• Sonuç bulunamadı

Bilişsel stil, bireylerin farklı öğrenme tarzları olduğunu ifade etmektedir. Buna göre insanlar farklı yollarla öğrenirler ve düşünürler. Örneğin okulda öğrendikleri konu hakkındaki bilgileri aynı olan iki öğrenci, farklı başarılar gösterebilirler. Biri çoktan seçmeli bir testte daha başarılı bir sonuç alırken, diğeri yaratıcı kullanımı teşvik eden bir deneme sınavında daha başarılı olabilmektedir. Bu, iki test türüne tabi iki öğrenci arasında yetenek ve tercih odaklı farklılıkları da karşımıza çıkarabilmektedir (Sternberg vd. 2008: 486). Girişimciler de, girişimci olmayanlardan farklı bir düşünce yapısına, öğrenme stiline sahiptir. Elde ettikleri bilgiyi, girişimci olmayanlardan farklı işledikleri yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur (Sanchez, 212: 28). Bilgi edinmede eğitimin önemi yadsınamaz. Elbette ki eğitimli bir insanın sadece bilgiyi edinmesi yeterli değildir. Aynı zamanda kendilerinden, eğitimli insanların kişilik özelliklerini de göstermeleri beklenmektedir (Onyekuru, 2015: 76). Yapılan araştırmalar sonucunda girişimcilerin kişilik özellikleri ve bilişsel stilleri net bir şekilde ortaya konabilirse, potansiyel girişimcilik özelliklerine sahip bireylerin bu yöndeki eğitimlerini artırmak suretiyle girişimcilik faaliyetlerinde bir gelişim sağlayabilmek mümkün olabilecektir (Mehni ve Saeidipour, 2016: 1474). Bu bağlamda literatürde girişimciliğin bilişsel yönünü irdeleyen makaleler şöyledir.

Riding ve Wigley tarafından 1996 yılında yapılan çalışmada öğrencilerde kişilik ve bilişsel stil arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Çalışma, 16 ile 18 yaş aralığında yer alan 340 öğrenciye uygulanmıştır. Bilişsel stil, Bütünsel-Analitik ve Sözlü-İmgesel olarak tanımlanan iki boyutta değerlendirilmiştir. Bütünsel –Analitik boyut, bireylerin bilgiyi bütün veya parçalar halinde işleyip işleyemeyeceğini, Sözlü-İmgesel boyut ise bireylerin sözlü ya da zihinsel düşünme sırasında bilgiyi sergileyip sergileyemeyeceğini ifade etmektedir. Tüm bunlara ek olarak ayrıca, dışa dönüklük, nevrotizm, psikotizm, dürtüsellik, girişimcilik, empati, durum ve kaygı ölçümleri içeren bir dizi kişilik testi yapılmıştır.

72

Yapılan çalışma sonucunda, bilişsel stil ve kişilik arasındaki korelasyonların neredeyse sıfıra yaklaştığından, aynı olmadığı bilgisine ulaşılmıştır. Kişiliğin fizyolojik kaynaklarının iki stili içeren bir bilişsel kontrol seviyesi aracılığıyla hareket etmesi mümkündür. Davranış, kişilik kaynaklarının bileşenidir. Kişilikle ilgili davranışlarda gözlenen en önemli katkı, altta yatan fizyolojik kaynaklardır ve stil bu davranışlarda az da olsa etkilidir. Araştırmacıların yapmış olduğu çalışmada eğitim ile ilgili olarak da iki etki tespit edilmiştir. İlki, hem bilişsel stil hem de kişilik, bireylerin davranışları ve performansları üzerinde önemli etkiye sahip olduğudur. İkincisi ise, öğrencilerin potansiyellerinin farkına varmaları sağlanabilirse, daha etkili başa çıkma stratejileri konusunda teşvik edilebilecekleridir.

Rayner ve Riding tarafından 1997 yılında yayımlanan “Bilişsel ve Öğrenme Stillerinin Sınıflandırılması” isimli makalede, bireysel farklılıkların ve öğrenmenin incelenmesinde “stil” in yapısı ele alınmıştır. Bir kavram olarak öğrenme stillerinin ayrıntıları ve kaynağı, öğrenme merkezli yaklaşım ve bilişin etkileri araştırılmıştır. Rayner ve Riding, eğitimde, öğrenme stilinin daha fazla uygulanmasının, teorinin rasyonalize edilmesine katkı sağlayacağını savunmaktadır.

