• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: ALTIN

1.2. ALTININ ULUSLARARASI PARA SİSTEMİ İÇERİSİNDEKİ ROLÜ

1.2.7. Bretton Woods Sisteminin Yıkılışı

Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya 1960’ların başında kalkınmalarını tamamlayarak, ekonomik birer güç haline geldiler ve biriktirdikleri dolar rezervlerini Amerika’ya arz ederek altına çevirmeye başladılar. Bu durum uluslararası bir mali krize neden oldu ve altına talep başladı. Spekülatörler doların zamanla devalüasyona mecbur kalacağını tahmin ettikleri için, Londra Altın Borsası’ndan altın satın almaya başladılar. Oluşan aşırı talebi dizginleyebilmek ve altın fiyatını ons’u 35 $ seviyesinde tutabilmek amacıyla “Gold Pool” olarak bilinen ve eski altın birliğine üye ülkeler Amerika, İngiltere, Belçika, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda ve İsviçre’nin katılımıyla Washington Antlaşması’nı imzalayarak Altın Fonu’nu kurdular.35

Bu fon resmi altın rezervleri aracılığı ile İngiltere Merkez Bankası’nın piyasa müdahalelerine destek olmuştur. ABD’de bu arada uluslararası şirketlerin New York Borsasından düşük faizle borçlanmalarını önleyici “Faiz Oranlarını Eşitleme Vergisi”ni kabul etti. Yabancı sermayeyi cazip hale getirmek için kısa vadeli faiz oranları aşağıya çekilirken uzun vadeli faiz oranları ekonomiyi canlandırabilmek için yukarı çekilmiştir. Diğer ülke merkez bankalarının ellerindeki dolarları altına çevirmelerine engel olabilmek için, bu bankalara dolar rezervlerine karşılık “Roosa Bonds” olarak adlandırılan orta vadeli tahviller satılmaya çalışıldı. Ancak bütün bu çabalar sonuçsuz kaldı ve kalıcı çözümler ortaya konamadı. 18 Kasım 1967 tarihinde İngiliz Sterlininin devalüe edilmesi ile spekülatörler yeniden altına hücum ettiler. Altın fonu ile piyasaya altın arz edene, üye ülke Merkez Bankaları 17 Mart 1968 tarihinden itibaren serbest piyasaya müdahale etmemeye karar verdiler.

Bu altın fonunun sonu oldu ve piyasaya da biri serbest piyasadaki arz talep kurallarına göre ortaya çıkan, diğeri ise merkez bankaları arasındaki geçerli olan ikili

35

38

fiyat sistemi (Two Tier System) ortaya çıktı. İkili fiyat sisteminin doğması altının parasal fonksiyonunda gerilemeye neden oldu ve ABD Merkez Bankası %25 oranında altın karşılığı bulundurma uygulamasına son verdi.

Amerika’nın talep ve ricaları ile Londra Altın Borsası iki hafta için kapatıldı ve Güney Afrika hükümeti yeni gelişmeler açıklığa kavuşuncaya kadar altın üretiminden elde edilen altını satmayacağını açıkladı. Bu durum Zürih Altın Borsası’nın işine yaradı ve uluslararası altın ticaretinde lider konumuna geldi. Londra Altın Borsası daha sonra tekrar açıldığında Londra komisyonlarının arz kaynakları İngiltere Merkez Bankası ve Güney Afrika olmasına rağmen, artık uluslararası altın ticareti Zürih üzerinden yapılmaya başlanmıştı.

1969 yılında Güney Afrika uzun süren pazarlıklardan sonra IMF ile anlaşmaya vardı. Bu anlaşma ile parasal altın pazarı sağlam şartlarla Güney Afrika’ya açılmış oldu. Bununla resmi ve serbest altın piyasalarının arasında ilk önemli fark açılmış oldu. Ancak anlaşma 1970 yılı yaz aylarında serbest altın fiyatlarının yükselmesiyle anlamını kaybetti. Bu arada İngiliz Sterlininin devalüasyonunu Fransız Frangı izledi. Amerikan Dolarının anahtar para olması sebebiyle devalüe edilememesi ve Batılı ülkelerin para birimlerinin güçlenmesi Dolar’dan kaçışı hızlandırdı. Altın piyasasında, altının onsu 44 $’a kadar yükseldi. Bu seviye iki fiyatlı sisteminin kurulmasından 1971 Ağustosuna kadar geçen sürede oluşan en yüksek fiyattı”.36 15 Ağustos 1971’de dönemin devlet başkanı Nixon yönetimindeki hükümet, altın fiyatının, arz-talep dengesi çerçevesinde serbest piyasa şartlarında oluşmasını sağlayarak altın standardını bitiren ve ABD Dolarının altına konvertibilitesini sona erdiren bir dizi tedbir aldı.

Bu tedbirler kısaca;

 Yerli mal satın alımında vergi indirimi sağlanması,  İthalat üzerindeki gümrük vergilerinin %10’a artırılması,

 ABD Merkez Bankasına yabancı ülke merkez bankalarının arz edecekleri dolar rezervlerinin geçici olarak altına dönüştürülme zorunluluğunun kaldırılmasıdır.

36

Robert Pringlye, The Changing Monetary Role of Gold, World Gold Council Pub. Research Study, No:2, 1993, s.20.

39

Alınan bu tedbirlerle ABD otoriteleri Doların zayıflayan gidişatına müdahale ederek, dış ülkeler nezdindeki azalan itibarını tekrar yükseltebilmek amacıyla bir dizi tedbirler almaya ve böylece Doları tekrar eski itibarlı, rağbet gören bir para haline getirmek için çalışmalara başladılar. Bu uygulamalar çerçevesinde ilk olarak 18 Aralık 1972 tarihinde ABD Doları devalüe edildi.

18 Aralık 1971 tarihinde yapılan %9 oranındaki devalüasyon ile altının resmi fiyatı 35 $’dan 38 $’a çıktı ve doların altına konvertibilitesi de sona ermiş oldu. Bu durum aynı zamanda Bretton Woods sisteminin de sonu demek oluyordu. Ulusal paraların dolar paritesi etrafındaki dalgalanma aralığı 2.25 $’a yükseltildi ve daha önceden çıkarılan gümrük vergilerinin tamamı kaldırıldı. Böylece dalgalanma aralığının yükseltilmesiyle sistem daha esnek bir hal aldı. Ancak dış açıklar yine devam etti ve Şubat 1973’de ikinci kez %5 oranında devalüasyon yapıldı ve altının resmi fiyatı onsu 38 $’dan 42.5 $’a yükseldi.

Bu devalüasyon da dolardan kaçışı önleyemedi ve 16 Mart 1973 tarihinde Avrupa ülkeleri aldıkları bir kararla ulusal paralarını sabit kurlarla birbirlerine bağladıklarını ve dolar karşısında serbest bıraktıklarını açıkladılar. Temmuz 1944’den Mart 1973’e kadar devam eden Bretton Woods legal olarak sona erdirildi.

Sonuç itibariyle, altının para ve parasal politikaların ilerlemesindeki rolü, Bretton Woods’da öngörülen şekliyle düz para politikası uzun vadede paranın ödeme gücünün stablizasyonunu garanti edememiştir. Ancak para politikası bazlı altın, enflasyonun erken teşhisinde yararlı bir gösterge olamamıştır. Altın fiyatlarındaki kısa vadeli değişimlerin genel fiyat seviyesindeki değişimlerden daha fazla olan kararsızlık derecesi Bretton Woods’u sona erdiren etkenlerden birisi olarak ortaya çıkmıştır.