• Sonuç bulunamadı

BUNDA BİR BEŞERLİK YOK

Belgede YUSUF 2. KİTAP. Ramazan Demir (sayfa 197-200)

Bir önceki bölümde anlattıklarımız üzerinden haklı olarak “kadın Yusuf’tan neyi göstermesini istedi” şeklinde bir sorunun gündeme geleceğini belirtmiştik.

Bu haklı sorunun cevabı, ayetin içindeki genelde “bu insan değildir” şeklinde çevrilen اًرَشَب اَذَٰه اَم ma haza beşeran ibaresinde yatmaktadır. Bu ibarenin içindeki cümle tam olarak ele alındığında tuhaf bir durum ortaya çıkmaktadır.

ٌميِرَك ٌكَلَم ّلِإ اَذَٰه ْنِإ اًرَشَب اَذَٰه اَم ِ ّ ِلل َشاَح َنْلُقَو… “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, an-cak şerefli bir melektir” dediler (DİB Meali).

Geleneksel anlayışa göre bu cümlenin oluşturduğu kurgu şu şekildedir: O güne kadar Yusuf’u görmemiş ve destansı güzelliğini de duymamış olan kadın-lar, birdenbire Yusuf’u karşılarında görünce, güzelliğine hayran kalarak, kendile-rine portakal(!) soymaları için verilen bıçakla ellerini kesmekte fakat bunun far-kına dahi varmamaktalar. Sonrasında ise Yusuf’un olağanüstü güzelliğini ifade etmek için; “Haşa Allah için bu insan değil, şerefli bir melektir!” demektedirler.

Bu kadınlar Azizin evinde olan ve gizli tutulan bir bilgiyi bilmekte, hatta bunu etraflarına yaymaktalar ama Yusuf’un güzelliğinden haberdar değillerdir! Şehir-de yaşamalarına ve davetine icabet eŞehir-decek kadar Aziz’in karısına yakın olmala-rına rağmen, şehirlerinde bir görüşte kadınlara bıçakla el kestirip farkına vardır-mayacak kadar güzelliğe sahip birinin varlığından haberdar olmamışlardır! Sanki o güne kadar Yusuf’u kimse görmemiş ve Yusuf ilk defa insanların karşısına çık-maktadır!..

Dahası kadınlar Yusuf’un güzelliğini meleklerin güzelliğine benzetmektedir-ler. Oysa, iki şey arasında bir benzerlik bulabilmeleri için melekleri de görme-leri gerekmektedir. Meleklerden herhangi birini değil, onlar içinden kerim olan melekleri görmüş olmaları, hangi meleğin kerim, hangisinin kerim olmadığını da

bilmelerini gerektirmektedir. Üstelik, “kerim bir melektir” demişler, benzetme ifadesi anlamına gelebilecek “gibi” edatını da kullanmamışlardır. Yani “kerim bir meleğin ta kendisi” demişlerdir. Öte yandan kıssanın ilerleyen bölümlerinde

“kerim bir meleğin ta kendisi” dedikleri kişiyi suçsuz yere zindana atmakta her-hangi bir beis görmemişlerdir!

Bu durumu fark eden müfessirlerimiz ayetin bu cümlesi ile ilgili şu açıklama-yı getirmişlerdir.

Ayetteki ٌميِرَك ٌكَلَم ّلِإ اَذَٰه ْنِإ اًرَشَب اَذَٰه اَم ِ ّ ِلل َشاَح َنْلُقَو “bu bir beşer değildir. Bu çok şe-refli melekten başkası olamaz” ifadesine gelince, bu hususta şu iki izah yapıl-mıştır.

Birinci İzah: meşhur olan bu izaha göre bundan maksat Yusuf’un son derece güzel olduğunu kabul etmektir. Ulemâ bu hususta şöyle demiştir: Allah Tea-la insanTea-ların aklına şeytanın en çirkin, en kötü canlı olmasıyTea-la, meleğin de en güzel varlık, canlı fikrini yerleştirmiştir. İşte bundan dolayı Cenab-ı Hak ce-hennemi vasf ederken, “ki tomurcukları şeytanların başları gibidir” (Saffat 65) buyurmuştur. Bu böyledir. Zira biz, insanların kafalarına en çirkin varlık ola-rak şeytanın yerleşmiş olduğunu açıklamıştık. Binaenaleyh burada da kadınla-rın kafalakadınla-rına canlılakadınla-rın en güzelinin melek olduğu fikrinin yerleşmiş olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple o kadınlar, Yusuf’un güzelliğini iyice anlatmak için, ha-liyle onu bir meleğe benzetmişlerdir.

