• Sonuç bulunamadı

2.4. Yerel Yönetimlerin Türleri ve Kentsel Yoksullukla Mücadele Çalışmaları

2.4.2. Belediye

2.4.2.1. Belediyelerin Tarihsel Gelişimi

Belediye kanununda belediyeler, “beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette

müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi bir şahsiyet” olarak

tanımlanmaktadır (Uçartürk vd., 2011). Nüfusun artmasına paralel olarak belediyelerin daha fazla gündeme gelmesi ve yerel yönetim birimleri arasında daha fazla sorumluluğa sahip olması söz konusudur.

Belediye, “belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini ifade eder. Nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulabilir. İl ve

ilçe merkezlerinde belediye kurulması zorunludur” (http://www.mevzuat.gov.tr).

Yerel yönetim birimlerinden belediyelerin organları ise belediye meclisi, belediye başkanı, belediye encümeni şeklindedir. Yerel yönetim çeşitleri arasında belediyeler en önemli kuruluşlar olarak öne çıkmaktadır. Türkiye'de belediyecilik yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahiptir. Günümüz itibariyle Türkiye'deki nüfusun yaklaşık yüzde 90’ının belediye sınırları içerisinde yaşamını devam ettirdiği ifade edilmektedir (Eryılmaz, 2017: 186). Bu da belediyelerin diğer yerel yönetim birimlerine göre daha fazla önem ifade etmesini olağan bir konuma getirmektedir.

2.4.2.2. Kentsel Yoksullukla Mücadelede Çalışmalarında Belediyeler

13.07.2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre ise belediye,

Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, sosyal hizmet ve yardım yapmak ve yaptırmak ile Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000'i geçen belediyelerin, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açması yetkisi

verilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yoksullukla mücadeleye yönelik yapılan düzenlemelere göre ayrıca, dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar için bütçeden harcama yapılabilmesi öngörülmüş (md. 60-i) ve Belediye Başkanına da bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, özürlülere yönelik hizmetleri yürütmek ve özürlüler merkezi oluşturmak sorumluluğu yüklenmiştir (md.38/n).

Belde halkının altyapı, çevresel düzenlemeler ve diğer ihtiyaçlarını karşılama görevi bulunan belediyeler, bu görevlerini bireyler ve topluluklar ile uyum ve koordinasyon içerisinde yapmak zorundadırlar. Burada amaç merkezi idarenin sorumluluk sahası içerisinde bulunan görevleri tekrardan yapmak değil, sınırları ve sorumluluk alanları dahilinde olan işleri yürütmek ve hizmeti sağlamaktır.

Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nın ortaklaşa hazırladığı Kent Yönetim Programı’nda kentsel yoksulluğu belediyeler üzerinden azaltılması gerekliliği vurgulanmıştır. Bu rapora göre belediyelerin sunduğu hizmetlere ulaşımın kolay olması gerektiği, istihdam sağlanması gerekliliği, hizmet sunduğu halkı suç ve doğal afetlere karşı koruması gerektiği ile koordinasyon sağlaması gerektiği vurgulanmıştır (Hazman, 2010: 145-146),

5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda görüldüğü gibi 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda da yoksul, muhtaç ve

dar gelirli gibi ifadeler yer almamaktadır. Bu ifadelerin yerine sosyal ve kültürel hizmetler ifadeleri yer almamaktadır. Diğer yasalarla aynı şekilde büyükşehir

belediyesi kanununda da yapılacak yardımlar için ayrılan ödeneği kullanma yetkisi Büyükşehir Belediye Başkanına verilmiştir (Önen, 2010: 78).

Halkın ulaşmasının en kolay olduğu birim olan belediyelere, yoksulluğun azaltılmasında büyük sorumluluk düşmektedir. Bu yaklaşımdan ötürü belediyeler sosyal sıfatı kazanmış ve bu uygulamaya sosyal belediyecilik denmiştir. Sosyal belediyeciliğin tanımına bakıldığında

Akdoğan (2002: 35)’a göre,

Mahalli idareye sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi yükleyen, bu çerçevede kamu harcamalarını konut, sağlık

eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden, işsiz ve kimsesizlere yardım yapılması, sosyal dayanışma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo-kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan alt yapı çalışmalarının yapılması için bilinçli politikalar üretmesini öngören, bireyler ve toplumsal kesimler arasında zayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu güçlendirmeye yönelik olarak mahalli idarelere sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevleri yükleyen bir modeldir.

