• Sonuç bulunamadı

4. TÜRKİYE’DE DÖNÜŞMEKTE OLAN YEREL YÖNETİMLERİN

4.2. TÜRKİYE’DE YÜKSELEN BELEDİYECİLİĞİN YENİ GÖZDELERİ: “KADıN”

4.2.2. Belediyelerin “Kültür” Algısı

Uluslararası ve uluslarüstü kuruluşların etkileri gibi, sivil toplumun da çabalarıyla “kadın” konusu belediyeler için kurumsallık kazanmakta olan bir başlık haline getirilirken, benzer bir durum “kültür” için de söz konusudur. Günden güne artan bir şekilde “kültür”, belediyeler tarafından yoğun olarak üzerinde durulan ve söylemlerine yansıyan bir başlığa dönüşmüştür. Tıpkı “kadın” başlığında olduğu gibi, burada da bağlı olunan siyasi partinin söylemi, belediyelerin söylemleri gibi uygulamalarına da büyük ölçüde yansımaktadır. Bu durum da yine üç farklı siyasi görüş ve kazandıkları belediyeler üzerinden incelenebilir. AKP’nin parti programında “Kadın” başlığı gibi “Sosyal Politikalar” başlığı altında bulunan “Kültür ve Sanat” başlığının altında şöyle denmektedir:

Türkiye, her geçen gün maddi kaygıların ön planda olduğu, ruh ve mânâ dünyamızı zenginleştiren, süsleyen unsurların kenara itildiği bir ülke haline gelmektedir. İnsanımız renksiz, şiirsiz, içeriksiz ve estetik kaygıların

önemsenmediği bir dünyada yaşamaya itilmektedir. Bu nedenle kültürün ve kültür politikalarının önemi her geçen gün daha da artmaktadır. [...] Ülkemiz, binlerce yıllık tarihin sonucu olan zengin bir kültürel birikim ve dokuya sahiptir. [...] Partimiz, milli değerlerin korunup geliştirilmesi konusunda azami bir gayret içinde olacaktır. [...] Partimiz, kültürün taşıyıcı unsurları olan dil, edebiyat, folklor, musiki, plastik sanatlar, etnografya, sinema, temsil sanatları vb. alanlardaki mevcut yapıyı, yaklaşım ve anlayışı eksik ve sağlıksız bulmaktadır. [...] Plastik sanatlar ve Türk-İslam sanatlarının gelişimine özel bir önem verilecektir. Tüm sanat çalışmalarının gerçekleştirilmesinde yerel yönetimler ağırlıklı olarak öne

çıkarılacak, konuyla ilgili tüm yasal düzenlemeler hızla yapılacaktır (AKP Parti Programı).

Burada dile getirilen önceliklere uygun olarak AKP’li birçok belediye ağırlıklı olarak geleneksel sanatlar alanında etkinlikler düzenlemekte, sanat ve meslek eğitimi kurslarında bu alana ağırlık vermekte ve turizm alanında da kenti bu yönüyle öne çıkarmaktadır. Tezin bir sonraki bölümünde ele alınacak olan Bursa Büyükşehir Belediyesi örneği, bu açıdan zengin bir kaynak teşkil etmektedir.

Görsel 4.5. AKP’li Küçükçekmece Belediyesi’nin Geleneksel Sanatlar Akademisi’nin

websitesinin ekran görüntüsü. [Kaynak: http://www.gelenekselsanatlarakademisi.com/]

CHP’li belediyelerin “kültür ve sanat” konusunu ele alış biçimleri de yine siyasi partinin genel çizgisiyle büyük ölçüde uyuşmaktadır. Partinin 2015 seçim bildirgesinin “Kültür ve Sanat” başlıklı bölümünün alt başlıklarından biri olan “Kent ve Sanat” altındaki maddelerin bir kısmı yerel yönetimlerle ilişkilendirilmiştir. Bu maddelerde “yerel yönetimlerle işbirliği içerisinde, toplu taşıma uygulamalarının kültür ve sanat etkinliklerine erişimi kolaylaştıracak şekilde düzenleneceği” ve “yerel yönetimlerin etkin desteği ile kentlerin her noktasında semt kütüphaneleri ve tiyatroları kurulup sanat kursları düzenleneceği” taahhüt edilmektedir (CHP Seçim Bildirgesi 2015 132). Ayrıca aynı bölümdeki “ideolojik yaklaşımlarla ve keyfi olarak kapalı tutulan İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin açılacağı” maddesi,

partinin temsil ettiği değerlere dair önemli bir işarettir. Birçok CHP’li belediyenin ilgili faaliyetleri bu değerlerle uyumludur. Örneğin, “İzmir Büyükşehir Belediyesi Gezici Sanat Otobüsü” projesiyle ilgili tanıtım metninde, projenin amaçları şöyle sayılmaktadır:

[Bu] proje ile çocuklarımızı güzel sanatlara yönlendirmek ve bu alanda eğiterek, güzel sanatların evrensel ölçülerle varlığını ve çağdaş insanı yaratmada gerekliliğini, onların ayaklarına giderek ifade edebilmek,

Kentlinin maruz kaldığı yoz kültüre karşı ülkemiz insanını en iyi şekilde ifade ederek eğitimine katkıda bulunmak, güzel sanatların bünyesinde bulunan sanatçılarımızı halkımızla buluşturabilmek,

Güzel sanatların birçok dalında çok düşük bir maliyetle semtlere, mahallelere ve ilçelere ulaşarak, insanlarımızı tiyatroyla, müzikle, baleyle, operayla tanıştırabilmek [...] (Gezici Sanat Otobüsü)

Kürt hareketini temsil eden belediyeler için de durum değişmemektedir. Bu belediyelerin “kültür” konusuna yaklaşımlarında da, hareketin kültürel haklar alanındaki mücadelesi, başta anadil meselesi öne çıkmaktadır. Örneğin sloganını “Ortadoğunun kültür ve sanat başkenti” olarak belirleyen BDP’li –yeni adıyla Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)- Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kültür ve sanat etkinlikleri arasında Kürtçe tiyatrolar ve ilgili şenlikler önemli yer tutmaktadır.

