• Sonuç bulunamadı

Nuri Pakdil’de Maraş

ERDEM BAYAZIT

* Erdem Bayazıt, Hece Dergisi Nuri Pakdil Özel Sayısı, Sayı: 85, Ankara, Ocak 2004.

Sanırım aynı yıldı. Amcam oğlu Muhittin’le (Eskişehir’de meşhur Kitapbank, Al Götür Oku Getir: Okullar Pazarı’nın sahibi, Nuri Pakdil’in teyzesinin oğlu, vefat etti) beraber Maraş’ın Işık Caddesi’nden Akdere’ye doğru yürürken karşımızdan Nuri Pakdil’in geldiğini farkettik. Muhittin: “Aman görmesin” diyerek kolum-dan çekip karşı kaldırıma geçti. Fakat Nuri Pakdil bizi görmüştü. O da kaldırım değiştirerek önümüzü kesti. “Gözümden kaçacağını mı zannettin, niye kaldırım değiştirdin?” dedi. Muhittin: “Sağcı olduğumuz için sağ kaldırıma geçtik” dedi.

Nuri Pakdil: “Biz de sağcıyız ama senin gibi yol değiştirmiyoruz” diye dalga geçti.

Muhittin o sıralar ailesi Maraş’ın bir ilçesinde ikamet ettiği için arkadaşlarıyla kiraladıkları bir evde kalarak liseye devam ediyordu. Ailesi ve kardeşlerinin sağlık ve derslerinin durumu hakkında bilgi aldıktan sonra neler okuduğunu sordu. Mu-hittin çok mahcup yaratılışlı idi. Yarım yamalak verdiği bilgileri dinledikten sonra Nuri Pakdil “bu kim?” dercesine beni işaret etti. “Amcamın oğlu, lise birinci sınıfa gidiyor” diye beni tanıttı Muhittin. Nuri Pakdil yaz tatili boyunca daha çok İl Halk Kütüphanesi’nde olacağını, bizleri orada görmek ve ayrıca görüşmek istediğini tembih ederek ayrıldı. Böylece hem ufkumdaki adamla yüz yüze tanışmış hem de onun misyon sahibi, eğitici, yol gösterici ve takipçi özelliklerini tanımaya başlamış oldum.

Bir de aksiyon adamı Nuri Pakdil var! Bununla ilgili sayısız anılarımın içinden bir kaçını nakletmek istiyorum.

60’lı yılların başlarındaydı. Tam tarihini bir türlü hesap edemedim. Bende tarih hafızası iyice körelmiştir. Oysa Nuri Pakdil’de olağanüstü bir tarih belleği vardır. Yaşadığı olayların gününü saatini dakikasını hemen verir. Neyse… 1962 veya 1963 baharı olabilir. Ankara’dayız.

Adalet Partisi yeni kurulmuş. Genel Merkez Kızılay’da. Ziya Gökalp Bulvarı’nın başladığı noktanın hemen solundaki bir dizi apartmandan birisi. Parti Genel Merkezi!

Tam devlet dairelerinin dağılım vaktinde; saat 17 sularında kim oldukları bilinmeyen bir takım eylemciler tarafından her gün taşlanıyor. Cam çerçeve yere indiriliyor. Her-hangi bir tedbir hak getire... Olay her gün kurulmuş saat düzeninde sürüp gidiyor.

