• Sonuç bulunamadı

BEDĠÜZZAMAN SAĠD NURSĠ VE NUR HAREKETĠ

5. CHP VE DP’NĠN LAĠKLĠK POLĠTĠKALARINDAKĠ YUMUġAMALAR

5.2. BEDĠÜZZAMAN SAĠD NURSĠ VE NUR HAREKETĠ

Cumhuriyet döneminin Ġslami oluĢumlarından olan Nur hareketi özellikle tek parti döneminde ve 1950-60 döneminde rejimin en fazla tedirgin olduğu ve üzerine Ģiddetli baskılar kurduğu bir cemiyet olarak görülmüĢtür (ġentürk, 2011: 152). Hareketin kurucusu olan Bediüzzaman Said Nursi, 1878 yılında Bitlis‟in Hizan ilçesinin Nurs Köyünde dünyaya geldi. Ġlk eğitimini ağabeyi Molla Abdullah‟tan aldı. Tağ köyündeki medresede öğretim hayatına küçük yaĢta baĢladı. Tahsil hayatı boyunca, birçok medresede eğitiminin temeli olan sarf ve nahiv kitaplarını “Ġzhar”a kadar okudu. Sonunda, Doğubayazıt‟ta bulunan ġeyh Mehmet Celali‟nin medresesinde üç ay süren bir eğitim gördü. Burada, medrese eğitiminde yer alan kitapların yanında pek çok baĢka kitabı da okudu. Said Nursi‟nin genç yaĢta ulaĢtığı ilim seviyesi, herkesi hayrete düĢürdü. AnlaĢılması en zor konuları bile kolaylıkla kavraması; okuduğu ve incelediği kitapları kolaylıkla ezberine alması gibi farklılıkları sebebiyle, zamanın alimleri ona “Bediüzzaman (zamanın eĢsizi)” demiĢlerdir (ġentürk, 2011: 153).

I.Dünya SavaĢı‟nın baĢlamasıyla birlikte, Said Nursi talebeleriyle birlikte Doğu Milis TeĢkilatını kurmuĢtur ve Van-Bitlis cephesinde gönüllü alay komutanı olarak Ermeniler ve Ruslara karĢı savaĢmıĢtır. Bitlis savunması sırasında yaralandı ve esir düĢtü. Ġstanbul‟da bunlar olurken, Ankara‟da kurulan Büyük Millet Meclisi hükümeti, Bediüzzaman‟ın çalıĢmalarını ve mücadelesini yakından takip ediyor ve takdirle karĢılıyordu. Mustafa Kemal ve arkadaĢları, ayrı ayrı zamanlarda çektikleri üç Ģifreli telgrafla Bediüzzaman‟ı ısrarla Ankara‟ya davet etmiĢlerdi. Fakat o, bu davetlere “Ben, tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoĢuma gitmiyor. Anadolu‟dan ziyade burayı daha tehlikeli görüyorum” diye cevap veriyordu. Sonunda 1922 yılının Kasım ayında Ankara‟ya gitti. Ankara‟daki çalıĢmaları sırasında, yeni rejimin önde gelenlerinin bambaĢka bir yolda olduğunu ve siyasi faaliyetlerle onları yollarından vazgeçirmenin mümkün olmadığını anlayan Bediüzzaman 1923 yılının Mayıs ayında Van‟a döndü. Burada Risale-i Nur adı verilen eserleri yazmaya baĢlamıĢtır. Ancak 1925 yılında patlak veren ġeyh said Ġsyanı‟na katılmadığı halde Burdur‟a sürgüne gönderilmiĢtir (ġentürk, 2011: 154).

109

Said Nursi sapa kalan yerlerde bile ilgi odağı olmuĢtur. Birçok ilde, talebeleriyle gözaltına alınmıĢtır. Talebeleri hapis cezası almıĢtır. Kendisiyle görüĢmeye gelenler karakollarda sorguya alınmaktadır. Tüm bunlara rağmen ilgi artarak devam etmiĢ ve Nur hareketi büyümeye devam etmiĢtir.

