• Sonuç bulunamadı

Bilimin Doğasının Öğretiminde Kullanılan Doğrudan-Yansıtıcı Yaklaşımın

5. SONUÇLAR VE TARTIŞMA

5.1 Bilimin Doğasının Öğretiminde Kullanılan Doğrudan-Yansıtıcı Yaklaşımın

Sonuçlar

1. Bu çalışma öncesinde, katılımcı öğretmen adaylarının çoğu, bilimin deneysel doğası hariç, bilimin doğasının diğer unsurları (bilimin kesin olmayan, öznel, hayalci ve yaratıcı, çıkarıma dayalı, sosyal ve kültürel doğası ve bilimsel bir teori ve yasa arasındaki fark) ile ilgili “zayıf” düşüncelere sahiptir. Hem deney grubunda, hem de kontrol grubunda yer alan 81 öğretmen adayının sadece %20’si “yeterli” görüşe sahiptir. Bu sonuç, literatürde var olan ve öğretmen adaylarının bilimin doğasıyla ilgili düşüncelerinin değerlendirildiği araştırmalarda varılan sonuçlarla tutarlıdır (Abd-El- Khalick ve Akerson, 2004; Abd-El-Khalick ve diğ., 1998; Ayvacı, 2007; Muğaloğlu, 2006). Öğretmen adaylarının bilimin doğasıyla ilgili bu kadar yetersiz görüşe sahip olmalarının nedenlerinin tartışılması gerekir. Fen konularının etkin bir şekilde öğrenilebilmesi için hem bilimin doğasının hem de bilimsel çalışmaların amaçlarının öğrencilere yeterli bir seviyede kavratılabilmesi önem taşır.

2. Çalışma sonuçları, bilimin doğasının doğrudan-yansıtıcı öğretim yaklaşımı kullanılarak öğretildiği etkinlikler uygulandıktan sonra deney grubu öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğunun bilimin doğasının incelenen unsurlarıyla ilgili

düşüncelerinin “zayıf” düzeyden “yeterli” düzeye doğru değiştiğini göstermektedir. Bu sonuç, bilimin doğasının doğrudan-yansıtıcı bir yolla öğretilmesi kapsamında yürütülen etkinliklerin öğretmen adaylarının bilimin doğasıyla ilgili daha yeterli kavramları kazanmalarını sağlayabildiği şeklinde analiz edilebilir.

Bilimin doğası kavramını işleyen etkinliklerin öğretmen adaylarının bilimin doğası anlayışlarını arttırdığını destekleyen birçok araştırma bulunmaktadır (Abd-El-Khalick, 2001; Abd-El-Khalick ve Akerson, 2004; Akerson ve diğ., 2000; Hammrich, 1998; McDonald, 2008). Yapılan bu araştırmalarda elde edilen sonuçlar, çalışmanın bu sonucunu desteklemektedir.

3. Çalışma sonuçları, ders dışında hiçbir müdahalede bulunulmayan kontrol grubu öğretmen adaylarının, bilimin doğasının incelenen unsurlarıyla ilgili düşüncelerinde önemli bir değişimin olmadığını ortaya koymaktadır. Sadece, kontrol grubu öğretmen adaylarının bilimin hayalci ve yaratıcı doğası ile ilgili düşüncelerinde %27’lik bir kazanç sağlanmıştır. Bu unsurun dışında kalan diğer unsurlarda en fazla %12’lik bir artış olmuştur.

Çalışma sonunda, kontrol grubu öğretmen adaylarından “yeterli” görüşe sahip olanların sayısında önemli bir değişme olmamasına rağmen, “zayıf” görüşe sahip olan öğretmen adayı sayısında bir azalma olmuştur. Bunun sebebinin Fen Öğretimi Laboratuar Uygulamaları-I dersinde uygulanan yöntem ve tekniklerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu derste öğretmen adayları günlük hayatta karşılaştıkları bir problem durumunu belirleyip, bu problem durumuna yönelik çözüm yolları bulmuşlardır. Öğretmen adayları çözüm yolları ararken, deneyler tasarlamış, araştırma yapmışlardır. Böylelikle dolaylı olarak bilimle uğraşmışlardır. Böyle bir uygulamanın, öğretmen adaylarının bilimin doğası ile ilgili görüşlerini geliştirebileceği düşünülmektedir.

