• Sonuç bulunamadı

Bulanık-Malazgirt Havzası‟nın Batısında Kıvrımlı Yapı İçinde Yer Alan

Yapısal Şekiller (Bakış Güneybatıya).

İnceleme sahasının güney bölümünde Adaksu Havzası‟nın güneydoğusunda kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan kıvrımlı sahada senklinal vadi (val) içerisinde akan akarsu kuzeydeki bir diğer senklinal vadiye geçmek için antiklinalin alçaldığı sahayı yarması sonucunda bir boğaz (kluz) meydana gelmiştir. Yine bu

bölgede yer alan antiklinallerin yamaçlarından senklinal vadilere doğru inen çok sayıda enine vadiler (ruz) bulunur. Adaksu Havzası‟nda kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan senklinal içerisine akarsuyun yerleşmesiyle bir senklinal vadi meydana gelmiştir. Yine bu sahaya yakın olarak Çukurtarla köyü bölgesinde birbiri ardınca sıralanan antiklinal ve senklinallerin olduğu sahada senklinallerin içerisine akarsuların yerleşmesiyle senklinal vadiler, antiklinallerin yamaçlarından inen enine vadiler (ruz) ve bir senklinal vadiden bir diğer senklinal vadiye geçmek için akarsuların antiklinalleri yarmasıyla boğazlar (kluz) meydana gelmiştir.

Monoklinal yapılar, tabakaların genel olarak belirli bir yöne doğru eğimli oldukları yapılardır. Bu yapılar, epirojenik hareketlerle eğimlenmiş yeni depolar üzerinde görülürler. Bu sahalar çoğunlukla dağların etekleri, havza çevreleri, kubbeleşmiş eski kütlelerin kenar kısımlarına karşılık gelirler. Bu tür yapılarda takabakar dağlardan veya merkezi bir kütleden dışarıya ya da çanaklaşmış bir havzanın çevresinden ortasına doğru eğimlenmişlerdir (Erinç, 2010: 494). Bulanık-Malazgirt Havzası‟nda monoklinal yapılar sınırlı bir alanda sadece havzanın güneydoğusunda bulunan Ziyaret Dağları bölgesinde bulunur. Ziyaret Dağları‟nın inceleme sahasının güneydoğusunda bulunur ve yaklaşık olarak doğu-batı doğrultusunda uzanır. Ziyaret Dağları, Kuvaterner‟de etkili olan epirojenik hareketlerin etkisiyle kuzey-kuzeydoğuya Süte Havzası‟na doğru eğimlenerek monoklinal bir yapı haline gelmiştir. Bu sahada yer alan akarsular eğime uygun olarak konsekant akarsu niteliğindedir. Ziyaret Dağları bölgesinde doğu-batı doğrultusunda uzanan uzunca kuestalar bulunur.

İnceleme sahasının orta kesimlerinde geniş bir alan kaplayan Pliyo-Kuvaterner yaşlı Bulanık Formasyonu, yapı tipi olarak yataya yakın bir özellik gösterir. Bu yapı üzerinde akarsu ağı dandritik bir drenaj tipi meydana getirmiştir. Bulanık-Malazgirt Havzası‟nda düşey atımlı faylar, doğrultu atımlı faylar ve bindirmelere bağlı olarak oluşan kırıklı yapı üzerinde bazı şekiller ortaya çıkmıştır. Fay diklikleri, fay façetaları, fay basamakları, ötelenmiş sırtlar ve vadiler, fay gölleri bu şekillerden bazılarıdır. İnceleme sahasının batı ve kuzeybatı kesimlerinde düşey bileşeni olan sağ ve sol yanal atımlı faylara bağlı olarak fay diklikleri, fay basamakları, çok sayıda ötelenmiş sırt ve vadiler, fay sırtları ve fay gölü bulunur. Yine bu sahada Eskiyol köyü doğusunda bağıl yüksekliği yaklaşık 400 m olan bir fay dikliği vardır. Havzanın batısında Akdoğan Gölü Bindirme fayı, düşey atımlı ve doğrultu atımlı faylara bağlı olarak çok sayıda fay sırtları, fay basamakları ve fay diklikleri gelişmiştir. İnceleme sahasının kuzeyinde

145

Nurettin köyü batısında düşey atımlı faya bağlı olarak fay basamakları, fay façetaları ve fay diklikleri oluşmuştur. İnceleme sahasının dışında kuzeyde Kocasu fayına bağlı olarak Kuruca ile Bahçe köyleri arasında fay vadisi, fay gölleri, fay diklikleri ve ötelenmiş sırt ve vadiler bulunur.

