• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. Beden Eğitimi ve Spor

2.2.5. Beden Eğitimi ve Sporun Sorunları

Türkiye’de ilk ve ortaöğretim de beden eğitimi ve spor, bir ders ve bir eğitim etkinliği olarak kuramsal düzeyde programlarda belli bir yer tutmakta ve bu derslere belirli bir sürede ayrılmaktadır. Fakat başka alanlarda olduğu gibi programlara giren ilke ve konularla uygulamadaki etkinlikler, bunların gerçekleşme oranları arasında çok önemli boşluklar bulunmaktadır

Ortaöğretimdeki uygulamalarda büyük bir eksiklik dikkati çekmektedir. Gözlemlerimize göre, bu derslerin gereken önemde ele alınmayışının, nedenlerin yanında, iki ana nedeni bulunmaktadır: birincisi genel olarak öteden beri var olan neden ki, o da, eksik bir insan anlayışından kaynaklanmaktadır. İnsanı ve onun eğitimim bir bütünlük işinde göremediğimiz için beden eğitimi, bireyin bio-psişik ihtiyaçları ve gelişimi çerçevesinde, pedagojik bir soyut içinde düşünülmemektedir. Bu derslerin, insanın eğitimi içindeki gerçek işlevi, eğitim amaçlarının

gerçekleşmesine olan katkıları bir türlü kavranamamıştır. Böyle olunca da beden eğitimi dersleri, yüzeysel, çapsız, amacı, felsefesi belirsiz bir hareket olayı ve bu espri

içinde olmak üzere, sanki bir düzenlilik ve disiplin konusuymuş gibi algılanmıştır. Dolayısıyla okullarımızda beden eğitimi dersleri, bio-psişik, sosyal ve pedagojik işlevlerini yerine getirememektedir. Beden eğitimi ve sporu geniş bir perspektif içinde değerlen diremezsek bu derslerden beklenen faydayı da sağlayamayız

(Yaka,1991:74).

İkinci neden de, özellikle son on yıllık dönem içinde eğitim sistemimizin iki sınav dalgasına bağlanması, tüm ders içi ve ders dışı etkinliklerin, bu iki sınava göre ayarlanır olmasının getirdiği yanlışlıktır. Bu sınavlardan biri Anadolu liselerine giriş sınavı, diğeri de Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin düzenlediği

üniversitelere giriş sınavıdır. İlköğretim birincisine, ortaöğretim de İkincisine programlanmış durumdadır (Yaka, 1991:74). Ortaöğretim kurumlarının yüksek öğrenime öğrenci hazırlayan niteliği nedeniyle öğrenciler yüksek öğrenim kurumlarından birine girebilmek için özel derslerde okul dışı zamanlarımda değerlendirmektedirler. Bu da okul sporunu olumsuz etkilemekte, beden eğitimi öğretmenlerinin özel olarak yetiştirdiği sporcu öğrenciler, okul sporlarına

katılmamakta ve velilerce de bu katılımı engellenmektedir. Bu da sporun olumsuz bir göstergesi ve diğer bir yönüdür (Çobanoğlu, 1991:295). Öğretmenler dersleri ve konuları bu sınavlarda çıkabilecek sorulara göre işledikleri için, programlardaki genel eğitim amaçları da fiilen ortadan kalkmış olmaktadır. Bu uygulamada, çocuktaki

duygusal gelişmede, onun yaratıcılığında, sosyalleşmesinde, ayrıca beden-zihin işbirliğinin sağlanmasında çok önemli yeri olan resim, müzik ve beden eğitimi gibi dersler gereksiz ve yararsız dersler haline gelmiştir. Çünkü bu derslerden soru

çıkmamaktadır. Söz konusu olan sınavların öğrenci ve öğretmenlerde yarattığı heyecan, gerçek öğrenme ve yetişme heyecanını ortadan kaldırmıştır. Eğitimde, sadece zihinsel ağırlıklı, kuramsal bilgiye dayalı, bir uygulama ön plana çıkmış, eğitimin bedensel ve duygusal soyutu silinmiştir. Dolayısıyla bu sistemin sağlıklı, yaratıcı bireyler, yurttaşlar yetiştirmesi de mümkün değildir. Sağlıklı yurttaşların yetişmesi sadece kuramsal bilgileri içeren sağlık dersleri ile gerçekleşemez (Yaka,1991:74).

Eğitim kurumlarımızda, beden eğitimi dersinin verimli ve spor etkinliklerinin sağlıklı bir şekilde yapılmasına imkân verecek spor tesislerimizin yok denecek kadar az olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Yeni açılan okullarda spor tesislerin mutlaka bu- lunmasının gerekliliği herkes tarafından söylenir, kabul edilir ama ne acıdır ki halâ bu tür tesisi, oyun alanı olmayan okullar, olan okullara göre sayıca çok yüksektir.