4. Çalışmanın başında deney grubu öğretmen adaylarının büyük çoğunluğu, bilimin kesin olmayan doğasıyla ilgili “zayıf” düşüncelere sahiptir. Bu düşünceyi paylaşan öğretmen adaylarının tamamına yakınının bilimsel bilginin kesin doğru olduğuna ve dolayısıyla asla değişmeyeceğine inandıkları belirlenmiştir. Çalışma sonuçları, bilimin doğasının öğretiminde doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın kullanılmasının, öğretmen adaylarının bilimin kesin olmayan doğası ile ilgili düşüncelerini olumlu yönde değiştirdiğini göstermektedir. Çalışmanın sonunda bilimin kesin olmayan doğası ile ilgili “yeterli” görüşe sahip öğretmen adayı sayısında %25’lik bir artış olmuştur ve

öğretmen adaylarının %42’si bilimin kesin olmayan doğası ile ilgili “yeterli” görüş bildirmişlerdir. Ancak, uygulama sonunda “zayıf” görüşe sahip öğretmen adayının bulunmaması dikkat çekicidir.

Abd-El-Khalick (2001) tarafından yapılan bir çalışmada, uygulama sonunda öğretmen adaylarının %53’ünün bilimin kesin olmayan doğasıyla ilgili “yeterli” görüşe sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çalışma ile mevcut araştırmanın sonuçlarından, her ikisinin örneklemi içinde yer alan öğretmen adaylarının bilimin kesin olmayan doğasıyla ilgili “yeterli” düşüncelerinin benzer olduğu söylenebilir.

5. Etkinlikler uygulanmaya başlamadan önce, deney grubu öğretmen adaylarının büyük çoğunluğu bilimin deneysel doğasıyla ilgili “yeterli” görüşe sahiptir. Çalışmanın sonunda, hiçbir öğretmen adayının bilimin deneysel doğası ile ilgili “zayıf” ve “değişken” görüşe sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Deney grubu öğretmen adaylarının hepsi çalışma sonunda “yeterli” görüş bildirmiştir. Öğretmen adayları, bilimsel bilginin gelişmesinde deneysel delillere ihtiyaç olduğunun farkındadırlar. Çalışma sonuçları, doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın öğretmen adaylarının bilimin deneysel doğası ile ilgili görüşlerini geliştirmede etkili olduğunu ortaya koymuştur.

Çalışma başında öğretmen adaylarının büyük çoğunluğunun (%92), bilimin deneysel doğasıyla ilgili yeterli görüşe sahip olmalarının, öğretmen adaylarının üç yıl boyunca laboratuar derslerinde yapmış oldukları deneylerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çünkü aynı şekilde kontrol grubu öğretmen adaylarının da büyük çoğunluğu (%91) çalışma başında bilimin deneysel doğasıyla ilgili yeterli görüşe sahiptir.

6. Bilimin doğasının doğrudan-yansıtıcı öğretimi, öğretmen adaylarının bilimin öznel doğası ile ilgili görüşlerini geliştirmede çok az etkili olmuştur. Çalışma başında, bilimin öznel doğasıyla ilgili “yeterli” görüşe sahip öğretmen adayı bulunmamaktadır. Bu oran çalışma sonunda çok az artmasına rağmen, “zayıf” görüşe sahip öğretmen adayı sayısında bir azalma olmuştur. Bu da çalışma için önemli bir sonuçtur. Çalışma sonunda öğretmen adaylarının yarısından çoğu bilimin öznel doğasıyla ilgili “değişken” görüşe sahiptir.

