• Sonuç bulunamadı

Osmanlı diplomasisinin gelişiminde önemli kritik virajlardan biri de Belgrad sürecinde yaşanan gelişmelerdir. Ama öncesinde Belgrad’a gelinen süreci ele alacak olursak; Osmanlı İmparatorluğu 1714 tarihinde Venedik’e savaş açarak, Mora’yı üç aydan daha kısa bir sürede fethederek (1715) topraklarına katmıştı. Damad Ali Paşa’nın başlattığı seferin kısa sürede büyük başarı elde etmesi, Adriyatik’in kilidi olan Korfu’ya olası bir hareketi gündeme getirmiş ve Kaptanıderya Canım Mehmed Hoca’yı ve Kara Mustafa Paşa’yı bu işe vazifelendirmişti. Papalık tarafından Venedik’e destek olmak amacıyla oluşturulan “Kutsal Liga”nın bir araya gelmesiyle savaş başlamıştı. Ancak 1716 tarihinde Avusturya’nın Osmanlı’ya karşı savaş gerekçeleri üretmesi üzerine; Babıâli, mülki padişaha düzenlenecek bir saldırının muğlaklığını ortadan kaldırmak için Habsburg Viyanası’na savaş ilan etmişti. Osmanlı Petervaradin Savaşı’nda (1716) mağlup olduğu gibi Korfu Muhasarası’nda da başarısız olmuştu. Bu başarısızlığın ardından Osmanlı, Pasarofça Antlaşması (1718) ile Avusturya’ya Belgrad ve Temeşvar (Banat) vermek zorunda kalmıştı.

Bu süreçte Babıâli ise Mora’nın istirdadını gerçekleştirmiş ve Belgrad’ın istirdadını ise başka bir sefere bırakmıştı. Habsburg İmparatorluğu, Kıta Avrupası içerisinde Flander’i (Avusturya Hollandası-Belçika), Milan, Napoli, Sicilya, Macaristan, Belgrad ve Küçük Eflak’ı (Oltenia) alması ve büyük sınırlara sahip olması diğer devletleri endişelendiriyordu. 1720’de Dörtlü İttifak’ın oluşmasıyla bir bütünlük oluşturulmuşsa da 1724 yılında farklı çıkar ilişkilerinin devreye girmesiyle uzun ömürlü olmamıştı. Bu çıkar ilişkilerini biraz detaylandırmak gerekirse; 1724 yılında Fransız Başvekili Orleans’ın ölmesiyle, İspanyol Prenses’in XV. Louis ile olan evliliği tartışma konusu olmuştu, çünkü Versay bürokrasisi XV. Louis’in çocuk doğurabilecek yaşta birisiyle evlenmesinde kesin karar kılmışlardı. Bu nedenle XV. Louis, çocuk doğuracak yaşta olmayan prensesi ülkesine geri göndererek amcası İspanya Kralı V.

Philip’i kızdırmıştı. V. Philip, Don Carlo ile evliliği planlanan Orleans Dükü’nün kızını Fransa’ya yollayarak cevap vermişti. Her iki taraf 1740’lara kadar Doğu Avrupa’nın dengelerinde rol oynayabilecek politik evlilikler yapmışlardı. XV. Louis, 1725 yılında sabık Leh Kralı Stanislaw Leszscynski’in kızı Maria ile evlenmişti.

Dörtlü İttifak’ın 1724 tarihinde sonlanmasına Fransa-İspanya birliğinde yaşanan

162 politik evlilik çatlağı yüzünden İspanya-Avusturya politik evliliğinin gerçekleştirerek Fransa’ya kızgınlığını bir kez daha göstermişti. Avusturya, V. Philip’in oğlu Don Carlo’yu Habsburg Prensesi Maria Amalia ile evlilik bağı kurmasını sağlayarak İspanyollarla yakınlaşmayı hedeflemişti. Bu girişimler ilerde çıkacak olan Lehistan Veraset Savaşları’nda (1733-1738) önemli bir kritik viraj olacaktı. Leh Veraset Savaşları’nın iki tarafıyla kurulan aile bağları iki Bourbon devletini (Fransa-İspanya) karşı karşıya getirmekten çok birbirlerinin çıkarlarını hedefleyen ortak bir uzlaşı ortaya çıkarmıştı.