3.2.9. Volkanizma ve Volkanik ġekiller

Doğu Anadolu Bölgesi‟nin Yukarı Murat Bölümü‟nün orta kesimlerinde yer alan Bulanık-Malazgirt Havzası ve çevresinde volkanik araziler çok geniş alanlar kaplar. İnceleme alanı ve çevresini kapsayan alan 4137 km2‟lik alan içerisinde volkanik

arazilerin kapladığı toplam yüzölçüm 2000 km2‟nin üzerindedir. İnceleme sahası ve

çevresini kapsayan toplam yüzölçümün yaklaşık yarısına karşılık gelen volkanik arazilerin Doğu Anadolu volkanizması içerisinde yeri ayrı bir önem arz etmektedir. Bu çerçevede yöredeki volkanizmayı, Doğu Anadolu volkanizmasının oluşum ve gelişimi ile birlikte değerlendirmek gerekir.

Türkiye‟de ve Doğu Anadolu‟daki mağmatik faaliyet tektonizma ile yakından ilişkilidir. Kronolojik bir sıra takip edildiğinde Türkiye‟de Tetis‟in kapanması olayını “neotektonizma” ile “paleotektonizma” arasında bir sınır çizgisi olarak kabul edildiğinde tektonizma, yaşlıdan gence doğru iki dönem halinde incelenebilir. Buna göre, Tetis‟in kapanmasından önceki volkanizma “paleovolkanizma”, Tetis‟in kapanmasından sonra neotektonizma içerisinde gelişen volkanizma da “neovolkanizma” olarak ele alınabilir. Türkiye‟deki neovolkanizma, Miyosen‟den başlayarak tarihsel zamanlara kadar devam etmiştir (Yılmaz, 1984: 64).

Doğu Anadolu Bölgesi‟ndeki volkanizmanın jenetiği hakkında literatürde çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. Lambert vd. (1974), bölgedeki volkanizma ve oluşan volkanitleri yitim zonu ürünleri olmayıp makaslanma ile ilişkili olduğunu, İnnocenti vd. (1976), Neojen‟de Arabistan levhasının Anadolu-İran levhası altına dalması, Tokel (1984), Burdugaliyen‟den Kuvaterner‟e kadar devam eden manto yükselimi ve buna bağlı riftleşme sonucu ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Bu görüşlerle birlikte Şengör ve Kidd (1979), Şengör (1980), ve Yılmaz-Şaroğlu ve Güner (1987), ise Neotektonik dönemde Arabistan-Anadolu levhalarının Bitlis Kenet Kuşağı boyunca çarpışmaları ile beliren sıkışma tektonik rejiminde ve sıkışmaya bağlı olarak Doğu Anadolu‟nun maksimum kalınlığa henüz erişmediği bir dönemde kalınlaşan bir kabuğun kısmi ergimesi şeklinde açıklamışlardır.