Nuri Pakdil’le saat 16.30 sularında buluşup meseleyi müşahede altına almayı itiyat haline getirdik. Oralarda dolaşıyoruz. Bir gün iki gün derken oralardaki sokakların köşelerinde, iş hanı girişlerinde, apartman kapısı önlerinde mevzilenmiş birtakım kişileri Pakdil teşhis etmeye başladı. İşte bir eylemci! Bak bu da onlardan olabilir... Derken yapılan eylemin bizim gibi kanına dokunduğu için oraya gelmiş birtakım insanlar da gözlemlemeye başladık. Artık teşhislerimiz çift yönlü oluyordu: işte bir eylemci! İşte bir karşıt! Bir gün elindeki taşla bir eylemcinin harekete geçtiği anda Nuri Pakdil narayı patlattı: Yakalayın anarşisti! Bir anda onlarca karşıt bulundukları yerlerden fırlayıp eylemciye doğru koşmaya başladılar. Eylemci zaten narayı duyduğu anda paniklemişti, arkadaşları da tereddüte düşmüş olacaklar ki harekete geçmediler. O da elindeki taşı yere bırakarak firara kadem bastı. O günden sonra olay bir daha tekrarlanmadı.

Yıllar sora gene Kızılay’dayız. O gün Sovyet Rusya Başbakanı Kosigin Ankara’yı ziyaret ediyor. Nuri Pakdil’le beraber öğle vakti yeni yapılan Kızılay İş Hanı’nın önündeki otobüs durağında karşılamayı izlemek için bekliyoruz. Bulvarın geliş yönünün iki tarafı boydan boya izleyicilerle dolu. O günlerde biz Sovyet Rus-ya’ya karşı olağanüstü öfkeliyiz. Çünkü Çekoslovakya’daki Macaristan’daki özgürlük taleplerini tanklarla, ateşle, kanla bastırmış. Bu vahşet kanımıza dokunmuş! Bu duygularla bekliyoruz Kosigin’in geçmesini. Nihayet Açık jipli motosikletli koruma ordusu gözüktü. Biz protesto beklerken bir de ne duyalım? Yolun iki tarafından alkışlar, yaşa, varollar yükselmesin mi? Utançtan buz kesildik. Meğerse bizim komünist yoldaşlar oralarda tertibat alıp tezahürata hazırlanmışlar. Kosigin’in limuzunu tam önümüze yaklaştığında Nuri Pakdil iki elini ağzının önünde megafon gibi tutarak hançeresinin bütün gücüyle haykırdı: Yuuuh! Kahrol kanlı katil! Birden Nuri Pakdil’i destekleyen sesler evvelki tahsincileri bastırdı. Konvoy Güven Park’ın önüne geldiğinde ise bu defa, ellerindeki Macar bayraklarını sallayarak protestoda bulunan grup harekete geçti. Meğerse Rahmetli Adnan Ötüken Macar bayrakları temin edip bunları orada toplanan izleyicilere dağıttırarak hazırlık yapmış.

Olayı 27 Mayıs’çı Muzaffer Özdağ hemen arkamızdan izliyormuş. Ka-labalık dağılırken kutlamak amacı ile olsa gerek Nuri Pakdil’e yönelik bir jestte bulununca O meşhur klas duruşu ile buna müsade etmedi ve böylece 27 Mayıs rezaletini de protesto etmiş oldu.

Nuri Pakdil’de üslûp, duruş, tavır çok önemlidir.

Sanırım biçimi özden de önde tutar.

Müslüman cemaat, Yerli Düşünce (ideoloji) açısından bakıldığında gerek edebiyat dergiciliğinde gerek yazın hayatında gerekse kitap yayıncılığında biçimsel bir devrim gerçekleştirmiştir.

Nuri Pakdil çatının kenarında dolaşmayı sever. Belki de devrimci bir ruh taşımanın bir özelliğidir bu.

Nuri Pakdil gemileri yakmayı da çok sever.

Sevdi mi tam sever, koptu mu tam kopar.

Aynı evi paylaştığımız günlerde bazen haddimi aşarak “Ağabey, Efendimiz itidali tavsiye ediyor, biraz orta yolda yürüsek olmaz mı?” derdim. “Haklısın Er-dem’ciğim” derdi. Güneş yeniden doğarken O da uç noktadaki yerini almış olurdu.

“Ilımlılar. Ilımlılar… Alıp onlara muz yedirmeli” Onun sözüdür.

Ve’s-selam!