Her geçen gün Risale-i Nur‟ların yaygınlaĢarak muhtaçlara ulaĢması hükümeti rahatsız etmeye baĢlamıĢtır. Nurcular hakkında, Risale-i Nur (Eroğlu, 1990: 530) külliyatının yayımlanmasından dolayı TCK‟nin 163. maddesine göre, dava açılmıĢ, sanık avukatlığını Abdurrahman ġeref Laç yürütmektedir. Mahkeme, Risale-i Nur‟un müsaderesine karar vermiĢ, fakat itiraz üzerine temyiz mahkemesi kararı bozmuĢ, dava yeniden görülmektedir (Büyük Doğu gazetesi, 31 Mayıs 1952: 3-6). DuruĢma gizli yapıldığından izleyiciler dıĢarı çıkarılmıĢ, sanık avukatının itirazı üzerine gizlilik kaldırılmıĢ ve izleyiciler tekrar salona alınmıĢtır. Mahkeme baĢkanının (mahkumiyeti olup olmadığı sorusuna Said-Nursi mahkeme kararıyla hiçbir mahkumiyetim yoktur. Fakat 28 sene fiilen zulmün mahkumu) diye cevap vermiĢtir (Büyük Doğu, 31 Mayıs 1952: 6-7). Nursi, demokrasiden evvel, gizli düĢmanlarının Cumhuriyeti siper ederek, kanuna dayanarak keyfi ve cebri olarak kendisini tazip ettiklerini söylemiĢtir. ġimdi ise, nur talebelerinin ve kendisinin mahkeme huzurunda maznun olduğunu, Risale-i Nur „un Ġslamiyet millet ve Vatan için harika faydalarının olduğunu, tesirlerinin bulunduğunu, davanın kendilerini 4 senedir mağdur ettiğini, belirtiyor ve bitirilmesini istemiĢtir (Büyük Doğu, 31 Mayıs 1952: 5-6).

Said-i Nursi, (Bediüzzaman‟ın Afyonda son müdafaası) baĢlıklı yazısında, devrim kanunlarına ve cumhuriyete karĢı çıkıyor, hayatından örnekler veriyor, Ģeriatı övüyor ve haklılığını ispata çalıĢıyordu (Büyük Doğu, 5 Temmuz 1952: 8-9). Birçok davadan yargılanıyor, davaların esasını laikliğe aykırılık iddiası oluĢturuyordu. “Büyük Doğu” gazetesinde bir protesto mektubu yayınlanmıĢ, mektubu yazanlar üstadlarının beĢ mahkemesinin olduğu ve bu davalarda tarikat tesbiti bulunmadığı, mesleğinin hakikat-ı islamiye olduğunun anlaĢıldığı, nur talebelerinin mesleklerinin sünnet-i seniyye‟ye tamamen ittiba edip hocalarının nasihatına uyarak muhalefet etmediklerini belirterek 11.7.1952 tarihli (kudret) gazetesinde yazılan 12.7.1952 tarihli son telgraf, dünya ve Hürses gazetelerinde iktibasen yayınlanan, DP‟den ihraç Zonguldak Milletvekili Boyacıgiller‟in kaleme aldığı “Tarikatları Demokratlar idare

110

ediyor” baĢlıklı makalede ileri sürülen iddiaları protesto ediyorlar, bunada Kur‟an-ı Kerimi tanık göstererek bu adamı (…ya kalbi yok veya insaf ve insaniyeti yoktur.) diyorlardı.

Mustafa BağıĢlayıcı adlı nur talebesi Samsun‟da (Büyük Cihad) ve (Vicdanın Sesi) adlı gazeteleri çıkarmıĢtır. En büyük desteği de DP Samsun milletvekili Hasan Fehmi Ustaoğlu‟ndan almaktadır. Emirdağ‟da oturan Said-i Nursi ile görüĢerek, çeĢitli Ģehirlerdeki tarikatçılardan yazılar toplayarak yayınlamıĢtır(Zafer, 11 ġubat 1953: 3-6). BağıĢlayıcı, Nursi‟nin yargılandığı bir dava suçu üstüne alması için Mustafa Sungur adlı nurcuya mektup yazmıĢ, bu mektup Samsun savcılığınca ele geçirilmiĢtir. Bu olaydan dolayı, BağıĢlayıcı ve Sungur hakkında soruĢturma baĢlatılmıĢtır. Fakat örgüt hakkında, kanıt niteliğinde yazılı belge ele geçirilemiyordu. Bir gizli örgüt olan nurcuların, irticai faaliyetleri ile ilgili olarak 4 nurcunun evi aranmıĢ, aralarında iki üniversite öğrencisi bulunan nurculardan ele geçirilen kitap ve evraklar müsadere edilmiĢtir. Bu evde, üniversite öğrencisi Ziya Arun, Mahsun Alev, Mücellit Halil Ġçirgin, ve imam Rafet Barutçu bulunuyordu. Bir dava nedeniyle 3 ay Ġstanbul‟da kalan Nursi‟ye üniversite talebelerinin hizmet ettiği, hatta çamaĢırlarını yıkadıkları tespit edilmiĢtir. Bu örgencilerin „Nurcular Cemiyet‟ne mensup olduğu, Nursi‟nin buradan ayrılarak EskiĢehir‟e gittiği anlaĢılmıĢtır.