Osmanlı’yı bağlayan durum ise Leh Veraset Savaşları’nda Habsburg-Romanov grubunun III. August’u destekleyen güçler olması ve özellikle Rusya’nın askeri Leh sınırına yığdığı askeri garnizonların kral seçiminde etkin olma çabaları ilişkilendiriyordu, çünkü Fransa’nın desteklediği sabık Kral Stanislaw’ın seçilmesi durumunda (Leh halkının desteklediği), Babıâli ile iyi ilişkiler içerisinde olması ve hatta müttefiklik dahi söz konusu olabilirdi. Bu sayede müteveffa XII. Charles’ın çok arzuladığı İsveç, Kazak, Tatar ve Türk hattına Leh gücüde dâhil olacaktı. Müteveffa I.

George, bu düşünceyi arzuluyordu, çünkü Baltık’a ve Kuzey Alman topraklarına Rusya gibi harici bir gücün dahline izin vermek istemiyordu. Sonuç olarak Habsburg-Romanov ittifakı III. August’a Leh tacını getirerek, Osmanlı’nın karın ağrısı olacaktı.

Avusturya’nın zayıf bir Leh tercih etmesine ve Rus müttefikliğini kârlı görmesine karşılık; Rusya, Leh topraklarında üstünde rahat at koşturabileceği bir yönetimi ve Habsburg dostluğunu edinmişti. Doğu Avrupa ekseninde değişen dengelerin, Babıâli’nin aleyhine döndüğünü göstermekteydi. Yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda Leh Veraset Savaşları, Belgrad sürecine, Rusya’nın Doğu Avrupa’da güçlenmesine ve Osmanlı’yı hedef haline getirmesine sebep olan amillerdendi.

Bir diğer önemli konu Avusturya’yı savaşa hazır kılan nedenlerdi. VI.

Charles’ın erkek bir çocuk sahibi olmaması ve kızı Maria Theresa’yı tahtın yasal varisi yapmak için “Faydacı Müeyyide/Paragmatic Sanction” olarak ifade edebileceğimiz bir uygulama sürece dâhil etmişti. Bu prosedürün diğer devletler tarafından kabul olması için VI. Charles tarafından İngiltere (Viyana Antlaşması 1731), İspanya’ya (1731) ve Fransa (Viyana Antlaşması 1738) gibi devletlere imtiyazlar verilmişti.449 VI.

449 Black, From Louis XIV to Napoleon, s. 77.

163 Charles’ın girişimleri hazırlanmakta olduğu savaşa büyük katkı sağladığı aşikârdı, çünkü güçlü devletleri sürece dâhil ederek meşruiyet sağlamıştı.

Bu süreçte Osmanlı İmparatorluğu ise farklı bir şekilde ilerlemekteydi, çünkü imparatorluğunun başarısızlığının temelinde yatan dışarıya karşı yabancılaşmayı fark eden Damad İbrahim Paşa, yabancılaşmayı ortadan kaldırmak için etrafındaki dünyaya merak sarmıştı. Bu merakın temelinde Osmanlı’nın gerileyişi ve savaşlarda aldığı mağlubiyetler asıl rol almıştı. İbrahim Paşa, devlet politikasını iki temel argüman üzerine kurmuştu. 1. Avrupa işlerine müdâhil olmamak, 2. Avrupa’nın başarısının kaynağını öğrenmek. Bu iki görüşten birincisi aslında önceden var ola gelen bir devlet politikası olarak sürdürülmüştü. Ama ikincisi o zamana kadar merak duygusunun veya savaş kayıplarının nedeni olarak, Batı’ya karşı yeni bir vizyon uyandırmıştı. İbrahim Paşa, Paris’e Yirmisekiz Çelebi Mehmed’i (1720), Petersburg’a Nişli Mehmed Efendi’yi (1722) ve diğerlerinden farklı olarak İsfahan’a Ahmed Dürri Efendi’yi (1720) göndermişti. Bu sefirlerin ortak motivasyonu gittikleri ülkeler hakkında detaylı gözlemlerde bulunarak raporlar hazırlamaları istenmişti. Bu sayede dışarıya karşı bir algılayışın temeli de atılmış olacaktı. Özellikle, Paris sefaretinde bulunan Yirmisekiz Mehmed Çelebi ve maiyetinde yer alan oğlu Mehmed Said Efendi, Devlet-i Aliyye’nin zihniyet dönüşümünde önemli rol almışlardı.450 Ve Pasarofça’dan sonra devleti daha rasyonel bir bakış açısıyla idare etmeyi hedefleyen İbrahim Paşa, Batılı güçlerle karşı karşıya gelebilecek girişimlerden uzak durmayı ve barışa esas alan bir politika takip etmekteydi, çünkü Osmanlı Devleti’nin, düşmanlarına karşı caydırıcılığını yitirmiş bir güç olduğunun farkındaydı.

