• Sonuç bulunamadı

1991 yılında Edirne’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Edirne’de tamamladı. Lise eğitimi devam ederken A.B.D. Dışişleri Bakanlığı, State University of New York at Fredonia ve Atlantik Film ortaklığında yürütülen FilmTurkey projesinde sinema eğitimi aldı. Bu proje kapsamında “Bahar” isimli bir belgesel çekti. 2016 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle Suriyeli mültecilerin göç yolculuğunu anlatan "Hudut" isimli bir belgesel çekti. 2018 yılında ‘Kurbağa Avcıları’ isimli bir belgesel çekti. Yaptığı çalışmalarla ulusal ve uluslararası birçok film festivalinde yarıştı ve önemli ödüller kazandı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü mezunudur.

Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler: Kurbağa Avcıları - 2018

Hudut – 2016 Diğerleri - 2012 Üç Mevsim - 2011

5.1.2. Batuhan Kurt, Soru - Cevaplar

Soru- Belgesele yönelmeniz nasıl olmuştur? Belgesel çekmeye ne zaman başladınız?

Cevap: 2008 yılında belgesel yönetmeni Nefin Dinç’in koordine ettiği

FilmTurkey isimli sinema eğitim programına dâhil olmuştum. Bu proje kapsamında bir film üretmemiz gerekiyordu. O dönemde genellikle kurmaca filmler izlemeyi seviyor ve geleceğimi de bu yönde şekillendirmeyi planlıyordum. Ekip arkadaşlarımla birlikte Bulgaristan’dan Türk göçüyle ilgili bir kurmaca film senaryosu hazırlamış ve çekimlerine başlamıştık. Ancak prodüksiyon anlamında yetersizlikler ve oyuncuların zayıflığı projeyi iptal edip yeni arayışlara girmemize sebep olmuştu. Hıdrellez döneminin yaklaşmasıyla birlikte tür konusunda değişikliğe gidip bu konuyu belgesel olarak ele almaya karar verdik. Evlilik hazırlığında olan genç bir roman kızı bulduk. Böylece ana karakterimiz olacak bu genç kızdan hem evlilik ve roman mahallesinde yaşam üzerine düşüncelerini öğrenecek hem de arka planda Hıdrellez şenliklerini izleyecektik. Çekerken keşfettiğim ve keşfederken heyecan duyduğum bu keyifli yolculuk belgesele yönelmem konusunda en büyük etken olmuştur. 2009 yılında çektiğim ‘Bahar’ isimli bu belgesel hem içerik hem de biçimsel olarak sonraki projelerimde sanatsal bir dil oluşturmamda önemli katkılar sağlamıştır. Ayrıca Nefin Dinç’in Mevlevi geleneklerini anlattığı ‘İsmini Melek Koydum’ belgeseli ve Madonna’nın Malavi’de AIDS’le mücadele eden insanların hikayesini konu edinen ‘Varım Çünkü Varız’ belgeseli beni derinden etkileyerek belgesel sinemayla daha yakın bir ilişki kurmamı sağlamıştır.

Soru- Belgeselin işlevi ve kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Belgeseller Toplumsal bir farkındalık sağlar mı?

Cevap- Belgeselin en önemli işlevi toplumsal bir bellek oluşturmak ve onu

geleceğe aktarmak diye düşünüyorum. Hayatlar değişiyor ve dönüşüyor. Hayat o kadar hızlı akıyor ve her şey kadar hızlı değişiyor ki, 20 yıl önce nerede olduğumuzu hatırlayamıyoruz. İşte bu noktada belgesel insanoğluna özünü hatırlatıyor. Ayrıca

içinde yaşadığımız dünyayı analiz etmemizi ve farklı yaşamlar hakkında bilgiler edinmemizi sağlıyor. Belgesel arıtılmış ve nitelikli bilgiye ulaşmak ve toplumsal farkındalık yaratmak için oldukça önemli bir kaynak. Örneğin suyun gereksiz kullanımı ve su rezervlerinin tükenmesi hakkında bir belgesel izlediğimizde görselliğinde etkisiyle bu konuda bir bilince sahip oluyor ve sosyal yaşamda konuyla ilgili daha özenli bir yaklaşım sergiliyoruz.

