• Sonuç bulunamadı

Birinci iman, münafıkların dilleriyle islam'a girmeleri ikincisi ise; kalplerin samimi inancıdır." 415[415]

Belgede MÜŞKİL AYETLERİN TEFSİRİ (sayfa 85-88)

KİTAP HAKKINDA BİLGİ Kitabın Adı:

3- Birinci iman, münafıkların dilleriyle islam'a girmeleri ikincisi ise; kalplerin samimi inancıdır." 415[415]

Beğavi, Sa'lebi ve daha diğer birçok müfesir, bu kendilerine elçi gönderilenlere şamildir, görüşüne beyan ederek şöyle dediler: "Tahkiki iman ile iman edip, kesin tasdik üzerine olanlardır"

Bir diğer yola göre; ayetin başlangıcında iman edenlerden hüküm ve hakikatte değil, mecaz ve tesmiye yoluyla bahsedilmektedir. Bu görüşü savunanlar sonra kendi aralarında şu sözlere ayrıldılar:

Bazıları, Cenab'ı Hakk, sana ve getirdiğin kataba iman etmedikleri halde, geçmiş peygamber ve kitaplara iman edenleri kastetmiştir, dediler.

Bazıları da: Bununla münafıklar kastedilmiştir, dediler.

Yani dilleriyle iman edip, kalpleriyle iman etmeyenler demektir. Bunun benzeri bir ayet şudur:

"Ey iman edenler, Allah'a ve peygamberine iman edin" (Nisa: 4/136)

Yahudilerden maksat, Musa'dan sonra değiştirilen Yahudi dinini benimseyenler, Hristiyanlar ise İsa'dan sonra değiştirilen hiristiyanlığı benimseyenlerdir.

Sabiiler ise, kafirlerden diğer bir taifedir. İşte tüm bu sınıflardan Allah'a ve ahiret gününe iman edenler kastedilmektedir.

Burada minhum (onlardan) kelimesi izmar edilmiştir."416[416]

Bu müfessirler ayeti kerimeyi, Muhammed (s.a.v)'in gönderildiği kafirlere ihtisar etmelerine rağmen "minhum" kelimesini izmar etmişlerdir. Fakat dil alimlerine göre bu iz-

413[413] Beğavi (Mealimu't-tenzil de) gibi.

414[414]

Bakara 126 ayeti şöyledir:

"İbrahim de demiş ki, " Ey Rabbim! Bu şehri emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: İnkar edeni de az bir süre geçindirir, sona onu cehennem azabına (girmeye) zorlarım. Ne kötü varılacak yerdir arası."

415[415] Zadül mesir: 1/92.

416[416]

Bkz. Salebi4nin tefsiri (el-Keşfü'1-beyan an tefsiri'l-Kur'an: 1575-76

-Şeyhulislam İbn Teymiyye-

86

mar caiz değildir. "İnne" nin isminde olduğu gibi. Bunun nıübteda ile tealluku olduğu zaman, zamire gerek kalmaz. Cenabı Hakk'ın şu kavlinde olduğu gibi.

"İnnellezine amenu ve amilu's-salihati inna lanudiu ecre men ehsane amelen"

"İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilmelidirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zayi etmeyiz"

(Kehf: 18/30)

Cenabı Hakk güzel işler yapanların ecirlerini zayi etmeyecektir ki bu onları da kapsamaktadır.

Aynı şekilde şu ayeti kerimenin manası da umumidir ve onları da kapsamaktadır.

"Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rablari katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku olmadığı gibi onlar üzülmeyeceklerdir."(Bakara: 2/62)

Dolayısıyla bu müfessirlerin söz konusu ayeti kerimeyi, peygamberin gönderildiği kimselere veya o kimselerden kafir ve münafık olanlara tahsis etmeleri lafzen ve manen fasittir, yanlıştır. Eğer burada kasdedilen kimseler, küfür ve nifak ehli olsaydı, onların Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları ve salih amel işlemedikleri, malumdur.