Arbak, Özmen ve Saatçioğlu tarafından 2004 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi, ikinci ve dördüncü sınıflardan oluşan toplam 310 üniversite öğrencisi üzerinde, bilişsel stil ve öğrenme biçiminin öğrenci performansı açısından önemi araştırılmıştır. Bu araştırmada bilişsel stil, algılama ve yargılama süreci olarak ikiye ayrılmıştır. Algılama süreci, sezgisel ve duyumsal, yargılama süreci ise, düşünsel ve duygusal olarak ayrılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda fakülte genelinde sezgisel algılama ve düşünsel yargılamanın baskın olduğu bir bilişsel stil yapısı saptanmıştır. Sezgisel algılamaya sahip bireyler, algılama sırasında anlamlara, ilişkileri olasılıklara, sembolik ve kuramsal şablonlara ilişkin algılamalarda bulunurken, düşünsel yargılamada neden-sonuç ilişkisi dâhilinde mantıksal bir süreç işlemektedir.

Krueger ve Kıckul tarafından 2006 yılında, Finlandiya, Norveç ve Rusya’da girişimcilik programında eğitim gören 528 üniversite öğrencisi üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmada bilişsel stilin girişimci niyetlerle olan etkileşimi ortaya konmaya çalışılmış ve sosyal normal, cinsiyet ve ülkeler bağlamında bir araştırma

73

gerçekleştirilmiştir. Araştırmada bilişsel stil farklılıkları, toplumsal normlar, cinsiyet ve coğrafya gibi faktörler, girişimcilik niyetine yönelik olarak farklılıklara yol açabileceği ortaya konmuştur. Girişimcilik niyetlerinin hem rasyonel analitik süreçler aracılığı ile hem de bütüncül sezgisel düşünce yolu ile geliştiğini göstermektedir. Krueger ve Kickul tarafından yapılan araştırmada sezgisel bilişsel stile sahip bireylerin niyetleri, ülkeye özgü faktörlerden daha az etkilenmektedir. Sosyal normlar açısından bakıldığında, ülkelerin algılanan sosyal normlarla önemli ölçüde ilişkili olduğu ancak cinsiyetin sosyal normal üzerinde etkisi olmadığı belirlenmiştir. Bu bireylerde sosyal normlar, girişimcilik niyetlerinde önemsiz bir rol oynamaktadır. Analitik düşünceye sahip olanlar, yeni bir girişime karar vermiş ve bu kararlarını fizibiliteye dayandırdıkları saptanmıştır. Yapılan bu araştırma ile Krueger ve Kickul bireylerde girişimcilik niyetlerinin farklı yollardan gelişebileceğini, iki farklı girişimcinin aynı amaca ulaşabileceğini ancak, muhtemelen bilişsel stillerinde farklılıklar gösterdikleri için farklı süreçlerden geçecekleri saptanmıştır.

Barbosa vd. tarafından 2007 yılında “Bilişsel Stil ve Risk Tercihinin Öz-Yeterlilik ve Girişimcilik Niyetleri Üzerindeki Rolü” isimli bir araştırma yapılmıştır. Üç üniversitedeki 528 öğrenci üzerinde yapılan çalışmada, sezgisel bilişsel stile sahip bireyler, analitik bilişsel stile sahip bireylerden daha yüksek seviyelerde bir girişimcilik niyeti sergileyeceği öngörülmüştür, ancak öngörülen sonuca ulaşılamamış ve bu hipotez reddedilmiştir. Ayrıca araştırmada yüksek risk tercihine sahip bireylerin, düşük risk tercihine sahip bireylerden daha yüksek düzeyde girişimcilik eğilimi gösterecekleri öngörülmüş ve sonuçlar bu yönde çıkmıştır.