İkinci İzah: Bana göre doğruya daha yakın olan bu görüşe göre, cumhur nez-dinde yaygın olan, meleklerin şehveti tahrik, gazabı cezbeden ve vehimler ile hayaller ortaya çıkaran sebeplerden münezzeh ve temiz oldukları, yiyecekleri-nin, Allah’ı tevhid, içeceklerinin ise Allah’ı senâ olduğu hususudur. O kadınlar, Yusuf’u görünce o onlara kesinlikle iltifat etmemiş; kadınlar ise onun üzerinde nübüvvet ve risâlet heybeti ile, temizlik ve taharet alametlerini, izlerini görün-ce. “Biz onda şehvet eseri, beşeriyete dair hiçbir şey ve insanla alakalı bir sıfat görmedik” demişlerdir

Bu, beşerin mayasında bulunan bütün sıfatlardan tertemiz, insanlık sınırının dı-şına çıkıp son derece terakki etmiş ve böylece, melekleşmiş bir varlıktır” demiş-lerdir.342

Tefsir sadedinde söylenen bu iki izah ciddi itirazlara sebep olmaktadır. Tüm çirkinliklerin Şeytan’a atfedilmesi zaten şeytan hakkındaki en sakat bilgilerden-dir. Zira şeytan insanı çirkinliklerle değil, güzelliklerle aldatacağını söylemiştir.

Güzel sözlerle aldatmak,343 yapılanları güzel göstererek aldatmak,344 çirkin olanı güzel göstererek aldatmak,345 şirki bile güzel göstererek aldatmak346 hep şeytanın güzellikle insanı aldatacağını bize bildirmektedir. Çünkü şeytan daha en baştan

342  Er Razi; Tefsir-i Kebir c.13.s.222

343  Bkz. Enam 6/112

344  Bkz. Enfal 8/48

345  Bkz. Nahl 16/63

346  Bkz. Neml 27/24

insanı güzellikler üzerinden aldatacağına yemin etmiştir.

Hicr 15/39

َنيِعَم ْجَأ ْمُهَّنَي ِوْغُ َلَو ِضْرَ ْلا يِف ْمُهَل َّنَنِّيَزُ َل يِنَتْيَوْغَأ اَمِب ِّبَر َلاَق

İblis dedi ki “Rabbim! Beni aşırılığa sevk etmene karşılık ben de bunlara dünya-dakileri süsleyeceğim ve hepsini aşırılığa sevk edeceğim.

Bu durumda insanın çirkin şeyleri şeytana yakıştırmış olması ve şeytanı sade-ce çirkinler arasında aramanın bir yanılgı olduğu ortaya çıkmaktadır. Şu unutul-mamalıdır ki, şeytan doğru yolun üzerinde oturmaktadır.347

İkinci izaha gelince; hayatlarında ilk defa Yusuf’u gören kadınların onun gü-zel ahlak, nübüvvet ve risâletini görmelerine imkân yoktur. Çünkü bunlar göz-le görügöz-lebigöz-lecek şeygöz-ler değildir. Zaten, üzerinde nübüvvet, risagöz-let ve güzel ahlak olan birinin nasıl olur da kendisini teşhir etmesinin hele bunu kendisiyle zina et-meye kalkışan bir kadının emriyle yapmış olmasının izahı olamaz.

Türkçe konuşan insanlar arasında da iyiliği veya güzelliği kast eder şekilde

“melek gibi güzel” ya da “melek gibi insan” benzetmeleri kullanılmaktadır. Bu benzetmeyi yapanlar da melekleri görmedikleri halde gördükleri insanı onlara benzetmiş olmaktadırlar. Fakat buna rağmen bu kullanımda “gibi” denilerek bir benzetme yapıldığı belirtilmektedir. Kötü bir benzetme olsa da sonuçta benzet-me olarak kalmaktadır. Fakat Yusuf’u gören kadınlar “gibi” debenzet-memiş, basbayağı

“bu bir beşer değildir. Bu ancak kerim bir melektir” demişlerdir. Üstelik Arap-ça metinde geçen ّلِإ illa edatı “kerim bir melekten başka bir şey değildir” vurgu-su vermektedir ve herhangi bir benzetme olmadığı ortadadır. Ayette olmayan ve Arapça da benzetme harfi olarak da kullanılan ك ke “gibi” anlamına gelen edatı Arapça metinde varmış gibi anlamak mümkün değildir.

Kadınların ne dediğini, takdir kullanarak, ayetin Arapça metninde olmayan harf veya kelimeleri varmış gibi ayete ekleyerek şekillendirmek, en hafif deyim-le “Kur’an’a bir şeyi zorla söydeyim-letmektir.” Evet ayette konuşan kadınlardır. Ama bu konuşmayı bize aktaran Yüce Allah’tır. Yüce Allah’ın ayetin içine koymadı-ğı bir harfi varmış gibi göstermek, (haşa) Allah’ın hatasını düzeltmek anlamına gelmek değil midir?

