Kevser suyu ile sevgilinin dudağının canbağışalayan suyunu eşit olarak gören şâir bir başka beyitte sevgilinin dudağının meyini Kevser suyuna üztün kılar. Nitekim bunu, sevgilinin gül yüzündeki dudağın meyini bir an koklayıp içen Adn cennetini veya Kevser suyunu neyler, diyerek dile getirir:

Yüzüñ gülin lebüñ meyin bir dem úoòubanı içen

CennÀt-ı ‘adni n’ider ol yÀ neyler Àb-ı Kevåeri (G. 283/3)

3.1.5.3.5. Hûrî, Gılmân:

Hûrî cennet kızı, Gılmân ise tüyü ve bıyığı bitmemiş delikanlıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de cennet hûrîlerinin mü’minlere hizmet edecekleri bildirilmektedir (Pala, 2004: 212). Senî’ye göre eğer can yâri(Allah’ı) koyup köşk ve hurilerle dolu cenneti isterse bu onun kusurudur (G. 295/2). Hakk ehli böyle değildir. Çünkü Onlara Allah tecelli ettiği için cennetteki huri ve köşkler onların gözüne bile gelmez. Sadece Allah’ı isterler:

Ehl-i Óaúúa çünki Óaú úıldı tecellì şübhesüz

Çÿbca gelmez gözine cennetdeki óÿr u úuãÿr (G. 65/4)

Hûrî ve gılmân çok güzel oldukları için sevgili ile aralarında benzerlik kurulur. Hatta

şâir, sevgilinin güzelliğini hûrî ve gılmana tercih eder: Çün bihişt-ÀsÀ cemÀlinüñ ãafÀsın sürmişem

Cennet-i óÿrì ile àılmÀna úıldum elvedÀ‘ (G. 133/7) Óÿr ile àılmÀn gerekmez cennete baúmaz gözüm

Çün yüzüñdür ey dil-ÀrÀ bÀà-ı bÿstÀnım benüm (G. 209/4) İçen vaãluñ şarÀbın yÀr elinden

Benzer Belgeler