Topbaş’a göre ise sosyal belediyecilik,

Kamu hizmetlerine sosyal karakter kazandıran, kentlilerin sosyal durumları ile yakinen ilgilenen ve onlara sosyal destek sağlayan bir anlayıştır. Bu anlayış günümüz demokrasilerinde vatandaşların devlet kurumlarından ve yerel yönetimlerden beklentilerinin artmasının tabiî sonucudur. Sosyal belediyecilik bu beklentileri en iyi şekilde karşılamayı amaçlayan bir hizmet yöntemidir. Bu bakış açısı ile hizmet veren bir yerel yönetim, kentlilerin isteklerini sadece yol, su ve kanalizasyondan ibaret görmez. Bunların yanı sıra kent sakinlerinin sosyal, kültürel, sportif ve benzeri ihtiyaçlarını da mutlaka dikkate alır ve gerekli hizmeti sunar (http://www.sosyalpolitikalar.org).

Sosyal belediyecilik anlayışı ile belediyeler klasik anlayışın dışına çıkmak zorunda kalmış, sorunları çözmede daha insiyatif almaya zorlar duruma gelmişlerdir. Sosyal anlamda belediyelerin görevleri şu şekildedir (5393 Sayılı Kanun);

Kimsesizlerin, evsizlerin, sokak çocuklarının ve muhtaç kadınların barınma ihtiyaçlarını karşılamak, öksüzlere çocuk yuvaları ve kreşler yapmak, yaşlılara huzurevleri tesis etmek, sağlık merkezleri, sağlık ocakları, gezici sağlık otobüsleri, ön tanı merkezleri hizmete sokmak, hastaneler civarında hasta yakınları için misafirhaneler oluşturmak, kültür, sanat ve spor tesisleri açmak, tiyatro, sinema, kütüphane ve kültür merkezlerini mahallelere kadar yaygınlaştırmak, fakir, muhtaç ve yaşam mücadelesi veren kesimlere

yönelik aş evleri ve imarethaneler kurmak, özürlüler için ulaşım, eğitim ve sosyo-kültürel ortamlarda kolaylık sağlayıcı tedbirler almak, beceri ve meslek edindirme kursları açmak, park-bahçeler ve piknik alanlarını yaygınlaştırmak, doğal dengeyi koruyan ve çevresel şartları düzenlenmiş ucuz konut alanları üretmek, iş kuracak kadın ve gençlere yönelik rehberlik yapmak, makine ve ekipman desteği sağlamak, tanzim satış mağazaları ve ekmek fabrikaları kurmak, gıda, kömür, ilaç, kırtasiye malzemesi yardımı yapmak, toplumsal gruplar, sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütlerine rehberlik etmek, onlarla dayanışma ve yardımlaşmayı geliştirmek, gençlerin, engellilerin ve kadınların toplumsallaşmalarını sağlayacak merkezler açmak.

Türkiye’deki örneklere bakıldığı zaman Çankaya Belediyesi özellikle de Çankaya Yardımlaşma ve Ekonomik Dayanışma Derneği (ÇAYED) aracılığıyla yoksullara gıda ve giysi yardımı yaptığı, Ankara Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD), İş Kur ve Çankaya Halk Eğitim Merkezi ile tekstil, kreş eğitmeni, hasta, yaşlı ve

engelli bakım hizmetlerine eleman yetiştiren kurslar açtığı

(http://www.cankaya.bel.tr), Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öğrencilere yurt imkanı verdiği, öğrencilere burs sağladığı, psikolojik sorunu olan kızlara psikolojik destek verdiği, görme engellilere rehabilite hizmeti verdiği, ücretsiz yemek dağıttığı, ücretsiz giysi sağladığı (http://www.antalya.bel.tr) görülmektedir.

Örneklere bakıldığında belediyelerin, sosyal hizmetlerinde çok geniş bir yelpazeye sahip oldukları görülmektedir. Sosyal belediyeciliğin sadece nakdi yardımlar ile sınırlı olmadığı, bunun yanında gıda, barınma, giysi gibi harcamaları azaltıcı yardımların, bireylerin tüketimlerine büyük bir katkı sağladığı söylenebilir (Pekküçükşen, 2004: 462).