21. yüzyılın sağlıklı insanını yetiştirecek olan okullarımızda bu tesislerin en- az derslikler kadar önemli olduğunu bina ile bir bütün olarak düşünülmesi ge- rektiğini, sonradan derme-çatma sağlıksız tesisler olmaması için okulların, yapımını planlayanlara anlatılmalı ve ikna edilmelidir.

Tesis açısından ikinci acı bir olay, bugün Türkiye genelinde spor tesisleri açısından hemen hemen en iyi imkanlara sahip olan meslek liselerinde maalesef beden eğitimi dersi sadece 1. sınıflarda ve haftada bir saattir. Bu olay Milli Eğitim açısından bir çelişkidir. Bir tarafta spor tesisi olmayan okullarda çok zor şartlarda verimsiz beden eğitimi dersi işlenmeye çalışılmakta, diğer tarafta tesisleri olan okullarda beden eğitimi dersi kaldırılmaktadır. Meslek liselerinde de diğer okullardaki “ders geçme ve kredi sisteminde” olduğu gibi bütün sınıflarında zorunlu seçmeli beden eğitimi dersinin konulması gerekliliğine inanmaktayız (Öztürk, 1991:494).

Beden eğitimi ders plân ve programlan hazırlanırken Millî Eğitim Bakanlığı’nın saptamış olduğu ve okullara gönderdiği müfredat programları esas alın- maktadır. Ancak programların içerisinde diğer kültür derslerinin daha ağırlıklı işlenmesi öngörüldüğünden, beden eğitimi dersine yeterli zaman ayrılamamakta anlayış olarak da bu dersin yalnızca geçiştirilmesi gereken bir kaç kol-bacak hareketinden başka bir şey olmadığı fikrinin egemen olarak yerleşmesidir. Burada mutlaka değişmesi gereken öğretmen, okul ve aile üçgeni anlayışıdır (Yalçıner, 1991:66).

Bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de beden eğitimi ve spor okul müfredat programlarının ayrılmaz bir parçasını oluşturmalıdır. Şu anda okul müfredat programlarındaki beden eğitimi derslerinin hazırlanış ve uygulanış tarzı salt hareket etme ve beceri geliştirme temeline dayanmaktadır. Beden eğitimi ve spora bakış ve yaklaşımlarımız ne olursa olsun eğitim ve öğretim tarafsız ancak kesin bütünlük arz etmelidir. Toplumların kalkınmasında ve gelişmesinde en etkin unsur insan faktörü olduğuna inanan bizler bireylerin belli bir kültür düzeyine ulaşmaları için yeterli eğitim düzeyinden geçmelerine ve beden eğitimi ve sporu sadece kol- bacak hareketleri olarak düşünme fikrinden kesinlikle uzaklaşmalıyız (Yalçıner, 1992:66).

Görülüyor ki okullarımızda sistemden ve toplum anlayışından kaynaklanan bir sürü sorun göze çarpmaktadır. Okullarımızda karşılaşılan bu sorunları önlemek için ise; önce okul sporunun, sporun kendi gerçeklerini ve genç olmanın özelliklerini göz önünde tutarak bir tanımlaması yapılmaktadır. Daha sonra, bu tanıma uygun bir eğitim ve uygulama planı ve programı hazırlanarak, bütün okullara uygulanmak üzere gönderilmelidir. Çünkü, kanımıza göre, okul sporu önündeki en büyük engel tanımsızlıktan kaynaklanan keyfiliktir. Anadolu liselerine ve üniversiteye giriş sınavları bugün için ulusal eğitim sistemimizin değiştirilemez gerçeğidir. Bu nedenle bu nedenle bu dönemde bulunan çocuk ve gençlere ve onların ana-babaların ana- babalarına, spor yapmanın dersleri engellemediği aksine kolaylaştırdığı gerçeği anlatılabilinirse, gençlerin spordan kopmaları belki önlenebilir. Okullardaki beden eğitimi öğretmeni açığını kapatmak da o kadar güç olmasa gerek, çünkü

üniversitelerin beden eğitimi ve spor bölümlerinden mezun binlerce genç başka alanlarda çalışmaktadırlar. Bunların ek görevlerinden arındırılarak asıl mesleklerine döndürülmeleri ve beden eğitimi öğretmenlerinin yalnızca spor dersleri ile

uğraşmalarını sağlamak okullardaki öğretmen açığını kapatmaya yetecektir. Üniversitelerde ise yapılacak şey, gençlere spor yapma olanaklarını sağlamak ve gençlerin kendilerine sağlanan bu olanaklardan yararlanmalarını ümit etmektir (Başer, 1991:110-111).

Benzer Belgeler