Şüphesiz bu durum, ayette geçen olayın Yusuf’un efsanevi güzelliğinin pe-şinen kabulünün bir sonucudur. Bu peşin kabul, ayetin Yusuf’un güzelliğinden bahsediyor zannını oluşturmuş, istenilen anlam çıkmayınca da ayette olmayan benzetmelerin olduğu kabul edilmiştir. Sanki (haşa) Yüce Allah ayete benzetme olduğunu bildirir harfi, edatı koymayı unutmuş gibi bir yola girmek pahasına zi-hinlerdeki hazır şablonlardan vazgeçilmemiştir.

347  Bkz. Araf 7/16

Kadınların tam olarak ne dediğini anlamak, böylesine takdirler kullanarak de-ğil, ancak ayette geçen kelimelere yüklenilen doğru anlamları keşfederek müm-kündür.

Ayette geçen اًرَشَب beşeran kelimesi رشب b+ş+r kökünden türemiştir ve Kur’an’da bu kökten türemiş 123 kullanım bulunmaktadır. Anlamları; Kazımak, yolmak, bir şeyin kabuğunu soymak, neşeli ve huzurlu olmak, ümitvar olmak, ümit vermek, sevinmek, bir şeyin yeniden canlanması, meyve vermek, dokunmak, arada bir şey olmadan temas etmek, cinsel ilişkide bulunmak, başlamak, tebrik etmek, iyi bir haber vermek, müjdelemek, sevindirici haber, doğrudan, müjdeci, etin ete arada bir şey olmadan temas etmesinden dolayı cinsi münesabet348 gibi oldukça geniş anlam yelpazesine sahiptir.

Kelimenin Kur’an kullanımları şu şekildedir:

Müjdelemek,349 cinsel ilişki,350 müjde, müjdeci,351 sevinçli,352 deri,353 beşer.354 Ayette geçen اًرَشَب اَذَٰه اَم ma haza beşeran ibaresine “bu bir beşer değildir” an-lamı yüklemek mümkündür. Fakat biraz önce böyle bir anlam yüklenmesi duru-munda, ibarenin hemen devamında gelen cümlenin ٌميِرَك ٌكَلَم ّلِإ اَذَٰه ْنِإ in haza illa melekun kerim “bu kerim bir melekten başkası değildir” şeklinde gelmesinden dolayı, bu sözleri söyleyen kadınların melekleri ve hatta meleklerin kerim olan-larını bilmiş olması ve görmüş olması gerekmektedir. Cümlenin içinde herhangi bir benzetme olmadığı için, takdir kullanıp ayete olmayan bir “gibi” ibaresi ekle-mek tahriften başka bir şey olmayacaktır.

Bunun yanında her iki cümlede de genelde aklı olmayan varlıklar için kullanı-lan اَذَٰه haza işaret zamirinin gelmesi, cümlenin kast ettiği anlamın daha çok Yu-suf’un ahlak veya güzelliğinden değil, beşeri özelliklerinden bahsettiği izlenimi vermektedir. Benzer bir kullanım Furkan suresinde de geçmektedir.

Furkan 25/7

ِهْيَلِإ َلِزْنُأ َلْوَل ۙ ِقاَو ْسَ ْلا يِف ي ِشْمَيَو َماَعَّطلا ُلُكْأَي ِلو ُسَّرلا اَذَٰه ِلاَم اوُلاَقَو

348  Yrd. Doç. Dr. İlyas Karslı; Yeni Sözlük BŞR md.s.189

349  Bkz. Bakara 2/25; Zariyat 51/28; Hicr 15/54, 55; Hud 11/71; Saffat 37/112; Ali İmran 3/39, 45, 170; Tevbe 9/21; İsra 17/9; Kehf 18/2; Şura 42/23; Tevbe 9/124; Nahl 16/58

350  Bkz. Bakara 2/187

351  Bkz. Hud 11/69, 74; Araf 7/57; Furkan 25/48; Neml 27/63; Bakara 2/97; Ali İmran 3/126; Enfal 8/10; Yunus 10/64; Nahl 16/89, 102

352  Bkz. Abese 80/38, 39

353  Bkz. Müddesir 74/29

354  Bkz. Ali İmran 3/47, 49; Kehf 18/110; Maide 5/18, 91; Hud 11/27; İbrahim 14/10, 11;

Hicr 15/28, 33; Nahl 16/103; İsra 17/93, 94; Meryem 19/17, 20, 26; Enbiya 21/3, 34; Mümi-nun 23/23, 33, 34; Furkan 25/54

Belgede YUSUF 2. KİTAP. Ramazan Demir (sayfa 197-200)