Isparta Cumhuriyet Savcılığından, Ġstanbul savcılığına gönderilen bir tezkere gizli Nurcular Cemiyeti‟nin sırrının çözülmesine yetmiĢti. Bu tezkereye göre, tanınmıĢ nurculardan, Said-i Nursi‟nin yardımcılığını yapan Hüseyin AltınbaĢak hakkındaki bir tahkikat sırasında evinde yapılan aramada, Ġstanbul Üniversitesi talebelerinden Adil Muhsin‟le mücellit Halil Ġçirgin‟de nurculuk propagandasına ait mektuplar bulunmuĢtu. Bu tezkere de Ziya Arun adında bir talebeyle Rafet Barutçu isminde bir müezzinin Hüsrevle mektuplaĢmakta oldukları ele geçen vesaikten anlaĢılmıĢtır, deniliyordu (Cumhuriyet, 1 Mart 1953: 6-7).

Vatan gazetesi baĢyazarı Ahmet Emin Yalman „Maziyi Hatırlayalım‟ ve „3 Millet Partisi Nereye Gidiyor‟ baĢlıklı yazılarında Nursi‟ye ağır hücumlarda bulunmuĢtu. Nursiye, 31 Mart hadisesi elebaĢlarından, DerviĢ Vahdetin‟in yardakçısı gibi ifadeler kullanmıĢ ve ithamlar yöneltmiĢti. Nursi de Yalman aleyhine

111

Ģahsi hakaret davası açmıĢtı (Cumhuriyet, 2 Temmuz 1953: 7-8). Malatya Suikastı giriĢimi hükümeti harekete geçirmiĢ, BaĢbakan Adnan Menderes, Adana ve Antep konuĢmalarıyla tarikatlara ağır saldırılarda bulunmuĢ, tarikatlar cephesinde sarsıntılar yaratmıĢtı. Menderes‟in kararlı ve tereddütsüz davranması isteniyordu.

Nursi ve Nur Hareketi‟ne yapılan sürgünleri, cezaları daha ayrıntılı anlamak için; Said Nursi ve Nur Hareketi‟nin, 1923 ve 1960 arasındaki siyasetle iliĢkisine bakmak gerekmektedir. Cumhuriyet döneminde bizzat siyasetle ilgilenmemiĢ ve talebelerine de ilgilenmemelerini tavsiye etmiĢ ise de aslında toplum önderlerinin ve yönetici kadrolarının Ġslami bilince sahip olması için uğraĢmıĢtır. Bu sebeple Cumhuriyet Halk Partisi‟ne karĢı da Demokrat Partiyi desteklemiĢtir. Ona göre halkçılar kol kesmekte ama Demokratlar parmak kesmektedir(ġentürk, 2011: 157).

Said Nursi; Demokrat Parti kurulunca bir mektubunda duygularını Ģu Ģekilde açıklar: “Ġstibdad-ı mutlak ve rüĢveti mutlaka ile hareket eden bir cereyan-ı mutlaka; masonluk, komünistlik hesabına bizi iĢkencelerle ezmeye çalıĢmıĢ. ġimdi, o kuvveti kıracak baĢka bir cereyan bu vatanda tezahüre baĢladığını gördüm.” (ġentürk, 2011: 242). Said Nursi Demokrat Parti hükümetini, Cumhuriyet Halk Partisi hükümetinin yaptığı iĢkencelerden kurtarıcı araç olarak gördüğünden DP‟ye yardım için talebelerini teĢvik etmiĢtir. Ġktidarda olan DP hükümetine yardımları her anb devam etmiĢtir.

Benzer Belgeler