Neotektonik dönem öncesinde (Alt-Orta Miyosen‟de) bölge, bütün Anadolu kütlesi gibi Avrasya kıtasının bir parçası olarak Akdeniz (Tetis) çevresi içinde tropikal bir alçak ülke konumunda olup, peneplen ya da peneplene yakın bir paleomorfolojiye sahipti (Erol, 1983). Orta Miyosen‟de sıkışma tektonik rejimin etkin olmasıyla bölge, kuzey-güney yönündeki sıkışma sonucu daralıp yükselmeye uğramış, bu dönemde Doğu Anadolu penepleni gençleşmiştir. Yaklaşık D-B doğrultulu antiklinallere karşılık gelen sırtlar ve senklinallere karşılık gelen havzalar oluşmaya başlamıştır (Şaroğlu ve Güner, 1981). Kuzey-güney yönündeki sıkışmanın etkisiyle bölgede kabuk kalınlaşması olmuş ve bu arada kuzey-güney yönlü açılma çatlakları gelişmiş ve bu çatlaklardan genç volkanik faaliyet başlamıştır. Bu dönemdeki volkanizma alkalen nitelikte olmuş, daha sonra ise kalkalkalen ve en son dönemde ise hem alkalen hem de kalkalkalen türde gelişmiştir. Bunun yanı sıra doğrultu atımlı fayların aşmalar ve sıçramalar yaptığı bloklar arasındaki açılmalar boyunca da mağma çıkış yerleri belirmiştir (Şaroğlu vd., 1980, Şaroğlu ve Yılmaz, 1984). Bu genel tektonizma içinde volkanizma, Üst Miyosen ve Pliyosen‟de ana fay çizgileri ile bağlantılı olarak belirmiş areal ya da stratovolkan tipinden Kuvaterner‟de dar alanlı yerel volkanizmaya (merkezi) doğru dereceli bir değişim göstermiştir (Erol, 1983).

Bulanık-Malazgirt Havzası ve çevresinde yüzeyde Paleovolkanizma dönemine ait volkanik birimlere rastlanılmamaktadır. Ancak Cemalverdi Dağı (Bulutpınar Dağı) „nın 1900-2100 m yükseltilerinde Cemalverdi Volkanitlerinin altında yer alan Üst Oligosen-Alt Miyosen yaşlı Üryanbaba Volkanitleri aşınıma bağlı olarak yüzeye çıkmıştır. İnceleme sahası ve çevresinde Neovolkanizma dönemine ait volkanik birimler çok fazla bir alan kaplar. Sahada neovolkanizmanın ilk ürünleri Orta-Üst Miyosen yaşlı Cemalverdi Volkanitleri ve Bingöldağı volkanitleridir. Andezit, dasit türü volkanitlerden oluşan birim, Cemalverdi Dağı ve çevresinde volkanik domlar halinde görülür. Bu birim hakkında herhangi bir radyometrik yaş verisi olmadığından Türkecan vd. (1992) tarafından birimin yaşı stratigrafik olarak Orta-Üst Miyosen olarak kabul edilmiştir. Ancak Şaroğlu ve Yılmaz, (1984) tarafından birimin yaşı Pliyosen olarak yorumlanmıştır. Üst Miyosen yaşlı Bingöldağı volkanitleri, inceleme sahasında Laladağı ve çevresiyle birlikte Kaz Gölü güneybatısında görülür. Yılmaz vd. (1986) tarafından birimin yaşı stratigrafik konumuna göre Üst Miyosen olarak kabul edilmiştir.

İnceleme sahasında Alt-Orta Pliyosen yaşlı volkanik birimler Solhan Volkanitleri ve Bilican Dağı Volkanitleri ile temsil olunurlar. Bu birimler, inceleme

147

sahasında Bilican Dağı ve çevresi ile Cirit Dağı‟nda görülür. İlksel görünümleri korunmuş olan bir ana koni ve kuzeyde yoğunlaşan birkaç ikincil koniden ibaret olan Bilican Dağı‟nda çıkış yerleri dom şeklindedir. Arazi verilerine göre Bilican Dağı, önce tüfler çıkarmış daha sonra asidik domlarla morfolojik görünüm kazanmış ve son olarak da bazaltlar çıkırarak faaliyeti sona ermiştir. Genel yayılımının uzanımı ve çıkış yerlerinin dizilimi Bilican Dağı‟nın K-G doğrultulu bir açılma çatlağından çıktığını gösterir (Şaroğlu, 1986: 84). İnceleme sahasında Pliyo-Kuvaterner yaşlı birimler Adlanmamış Bazalt ve Tutak Volkanitleridir. Adlanmamış Bazaltlar, havzanın batı ve güneybatı kesimlerinde bir dizi domlar şeklinde yayılış göstermekle birlikte bazı yerlerde lav akıntıları şeklinde görülürler. Tutak Volkanitleri ise havzanın doğusundaki bazı volkan konilerinden çevreye yayılmışlardır.

