• Sonuç bulunamadı

Belli Bir Sınırı Geçmesi

I. ĐSTĐNAFIN KONUSU

5. Belli Bir Sınırı Geçmesi

üzere ikiye ayrılır. Genel mahkemeler olarak sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleridir( 5235 sayılı kanun m. 1, 2, 3 ). Özel mahkemeler özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir. Diğer ceza mahkemeleri olarak çocuk mahkemeleri, icra ceza mahkemeleri, trafik mahkemelerini belirtebiliriz139.

Kural olarak; ilk derece yargılama makamlarında verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilmesi olmasına karşın, kanun koyucunun, ihmal edilebilecek derecede önemsiz gördüğü birtakım suçlara karşı istinaf yolunu kapattığı görülmektedir. Bu şekilde yapılan düzenlemeye AĐHS’de cevaz verdiği belirtilmektedir140. Đlk derece yargılama makamlarının son kararları beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlarıdır ( CMK m. 223/1 ). Ancak ilk derece yargılama makamlarınca verilen bu son kararlara karşı sonuç olarak belirlenen iki bin lira dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine, üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulamaz ( CMK m. 272/3 ). Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere bazı sınırlamalar dışındaki ilk derece mahkemelerinin tüm son kararlarına karşı ve gerekli nitelikleri taşıdığı takdirde ara kararlarına da son kararla birlikte istinaf kanun yoluna başvurulabilir141.

5. Belli Bir Sınırı Geçmesi

Dünyadaki hukuk sistemleri incelendiğinde belli bir sınıra kadar istinaf yoluna başvurulamayacağı, belli bir sınıra kadar da istinafın son aşama olacağı öngörülmüştür. Bu şekilde belli bir sınıra kadar hükümlerin istinaf edilebilmesinin nedeni bazı miktar veya kıymete olan iddiaların inceleme masraf ve zahmetine tahammül edilemeyecek

139 ÖZBEK, s. 538. 140 ĐNAN, s. 110. 141 ÇOLAK / TAŞKIN, s. 760.

olması, bu davaların kanun yoluna tabi olmamasının, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın tarafların yararına olduğu kadar kamunun da ortak menfaatine olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu durum tarafları istinafla elde edilecek oranla aşırı masraftan ve yorgunluktan kurtaracaktır. Para değeri düşük olan davalar için istinaf yolunun kapalı olması gerekmektedir. Zira emsal teşkil edebilecek içtihatların elde edilebilmesi imkanı sağlanması bireyin ve kamunun menfaatinedir.

Kararların kesin olduğu, bunlara karşı kanun yolunun kapalı olduğu hükmü ancak olağan kanun yolları için mümkündür. Zira kesinleşmiş kararlar aleyhine gidilebilen olağanüstü kanunu yolları için bu kural söz konusu değildir. Mesela; iki bin liranın altında verilen bir adli para cezasına mahkumiyet hükmünde indirimi yanlış yapılarak sanığın aleyhine bir şekilde az indirim yapılması bir hukuka ayrılık oluşturur. Bu durum kanun yararına bozma sebebi teşkil eder142.

Sonuç olarak belirlenen iki bin lira dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine, üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulamaz. Bu kararlar verildikleri anda kesin hüküm teşkil ederler.

Adli para cezaları; Türk ceza kanununun 52.maddesinde düzenlenmiş olup yine TCK’nun 50.maddesinin 1.fıkrasının a.bendinde seçenek yaptırım olarak öngörülmüştür. Bu hükümlere karşı miktarları belli bir sınırı geçmeyen kararlar açısından istinaf yolu kapalıdır. Ancak bu hükümlere karşı eylemin niteliği yönünden istinaf yoluna başvurulması kanaatimce mümkündür. Mesela; TCK’nın 89.maddesine göre sanığa verilen adli para cezası iki bin liranın altında olsa bile Cumhuriyet Savcısı veya katılan eylemin taksirle yaralama değil de kasten yaralama olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurabileceğini düşünüyorum. Bölge Adliye Mahkemesi bu başvuruyu inceleyerek nitelik yönünden başvurunun yerinde olmadığını ve hükmün istinaf yoluna

142

CENTEL, Nur / Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 4. Bası, Đstanbul, 2006, s. 706.

başvurulması mümkün olmayan kararlardan olduğunu belirleyecek olursa bu talebin CMK’nın 279/b. maddesi uyarınca reddine karar verecektir143.

Anayasa Mahkemesi temyiz için konulan değere ilişkin sınırlamalar hakkında, öteki hürriyetler gibi hak arama hürriyetinin de sınırlanabileceğini kabul etmiştir( 1985/23 esas, 1986/2 sayılı karar ). Zira getirilen bu sınırlama ile davaların hızlandırılması ve Yargıtay’ın yükünün azaltılması amacına öncelik verilmiştir. Anayasa mahkemesi bu gerekçeyi esas alarak sınırlamayı Anayasaya aykırı bulmamıştır. Anayasa mahkemesi bu yaklaşım tarzı ile Yargıtay’ın iş yükünün her ne pahasına olursa olsun azaltılmasında bir sakınca görmemiştir. Kanaatimce de Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşım tarzı doğru olmakla birlikte davaların hızlandırılması ve Yargıtay’ın iş yükünün azaltılması amacı ile hak arama özgürlüğü arasında dengenin kurulması gerekir.

Yine Anayasa Mahkemesi oy birliği ile aldığı bir kararında (23.05.2001, 232/89, AMKD 2002/1, s. 541) idari para cezalarına itiraz üzerine idare mahkemesince verilecek kararın kesin olduğu hükmünün anayasaya aykırı olmadığı sonucuna varırken; gerekçe olarak anayasada tüm mahkeme kararlarının temyiz edileceğine ilişkin bir hükme yer verilmediğini, kamu ortak yararı gerektirdiğinde ve hukuk devleti ilkesinin zedelenmeyeceği durumlarda bazı kararlar için kanun yollarına başvurmanın önlenebileceğini, temel hak ve hürriyetlerin kamu yararı ile sınırlanabileceğini, kamu yararı amacı ile getirilen sınırlamada demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık bulunmadığını belirtmiştir144.

143

MALKOÇ, Đsmail / YÜKSEKTEPE, Mert, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Malkoç Kitapevi, Ankara, 2005, s. 674.

144

Medeni yargılama alanında da HUMK un 426/a, 2. maddesine göre ilk derece mahkemelerinin her türlü kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulamaz alacağın miktar veya değeri bin lirayı geçmeyen (bu değer 2007 yılı için 1,170,00 YTL’dir. ) malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz. Kanunun aradığı bu sınır malvarlığı davaları içindir. Bu malvarlığı davaları kavramı, taşınır, taşınmaz mal davalarıyla her türlü alacak davasını da kapsar. Bu kavram eski HUMK’un 427/2.maddesinde belirtilen taşınır mal ve alacak davaları kavramından daha geniş bir kavramdır. Zira bu kavram dikkate alındığında taşınmaz davaları kapsam dışı kalmaktadır. Getirilen düzenleme ile artık gayrimenkul davalarında da üst mahkemeye başvuruda değer dikkate alınacaktır.