Baron 2007 yılında yapmış olduğu araştırmada “Girişimsel Farkındalık” kavramını incelemiş ve bu farkındalığın altında yatan faktörleri anlamanın önemine dikkat çekmiştir. Baron, girişimsel farkındalığın bilişsel ve davranışsal temellerini sınıflandırmaya çalışmıştır. Bunu araştırırken, girişimcilerin fırsatları yakalama ve yaratmada gerçekte nasıl var olduğu, girişimcilerin geçmiş tecrübelerinden neler öğrendikleri saptanmaya çalışılmıştır. Baron çalışmasında, girişimcilik üzerinde çalışan diğer araştırmacılara da bir takım tavsiyelerde bulunmuştur. Baron, diğer araştırmacılara, çalışmalarını bilişsel ve davranışsal faktörlerin tanımlanması konusunu genişletmelerini tavsiye etmektedir. Bu

74

faktörler hakkındaki bilgi birikiminin artması sayesinde ortaya çıkan girişim faaliyetlerinin ardındaki bakış açılarına ilişkin sorulara cevap verilebileceğini savunmaktadır.

Tomak tarafından 2011 yılında yapılan araştırmada, şimdiye kadar girişimcilik üzerinde yapılan kişilik özellikleri, çevre, girişimciliği etkileyen faktörler, girişimcilik altyapısı, girişimcilik eğitimi, gelişimi vb. kavramları açıklamaktan ziyade, girişimcilerin karar verirken ve eyleme geçerken nasıl harekette bulunduklarına yönelik bilişsel faktörler saptanmaya çalışılmıştır. Tomak’a göre başarılı veya başarısız girişimcilerin bilişsel yanlılıklarını ortaya konması, literatüre gerekli temel ipuçlarını verebilecektir. Ancak bu güç ve karmaşık bir süreçtir. Tomak’a göre girişimciler bilişsel yanlılıktan etkilenmektedirler. Girişimcilerin kararlarını olumlu olarak etkilediği durumlar söz konusudur. Ancak bunun tersine yönelik olarak literatürde karşımıza çıkabilecek araştırmalar da söz konudur. Bununla birlikte birçok araştırmacının hem fikir olduğu olgu, eğer bilişsel yanlılıklar kullanılmasaydı, girişimlere yönelik birçok karar alınmayacaktı. Örneğin girişimci olma yönünde karar alan girişimciler, kontrol yanılsaması, aşırı iyimserlik, planlama yanılsaması yönünden bilişsel yanlılıklardan etkilenmektedir. Sonuç olarak bilişsel yanlılıklar bize girişimcilerin neden başarılı ya da neden başarısız oldukları konusunda ciddi ipuçları vermektedir. Bu bağlamda karar alma süreçlerinde ve işletme faaliyetlerini işler hale getirmede bilişsel süreçlerin nasıl işlediğini kavramak önem kazanmaktadır.

Krueger, Linan ve Nabi tarafından 2013 yılında “Kültürel Değerler ve Girişimcilik” isimli bir makale yayımlanmış ve kültürel değerler ve girişimcilik arasındaki ilişkiyi anlamanın önemi vurgulanmıştır. Bu ilişkiyi anlamak, ulusal ve bölgesel gelişim ve kalkınma için büyük önem arz etmektedir. Girişimci kültür nedir? Nelerden etkilenmektedir? Neye benzemektedir? Nasıl bilebiliriz? Nasıl ölçebiliriz? Kültürel değerler girişimcilik eylemlerinden nasıl etkilenmektedir? Girişimcilik eylemleri kültürel değerlerden nasıl etkilenmektedir? şeklinde ortaya çıkan sorulara yanıt aramışlardır. Yapılan araştırma sonucunda; ülkeler ve bölgeler arasında girişimciliğe yönelik farklılıklar bulunmaktadır ve bu farklılıklar tam olarak kurumsal ve ekonomik değişkenlerle açıklanamamaktadır. Bu farklılıkların önemli bir kısmı, girişimciliği etkileyebilecek iki ana mekanizma olan kültürden etkilenmektedir. Birincisi, destekleyici bir kültürde girişimcilik