İnceleme sahası ve çevresinde Kuvaterner yaşlı volkanitler ise Malazgirt volkanitleri, Süphan Volkanitleri ve Nemru formasyonuna ait birimlerdir. Sümengen, (2009)‟e göre Malazgirt volkanitlerine ait birimler domlar şeklinde yayılmış olan lavlar biçimindedir. Bunlar bir yarık volkanizması ürünü olup pahoeheo tipinde lavlardan oluşurlar. Müjearit, benmorit, andezit, dasit ve riyolit türü lavlar ve piroklastiklerden meydana gelen Süphan Volkanitleri, en iyi olarak Süphan Dağı ve çevresinde izlenir. Nemrut Formasyonu ise inceleme alanının güneybatı bölümünde Yakupağa Dağları çevresi ile bu yörede bulunan bazı küçük volkan konilerinde yayılış gösterir.

Bulanık-Malazgirt Havzası‟nda volkan konileri, volkanik domlar, parazit konileri, lav akıntıları, hornitoslar, basınç sırtları, lav tünelleri, somma ve atriolar gibi volkanik şekiller yaygın olarak görülür.

Volkan Konileri: Bulanık-Malazgirt Havzası ve çevresinde Süphan Dağı, Bilican Dağı ve Cemalverdi Dağı‟ndan oluşan üç tane büyük volkan konisi bulunur (Şekil 31). Süphan volkan konisi, havzanın güneydoğusunda bulunur ve 4058 m‟lik yükseltisi ile Türkiye‟nin üçüncü en büyük dağına karşılık gelir (Foto 27). Süphan Dağı, asitten bazik bileşime kadar değişen lav ve piroklastik materyaller çıkarmış, izole, karışık, çok devreli, tabakalı, genç bir volkan konisidir. Miyosen sonlarında yarık volkanizması şeklinde başlayan etkinlik daha sonra aralıklarla devam eden merkezi püskürmelere dönüşerek Kuvaterner sonlarına kadar devam etmiştir (Yılmaz vd., 1998). Süphan Dağı‟nın doğu ve kuzeydoğusu parazit konilerle, batı ve kuzeybatısı ise lav akıntıları ile çevrelenmiştir. Süphan volkan konisinin ağız kısmında 2.5-3 km

ebatlarında uzun ekseni doğu-batı yönünde olan elips şeklinde bir kaldera bulunur (Kesici, 2005: 24).

Bilican Dağı, inceleme sahasının güneybatı kesiminde bulunan bir diğer volkan konisi olup, yüksekliği 2754 m‟dir (Foto 53). Koni üzerinde genel yayılımın uzun ekseni K-G doğrultuludur. İlksel görünümleri korunmuş olan bir ana koni ve kuzeyde yoğunlaşan birkaç ikincil koniden ibaret olup çıkış yerleri dom şeklindedir (Şaroğlu, 1986: 82). Bilican Dağı‟nın koni görünümü çok fazla bozulmamış olmasına rağmen krateri akarsular tarafından aşındırma faaliyetleri sonucunda aşındırılıp ortadan kaldırılmıştır. Koninin özellikle doğu ve batı taraflarında yoğun miktarda birikinti koni ve yelpazeleri oluşmuştur. İnceleme sahasında bulunan bir diğer büyük volkan konisi Cemalverdi volkan konisi olup, havzanın kuzeydoğusunda bulunur (Foto 54). Cemalverdi Dağı, kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu bir yayılıma sahiptir ve en yüksek noktası 2438 m‟dir. Cemalverdi Dağı, bir ana koniye sahip olmakla beraber dom şeklinde çok sayıda ikincil çıkış yerlerine de sahiptir. Trakit, riyolit, tüf,aglomera ve bazalttan oluşan kayaçlar yaygın olarak bulunur. İlk evrede tüf ve aglomera çıkaran yanardağ, daha sonra trakitler çıkarak domlar oluşturmuş ve son evrede ise bazaltlar çıkarmıştır (Şaroğlu, 1986: 85).