Osmanlı İmparatorluğu, İran bölgesindeki idari boşluğu toprak kazanımına evirmeye çalıştığı dönemde, imparatorluğun farklı coğrafyalarında belirli gruplar mevcut statükoya (status quo) karşı gelmişlerdi. Bu hiziplerden Azm Aşireti Şam’da (1725) ve Zeydani Aşireti Celile’de (1710-1775) yerel idare üzerinde söz sahibi olmaya başlamışlardı. Bu durumun yıpratıcılığı devletin ileriki yıllarda, idare üzerinde baskın güç olma fonksiyonunu işlevsiz kılan girişimlerdi. Ayrıca Patrona Halil isyanı ise gelişen olaylar haricinde idareye ağır bir darbe indirmişti. Osmanlı yönetici sınıfının müdahalede pasif davranarak, kontrolün asi grupların eline geçmesine neden

450 Fatma Müge Göçek, East Encounters West: France and The Ottoman Empire in the Eighteenth Century, Oxford University Press, New York, 1987, s. 75-77.

164 olmuşlardı. Sonuç Pasarofça sonrası oluşturulan rasyonel devlet aklı pasifize edilmişti.

Ama değişimin beraberinde getirdiği atılımlar, devletin pragmatik mantalitesini ortaya çıkaran kazanımlar yaratmıştı. Bunların başında Kont Alexander Bonneval’in (1675-1747), XIV. Louis’e sonra VI. Charles’a sunduğu hizmetlerden sonra Habsburg Mareşali Prens Eugen ile yaşadığı anlaşmazlıklar neticesinde Babıâli’ye sadakatini (1729) sunmuştu.

Bonneval’in, Babıâli hizmetine girmesine ön ayak olan kişi ise Frenc Rakozcy idi. Bonneval’in önemi ilk kez orduyu revize etmesi için dışardan bir yabancının hizmete alınmasında bir sakınca görülmemesiydi. Bonneval’in, ihtidasıyla Ahmed ismi ve Humbaracı mahlasıyla da teşmil edilerek, Humbaracı Ahmed ismiyle terennüm edilecekti. Osmanlı askeri kuvvetlerini dönüştürme fikriyatı, zihninde yer edinmişse de devlet içerisindeki klikler buna müsaade etmeyerek bombacı/humbaracı ocağını revize etmesini istemişlerdi.451 Sadrazam Topal Osman Paşa’nın (1731-1732) idaresinde humbaracı ocağının dönüşümü, modern standartları esas alınarak yapılmaktaydı. Bonneval hakkında değinmemiz gereken bir diğer husus ise Kıta Avrupası’ndaki haber kaynakları ve gelen haberleri değerlendiriş biçimiydi, çünkü Avrupa’nın genel işleyişi hakkında daha sağlıklı okumlar yapmaktaydı. Bu dönemde Fransa ve Osmanlı’nın iş birliği görünürde anlaşma metinlerine yansımayan bağlaşıklıklar içermesine karşın, İspanyol Bourbon monarşisi daha belirgin ittifaklar kurma peşindeydi.