Görsel 4.6. DBP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kültür-sanat etkinliklerinin

duyurulduğu sayfasından bir ekran görüntüsü. [Kaynak:

http://diyarbakir.bel.tr/hizmetler/kultur-sanat/etkinliklerimiz.html]

Kültürün kentle, dolayısıyla yerelle olan bağlantısı yakın zamanda önem kazanmış bir olgu değildir. Örneğin, bünyesinde kültürel-sanatsal

faaliyetleri barındıran Halkevleri, erken Cumhuriyet döneminin önemli araçlarından birisidir. Ne var ki bu kuruluşlar doğrudan ve açık olarak merkezin yereldeki teşkilatlarıdır. Dolayısıyla kültür ve sanatın, ulusal düzeyden yerele doğru daraltılması fikrinin görece daha yeni bir eğilim olduğu iddia edilebilir. Jordi Pascual’a göre günümüzün akışkan ve dinamik kültür ve kimlik tanımları konusunda devletlere ve uluslara göre kentler daha rahattır ve yerel alan tektipleştirici genellemelere daha mesafeli durabilmektedir (2011, 31-2). Diğer taraftan, yine Pascual’ın da değindiği gibi, kentlerle yerel yönetimlerin ilişkileri giderek daha çok artmaktadır (2011, 32). Dolayısıyla kültür ve sanatla ilgili karar mekanizmalarının yerelleşmesi meselesi dünyada giderek daha çok gündeme gelmektedir. Ne var ki, Türkiye’deki yerel yönetimlerin ideolojik açıdan siyasi partilere aşırı derece bağımlı ve finansal kaynak açısından da ileri düzeyde merkezi yönetime bağlı yapıları dolayısıyla, bu coğrafyada reel durum Pascual’ın iddia ettiği şekilde yaşanmamaktadır. Buna rağmen, küreselleşen dünyada kentlerin rekabet avantajı elde etmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesinde kültürün en önemli faktörlerden olduğu Türkiye’deki yöneticiler tarafından da kabul edilmektedir. Bu kabul yerelde olduğu gibi merkezi düzeydeki siyasetin diline de yansımıştır. Hatta “sosyal belediyecilik” teriminin bir sonraki aşamaya, “kültürel belediyeciliğe” dönüştüğü bile konuşulmaktadır (Mimarlar Derneği 1927 2010, 88). Ne var ki, hayata geçirilen uygulamalar, kentlileri “seçmen ya da müşteri olarak gören popülist göz” tarafından belirlenmekte; dolayısıyla “toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı, kültürel farklılıklarına duyarlı ve çoğulcu bir anlayış yakalamaktan uzak kalmaktadır” (İnce 2015).15

Gerçekleşen durumun bu şekilde oluşmasında, Türkiye’deki yerel yönetim geleneğinin sosyal politikaları, sosyal yardımla karıştıran bir nitelik kazanmasıyla sonuçlanan sürecin de etkisi büyüktür. Nitekim Erder ve

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

15 Ayça İnce burada aktarılan yorumunu özel olarak RP ve AKP’nin belediyecilik yaklaşımı

için kullanıyor olsa da, bu metin bağlamında söz konusu yaklaşım -daha önce verilen örneklerde de görüldüğü gibi- Türkiye’deki belediyecilik anlayışının tamamını kapsayacak şekilde kullanılmıştır.

İncioğlu’nun da dikkat çektiği gibi, 2005 yılında çıkarılan Belediye Kanunu’nda sosyal hizmet, sosyal yardıma indirgenmektedir:

2000’li yıllar, bir taraftan merkezi hükümetin, diğer taraftan yerel yönetimlerin [...] rastgele ve hesapsız olarak sosyal yardım dağıtmalarına ve sosyal yardım alanının medyatik bir “şov” haline dönüşmesine şahit olunduğu yıllar olarak akılda kalacaktır. [...] Yerel yönetimlerin uygulamalarıyla ilgili araştırmalar da, bu yardımların sosyal politika ilkelerine uygun olmadan ve konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından rastgele dağıtıldığını, sosyal hizmetle sosyal yardımın ayrımının farkında olunmadığını göstermektedir (2013, xix-xx).

Bu iddiayı biraz daha detaylandırarak, belediyeler tarafından “kültür” ve “kadın” konularının da büyük oranda sosyal yardım odağında ele alındığını söylemek mümkündür. Bu iddia, tezin bir sonraki bölümünde saha bulgularıyla somutlaştırılacaktır.

Tezin bir sonraki bölümünde Bursa Büyükşehir Belediyesi üzerine gerçekleştirilen saha araştırmasının bulguları aktarılarak, bu ve daha önceki bölümlerde üzerinde durulan tartışmalar ekseninde söz konusu bulgular analiz edilmeye çalışılacaktır.

5. YEREL KÜLTÜR POLİTİKALARI VE KADIN: BURSA