Bu adamlar bunu "inne" nin isminin şartı kılıp, bundan şu anlamı çıkardılar:

"Geçmiş peygamberler ve kitaplara inananlar, sana ve getirdiğin kitaba iman etmediler".

Madem ayetin anlamı bu, o halde bu kimselerden Allah'a, ahirete inanıp, salih ameller işleyenlerin bulunduğuna nasıl hüküm verdiler?

Fakat bunun için şöyle denilmesi gerekirdi: "Onlardan tevbe edip, sana ve kitabına iman edenler." Tıpkı şu ayetlerde olduğu gibi.

"İnkar edenlere: Eğer vazgeçerlerse, geçmiş (günahlarının) bağışlanacağını söyle."(Enfal: 8/38)

"Tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir."

(Tevbe: 9/11)

Aynı şekilde, eğer ikinci iman murad edilseydi, onlar ona imanı tesbit etmiş ve küfürden tevbe etmiş olurlardı ki bu durumda ayet münafıklar ve ehli kitaba hasredilemez.

Bilakis mecusiler ve müşriklerin küfürleri daha şiddetli olduğundan onlar bu işe daha evladırlar.

Eğer tevbe edip, Resul'e getirdiklerine inanırsalar, Allah onların tevbelerini kabul edecektir.

Son iki ayette müşrikler ve ehli kitab değil, dört sınıf zikredildi ki burada, onların tamamının kafir oldukları değil, içlerinden mümin olanların kurtulacağı ve tevbe edenlerin tevbelerinin kabul edileceği haber verilmektedir. Bu mana haddi zatında doğrudur. Çünkü herhangi bir kafir tevbe ettiği taktirde, Allah (c.c) o'nun tevbesini kabul etmektedir.

Fakat bu ayetin lafzı, onların bu mana üzerine tefsirlerinden çok uzaktır. Bu, anlayışı ve sabrı kıt olup da, ayetin anlamını anlayamamış ve bunun sayılan dini

-Şeyhulislam İbn Teymiyye-

87

guruplardaki insanları medh ettiğini sananların sözleridir. Kur'an'da Peygamber (s.a.v)'i yalanlayanlar asla medh edilmezler.

Aynı şekilde iman kelimesini, peygamber (s.a.v)i yalanlayan ehli kitap için kullanılması batıldır ve Kur'an'in üslubuna aykırıdır. Ki cenabı Hakk ehli kitabı zikrederek onlara "yahudiler ve Hristiyanlar" olarak hitap etti.

Onlara göre bunlar "Küfredenlerden" olduğuna göre, nasıl olur da önce bunlar zikredilmişlerdir. Ve nasıl olur da onların iman ettiği söylenir de, tıpkı şu ayeti kerimede olduğu gibi bir kayıt konulmaz?!

"Kendilerine kitap'dan nasip verilenleri görmedin mi, cibte ve tağuta iman ediyorlar" (Nisa: 4/51)

Tüm bunlardan ayetin doğru tefsirinin birinci görüş yani, ayet umumidir ve yeryüzünde aslen sahih olduğu halde sonradan bozulmuş dinler üzerine bulunan insanların, Allah'a, ahirete inanıp salih amel işledikleri taktirde mutluluk ve kurtuluşa ereceklerini müjdelemektedir.

Bilindiği gibi dinler Tevrat, İncil ve Kur'an dini gibi aslı Hak olan ve müşriklerin dini gibi aslı batıl olan olmak üzere ikiye ayrılır.

Aslı hak olan dinler de bozlumuş ve tebdil edilmiş dinler (yahudilik, hristiyanlık) ile, bozulmamış din olan (islam) olmak üzere ikiye ayrılır.