1717’de İspanyol armadası, İtalya üzerine sefere çıkarmadan önce İspanyol Başvekil Kardinal Alberoni, Rakozcy üzerinden Macaristan’da bir iç karışıklıklar

451 Bonneval, Pasarofça sürecinde Osmanlı’ya karşı harp eden Nemçeliler’in yanında yer alırken vaziyetin tersine dönmüş olmasıydı. Osmanlı hizmetine girdikten sonra topçu ocağını iyileştirmek ve modern teknisyen mühendisler yetiştirilmesi için Hendesehane Okulu’nu (1734) açmıştı. Bonneval, savaş şeklini değiştiren askeri taktiklerin uygulana geldiği Fransa’da bunu gözlemlemişti. Özellikle kale istihkâmlarını kolayca yıkacak ve işgale açık hale getirecek “Vauban Çağı” (Sebastien Le Prestre de Vauban 1633-1707) olarak adlandırılan savaş stratejisinin menşeinde beslenmişti. Unutmamak gerekir ki, Prens Eugen, Temeşvar Kalesini (1717) Vauban’ın taktiksel mantığıyla ele geçirmişti. Bonneval’in, Prens Eugen’e dolayısıyla Viyana’ya duyduğu nefret, onun yeni hami arayışında Devlet-i Aliyye’yi öne almasını muhtemel kılmış gibi duruyordu. Batılı çağdaşlarının dini duygular esas alınarak yapmış oldukları değerlendirmelerde, Bonneval’in hami arayışında neden Hristiyan bir ulusun hizmetine girmediği eleştirisi yapılmıştı. Değindiğimiz husus üzeri bunun daha çok nefretten kaynaklandığını hatta İngiltere Başvekili Newcastle Dükü’ne yazan Babıâli’deki elçisi de aynı gözlemi yapmıştı.

Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C. XIV-XIV, s. 121; Uğur Demir, Humbaracı Ahmed Paşa:

Osmanlı Hizmetinde Bir Mühtedi, Yeditepe Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, Ekim 2015, s. 32-32;

Abdülkadir Özcan, “Humbaracı Ahmed Paşa”, DİA, C.18, s. 351.

165 çıkarmak, İngiltere’de Jacobitleri ayaklandırmak ve Osmanlı’nın Avusturya muharebesinin sürdürmesi için çaba harcamıştı. Alberoni’nin planları her ne kadar verimli olmasa da İspanya’nın İtalya seferi, Babıâli için faydası Viyana’nın, Pasarofça Muahedesi’ni imzalamaya zorlamıştı. Bu nokta-i nazardan Alberoni, İtalya’ya yapılan seferde hiçbir kazanım elde edemeyerek başarısızlığa uğramıştı. İspanya’nın Dörtlü İttifak’a katılımı (1720) Alberoni’nin, Osmanlı yakınlaşmasının aksine Ratisbon Konferası’nda Osmanlı paylaşım antlaşmasını gündeme taşımıştı.452 Dörtlü İttifak’ın son bulmasıyla (1724), bu fantezi planı rafa kalkmıştı. İlerleyen süreç içerisinde İspanya’nın İtalya arzusu tekrarlamıştı. Kraliçe Farnese, oğulları için toprak arayışı onu her türlü müttefikliği mubah görmesini sağlıyordu. Bonneval, İspanya-Osmanlı müttefiklik fikrini ortaya peyda ederek, Habsburg düşmanlığını kazanca çevirme peşindeydi. Paris’teki, İspanya elçisiyle yapılan yazışmalar, Bonneval’in bu işi ne kadar ciddiyetle ele aldığını göstermekteydi. Hatta İspanya, bu fikre sıcak bakarak bir anlaşma zemini bulmaya çalışırken, Rakozcy’de Babıâli’yi ikna etmeye çalışıyordu.

Babıâli ise İran coğrafyasında Nadir Şah’la giriştiği mücadeleyi riske etmemek ve yeni bir cephe açmamak gibi düşünceler mevzu bahisken, ittifak fikri gündem dışı kalmıştı.

