• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

BRCA1 S BRCA1 N BRCA2 S BRCA2 N RAD51 S RAD51 N BRCA1 S 0,001 0,659 0,011 0,331 0,

BRCA1 N 0,001 . 0,819 0,623 0,594 0,830 BRCA2 S 0,659 0,819 . 0,165 0,729 0,603 BRCA2 N 0,011 0,623 0,165 . 0,607 0,245 RAD51 S 0,331 0,594 0,729 0,607 . 0,039 RAD51 N 0,012 0,830 0,603 0,245 0,039 .

Olgu sayısı: 112; S: Sitoplazmik boyanma; N: Nükleer boyanma.

Scully ve ark. (76,77)’nın yaptıkları iki çalışmada RAD51 ve BRCA1 arasında fonksiyonel yakın ilişki saptanmış olup, bu genlerin ürünlerinin DNA tamir yolaklarında birlikte işlev gördükleri sonucuna varılmıştır. Çalışmamızda her üç olgu grubunda BRCA1 ve RAD51’in boyanma boyanma değerleri arasında paralellik olması literatürde bu genlerin ürünlerinin hücrede birlikte işlev gördükleri yönündeki bilgilerle benzerlik göstermektedir.

Buna ek olarak Abaji ve ark. (78)’nın çalışmasında DNA hasarının tipine bağlı olarak BRCA2’nin direk olarak veya BRCA1 üzerinden RAD51 rekombinasyonunu düzenlediği bildirilmiştir. Bu bağlamda çalışmamızda alınan BRCA2 ve RAD51 antikorlarındaki ekspresyon değerlerinin olgu gruplarına göre birbirleriyle anlamlı ilişkisi olduğu yönündeki sonuçlar literatür verileriyle paralellik göstermektedir.

Blackshear ve ark. (79)’nın fareler üzerinde yaptığı çalışmada BRCA1 ve BRCA2’nin ikisinin de hücre döngüsünde görev aldığı ve proliferasyonu artmış hücrelerde ekspresyonlarının aşırı yükseldiği ortaya konmuştur. Jayant ve ark. (80) da çalışmalarında Blackshear’ın çalışmasının benzerini in vivo olarak gerçekleştirmiş ve benzer sonuçlar elde etmiştir. Bunlara ek olarak Andres ve ark. (81)’nın çalışmasında BRCA1 ve BRCA2’nin DNA hasarını belirlemede ve/veya tamir etmede ortak rol aldıkları gösterilmiştir. Bu verilere benzer olarak çalışmamızda da BRCA1 ve BRCA2 ekspresyon değerleri her üç olgu grubunda paralellik göstermiştir.

Çalışmamız dahilindeki immünohistokimyasal uygulamalara ek olarak, malign olguların incelenmesinde tümörlerin Gleason skorları ile prognostik parametreler arasındaki ilişkiler de değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda Gleason skoru özellikle 7 ve 7’nin üzerinde olan olgularda perinöral invazyon, bilateral tutulum, ekstraprostatik yayılım, vezikula seminalis invazyonu ve lenfovasküler invazyon oranının belirgin şekilde arttığı görülmüştür. Gleason skoru 7 olan vakalar ile 8-10 olan vakalar arasında kayda değer bir farklılık gözlenmemiştir.

Guimaraes ve ark. (82) 200 vakayı inceledikleri çalışmalarında prostat kanserli olgularda Glaeson skoru klinikopatolojik bulgularla kıyaslamışlar ve Gleason skor ile ekstraprostatik yayılım arasında anlamlı ilişki bulmuşlardır. Corcoran ve ark. (83) da 1629 hastanın dahil edildiği çalışmasında Gleason skorundaki artışın vezikula seminalis invazyonu, ekstraprostatik yayılım ve tümör yüzdesindeki artışla korele olduğunu göstermişlerdir. Çalışmamızda da Gleason skoru 7 ve üzerinde olan vakalarda prognostik parametrelerde pozitiflik yönünde artış oluşu literatürdeki bilgilerle paralellik göstermektedir.

SONUÇLAR

1) İmmünohistokimyasal olarak BRCA1, BRCA2 ve RAD51 antikorlarının değerlendirilmesi nükleer boyanmalarda “+/-“ olarak “var” ya da “yok” şeklinde yapılırken, sitoplazmik boyanma değerleri yoğunlukları esas alınarak derecelendirilerek yapılmalıdır.

2) Malign olgularda BRCA1’in nükleer boyanması HGPIN ve benign gruba göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir.

3) Malign olgularda BRCA2’nin nükleer boyanması HGPIN ve benign gruba göre artış göstermiştir, ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.

4) Malign ve HGPIN grubunda BRCA1 ve BRCA2 sitoplazmik boyanması benign gruptaki olgulara göre istatistiksel olarak anlamlı artış göstermiştir.

5) Malign olgularda RAD51’in nükleer boyanması HGPIN ve benign gruba göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir.