Akerson ve diğ. (2000) tarafından yapılan bir çalışmada uygulama sonunda bilimin öznel doğasıyla ilgili çok az bir kazanç elde edilmiştir. Çalışmanın başında bilimin doğasının unsurları ile ilgili yetersiz düşüncelere sahip öğretmen adaylarının, çalışma

sonunda bilimin öznel doğasıyla ilgili görüşlerinde çok az bir değişim olmuştur. Bu sonuç, mevcut çalışmada bulunan sonucu desteklemektedir.

7. Çalışma sonuçları, bilimin doğasının öğretiminde doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın kullanılmasının, öğretmen adaylarının bilimin hayalci ve yaratıcı doğasıyla ilgili düşüncelerini geliştirmede oldukça etkili olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın başında öğretmen adaylarının ancak % 22’si, bilimin hayâlci ve yaratıcı doğasıyla ilgili “yeterli” düşüncelere sahipti. Bu oran etkinliklerin uygulanması bittikten sonra % 83’e çıkmıştır. Çalışmanın sonunda, bilimin hayalci ve yaratıcı doğasıyla ilgili “zayıf” görüşe sahip sadece 1 öğretmen adayı kalmıştır. Bu sonuç, etkinliklerde vurgulanan bilimin doğasının hayâlci ve yaratıcı unsurlarının öğretmen adayları tarafından öğrenildiğini, dolayısıyla, uygulanan etkinliklerin başarılı olabildiğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, öğretmen adaylarının bilimin doğasının incelenen unsurlarını geliştirmek için kullanılan doğrudan-yansıtıcı yaklaşıma dayalı etkinlikler, en çok öğretmen adaylarının bilimin hayalci ve yaratıcı doğası ile ilgili görüşlerini geliştirmede etkili olmuştur.

Bilimin hayalci ve yaratıcı doğası ile ilgili çalışmada ortaya çıkan dikkat çekici bir sonuç ise, mevcut uygulama dışında herhangi bir müdahalede bulunulmayan kontrol grubu öğretmen adaylarının çalışma sonunda %47’sinin “yeterli” görüşe sahip olmasıdır. Bu gruptaki öğretmen adaylarının bilimin hayalci ve yaratıcı doğası ile ilgili görüşlerinde, deney grubu öğretmen adaylarında meydana gelen değişim kadar önemli ölçüde bir değişim olmamasına rağmen %27’lik bir kazanç gözlenmiştir. Bu sonuç, Fen Öğretimi Laboratuar Uygulamaları dersinde öğretmen adaylarının deney tasarlarken hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını kullanmalarına bağlanabilir.

8. Katılımcı öğretmen adaylarının büyük çoğunluğu etkinlikler uygulanmadan önce bir çıkarım ile gözlem arasındaki farkı yeterince bilmemektedir. Bu nedenle bilimin çıkarıma dayalı doğasıyla ilgili zayıf düşünceleri benimsemiş oldukları belirlenmiştir. Uygulama sonunda ise, “zayıf” görüşe sahip öğretmen adayının sadece üç kişi olduğu ortaya çıkmıştır. Doğrudan-yansıtıcı yaklaşıma dayalı etkinlikler uygulandıktan sonra, öğretmen adaylarının birçoğunun bilimin çıkarıma dayalı doğasıyla ilgili “yeterli” görüşe sahip oldukları belirlenmiştir. Çalışma sonuçları, bilimin doğasının öğretiminde doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın, öğretmen adaylarının bilimin çıkarıma dayalı doğasıyla ilgili görüşlerini geliştirmede oldukça etkili olduğunu göstermektedir.