452 Alberoni girişimlerini 1718 tarihlerinde Sicilya, Napoli ve Sardinya üzerinden projelendirmesine karşın, yürüttüğü savaşta başarılı olamamış ve Lahey Antlaşması (1720) ile Dörtlü İttifaka dâhil olmuştu. Dörtlü İttifak’ın Ratisbon Konfreransı’nda Alberoni’nin öne sürdüğü plan ilk olarak Londra’da aşağıdaki başlıkla beraber ortaya çıkmıştı: Kardinal Alberoni’nin planı, Türk İmparatorluğu’nun düşüşünü sağlamak ve Hristiyan prensliklerin boyunduruğu altına almakla birlikte aralıksız yapılan toplantıların tasarısı, halkın huzurunu sağlamak için fethedilmiş yerleri bölmekti. Vebu tasarı planı Versay’da bulunan Sicilya Elçisi Prens Torella’nın elindeki orijinal bir kopyadan çevrilmişti: “Bu tasarının başlığı, Ratisbon’da gerçekleştirilen toplantıya, bir ittifak içerisinde tüm Hristiyan krallar katılacak. Yukarıda ifade edildiği gibi: bu toplantı, ittifakın her bir üyesinin payına düşen adam, para ve gemiler sağlanmış olacak. Alman İmparatoru yüz bin adam tedarik edecek. Rus İmparatoriçesi yüz binden daha fazla adamla, Tatarlara karşı harekete geçecek. Fransa, İspanya ve diğer Avrupalı güçler tarafından yüz yirmi bin kişilik bir ordu sağlanmış olacak. Yüz gemi ve firkateynden oluşacak şekilde bir filo oluşturulacak ve bu filo denizci devletler tarafından sağlanmış olacak. Filo’ya otuz gemi ve on fırkateyni İngiltere tahsis edecek. Bu filo aynı zamanda Cezayir, Tunus ve Trablus’u ablukaya almak üzere filonun bir bölümü teçhiz edilip donatılacaktı. Bazı kararlar savaşın seyrine göre değişikliğe uğrayabilir. Türk toprakları fethedilince Holstein Gottarp Dükü, Konstantinopolis İmparatoru ilan edilecek. Asya ve Afrika’daki Türk dominyonları ve Avrupa’daki Romanya eyaleti dahîl yeni Doğu Roma İmparatorluğunun şekillendirilecek. Katoliklik resmi din olarak ilan edilecek ve sonra Fethedilen topraklar farklı güçler arasında pay edilecek. (Ratisbonda’ki toplantıda tüm Hristiyan âleminin temsilcileri tarafından oluşturulmuş bir temsilciler meclisi teklif edilmişti. Bu temsilciler Hristiyan devletler tarafından belirlenecek. Kararlar çoğunluğundur. Karara reddeden devlet, önerisini geri çekerken diete karşı çıkmış olur.)” George Moore, Cardinal Alberoni and The Duke Of Ripperda Of Phillip V. King Of Spain, Vol. I, London, 1806, s. 114. Bu düşünceler dörtlü ittifaklar zamanında ortaya atılmıştı. Bu fantezileri satırlara taşıyan Zinkeisen’de biraz daha geniş versiyonuna yer vermişti.

Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. V, s. 495-496.

166 Ayrıca Babıâli, İspanya’nın İtalya’daki Habsburg topraklarını alması için vereceği herhangi bir destekte, İngiltere’yi karşısında bulabilirdi.453

Kuzey Avrupa coğrafyasında yer alan Prusya Krallığı’na Rakoczy vasıtasıyla Sadrazam Mehmed Paşa dostane bir mektup göndermesine karşı, Kral II. Fredrich, elçi olarak Jrgofsky’i gerekli diplomatik bağlantıları kurması için yetkilendirmek yerine

“at satın alımı” için görevlendirmişti.454 Hipotetik olarak II. Fredrich, tedbirli siyasetini bir yana bırakarak güçlü ordusuyla caydırıcı bir rol oynayarak ortaya çıkmış olsaydı, Osmanlı-Avusturya muharebesi kuzeyde farklı değişkenlerin araya girmesini sağlayabilirdi, çünkü VI. Charles’ın, “Pragmatic Sanction” müeyyidesini kabul etmeyen Wittelsbach Hanedanına mensup Bavyera, Cologne ve Trier elektörlükler ile birlikte bir kıvılcım yakabilirdi.455 Hatta Sakson Elektörü, III. August Leh tahtına

453 Bunun nedeni İspanya’nın Cebelitarık ve Minorka’yı tekrar ele geçirmek için fırsat kollamasıydı.

Ama öncelikli hedefi İtalya’daki toprakları ele geçirmekti. Lehistan Veraset Savaşı 1733’te patlak verince İspanyol kuvvetleri 1734’te İtalya Yarımadası’na taarruz harekâtını başlatmıştı. “Family Compact” birliğinin bir diğer destekçisi Fransa’da yardımlar da bulunmuştu. Lakin 1726 yılında yapılan Habsburg-Romanov ittifakından dolayı Viyana, zaruri bir desteği Petersburg tarafından bekliyordu.