Soru- Belgesel filminiz için konu seçimlerini genellikle nasıl yapıyorsunuz ve Suriyeli göçmenleri ele almanızı sağlayan etken nedir/ buna nasıl karar verdiniz?

Cevap- Genellikle filmlerimi doğup büyüdüğüm ve kültürel olarak bende büyük

bir iz bırakan Edirne’de çekiyorum. Dolayısıyla konu seçimlerini de içinde yaşadığım şehrin sosyo-kültürel durumundan beslenerek yapıyorum. Bu bölgede yaşayan ya da yolu buradan geçen insanların başkalarına farklı geleceğini düşündüğüm hikâyelerini ele alırken onların sesi olmaya ve duyulmayanı duyurmaya çalışıyorum. Konu seçimi yaparken filmin söyleyeceği sözün evrensel boyuttaki değerini de göz önünde bulunduruyorum. Suriyeli göçmenleri ele almamı sağlayan en önemli etken ise binlercesinin Avrupa’nın kapılarını açacağı söylentisi üzerine Facebook üzerinden örgütlenerek Türkiye’nin birçok ilinden Edirne’ye akın etmesi oldu. Yaşadığım şehir büyük bir drama sahne olurken duyarlılık sahibi bir insan ya da sanatçı olarak bu tarihi anı belgeleme ve tarihe bir not düşme düşüncesiyle kameramla refleks gösterdim. Sonuç olarak Suriyeli göçmenleri ele alışımız daha önceden yapılan plan ve programlar çerçevesinde değil gelişen koşullar neticesinde gerçekleşmiştir.

Soru- Suriye savaşı ve Suriyeli göçmenlerinin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap- Suriye savaşının ABD gibi ülkelerin Ortadoğu’yu karıştırma ve bölgeye

hakim olma politikalarının bir parçası olduğuna inanıyorum. 2011 yılında ilk kıvılcımı söndürmek yerine daha alevlendiren ve savaş atmosferine dönüştüren

Suriye Başkanı Esad’ın da şiddet içeren politikasını da yanlış buluyorum. Bu savaşta suçsuz ve masum birçok insan fiziksel ve psikolojik yaralar almış, evlerini terk etmek ve ölümle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla milyonlarca Suriyeli hayatta kalabilmek için çareyi kaçmakta ve başka ülkelere sığınmakta bulmuştur. Bu yadırganacak bir olay değildir. Aksine bu insanlara sahip çıkılması ve kucak açılması gerekmektedir. Çünkü bu insanların kendi ülkelerinde kalıp savaşacak gücü kalmamıştır. Türk Devleti ve milleti de gereken misafirperverliği yeterince göstermiş ve kendine yakışan bir şekilde Suriyelileri topraklarında hoşgörüyle misafir etmiştir. Yine de Suriyeli göçmenler göçün yarattığı aidiyet, entegrasyon, dil ve kültür sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalmış ve büyük bir bunalıma sürüklenmiştir. Göç gerçeği ve göçün yarattığı psikolojik yıkım oldukça üzücü boyutlardadır. Suriye’de savaş maalesef hiç bitmeyecek ve Suriyeli göçmenler dünyada yersiz ve yurtsuz olarak yaşamlarını sürdürmeye devam edecektir.

Soru- Birçok toplumsal olayın etkili olduğu gibi, Suriyeli Göçmenlerin de bu gün tüm dünyayı etkilediği ortada. Peki, sizce sanata, özellikle de sinema ve belgesele yansıması nasıl oldu/olacaktır.

