• Sonuç bulunamadı

1. Montreux Sözleşmesi’nin Giriş Kısmındaki “Güvenlik” Kavramına Dayanan Görüş

Montreux Sözleşmesi’nin giriş kısmında “Türkiye'nin güvenliği ve Karadeniz'de, kıyıdaş Devletlerin güvenliği çerçevesinde koruyacak biçimde, düzenlemek isteği” vurgulanmış249 ancak bu güvenliğin nasıl sağlanacağı ve ne gibi önlemlerin alınabileceği ayrıntıları ile düzenlenmeyerek, bu konular Türk Devleti’ne bırakılmıştır. Türkiye’nin Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü ile getirmiş olduğu kurallar sözleşmenin bu yöndeki maksadından dayanağını almaktadır. Aksi takdirde, geçiş esnasında güvenliğin teminine yönelik kurallar ayrıntılı olarak Montreux Sözleşmesi’nde düzenlenmiş olsaydı, zamanla şartların değişmesi ile güvenlik kurallarının da değiştirilmesi ve bu durumda da Sözleşmenin değiştirilmesi sorunuyla karşılaşılacaktı.

248

1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesin, bir andlaşmanın, “konusuna, amacına ve terimlerinin olağan anlamına uygun olarak, iyi niyetle” yorumlanması gerektiğini belirtmektedir.250 Bu çerçevede, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin hazırlanmasındaki amacın ne olduğu saptanmalıdır. Türkiye’nin 10 Nisan 1936 tarihinde Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne taraf olan devletlere verdiği notada dünyadaki askeri ve siyasal değişiklikler nedeni ile, Boğazlar Bölgesi’nin yeni bir rejime ihtiyacı olduğu iddiasına gerekçe olarak, göstermiştir. Yani, Türkiye’nin güvenlik endişesi, can, mal ve çevre güvenliğine değil, askeri güvenliğe yönelik bir endişeydi. Diğer taraftan, sözleşmenin başlangıcında sadece Türkiye’nin güvenliğinden söz edilmemekte, Karadeniz’e kıyısı bulunan devletlerin güvenliğine de vurgu yapılmaktadır. 1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ne göre, bir andlaşmanın yorumu, andlaşma metni içerisinde yer alan bütün hükümler dikkate alınarak yapılmalıdır.251 Montreux Sözleşmesi’nin, Karadeniz’e geçecek olan yabancı savaş gemilerinin252 türlerinin ve bu denizdeki kalış sürelerine sınırlama getiren hükümler dikkate alındığında, giriş bölümündeki güvenlik kavramının, bu açıdan da bir “askeri güvenlik” anlamı taşıdığı düşünülebilir ise de bu düşünce yanlıştır. Uluslar arası hukuk esasen tüm milletlerin, milletler topluluğu içersine eşit haklara sahip olarak barış ve refahını amaçlamaktadır. Özellikle ticaret gemileri açından Montreux Sözleşmesi’nde geçiş serbestiyetinin öngörülmesi sivil hayatın refah düzeyinin temini maksatlıdır. Tüm ulusların refah düzeyinin iyileştirilmesi amaçlanmış iken, uluslar arası camianın eşit haklarına sahi bir üyesi olan Türkiye’yi ve insanlarının yakından ilgilendiren Türk Boğazlarının da can, mal ve çevre güvenliğinin, askeri güvenlikten önce sözleşme ile amaçlandığının kabulü zorunludur. Hiçbir uluslar arası sözleşme, milletlerin can, mal ve çevre güvenliğine dair uluslar arası hukuka aykırı olmayan düzenleme yapma haklarını ortadan kaldıramaz. Zaten Montreux Sözleşmesi hükümleri arasında Türkiye’nin can, mal ve çevre güvenliğine dair düzenleme yapma hakkını ortadan kaldıran bir hüküm bulunmamaktadır. Bu yorum 1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin andlaşmaların iyi niyetle yorumlanmasına dair hükmü gereğidir. Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin başlangıç bölümünde geçen “Türkiye’nin emniyeti ve Karadeniz sahildarı devletlerin Kaüradeniz’deki emniyeti çerçevesi dahilinde korunacak tarzda tanzim etmek arzusu ile mütehassis olarak… “ ifadelerinden hem Türkiye’nin hem de Karadeniz’in güvenliğinin hakim faktör olarak

249 YAKAR, a.g.m., s.76 250 Bkz. Mad. 31/1. 251 Mad. 31/2. 252

düşünülmesinin ve buna binaen tehlikeyi ortadan kaldırmaya yönelik tedbirlerin alınmasının Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile çeliştiğine ilişkin bir yorum yapılamayacaktır. 253 Bu noktadan hareketle Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 19 Haziran 1978 tarihinde, Sözleşme’nin giriş bölümünde yer alan “güvenlik” kavramından hareketle Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin, ticaret gemilerinin zararlı geçişini durdurma ve yasalarını uygulama konusunda, Türkiye’nin yetkisini ortadan kaldırmadığı sonucuna varmıştır.254

2. Lozan’da Oluşturulan Boğazlar Komisyonu’nda Türkiye’ye Geçen Yetkilere Dayanan Görüş

Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin 24. maddesi ile 24 Temmuz 1923 tarihli Boğazlar Rejimine İlişkin Lozan Sözleşmesi uyarınca oluşturulan uluslar arası komisyonun yetkilerini Türkiye’ye aktarmıştır.255 İşte bu düzenlemeden hareketle, sözkonusu Komisyon’un, düzenli ve güvenli geçişi sağlamaya yönelik düzenlemeler yapma yetkisine de sahip olduğu ve Türkiye’nin, can, mal ve çevre güvenliğine dair düzenleme yapma hakkı bulunduğu görüşü ileri sürülmüştür.

Ancak, Boğazlar Rejimine İlişkin Lozan Sözleşmesi’nin Boğazlara Komisyonu’nun yetkileri ile hükümleri Komisyon’un hangi devlet temsilcilerinden256 oluşturulacağı, temsilcilerin ücretlerinin kim tarafından ödeneceği ve Komisyon harcamalarının kimler arasında paylaştırılacağı gibi konular açıklığa kavuşturulmaktadır. Anlaşılacağı üzere, Boğazlar Komisyonu sadece savaş gemiler ve askeri uçaklara yönelik hükümlere uyulup uyulmadığını denetleyebilecektir. Montreux Sözleşmesi’nin 24’üncü maddesi de Türkiye’ye bu kez Montreux Sözleşmesi’nin savaş gemilerine ilişkin hükümlerini denetlemek üzere, aynı yetkiyi vermektedir.257 Sevr Andlaşması’nın hükümlerinde yer alan Boğazlar Komisyonu258ile Boğazlara İlişkin Lozan Sözleşmesi’nde yer alan uluslar arası komisyon karşılaştırıldığında, ikincisinin yetkilerinin önemli ölçüde azaldığı söylenebilir.259 Sonuç olarak, Lozan’da Boğazlar komisyonu’na tanınan yetkilerin, Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi çerçevesinde elinde tuttuğu yetkilerin kapsamı dışında olduğu söylenemez. 253 YAKAR, a.g.m., 254 TOLUNER, a.g.e., s.166 255 SOSYAL, a.g.e., s.510 256

12’nci Madde uyarınca bu devletler: Türkiye, Fransa, Büyük Britanya, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Rusya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti idi.

257

Mad. 24/3: “Türk Hükümeti bu Sözleşme’nin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine ilişkin olan her hükmün uygulanmasını gözetecektir.”

258

C. Türkiye’nin Türk Boğazlarına İlişkin Olarak Yetkilerinin