• Sonuç bulunamadı

Bölüm 5: Tartışma, Sonuç ve Öneriler

5.1. Tartışma

5.1.5. Beşinci Alt Probleme İlişkin Çözümlemeler

5.1.5.1 Öğretmenlerin Mevcut Programa İlişkin Algı Düzeyleri

Öğretmenlerin mevcut öğretim programına ilişkin algılarından alınan toplam puanın ortalama bir düzeyde olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre öğretmenler genel olarak; uygulanmakta olan öğretim programında verilen amaç ve kazanımları öğrencilerin yaş seviyesine uygunluğunun, etkinliklerin verilen süreye uygunluğunun, araç ve gereçlerin

yeterli oluşunun, değerlendirme yöntemlerinin uygunluğunun ve program içeriğinin öğrencilerin bir bilim insanı gibi yetişmesini sağlamada uygunluğunun orta düzeyde sağlandığını düşündükleri söylenebilir. Kiley (2011) çalışmasında, her öğrencinin farklı zeka türüne sahip olmasından hareketle hazırlanan ve buna göre her öğrenciyle birebir ilgilenilmesi gereken etkinliklerin programda hazırlanmasına karşın sınıf mevcudunun fazla ve zamanın az oluşunun programda yer alan etkinliklerin amaca hizmet etmediği sonucuna ulaşmıştır. Kaptan (2005) da üniteler için ayrılan ders saatlerine düşen kazanımların, olması gereken düzeyde kazandırılmasının zor olacağını ileri sürmüştür. Damlapınar (2008) da çalışmasında öğretmenlerin öğretim programına ilişkin algıları olumlu olsa da, zaman yetersizliğinin önemli bir sorun olduğu sonucunu ortaya koymuştur.

Ercan ve Altun (2005) programın değerlendirme kısmına ilişkin öğretmenlerin güçlük yaşadıklarını ortaya koymuştur. Buna karşın Şahin, Turan ve Apak (2005) da öğretmenlerin programın hemen her aşamasını uygulayabildiklerini ve programa ilişkin algılarının pozitif olduğunu tespit etmiştir. Bu araştırmada ise her iki tarafa yakın görüşlerin olduğu söylenebilir. Çünkü öğretmenlerin mevcut programa ilişkin algılarından elde edilen puan ortalaması orta düzeyde bir sonuca çalışmayı ulaştırsa da, maddeler bazında özellikle değerlendirme boyutunda bir homojenlik söz konusu değildir.

5.1.5.2 Program Algısı, Mevcut Uygulama ve Yetkinlik İlişkisi

Farklılaştırılmış öğretimi mevcut şartlara göre uygulama düzeyine ilişkin ölçekten alınan toplam puan ile mevcut programa ilişkin algı ölçeğinden alınan toplam puan arasındaki ilişki incelendiğinde pozitif yönde anlamlı bir ilişki ortaya çıkmıştır. Yani öğretmenlerin programa ilişkin algı düzeyleri olumlu yönde arttıkça, öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre öğretimi farklılaştırma düzeyleri de olumlu yönde artmakta; öğretmenlerin programa ilişkin algıları düzeyleri azaldıkça, öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre öğretimi farklılaştırma düzeyleri de azalmaktadır yorumuna gidilebilir. Bu bakımdan araştırma sonucuna göre, öğretmenlerin var olan programa ilişkin algı düzeylerinin ortalama düzeyde olması ve öğretimi farklılaştırmanın da ortalama düzeyde olması durumları arasında bir doğru orantı kurulabilir. Öğretmenlerin mevcut programa ilişkin algıları doğrultusunda öğretimi farklılaştırdıkları hususu beklenen bir durumdu. Çünkü var olanlar çerçevesinde yeni uygulamaları gerçekleştirebilmeleri olağan bir durum olarak ele alınabilir. Buradan öğretmenlerin, mevcut koşullardan tam anlamıyla memnun olmamalarına rağmen yeni şeyler üretmedikleri söz gelimi bireysel farklılıkları dikkate alarak öğretimi farklılaştırma noktasında

noksanlıkların ortaya çıkması, bu öğretim modelinin yaygınlaşmamasının yanı sıra, özellikle de zaman kavramına ilişkin yaşanan sıkıntılardan kaynaklı bir durum olarak düşünülebilir. Kaptan’ ın (2005) üzerinde durduğu gibi ders sürelerinin kazandırılması istenen kazanımlar için yetersiz olması ve sınıf mevcudunun fazla olması sebeplerinden dolayı öğretmenlerin zorluk yaşadıkları vurgulanmıştır. Bu iki husus, öğretimi öğrencilerin bireysel farklılıklarını dikkate alarak farklılaştırma konusunda da yapılacaklar karşı zeminin sağlam olmayışını destekler niteliktedir.