İnsanlar üç sınıftır: Mutlu olanlar ve kurtuluşa erenler bu ayette zikredilen ayrı bir sınıftır ki onlar da bu insanlardır. Fakat müşrikler gibi şirk koşan ve peygamber (s.a.v)'i yalanlayan veya ehli kitap kafirlerinin yaptıkları gibi bazı peygamberlere inanıp, bazılarına inanmayanlar ise, bedbahtlar ve azaba uğrayanlar sınıfındandırlar. Bunlar ister, bu ümetin münafıkları gibi küfürlerini gizlesinler veya açığa vursunlar, akibetleri cehennem olacaktır.

Söz konusu (Bakara, 62) ayeti kerimenin bu anlama geldiğini tekid eden diğer hususlar şunlardır:

1- "Şüphesiz iman edenlerle yahudiler, hristiyanlar ve sabiilerden" Kavl-i İlahisi umumidir. Çünkü marifet isimlerinin tamamı umum sığasındandır. Ayetin umumiliğine bir diğer delil de mevsuller ve şart edatlarıdır. Bu sözü edilenlerden bir haberdir ve yahudiler, hristiyanlar ve sabiilerden olan herkes bu ayetin şümulüne dahildir.

"Allaha ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler" kavli de bu dört gruba şamildir. Yoksa Allah'a iman edip de ahiret gününe, iman etmeyen mümin olamaz. Ayrıca Allah'a ve ahiret gününe inanıp da, ameli salih işlemeyen için de Allah katında mükafaat yoktur ve o da diğerleri gibi dünya ve ahirette korku ve hüzün tatanlardan olacaktır. Bu dört taifeden Allaha ve ahiret gününe iman edip salih amel işleyenlere korku ve hüzün yoktur. Bunlardan böyle genel bir haber ile bahsedilmiş olması, onların müşrikler ve mecusiler gibi tamamının kafir olmadığını, bilakis içlerinde mutluluğu hakkedenlerin bulunduğu sonucu çıkar.

2- Ayeti kerime, ile şayet Muhammed (s.a.v)'e iman edenleri müjdelenmek istenseydi, o zaman sadece bu taifelere şamil olmazdı. Çünkü Muhammed

-Şeyhulislam İbn Teymiyye-

88

(s.a.v) le iman eden müşrikler, mecusiler, muattıla417[417] gibi tüm küfür taifeleri saadet ve kurtuluş ehlindendir.

Bu anlamı teyid eden birçok Kur'an ayeti vardır.

Allah, peygamberlerini müjdeleyici ve korkutucu olarak göndermiştir. İman edip itaat edenleri dünya ve ahiret sevabıyla müjdeledikleri gibi, yalanlayıp, yüz çevirenleri de Allah'ın dünya ve ahiretteki azabı ile korkuturlar. Bu konuda Kur'an'da birçok ayet vardır. Hatta Kur'an'ın özü ve gayesi budur. Cenabı hakk şöyle buyurdu:

"De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizi apaçık uyaran bir kimseyim. İman edip salih ameller yapan kimseler için bir mağfiret ve bol rızık vardır. Ayetlerimiz hakkında (onları tesirsiz bırakmak için) birbirlerini aciz bırakırca-sma yarışanlara gelince, işte bunlar, cehenem dostlarıdırlar." (Hacc: 22/49-51)

"Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı ka-lıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur.

Kim Allah'a ve peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır."(Nisa:

4/13-14)

Eğer söz konusu ayetinde (Bakara: 2/62) maksadı, yukarıda zikrettiğimiz bu ayetlerin maksadıyla aynı olsaydı, lafzı ile buna delalet etmesi gerekirdi ve ayet sadece bu dört ta-ifeyi'zikretmiş olmazdı.

Bu arada peygamberin kendisine gönderildiği kimseler kasdedümiş olsaydı, o zaman sadece bu dört sınıfın zikredilmesi anlamsız kalırdı.

3- Ayeti kerime ile, şayet sadece peygamber (s.a.v)'in dönemindeki insanların

Belgede MÜŞKİL AYETLERİN TEFSİRİ (sayfa 85-88)