• Sonuç bulunamadı

D- Hakimin DuruĢma Açmaksızın Karar Verebilme Yetkisi

VII. BULGULARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

ÇalıĢmamızın buraya kadar olan kısmında Türkiye’de ceza davalarının uzamasına neden olan etmenler çalıĢmamız sistematiği dahilinde ele alınmıĢ ve bu sorunlardan en belirgin olanlarının karĢılaĢtırmalı hukukta nasıl giderilmeye çalıĢıldığı hususları irdelenmiĢtir. Ortaya konulan sorunlara iliĢkin olarak çözüm önerilerimiz ve bu doğrultudaki fikirlerimize geçmeden önce buraya kadar tespit edilen sorunların ve bulguların kısa bir özetini toparlamak yerinde olacaktır.

Yargılamanın uzun sürmesi Türk adalet sisteminin genel bir sorunu olup bu genel sorunu tetikleyen birçok alt sorun bulunmaktadır. Esasen çalıĢmamızın amacı da bu alt sorunları tek tek irdeleyip çözüm önerilerimizi olgunlaĢtırarak sunabilmektir. Soruna ilk önce yargılamanın süjeleri açısından yaklaĢtığımızda, hakim ve savcıların atanmalarında, terfilerinde ve değerlendirilmelerinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bünyesinde yer alan Adalet Bakanı ve Bakanlık MüsteĢarı’nın sahip oldukları geniĢ yetkiler nedeniyle hakimlerin bağımsızlıklarının etkilendiği ve bununla birlikte hakim ve savcıların zihinlerindeki atama endiĢesi ile davalara baktıkları ve kanuna ve vicdani kanaatlerine uygun olan karar vermek ile kendisinin terfisinde, bir üst dereceye

geçmesinde rol oynayacak bir karar verme endiĢesi arasında kalıp kalmadıkları hususu karĢımıza çıkmaktadır.

Ġstatistiki verilerin de açıkça ortaya koyduğu üzere, yoğun iĢ yükü altında çalıĢan hakimler ve savcılar dosyaların tümüne baĢından itibaren yeterince hakim olamamakta, bu nedenle de yargılama sırasında gereksiz deliller toplanmakta ve reddedilmeyen gereksiz talepler nedeni ile yargılama süresi uzamaktadır. Yargılama süresini uzatan bir diğer alt faktör de hakim ve savcıların iĢ yüküne paralel olarak, hakim ve savcı sayısındaki yetersizlik ve mevcut kadrodaki eksikliklerdir.

Yargılama sisteminin kalitesinde ve dolayısı ile davaların sürelerinde etkili olan bir diğer unsur, hakim ve savcıların almıĢ oldukları lisans eğitimi, akabinde ki mesleki eğitimleri ve bu süreç neticesinde sahip oldukları hukuk nosyonudur. Bununla birlikte geliĢen ve sürekli değiĢen dünyada, hukuk da yaĢayan bir ilim dalı olarak sürekli geliĢmekte ve her geçen gün yeni hukuk dalları oluĢmakta iken hukuk eğitimimizde uzmanlaĢma sisteminin mevcut olmaması büyük bir eksiklik olarak karĢımıza çıkmaktadır. Nitekim bir hukukçunun hukukun her alanında etkin ve kaliteli faaliyet göstermesini beklemek olanaksızdır.

Yargılama esnasında müdafi yardımından faydalanmak isteyenlere müdafi atanması için Baro ile iletiĢime geçme, müdafii listesi içinden o zaman diliminde uygun avukata ulaĢılabilmesi, müdafiin sanığın bulunduğu yere intikali, CMK avukatlarının davalardaki uzatıcı rol oynayan hareketleri vs. hususlar yargılama sürecini etkilemekte olan diğer unsurlardandır. Öte yandan ceza yargılamasında rol alan hukukçu olmayan bireylerin temel haklarına iliĢkin önemli düzeyde bir bilgisizlikleri söz konusudur. Bu durum da yargılama süresini etkileyen bir olumsuzluk olarak değerlendirilmelidir.

