• Sonuç bulunamadı

2.1. ANNE-BABA-ÇOCUK ĠLĠġKĠSĠ

2.1.2. Aile Ġçi ĠliĢkileri Etkileyen Faktörler

2.1.2.6. BoĢanma – Tek Ebeveynlilik

Ebeveyn arasındaki çatıĢmaların artıp halledilemez bir seviyeye eriĢmesi dolayısıyla aile birliğinin ayrılık, boĢanma gibi sebeplerle parçalanması ya da eĢlerden birinin ölümü ile aile çevresinden çekiliĢi, çocuğun sağlıklı bir kiĢilik geliĢtirmesini engelleyen diğer önemli faktörlerindendir. ParçalanmıĢ aile adı verilen bu tip aile çevresi, genellikle çocuğu sosyalize

ve kültüre eden süreci zedeleyen bir etkiye sahip olduğu gibi çocuğun sağlıklı bir kiĢilik geliĢtirmesini önleyen bir faktör olarak da görülmektedir(Saran,1991:147).

BoĢanma, mevcut aile yapısını değiĢtiren en önemli etkenlerden bir tanesidir. Bu durum, normal gidiĢatın tersi veya değiĢik bir durumu olduğu için, aile içerisindeki bireylerin hepsini önemli ölçüde etkilemesi de kaçınılmazdır. Bu etkilenmede karĢılıklı etkileĢim içerisinde, çocuk-anne, çocuk-baba, anne-baba, çocuklar kendi aralarında ayrı ayrı etkilenmesi ve bunların ikiĢerli olarak birbirini etkileyip, yeni oluĢuma ayak uydurmaya çalıĢması durumu söz konusudur. BoĢanmanın en çok etkilediği kiĢiler ise Ģüphesiz çocuklardır. Çocuklar açısından bakıldığında üç temel sorun akla gelmektedir. Bu sorunlardan ilki, boĢanmanın çocuğun günlük yaĢamına getirdiği etkilerdir. Çocuğun çevresinin zenginliği, anne-babasıyla iliĢkisinin miktarı ve türü çocuğun yetiĢmesinde etkilidir. Çocuğun aile ortamı boĢanma sonucu önemli değiĢikliklerle karĢı karĢıyadır. Ġkinci sorun, çocuğun boĢanma sırasında kaç yaĢında olduğuyla ilgilidir. Çocuk küçük yaĢta iken ortaya çıkan bir boĢanma, onun geliĢimini derinden etkiler. Üçüncü sorun ise, boĢanmadan sonra çocuğun ana babadan birinin yanında kalmıĢ olmasından kaynaklanır (Türkarslan,2007:100; Cüceloglu, 1996:381)

Özellikle okul öncesi yaĢlarda, çocuklara boĢanmanın bir sözleĢmenin sona ermesi demek olduğunu anlatmak çok güçtür. Tek bir çatı altında yaĢamasalar dahi annenin veya babanın sevgisinden yoksun kalmayan bir çocuğun ruh sağlığının bozulması gerekmez. Ancak her boĢanmada, çocukların belirli ölçülerde örselendikleri de bir gerçektir. Bunu en aza indirmek, anne ve babaların tutumlarına bağlıdır(Bilir ve Dabanlı,1991:154).

Çocuk 7–8 yaĢına kadar ben-merkezli bir algılama ve düĢünme mekanizmasına sahiptir; çevresinde olup biten her Ģeyin kendisi için olduğunu ya da kendisinin bu olaylara neden olduğunu düĢünür. DeğiĢik nedenlerden anne ya da babasından ayrılan çocuk kendini terk edilmiĢ hisseder, daha da kötüsü, iyi bir çocuk olsaydı anne ya da babasının gitmeyeceğini, gittiklerine göre demek ki kendinin temelde kötü bir yaratık olduğuna inanır. Bu inanç çocuğu kendinden utanmaya, utanca boğulmaya götürür. Çocuğun bu tür düĢüncesi, ölüm nedeniyle kendinden ayrılan anne babası için bile geçerlidir (Cüceloğlu,2000:101).

Ayrılıktan hemen sonraki değiĢiklikler aileden aileye farklıdır; bazı çocuklarda yetiĢkinlere karĢı büyük bir agresyon, karĢı gelme veya onlara yakınlaĢma kendini

göstermiĢtir. Ayrılığı izleyen ilk dönemde duygusal, davranıĢsal bozukluklar artmasına rağmen, iki yıl sonraki denetimlerde yavaĢ yavaĢ bu bozuklukların düzeldiği görülmüĢtür (Eksi,1990: 38).