Cevap- Sanat ile toplumsal gelişmeler ilk çağlardan beri birbirleriyle yakından

ilişkilidir. Suriyeli göçmenler göçün yarattığı psikolojik ve fiziksel yıkımla birlikte göç ettiği ülkelerde ötekileşme, kimlik ve aidiyet bunalımı, dil ve kültür sorunlarıyla da baş başa kalmıştır. Toplumsal meselelerden etkilenen sanatçılar da bu ve benzeri konuları ele almayı ve kendi iç sesleri ve sanatsal bakış açılarıyla görülmeyeni göstermeyi kendilerine görev olarak bilmişlerdir. Suriyeli göçmenlerin içinde bulundukları durum sinema ve belgesellere sıklıkla konu olmuş ve daha da olacaktır. Bazen politik sebeplerle, bazen de insani ve gerçeği gösterme kaygılarıyla sinema ve belgeselde bu konular anlatılmaya devam edecektir. Savaş devam ettiği ve acılar sona ermediği sürece sanat toplumun aksayan yanlarından bahsedecektir. Özetle en başında da belirttiğim gibi göçü ve göçün yarattığı yıkımı dile getirmeye yarayacak entegrasyon ve aidiyet bunalımı, dil ve kültür sorunları, birey-toplum çatışması ve ayrımcılık-ötekileşme gibi birçok kavram Suriyeli göçmenlerin çerçevesinde sanatta var olmaya devam edecektir.

Soru- Belgesellerinizde genel olarak kullandığınız çekim tekniklerini neye göre belirlediniz? Ve belgesel filmlerinizin ortak bir biçimsel dili olmasına özen gösteriyor musunuz?

Cevap- Aslında her belgesel kendi biçimsel dilini yaratıyor. İçinde

bulunduğunuz koşullar, hikâyenin içeriği ve karakterinizin tutumumu burada çok önemli bir rol oynuyor. Kurmaca film özenli bir dili mümkün kılarken belgesel sinemada bu pek de kolay olmuyor. Şu ana kadar belgesel projelerimde ortak bir biçimsel dil oluşturma konusunda özel bir çalışmam söz konusu olmadı. Ancak ‘Kurbağa Avcıları’ isimli belgeselimle birlikte hem içerik, hem de kurgusal anlamda özenli bir dil yakalayabildiğim kanaatindeyim. Bundan sonrası için bu dili devam ettirmek konusunda çalışmalar yapacağım.

Soru- Söz konusu filminizin biçimsel diline nasıl karar verdiniz? Göç konusu olması filmin biçimini etkiledi mi?

Cevap- Hudut belgeselimizde topluluğa hakim olan gergin atmosferi ve

kaosu yansıtmak için genellikle aktüel kamera kullanmamız gerekiyordu. Özellikle Suriyeli göçmenlerin otobanda polisle münakaşa halinde olduğu sahnelerde bu tercihimizi sonuna kadar devam ettirdik. Kaosun sona erdiği kamp bölümünde ise sükûnet ve bekleyişi yansıtmak amacıyla genellikle sabit kamera kullanımını tercih ettik. Ancak belgesel sinema kurmaca film gibi planlı programlı bir çekim atmosferine izin vermediği için yer yer biçimsel bir dil oluşturma düşüncesinden uzaklaşarak sadece anı kaydetmekle ilgilendiğimiz de oldu. Göç konusu ve hareketli ambiyans filmimizi büyük oranda biçimsel olarak etkiledi ve yön verdi. Çünkü her şey bizim dışımızda gelişiyor ve müdahale için bize hiçbir fırsat bırakmıyordu.

Soru- Bu belgesel filminizi içerik ve biçimsel anlatı olarak hangi belgesel türü içinde buluyorsunuz?

Cevap- Bu belgeselimizi içerik ve biçimsel olarak haber belgeseli türüne

5.2. İbrahim Yeşilbaş Özgeçmiş

Benzer Belgeler