Vaat edilen askeri desteğin tam olarak verilmemesinin nedeni olarak, Leh tarafına askeri sevkiyat yapıldığı ayrıca mesafenin uzunluğu problem teşkil etmişti. Napoli önlerinde yapılan Bitonto (1734) Savaşı’nda Habsburg ordusu, İspanyol Bourbonlar’a Napoli ve Sicilya kaybına ek Toskana Grandukalığı’ndaki bazı toprakları kaybetmişti. 1735’te Viyana hükümetinin Petersburg’daki elçisi Nicolaus Sebastian Edler von Hochholzer, Çariçe Anna’nın yirmi altı bin kişilik askeri bir kuvvetin yardıma geleceğini ama İtalya’ya gönderimi planlanan yirmi altı bin askerin sadece yarısı gönderileceği ifade edilse de İtalya tarafında sulh zorunlu olmuştu. Rus askeri kuvvetleri, İtalya cephesinin sonuçsuz kalması ile askeri sevkiyatın Fransa cephesine kaydırılması planlanarak, Rus General Lacy komutasındaki kuvvetler Bohemya’dan geçip Fransa hududuna avdet etmişti. Rus tarihindeki ilk kez Rus askeri kuvvetleri Avrupa’nın içlerine kadar askeri bir harekâta katılmışlardı. Hakeza 1734’te Osmanlı’ya karşı planlanan Rus akınının Leh Veraset Savaşları ile akim kalması ve Rus kuvvetlerinin 1735’te Avrupa içlerine girmesinin uzun süreceğini dile getiren Viyana, Petersburg Elçisi Hochholzer, Rus askeriyesinin İtalya üzerinden Balkanlar’a geçmesinin daha kolay ve pratik olacağını noktasında, Petersburg idaresini ikna etmeye çalışmıştı. Iskra Schwarcz, “Sadık Müttefik:” Tarihsel Bir Problem Olarak Prens Eugen’in Ordusunda Rus Birlikleri/”The Loyal Ally:” Russian Troops in the Army of Eugene of Savoy as a Historical Problem”, Çev. Mehmet Yılmaz Akbulut, ed., P. Mitev, I. Parvev, M.

Baramova, V. Racheva, LIT, Empires and Peninsulas: Southern Europe between Karlowitz and the Peace of Adrianople 1699-1829, 2010, s. 5-8; Selim Güngörürler, The 1736-1739 War with Russia and Austria: A Study in Diplomacy and Chancing Perceptions of The Ottoman Empire, PhD. Diss, Boğaziçi University, İstanbul, 2011, s. 26.

454 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C. XIV, s. 22.

455 VI. Charles, müteveffa kardeşi I. Joseph’in iki kızından birini Bavyera Elektörlüğü’ne diğerini Saksonya Elektörlüğü’ne gelin olarak verilmişti. Avrupa politik evlilik piyasası içerisinde gerçekleşen bu olay, belirli hakları da yanında getiriyordu. Bunlar Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun bir erkek varisi olmaması durumunda, aileye mensup en yakın erkeğin tahtın varisi olma hakkıydı. Ama VI. Charles’ın bir erkek çocuğu olmaması ve kızı Maria Theresa’yı tahta oturtmak için evlenen her iki yeğenini taahhüt altına sokacak şekilde, taht iddiasında bulunmayacaklarına dair anlaşma imzalattırmıştı. Lakin Sakson Elektör III. August başta yanaşmamasına karşın, Leh tacını almasına yardım etmesi karşılığında tanıyacağını bildirmişti. Oysaki Bavyera Elektörü, hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini söyleyerek yakın zamanda cereyan edecek savaşta tarafını belli etmişti. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. V, s. 459.