Parçalanma nedeni ölüm ise, çocuklar ölen anne veya babanın tekrar dönmeyeceğine emin olduktan sonra, kaybı kabullenir, tekrar güven kazanmak amacıyla ölen kiĢiye olan duygularını kalan aile bireylerine transfer eder. Kalan aile üyeleri çok meĢgulse ve günlük sorunlardan baĢkaldıramıyorsa, çocuklar kendilerinin istenmediği düĢüncesine kapılırlar. Bu durum, bozulmuĢ aile iliĢkilerini ifade eder. Hayatın ilk yıllarında anne kaybı, baba kaybından daha önemlidir. Bunun nedeni, çocuğa bakan aile yakınlarının veya parayla tutulmuĢ bakıcıların anneden farklı bir yaklaĢımla çocuğa bakacak oluĢlarıdır. Çünkü çocuk bakımından hemen herkes, genellikle kendi yetiĢtirilme tarzından etkilenir. Çocuklar büyüdükçe, özellikle erkek çocuklar için babanın ölümü, çok önemlidir(Bulut,1991:207).

Anne babalarından birinin ölmesi durumu çocuk üzerinde duygusal ve zihinsel olmak üzere iki yönlü bir problem ortaya çıkarmaktadır. Çocuğun yaĢamında önemli yer tutan sevgi objesini yitirmesi, duygusal Ģoka yol açar. Bunu daha karmaĢık hale getiren, çocuğun ölümün niteliğini anlayamamasıdır. Çocuk ebeveyninin ölümünü düĢünürken, hataları, saldırgan davranıĢları aklına gelebilir. Sonuçta onda suçluluk duyguları oluĢabilir(Erikçi,2005: 20).

Çocuk üzerinde meydana getirdiği etki açısından, ailenin parçalanma Ģekli önemli olmaktadır. Ölüm nedeniyle ailenin parçalanmasının yarattığı sonuç ile boĢanmayla ailenin parçalanmasının yarattığı sonuç, birbirinden farklı olmaktadır. Bu farklılık içinde boĢanmanın çocuk üzerindeki etkisi, ölümün meydana getirdiğinden bazen daha ağır olabilmektedir. Çocuk, boĢanmanın engellenebileceğini ve boĢanmaya sebep olan koĢulların ortadan kalkabileceğini düĢünerek boĢanmadan daha olumsuz etkilenmektedir. Aynı Ģey ölüm için söz konusu değildir. Dolayısıyla, çocuk, anne veya babasının ölümünü ve ölüm nedeniyle ortaya çıkan sonucu daha çabuk kabullenebilmekte ve bunu kendine daha iyi açıklayabilmektedir. BoĢanmanın çocuk üzerinde olumsuz etki yaratmasının diğer bir sebebi de, her boĢanmanın tartıĢmalı geçen bir geçmiĢe sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Hiçbir boĢanma, bir anda gerçekleĢmez. Her boĢanma, tartıĢmalı ve çatıĢmalı bir geçmiĢe dayalı olarak gerçekleĢmektedir. Bu nedenle çocuk, boĢanmadan daha çok olumsuz etkilenmektedir (ġentürk, 2006:139)

Anne veya babanın olmayıĢı çocukta özdeĢim kurma (anne veya babayı örnek alma) sorunlarını ortaya çıkarmaktadır. Örneğin annesiz yetiĢen erkek çocuklar daha tutucu, otoriter ve saldırgan olmakta, baba olmayıp sadece anne ile büyüyenler ise anneyi kendilerine örnek aldıklarından dolayı birtakım feminen özellikler göstermektedirler. Sorunlu aile kapsamına giren ailelerde yetiĢen bireyler sosyalleĢme sürecinde de zorlanmakta aynı zamanda bazı duygusal tatminsizlikler ve boĢluklar yaĢamaktadırlar. Yalnız büyüme veya sadece bir tek ebeveyn ile birlikte olma, sadece bireysel boyutta kalmayıp bazı toplumsal sorunlara da neden olmaktadır(Özkalp ve Kocacık,1997: 75)

Son zamanlarda yapılan araĢtırmalar; boĢanmıĢ ailelerin çocuklarının hem davranıĢ problemleri sergileme hem de duygusal sorunlar yaĢamada, boĢanmamıĢ ailelerdeki çocuklara göre daha fazla risk altında olduğunu göstermiĢtir. Tek ebeveyn ile büyüyen çocukların, eğitim baĢarıları, duygusal geliĢimleri ve cinsel eğitimlerinde problemler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca boĢanmıĢ ya da tek ebeveynli ailelerin dıĢında aynı sorunlar üvey anne baba ile yaĢayan çocuklar içinde geçerlidir (Cartwright, Farnsworth ve Mobley,2009: 30-31).