• Sonuç bulunamadı

2. GEREÇ VE YÖNTEM

4.1. Bulguların TartıĢılması

4.1.1.Plazma Leptin Düzeylerinin TartıĢılması

Egzersizin serbest yağ asidi ve glikoz metabolizmasını artırdığı bilinmektedir. Leptinin gıda alımını azaltmak ve enerji tüketimini artırmak gibi fizyolojik etkileri olduğu gözönüne alındığında, birçok araştırıcı leptin ve egzersiz arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelmiştir. Leptinin öncelikle morbit obez ve obezlerde kilo kontrolünde bir umut olabilir mi tartışılırken profesyonel sporcularda da vücut yağ ağırlığının kontrolünde etkinliği gündeme gelmiştir.

Leptin max VO2 „nin %50-60‟ larında yapılan egzersizlerde aerobik yolla serbest yağ asitlerini yakarak vücutta yağlanmayı azaltmaktadır. Profesyonel 10 futbolcu ve sedanter üzerinde yapılan bir çalışmada egzersiz yapan grupta leptin düzeyleri sedanter gruba göre daha düşük bulunmuştur. Genel olarak serum leptin düzeylerindeki artış bireylerin BMI‟ i ile doğru orantılı olmasına rağmen düzenli olarak yapılan egzersizin leptin düzeylerini baskıladığı gözlemlenmiştir (Ünal ve ark 2005b).

Max VO2„nin %70„lerinde ve altında yapılan 60 dakikalık aerobik egzersizlerden sonra serum leptin seviyesinde azalma başlamakta ve egzersiz sonrası 24. Saatte bu baskılanma iyice belirgin hale gelmektedir (Kamohara ve ark1997, Koistinen ve ark 1998).

Enerji dengesini değiştirebilecek ölçüde enerji tüketimine yol açan egzersizlerin leptin düzeylerini etkileyebileceği ve uzun süreli egzersizlerden 48 saat sonra serum leptin düzeylerinin azaldığı görülmüştür (Gokbel ve ark 2005).

Antrenman başına 1200-1300 kcal enerji tüketimi olan elit sporcuların 24 saat sonraki serum leptin seviyesinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir (Ünal ve ark 2004).

Sonuçlar çelişkili olmakla beraber fiziksel aktivitenin leptin salınımında değişiklikler meydana getirdiği kabul edilmektedir. Egzersizin leptin konsantrasyonunu artırdığını ileri süren bulguların (Van Agel-Leijssen ve ark 1999) aksine, Hickey ve Calsbeek (2001) akut egzersizin leptin düzeylerini

29

değiştirmediğini bildirirken, benzer şekilde Hilton ve Loucks (2000)‟da egzersizin leptin üretimini baskılamadığı sonucuna varmışlardır. Bir başka çalışmada ise akut egzersizden 9 saat sonra leptin düzeylerinde bir azalmaya dikkat çekilmektedir (Nindl ve ark 2002). Buna karşın uzun mesafe yüzücülerinde veya maraton koşucularında yoğun egzersizi takiben leptin düzeylerinde anlamlı azalmaların meydana geldiğini bildiren raporlar da söz konusudur (Karamouzis ve ark 2002, Zaccaria ve ark. 2002) Benzer şekilde Pagano ve ark. (1999)‟ı 30 dakikalık akut bir yüzme egzersizinin ratlarda leptin düzeylerini yaklaşık %30 oranında azalttığını bildirmişlerdir.