75

kariyeri değerli bir kabul görür. Girişimciliği destekleyecek uygun bir kurumsal çevre yaratılır ve kültür girişimciliği toplumsal meşrulaşmaya götürür. Bu nedenle, kişisel inanç ve tutumları ne olursa olsun, daha fazla insan girişimciliğe yönelecektir. İkincisi, daha fazla girişimciliğe önem atfeden değerlere ve düşünce kalıplarına sahip kültürel paylaşım, girişimcilikle tutarlı ve psikolojik özellikler gösteren bireylerin artmasına yol açacaktır. Bu yüzden daha fazla insan girişimci olmaya çalışacaktır. Bu anlamda bir toplumda girişimcilik yüksek bir değer olarak algılanıyorsa, bireyler girişimciliğe karşı olumlu bir tutum ve niyet sergileyeceklerdir. Krueger ve arkadaşları kültürel ve ulusal çapta genellemeler yapmadan süreçlerin karmaşıklıklarını daha iyi anlayabilmek için, kültürel uygulamaların, altta yatan değerlerin ve normların “neden” ve “nasıl” ortaya çıkması gerektiğini de araştırmışlardır. Gelişmiş ülkelerde bile kültürün, kişisel tutum ve davranışlardan, öz-yeterlilik ilişkisinden ve girişimcilik niyetinden etkilendiğini ortaya koymuşlardır. Ayrıca, milletvekilleri ve hükümet yetkilileri tarafından, bulundukları ülke ve bölgelerde daha yüksek bir girişimcilik kültürünü teşvik etmek için yeni ve gelişmiş önlemler ve yaklaşımlar ortaya konulmalıdır şeklinde önerilerde bulunmuşlardır.

Mehni ve Saeidipour tarafından 2016 yılında Payam Nour Üniversitesindeki mezun durumunda olan öğrencilerin girişimci kişilik özellikleri ile gregorik bilişsel stilleri arasında ilişki isimli bir makale yayınlanmıştır. Bu çalışmada mezun durumundaki öğrencilerin bilişsel stilleri ile girişimci kişilik özellikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu çalışmada bilişsel stil somut-sıralı, soyut-sıralı, soyut-rastgele ve somut-rastgele olmak üzere dört kategoriye ayrılmıştır. Somut-sıralı olarak sınıflandırılan bilişsel stil türüne göre bireyler, objektif olgulara ve fiziksel nesnelere odaklanmakta ve fikirlerini duyguları ile değerlendirmeye eğilimli oldukları ortaya konmuştur. Soyut-sıralı stile sahip bireyler, mantıksal bir dünyaya odaklanırlar, akılcı düşünürler. Soyut-rastgele stile sahip bireyler hislerine ve duygularına odaklanırlar, kendi iç sesleri ile inançlarını değerlendirirler. Somut-rastgele bireyler ise sezgisel düşünmeyi benimseler ve inançlarının değerlendirilmesinde dış etkenlere güvenirler. Yapılan araştırmalar sonucuna göre bilişsel stil alt boyutları olan somut-sıralı, soyut-sıralı ve soyut rastgele boyutları ile girişimci kişilik özellikleri arasında istatistiksel manada ilişki olduğu ve somut-rastgele bilişsel stil boyutunda ise anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya konmuştur.

76

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ALAN ARAŞTIRMASI

Bu bölümde problemin çözümünde nasıl bir yol izlendiğine ilişkin olarak, araştırmanın metodolojisi, hipotezleri, veri toplama yöntemleri, güvenilirlik analizi ve örneklem seçimine yer verilmiştir. Tüm bunların yanı sıra yapılan analizler ve araştırmanın bulguları ortaya konmuştur.

3.1. Araştırmanın Metodolojisi

Bu çalışmanın metodolojisi, teorik ve uygulama olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Teorik kısmı oluşturulurken, kitaplardan, makalelerden, dergilerden, kongre bildiri kitaplarından, internet ortamındaki e-dergilerden, web sayfalarından, daha önce yazılmış yüksek lisans ve doktora tezlerinden ve bu konu ile ilgili her türlü çalışmalardan yararlanılmıştır. Bu kaynaklar ile araştırmanın, teorik çerçevesi hazırlanmıştır. Çalışmanın uygulama bölümüne ise Pamukkale Üniversitesinde bulunan, önceden belirlenmiş, akademik birimlerde eğitim gören öğrencilere anket uygulanmış ve buna ilişkin veriler toplanmıştır. Bu uygulama esnasında elde edilen veriler istatistik paket programı ile analiz edilerek değerlendirilmiş ve değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığı ortaya konmaya çalışılmıştır.