Abd-El-Khalick ve Akerson (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, uygulama öncesinde öğretmen adaylarının %25’inin bilimin çıkarıma dayalı doğasıyla ilgili yeterli görüşe sahip olduğu belirtilmiştir. Bu oran çalışma sonunda %75’e yükselmiştir. Abd- El-Khalick ve Akerson (2004) tarafından yapılan çalışmada, bilimin çıkarıma dayalı doğası ile ilgili kazanç %50’dir. Mevcut çalışmada da bilimin çıkarıma dayalı doğası ile ilgili elde edilen kazanç %58’dir. Bu çalışma ile mevcut çalışmanın sonuçlarından, bilimin çıkarıma dayalı doğasıyla ilgili elde dilen kazancın benzer olduğu söylenebilir. 9. Çalışma sonuçları, etkinlikler uygulandıktan sonra öğretmen adaylarının bilimin sosyal ve kültürel doğasıyla ilgili görüşlerindeki değişimin çok az olduğunu göstermektedir. Etkinlikler uygulanmadan önce, bilimin sosyal ve kültürel doğasıyla ilgili “yeterli” görüşe sahip öğretmen adayı çok az bulunmaktadır. Çalışma sonunda bu unsurla ilgili “yeterli” görüşe sahip öğretmen adaylarının sayısında %8’lik bir artış olmuştur. Etkinlikler uygulandıktan sonra, “zayıf” görüşe sahip öğretmen sayısında azalma olmasına rağmen, öğretmen adaylarının yarısından fazlası çalışma sonunda hala “zayıf” görüşe sahiptir. Mevcut çalışmada, bilimin doğasının öğretiminde doğrudan- yansıtıcı yaklaşımın kullanılması, öğretmen adaylarının bilimin sosyal ve kültürel doğası ile ilgili görüşlerini geliştirmede çok az etkili olmuştur.

Akerson ve diğ. (2000) tarafından yapılan bir çalışmada, öğretmen adaylarının bilimin doğasının amaçlanan unsurlarından bazıları hakkındaki görüşlerinde önemli artışlar elde edilmiştir. Fakat, öğretmen adaylarının bilimin sosyal ve kültürel doğası ile ilgili görüşlerinde çok az değişim olmuştur. Bu çalışma ile mevcut çalışma sonuçlarından, öğretmen adaylarının bilimin sosyal ve kültürel doğası ile ilgili görüşlerindeki değişimin az olmasının benzer olduğu söylenebilir.

10. Etkinlikler uygulanmadan önce, bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkla ilgili olarak “yeterli” görüşe sahip öğretmen adayı bulunmamaktadır. Uygulama tamamlandıktan sonra öğretmen adaylarının %22’si, bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkla ilgili “yeterli” görüşe sahiptir. Çalışma sonuçları, bu öğretmen adaylarının görüşlerini değiştirdiğini ve teorilerin ve yasaların farklı iki bilgi türü olduğunu anladıklarını göstermektedir. Bilimin doğasının doğrudan yansıtıcı yaklaşımla öğretilmesi, öğretmen adaylarının bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkla ilgili görüşlerini geliştirmede etkili olmuştur.

Ayvacı (2007) tarafından yapılan bir çalışmada çalışma sonuçları, bilimin doğasını doğrudan-yansıtıcı bir yaklaşımla inceleyen öğretmen adaylarının, başlangıçta %0’ı yeterli görüşlere sahipken bu oranın çalışmanın sonunda %5’e çıktığını göstermektedir. Buradan hareketle bilimin doğasını doğrudan-yansıtıcı bir yolla çalışmanın öğretmen adaylarının bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkı kavramalarına etkisi olmamıştır sonucu ortaya çıkmıştır. Mevcut çalışmada ise, doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkla ilgili görüşleri geliştirmede etkili olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan mevcut çalışmada ortaya çıkan sonuç dikkat çekici bir sonuçtur.