Gerçekleştirdiğimiz çalışmada akut yüzme egzersizinden hemen sonra plazma leptin düzeylerinin kontrol grubuyla mukayese edildiğinde önemli ölçüde azaldığı gözlendi. Egzersizin leptin düzeylerini değiştirmediği (Hilton ve Loucks 2000) veya akut egzersizin leptin düzeylerini vücut yağ kitlesinden bağımsız olarak değiştirmediği (Hickey ve Calsbeek 2001) ileri sürülmektedir. Buna karşın Nindl ve ark. (2002) akut yoğun egzersizden 9 saat sonrasına kadar leptin konsantrasyonunda bir değişiklik olmadığını, 9 saat sonra ise leptin düzeylerinde önemli azalmalar meydana geldiğini göstermişlerdir. Benzer şekilde Van Agel-Leijssen ve ark. (1999) egzersizin 24 saatlik leptin piki ve ortalama konsantrasyonunu azalttığını bildirmişlerdir. Bahsedilen çalışmaların sonuçları, gerçekleştirdiğimiz çalışmada elde edilen bulgularımızla çelişkilidir. Ancak uzun mesafe yüzücülerinde egzersizden sonra leptin düzeylerinde önemli bir baskılanma olduğunun (Karamouzis ve ark. 2002), maratoncularda da benzer şekilde leptin düzeylerinde önemli bir baskılanma olduğunun ortaya konulması (Zaccaria ve ark. 2002) akut egzersizden hemen sonra elde ettiğimiz azalmış leptin düzeylerini destekleyen önemli raporlardır. Zaccaria ve ark. (2002) maratoncularda elde ettikleri azalmış leptin düzeylerine paralel olarak, serbest yağ asidi düzeylerinde de önemli bir artışa dikkat çekerek, azalmış leptin düzeylerini serbest yağ asidi düzeylerindeki artışa bağlamışlardır. Bizim akut yüzme egzersizini takiben elde ettiğimiz azalmış leptin düzeylerini destekleyen en önemli bulguyu Pagona ve ark. (1999) rapor etmişlerdir. Bahsedilen araştırıcılar (Pagona ve ark. 1999) çalışmalarında, ratlarda yaptırdıkları 30 dakikalık tek bir yüzme egzersizinden sonra plazma leptininde yaklaşık %30 civarında bir azalma olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca Baltaci ve ark. (2012) tarafından akut yüzme egzersizi yaptırılan sıçanlarda leptin düzeylerinin önemli ölçüde baskılandığının rapor

30

edilmesi de, çalışmamızda elde ettiğimiz azalmış leptin düzeyleriyle kuvvetli bir uyum gösterir.

Gerçekleştirdiğimiz çalışmada resveratrol uygulaması yüzme egzersizi yaptırılan sıçanlarda (grup 4) plazma leptin düzeylerini, resveratrol uygulanmayan yüzme grubuyla (grup 2) mukayese ettiğimizde etkilemedi. Biz çalışmamızda benzer olarak, kontrol grubu (grup 1) ve sadece resveratrol uygulanmış ve yüzme egzersizi yaptırılmamış grubun (grup 3) plazma leptin seviyeleri arasında da farklılık tespit edemedik. Sıçanlarda obezite ve diyabette gözlenen leptin direncinde resveratrol uygulamasının özellikle obezite tedavisinde leptin direncini düzelterek yararlı olabileceği bildirilmiştir (Franko ve ark. 2014). Resveratrol ve leptin ilişkisinde benzer bulgular Juman ve ark. (2011) tarafından da gösterilmiştir. Resveratrolun yağ dokusu üzerinde düzenleyici bir etkiye sahip olabileceği, resveratrol uygulamasının yağ dokuda azalmış leptin mRNA sentezinde artışa yol açabileceği ileri sürülmüştür (Eseberri ve ark. 2013). Bahsedilen her üç çalışmanın bulguları da, bizim resveratrol uygulamasıyle leptin düzeylerinde bir değişikliğin olmadığı şeklinde sonuçlarımızla uyumlu değildir. Ancak bahsedilen araştırmalar sıçanlarda obezite ve diyabette ortaya çıkan leptin direncinde resveratrol uygulamasının etkilerine odaklanmıştır. Bizim çalışmamız ise akut yüzme egzersizinde resveratrolun leptin salınımı üzerine olası etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Gerçekleştirdiğimiz çalışmanın bulguları resveratrol uygulamasının hem akut yüzme egzersizinde, hem de egzersiz yaptırılmayan kontrol sıçanlarda plazma leptinini değiştirmediğini göstermektedir. Çalışmamızın bu kısmıyla ilgili bulgular resveratrol ve leptin ilişkisinde orijinal bir sonuç olarak kabul edilebilir.