167 geçmesine yardım eden VI. Chrales’a karşı yaşanacak bir savaş olasılığında, askeri yardımı askıya alabilirdi.456

Osmanlı-Avusturya muharebesi sırasında bahsettiğimiz krallık ve elektörler askeri yardımda bulunmamıştı. Normal şartlar altında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’na vergi vermekle mükellef olmayan elektörlükler, sadece savaş sırasında askeri yardım yapabilirlerdi. Ama İspanya Veraset Savaşları (1701-1714) sırasında, Bourbonlar’ın yanında Habsburglara karşı mücadele vermişlerdi. Osmanlı, Doğu Avrupa blokunda yaşanan Lehistan Veraset Savaşları’na müdâhil olması gündemdeyken; İngiltere, Babıâli’ye konu minvalinde yardım edeceği taahhüdünde bulunuyordu.457 Babıâli, Avrupa muvazenesini imkanları ölçüsünde dengede götürmekteydi. Benimsediği devlet politikası gerçekçi bir yapıya sahip olduğu gibi kısmi olarak da işlerlikte kazanmıştı. Batılı güçler, Osmanlı’yı kendileri için daima stratejik bir hamle veya partner olarak görüyorlardı. Osmanlı ise Orta Avrupa’da ve Balkan coğrafyasındaki kalan topraklarını müdafaa için siyaseten yalnızlaşmak istemiyordu. Bunun için geleneksel düşmanları Habsburg-Romanov blokuna karşı her türlü ittifakın içinde yer alacağı düşüncesi yer etse de kendi kazanımları ölçüsünde olaya bakmaktaydı. Örneğin, İngiltere’nin Kuzey Almanya ve Kafkasya’da Ruslara yönelik savaş tahrikleri göz ardı edilmişti.

456 Zinkeisen bu konuda bazı referans kaynaklar göstererek Bonneval’in maceracı kimliğinin 1729’da son olarak şekillendiği, Osmanlı topraklarında Habsburglar’a karşı yapılacak ittifakın Konstantinopolis-Petersburg’dan ziyade Versay’la yapılmasını daha değerli buluyordu. Versay ve Babıâli arasındaki bu ittifak ilişkisi çok temenni edinen bir oluşum olarak görünse de Babıâli kâğıda dökülmeden söylenen sözlerin pek bir anlam ifade etmediğini biliyordu. Babıâli, Fransa Başvekili Kardinal Fleury elli bin kişilik bir Fransız kuvvetinin İtalya üzerinden Bosna’ya yollanacağını ve Bavyera Elektörü’nün ise Viyana üzerine yürüyeceği söyleminin taahhüt altına alınması durumunda anlam bulacağını söylemişti.

Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. V, s. 461.

457 Lehistan, Osmanlı’nın mahvına yol açacak zayıflığı yüzünden, Osmanlı-Rus harplerinin yapılmasına neden olacaktı. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa zamanında Lehistan (Bucaş Antlaşması-1672/Zoravno Antlaşması-1676) ve Moskof (Bahçesaray Antlaşması 1681) ile yapılan savaşların temel hedefi Leh ve Rus güçlerinin güneye inmesini engelleyecek bir sefer planlamasıydı. Lehistan üzerine yapılan seferde Podolya ve Kamaniçe’nin alınmasıyla Eflak, Ukrayna ve Lehistan hattı boyunca uzanan Doğu Karpat

457 Lehistan, Osmanlı’nın mahvına yol açacak zayıflığı yüzünden, Osmanlı-Rus harplerinin yapılmasına neden olacaktı. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa zamanında Lehistan (Bucaş Antlaşması-1672/Zoravno Antlaşması-1676) ve Moskof (Bahçesaray Antlaşması 1681) ile yapılan savaşların temel hedefi Leh ve Rus güçlerinin güneye inmesini engelleyecek bir sefer planlamasıydı. Lehistan üzerine yapılan seferde Podolya ve Kamaniçe’nin alınmasıyla Eflak, Ukrayna ve Lehistan hattı boyunca uzanan Doğu Karpat