Farklılaştırılmış öğretime ilişkin öğretmenlerin yetkinlik durumları ile mevcut programa ilişkin algıları arasında da benzer şeklide pozitif yönde bir ilişki ortaya çıkmıştır. Yani öğretmenlerin programa ilişkin algı düzeyleri ile öğrencilerin ilgilerine, bilgilerine ve öğrenme profillerine göre öğretimi farklılaştırabilme konusunda yetkinlik düzeyleri birbirine paralel doğrultuda ilerlemektedir. Fakat mevcut şartlara göre yetkinlik durumunun ilişki düzeyi düşük çıkmıştır. Yani programa ilişkin algı düzeyleri ile yetkinlik boyut arasındaki ilişki, mevcut uygulama boyutuna göre daha düşük çıkmıştır. Buradan, öğretmenlerin programa ilişkin algı düzeylerinin düşük düzeyde farklılaştırılmış öğretime ilişkin yetkinlik düzeyiyle ilgili olduğu sonucuna gidilebilir. Karacaloğlu’ na (2008) göre öğretmenler programa ilişkin algılarının en yetersiz olduğu konularda bile öğretim yetkinliklerini yüksek görmektedirler. Buna bağlı olarak, programa ilişkin algı düzeyi orta düzeyde olsa da öğretmenlerin yetkinlik düzeylerinin yüksek olarak ortaya çıkması beklenen bir durum olarak göz önüne serilmektedir.

Öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretimi mevcut şartlara göre uygulama düzeyleri ile yetkinlik düzeyleri arasında yüksek düzeyde pozitif yönde bir ilişki ortaya çıkmıştır. Yani bu ilişkiye göre, öğretmenler öğretime uygulamaya ilişkin kendilerini ne kadar yetkin buluyorlarsa aynı ölçüde uygulamayı da gerçekleştirdikleri söylenebilir. Son yıllarda gündeme girmeye başlayan farklılaştırılmış öğretimin öğretim programı müfredatlarına girmediği gerçeği, bu ilişkiyi düşündürmektedir. Çünkü dünya genelinde uygulanmaya yeni başlanan bu öğretim modelinin, bu kadar hızlı bir şekilde uygulamaya konmadığı ve buna bağlı olarak öğretmenlerin kendilerini bu konuda yetkin bulmalarıyla yüksek ilişki düzeyinde olması şaşırtıcı bir durumdur. Buradan hareketle, öğretimin farklılaştırılması, yani bireysel farkların dikkate alınarak zengin ve alternatif yöntemlerin kullanılması gibi farklılaştırma işlemlerinin öğretmenler tarafından tam anlamıyla anlaşılmadığı düşünülebilir. Welsh (2010) yaptığı çalışmada öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretime ilişkin görüşlerini belirlerken, öğretimi bireysel farklara göre farklılaştırma kapsamında zamanı esnek kullanma, esnek bir

program ile hareket etme ve öğrenci seçimlerini önemseme konularının tam olarak anlaşılmadığını ve buna bağlı olarak uygulamada sorunlar yaşandığını ortaya koymuştur.

Son olarak öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretimi mevcut şartlara göre uygulama düzeyleri ile yetkinlik düzeyleri arasında istatistiksel açıdan yetkinlik boyutu lehine anlamlı bir fark çıkmıştır. Buradan öğretmenlerin yetkinlik düzeylerinin mevcut şartlara göre uygulamaya göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yetkinlik boyutu yüksek çıkması ile birlikte değişkenler bazından öğretmenler arasında herhangi farklılığın gözlenmemesi aslında tüm öğretmenlerin, yani okulun yapısı ve konumu, öğrenim durumu ve branşları ne olursa olsun, benzer yetkinlik seviyesine sahip oldukları yorumu yapılabilir. Her öğretmenin aslında farklılaştırılmış öğretime ilişkin yetkinlik düzeyi yüksek ve birbirine yakın fakat mevcut şartlara göre uygulamada okulun yapısı ve konumu açısından bir farklılığın ortaya çıktığı görülmektedir. Çünkü mevcut şartlara göre öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretimi uygulama düzeyleri incelendiğinde branş ve öğrenim durumunun bir faklılık ortaya çıkarmadığı ancak okulun yapısı ve konumunun özel okullar lehine bir farklılık oluşturduğu tespit edilmiştir.

Mevcut uygulama ve yetkinlik düzeyleri arasında ortaya çıkan farkın sebebi incelendiğin de yukarıdaki durumu destekler nitelikte bir sonuç ortaya çıkmıştır. Özel okullardaki öğretmenlerin merkez, merkeze yakın ve merkeze uzak okullarda görev yapan öğretmenlere göre öğretimi farklılaştırma düzeyleri daha yüksek çıkarak anlamlı bir farklılık oluşturmuştur. Buradan hareketle okulun yapısı ve konumunun, farklılaştırılmış öğretimin uygulanmasında etken faktör olduğu söylenebilir. Öğretmenleri yetkinlikleri arasından herhangi bir farklılık yoksa, okulun yapısı ve konumu iyileştirilerek mevcut uygulama koşulları da eşitlenmiş olabilir.

Öğretmenlerin mevcut uygulama ve yetkinlik düzeyleri boyutunda öğrenim durumunun bir farklılık oluşturmaması, eğitim ile yetkinlik ya da uygulamanın değiştirilemeyeceği sonucunu ortaya koymuştur. Araştırma sonucundan hareketle, okulun yapısı ve konumu ile öğrenme ortamının iyileştirilmesi ile aslında her öğretmenin öğretimi bireysel farklılıklara göre farklılaştırabilecekleri söylenebilir. Bunun yanı sıra branş bazında bir farklılığın ortaya çıkmaması, tüm branşların farklılaştırılmış öğretime açık olduğu sonucunu doğurur.

Benzer Belgeler