Uygulamaya iliĢkin bir diğer sorunun ise savcıların soruĢturma aĢamasında etkin rol oynamayıp çoğu kez delilleri dahi toplamadan kamu davası açmaları olduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte değerlendirilmesi gereken bir diğer veri de adli kolluğun genel kolluktan tamamen ayrılıp doğrudan ve tamamen savcılığa

bağlı hale getirilmesinin gerekli olduğudur. Mevcut sistemde halen tam anlamı ile bir adli kolluk kurumunun bulunmaması soruĢturmaların verimliliğini ve efektifliğini azaltmaktadır. Yine savcılarca soruĢturmanın tam anlamıyla gerçekleĢtirilmemesinin bir sonucu olarak takipsizlik kararı verme yetkisinin de savcılarca etkin kullanılmaması yargılama süresini uzatmaktadır.

ÇalıĢmamızda mahkeme yönetimine iliĢkin birçok unsurun da yargılama süresini uzattığı sonucuna varılmıĢtır. Mahkeme ve adliye idari görevlerinin hakim ve savcılara ait olması, yargılamanın yazıĢma, tebligat, dosyalama gibi büro faaliyetlerinde görev alan kalem personelinin sayısının yetersizliği ve kalem personelinin eğitim eksikliği hususları bunların içerisinde değerlendirilmiĢtir. Ayrıca çağın getirileri doğrultusunda bilgi ve eğitim teknolojisinin etkin ve yeterli düzeyde kullanılmaması da bir diğer sorundur. Bu konuda UYAP önemli bir adım ve yerinde bir proje olsa da bu sistemin üzerinden 5 yıl geçmiĢ olmasına rağmen halen dahi tam olarak rayına oturmamıĢ olması, kendi içerisinde sürekli yeni sorunlar üreterek yargılamayı hızlandırmak amacının ötesinde bazen gereksiz tıkanma ve gecikmelere yol açtığı da uygulamada bilinen bir gerçektir.

Düzeni bozan tüm fiil ve eylemlerin suç olarak ceza kanununda düzenlenmesi hakimlerin iĢ yükünü arttırması paralelinde yargılama süreçlerini de arttırmaktadır. Yine ceza mevzuatımızdaki keĢmekeĢ ve karıĢıklılık ve güncelliğini kaybetmiĢ yasal düzenlemelerin bulunması da önemli bir olumsuz faktördür. Ceza usul hukuku açısından oluĢan sorunlara bakıldığında teknik imkansızlıklar nedeniyle “tek celse esası” için oluĢturulan yasal zeminin kullanılamaması önemli bir olumsuzluk olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte iddianamenin reddi kurumunun etkin kullanılmaması da bir diğer etmendir.

Türk yargı sisteminde birçok dava iĢin esası ile ilgili olmayan yetki, görev, davaların birleĢtirilmesi gibi konularda oluĢan “yapay davalara” ayrılan zaman ile uzamaktadır. Bununla birlikte ceza yargılamasında bekletici mesele olgusu ortaya çıktığında Anayasa Mahkemesi kararlarının yazılmasının ve Resmi Gazete’de

yayınlanmasının aldığı büyük zaman da yargılama toplam süresini uzatmaktadır. Ġstinaf ve temyiz usullerinden kaynaklanan olumsuzluklar da bu bağlamda değerlendirilmiĢ diğer olgulardandır.

Uygulamada bilirkiĢilerin hakimin bilmesi beklenemeyecek teknik bilgi gereken konularda bilgi almak için değil de adeta genel hakim danıĢmanı olarak kullanılması da önemli bir diğer sorundur. Bununla birlikte tebligat sisteminin doğru, etkin ve hızlı çalıĢmaması ve Yargıtay’dan gelen geri çevirme kararlarının neredeyse tamamının tebligat eksiklikleri nedeni ile verilmesi hususu da tebligat konusundaki sorunların önemini açığa çıkarmaktadır. Diğer teknik nedenler olarak duruĢma salonların ve adliye mekanlarının etkin kullanımı, çalıĢma saatlerinin verimliliği konuları ve her yıl 35 gün boyunca adli sürecin tatil edilmesi de yargılama faaliyetlerinin süresini önemli ölçüde uzatan faktörler arasında yer almaktadır. Öte yandan tanığın duruĢmaya çağrılmasındaki teknik ve usuli zorluklar ve sistemdeki aksaklıklar nedeni ile çoğu kez duruĢmalar ertelenmekte ve yargılama süresi uzamaktadır.

ÇalıĢmada saptadığımız bulguları bu Ģekilde ana hatları ile özetlemenin akabinde aĢağıda bu sorunlara iliĢkin bir takım çözüm önerileri tartıĢılacaktır.