Bu çalışma kapsamında uygulanan bilimin doğası etkinliklerinin doğrudan-yansıtıcı bir yolla öğretilmesi, öğretmen adaylarının çoğunun bilimin kesin olmayan, deneysel, öznel, çıkarıma dayalı, hayâlci ve yaratıcı, sosyal ve kültürel doğasıyla ve bilimsel bir teori ve yasa arasındaki farkla ilgili sahip olduğu kavramları “zayıf” düzeyden “yeterli” düzeye çıkabilmesine yol açmıştır. Buradan hareketle uygulanan doğrudan-yansıtıcı bilimin doğası öğretim etkinliklerinin, bilimin doğasıyla ilgili yedi unsuru (bilimin kesin olmayan, deneysel, öznel, çıkarıma dayalı, hayâlci ve yaratıcı, sosyal ve kültürel doğası ve bilimsel bir teori ve yasa arasındaki fark), öğretmen adaylarına öğretebilmekte başarılı olduğuna inanılmaktadır.

5.2 Bilimin Doğasının Öğretiminde Kullanılan Doğrudan-Yansıtıcı Yaklaşımın Öğretmen Adaylarının Bilimsel Bilgiye Yönelik Görüşleri Üzerindeki Etkisiyle İlgili Sonuçlar

1. Bilimin doğasını doğrudan-yansıtıcı yaklaşımla inceleyen deney grubu öğretmen adaylarının ve ders dışında herhangi bir müdahalede bulunulmayan kontrol grubu öğretmen adaylarının bilimsel bilgiye yönelik görüşleri karşılaştırıldığında anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Her iki gruptaki öğretmen adaylarının çalışma başında bilimsel bilgiye yönelik görüşleri benzerlik göstermektedir.

2. Çalışma sonuçları, bilimin doğasının doğrudan-yansıtıcı yaklaşımla öğretildiği deney grubu öğretmen adaylarının ve kontrol grubu öğretmen adaylarının bilimsel bilgiye yönelik görüşleri karşılaştırıldığında anlamlı bir fark ortaya çıkmadığını göstermektedir. Mevcut çalışmada, her iki grupta da ders aynı şekilde yürütülmüştür. Sadece deney grubu öğretmen adaylarına ek olarak bilimin doğasının doğrudan-yansıtıcı yaklaşımına

dayalı olarak hazırlanmış olan etkinlikler uygulanmıştır. Çalışmada böyle bir sonucun çıkması, Fen Öğretimi Laboratuar Uygulamaları dersinde, dersin işlenişinin öğretmen adaylarının bilimsel bilginin doğası ile ilgili görüşlerini geliştirdiği ve etkinliklerin öğretmen adaylarının bilimsel bilginin doğası ile ilgili görüşlerini geliştirmede çok da etkili olmadığını göstermektedir. Bu sonuçtan hareketle, bilimin doğasını ve bilimsel bilgileri öğrenmek ile bilimsel bilgiye yönelik görüşlerin aynı doğrultuda yapılanmadığı ileri sürülebilir.

3. Buna karşın, hem deney grubu öğretmen adaylarının ön test ve son test bilimsel bilgiye yönelik düşünceleri arasında, hem de kontrol grubu öğretmen adaylarının ön test ve son test bilimsel bilgiye yönelik düşünceleri arasında anlamlı bir fark ortaya çıkmıştır.

Küçük (2006) tarafından yapılan bir çalışmada, bilimin doğasının öğretiminde doğrudan-yansıtıcı yaklaşımın kullanılması sonucu, öğrencilerin ön test ve son test bilimsel bilgiye yönelik düşünceleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Bu sonuç, mevcut çalışmada bulunan sonucun aksine bir sonuçtur. Buradan hareketle, deney grubu öğretmen adaylarının ön test ve son test bilimsel bilgiye yönelik düşünceleri arasındaki farkın, etkinliklerden kaynaklı değil de, dersin işlenişinden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir. Çünkü, kontrol grubu öğretmen adaylarının da ön test ve son test puanları arasında istatistiksel olarak bir fark çıkmıştır.