6) Malign ve HGPIN grubunda RAD51 sitoplazmik boyanması benign gruptaki olgulara göre istatistiksel olarak anlamlı artış göstermiştir.

7) Malign olguların Gleason skorlarının artışı ile BRCA1 ve BRCA2 antikorlarının nükleer pozitiflikleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. RAD51 nükleer pozitifliğinin Gleason skorun artışıyla arttığı görülmüş olup, bu artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.

8) Malign olgularda incelenen ekstraprostatik yayılım haricindeki prognostik parametrelerin varlığı ile RAD51 antikorunun nükleer pozitifliği ve sitoplazmik boyanma yoğunluk artışı arasında paralellik görülmüştür, ancak bu bulgular istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.

9) Malign olgular ele alındığında Gleason skoru 7 ve üzerinde olan olgularda, Gleason skoru 7’nin altında olan olgulara göre prognostik parametrelerin varlığı artmış olup, bu bulgu istatistiksel olarak anlamlılık göstermektedir.

10) Her üç antikorun tüm gruplarda boyanma değerlerinin paralellik göstermesi nedeniyle özellikle HGPIN’in, LGPIN ve benign süreçlerle ayrımında tanıda ve prognoz açısından bu antikorların birlikte uygulanmalarının hem tanı hem de prognostik açıdan önemli olabileceğini düşünmekteyiz.

ÖZET

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser olup kansere bağlı ölümlerde ikinci sıradadır. En sık izlenen tipi asiner adenokarsinomlardır. “Breast Cancer Suscebtibility” genlerinde oluşan germline ve somatik mutasyonların gerek ailesel meme ve prostat kanseri gelişimiyle gerekse sporadik birçok tümörün oluşumunda rol aldığı çok sayıda çalışmayla gösterilmiştir. Bu genlerin ve Deoksiribonükleik asit tamir mekanizmalarında bu genlerle birlikte rol aldığı bilinen RAD51’in bir arada değerlendirildiği ve ilişkilerinin incelendiği çalışma sayısı az olup, bunların büyük bir kısmı genetik temelli çalışmalardır.

Bu çalışmada normal prostat dokusunda, yüksek dereceli prostatik intraepitelyal neoplazi içeren dokuda ve malign dokuda BRCA1, BRCA2 ve RAD51 proteinlerinin, karsinogenez sırasında Deoksiribonükleik asit tamir mekanizmalarında meydana gelen bozukluklar sonucunda değişen ekspresyonlarının incelenmesi ve birbirleriyle ilişkilerinin ortaya konması amaçlandı. Bu doğrultuda çalışmaya Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı arşivinden 74 malign, 44 yüksek dereceli prostatik intraepitelyal neoplazi ve 112 benign prostat dokusu içeren toplam 230 materyal dahil edildi. Malign olgular kendi aralarında Gleason skorlarına göre üç gruba ayrıldı. Ayrıca malign olgularda bilateral tutulum, ekstraprostatik yayılım, perinöral invazyon, veziküla seminalis invazyonu ve lenfovasküler invazyon varlığı değerlendirildi. Olgulara yapılan yeni kesitlere immünohistokimyasal olarak BRCA1, BRCA2 ve RAD51 antikorları uygulandı ve iki gözlemci tarafından ışık mikroskobu altında değerlendirildi.

Elde edilen verilere göre malign olgularda her üç antikorun nükleer pozitifliği yüksek dereceli prostatik intraepitelyal neoplazi ve benign gruba göre artmış olarak tespit edilmiştir. BRCA1 ve RAD51 ile bu ilişki istatistiksel olarak anlamlı izlenmiştir. Ayrıca her üç

antikordaki sitoplazmik boyanma yoğunlukları, malign ve yüksek dereceli prostatik intraepitelyal neoplazi gruplarında, benign gruba göre artmış olarak izlenmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Her üç antikorun olgu gruplarında birbirleriyle olan ilişkileri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Malign olgu grubunda her üç antikorda izlenen nükleer pozitiflik oranının Gleason skor artışı ile paralellik gösterdiği saptanmış, istatistiksel olarak BRCA1 ve BRCA2 için bu ilişki anlamlı bulunmuştur. Malign olgular ele alındığında Gleason skoru 7 ve üzerinde olan olgularda prognostik parametrelerden olan bilateral tutulum, ekstraprostatik yayılım, perinöral invazyon, veziküla seminalis invazyonu ve lenfovasküler invazyon varlığı artmış olarak izlenmiştir. RAD51 antikorunun nükleer ve sitoplazmik boyanma değerlerindeki artışın, malign olgularda prognostik parametrelerin varlığındaki artışla ilişkili olduğu gözlenmiş, ancak lenfovasküler invazyon dışında istatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edilememiştir.

IMMUNOHISTOCHEMICAL EVALUATION OF BRCA1, BRCA2 AND

Benzer Belgeler