4.1.2.Karaciğer Glikojen Düzeylerinin TartıĢılması

Gerçekleştirdiğimiz çalışmada en düşük karaciğer glikojen düzeyleri grup 2 (yüzme grubu)‟de elde edildi. Karaciğer glukoz dengesi ile lipit ve enerji metabolizmasında bir rol oynamaktadır (Fritsch eve ark. 2008). Akut ve tüketici bir egzersiz dokuların karbonhidrat ve lipit kullanımında defektler oluşturur ve sonuç olarak karaciğer glikojeni belirgin olarak azalır (Straczkowski ve ark. 2000). Sağlıklı bireylerde orta ve yüksek yoğunluktaki koşu egzersizinde artan kan glukozunun karaciğer kaynaklı olduğu (Petersen ve ark. 2004) gösterilmiştir. Zaten akut bir

31

egzersizi takiben karaciğer glikojeninde azalmasıyla ilgili görüş ayrılığı da söz konusu değildir (Baltaci ve ark. 2003; Akil ve ark. 2011). Çalışmamızda Grup 2 (yüzme kontrol)‟de elde ettiğimiz azalmış karaciğer glikojeni akut yüzme egzersizinin bir sonucu olarak kabul edilebilir. Çalışmamızda resveratrol uygulaması yaptığımız akut yüzme egzersizi yaptırılan sıçanların (grup 4) karaciğer glikojen düzeyleri grup 2 (yüzme grubu)‟ye oranla daha yüksekti. Elde ettiğimiz bu bulgu resveratrol uygulamasının yüzme egzersizinde azalan karaciğer glikojen depolarını koruyabileceğini göstermektedir. Resveratrol uygulamasının fiziksel aktivitede kas performansını artırabileceğine dikkat çekilmektedir (Scribbans ve ark. 2014). Karaciğer hücre yenilenmesi üzerine resveratrol uygulamasının olumlu etkilere yol açabileceği ve bu uygulamanın karaciğer glikojenini de sonuç olarak olumlu etkileyebileceği rapor edilmiştir (Ahmad ve Ahmad 2014). Kas yorgunluğu ve performans üzerinde resveratrol uygulamasının glukoz metabolizması üzerinde düzenleyici bir etkiye sahip olduğu ve kan laktat düzeylerini azaltarak yorgunluğu geciktirebileceği Wu ve ark. (2013) tarafından bildirilmiştir. Benzer bulgular Ryan ve ark (2010) tarafından yaşlı fareler üzerinde gösterilmiştir. Resveratrol ve egzersiz ilişkisinin araştırılması konusunda artan bir ilginin olduğu söylenebilir (Sun ve ark. 2012). Çalışmamızda yüzme grubuna (grup 2) oranla, resveratrol uygulaması yaptığımız yüzme grubunda (grup 4) elde ettiğimiz artmış karaciğer glikojeni önemli ve orijinal bir bulgudur. Fiziksel performansı ve resveratrol ilişkisinin araştırılmasında önemli bir basamak olarak kabul edilebilir. Gerçekleştirdiğimiz çalışmada en yüksek karaciğer glikojeni resveratrol uygulanan grupta (grup 3) elde edildi. Egzersizden bağımsız olarak elde ettiğimiz bu bulgu, resveratrol uygulamasının karaciğer hücre yenilenmesi (Ahmad ve Ahmad 2014) ve glukoz metabolizmasının düzenlenmesinde etkili olabileceğini (Wu ve ark. 2013) bildiren çalışmalarla uyumludur.

Çalışmamızın bulguları bir bütün olarak incelendiğinde resveratrol uygulamasının egzersiz yapan ve yapmayan sıçanlarda plazma leptini üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı, yine resveratrol uygulamasının egzersiz yapan ve yapmayan sıçanlarda karaciğer glikojen depoları üzerinde koruyucu ve/veya düzenleyici bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

32

Benzer Belgeler