• Sonuç bulunamadı

BATILILAŞMAYLA GELEN DEĞİŞİMİN OYUNLARDA AŞK TEMASINA YANSIMAS

I.I TÜRKİYE’NİN BATILILAŞMAS

II.III. BATILILAŞMAYLA GELEN GÜNLÜK YAŞAMIN VE DEĞERLERİNİN DEĞİŞİMİNİN OYUNLARDA AİLEYE YANSIMAS

II.III.I BATILILAŞMAYLA GELEN DEĞİŞİMİN OYUNLARDA AŞK TEMASINA YANSIMAS

Bir aile kurmak için yola çıkan kadın ve erkeğin aralarında olması gereken en temel duygunun aşk duygusu olduğu genel bir kabul görmektedir denilebilir. Buna rağmen kutsal aile kurumuna giden yolun ilk resmi uğrağı olan evlilik olgusunun bir çok farklı kritere göre gerçekleştirildiği de bilinmektedir. Bu kriterler, döneme ve sosyolojik yapıya göre değişebildiğinden, ortaya bir dönem gündemde olan yaklaşım biçimleri bir başka dönemde eleştirilebilmektedir. Değişen dönemlerle değişen değer yargıları doğaldır ki tiyatro da yansımasını bulacaktır. Batılılaşma İdeolojisini kabul eden ve Batılılaşma süreciyle birlikte farklı bir kültür alanına adım atan ülkemizde Tanzimat’la birlikte yazarlar, sosyal hayatımızın temeli olan aile kurumunu kuruluşundan itibaren yeniden ele alırlar. Türk aile sistemini Batılı aile modeli ile karşılaştıran yazarlar, Türk ailesinde Batılı aileye göre daha katı kuralların var olduğunu tespit ederler. Bu katı kuralların kaynağında ise gelenekler vardır. Özellikle ailenin kurulma aşamasında en ağır şekliyle kendini gösteren bir takım gelenek ve görenekler, aile kurmaya talip olan bireyleri daha başlangıçta mutsuz etmektedir. Birbirlerini tanıyıp, birbirlerine aşk duyarak aile kurmaya karar vermesi gereken gençler, ne yazık ki bu gelenek, görenek ve katı kurallar yüzünden anılan doğal süreci yaşayamamaktadırlar. Ailede özellikle kadına kendi seçimleriyle hayatını kurma hakkı tanınmamaktadır. Durum böyle olunca sağlıksız aileler oluşmakta, bu sağlıksız aileler sonradan toplumun da gelişmesini önlemektedirler. Yazarlar, birey, toplum ve aile ideallerinin sağlıklı bir temele oturtulması, Batılı bir anlayışla yeniden düzenlenebilmesi için bahsedilen yanlışlıkları eleştirirler. Oyunlarda gençlerin kendi özgür iradeleriyle, aşk duygusuyla bağlı oldukları kişilerle evlenebilmelerinin gereğine vurgu yaparlar. Yerleşik katı kurallara ailelerin dikkatini çekerek, neden oldukları sonuçları ibret olacak şekilde sahneye getirirler.467 Ailelerin çocuklarının evleneceği kişiye kendilerinin karar vermeleriyle ilgili fikirlerini de açıkladığı çok bilinen “Aile” makalesinde Namık Kemal, bu konudaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmektedir.

467 TÖRE, “Türk Ailesindeki Değişmenin Tiyatromuza Yansımaları”, Türkiye’de Ailenin Değişimi - Sanat Açısından İncelemeler, s.679

Bizde herkesin aile ortamından az çok bir fikir sahibi olmak için orta halli bir adamın evine girilse, ortamdan fikir edinecek şekilde dikkatle bakılsa ne görülür? Doğal olarak en önce ailenin babası dikkati çeker; onun yaptıklarına dikkatle bakılırsa görülür ki, vaktiyle çocukmuş, her türlü gereksinimini ve zevklerini karşılayacak bir dadı ve evlatlık varmış, her sıkıntısını o çekermiş. Biraz yaşını almış, evlendirmişler; dadı gitmiş, yerine karı gelmiş.(…) Efendi çocukluğunda mesela bir de kedi beslemiş; onunla eğlenirmiş. Nikahtan sonra kedi gitmiş, yerine bir iki çocuk gelmiş. Evvelleri kendisine yaptığı gibi, şimdi de terbiye adına kendinin ne kadar hevesi varsa, çocuklarına kabul ettirmeğe çalışıyor. Hanım ise altı, yedi yaşında iken, kendini vasisi besler, giydirirmiş. On beş, on altı yaşına girince vasi gitmiş, yerine bir koca gelmiş.(…) Hanımın da çocukluğunda bir sevgili bebeği varmış. Nikahtan sonra bebek gitmiş, yerine bir kız gelmiş; o da büyümüş. Bebek nasıl hanımefendinin emrettiği yerde yatmaya mecbur ise, kız da öylece hanımefendinin arzu ettiği beyin koynuna girmekte zorunlu olmuş,bunun sonucunda verem olmuş .(…) Ey bahtsız valide! Derdin ne ki, vücudundan ayrıldığına sitem edecek kadar düşkün olduğun evladını, kendi istediğin ve onun istemediği bir yabancının yatağına vermek için uykusunu pamuk şiltelerde değil kara topraklarda uyumasına sebep olursun? Veya pederinin yanında halinden bahsetmeye utanan bir namuslu Müslüman kızı, mübaşirler ve çığırtkanlara gönlünün en kutsal sırlarını açmaya mecbur edersin.(…) Ne zamana kadar valideler kızlarını satılık mal gibi senelerce her gün bir esirci bakışlı görücünün utanç verici bakışlarına sunduktan sonra, hediyelik cariye gibi bir kerecik rızasını sormaya bile tenezzül etmeksizin, kendi beğendiği bir adamın eline teslim edecek?468

Namık Kemal, bu düşüncelerle yazdığı Zavallı Çocuk469 (1873) oyununda, aşk temasını toplumun temel taşı olan ailenin kuruluşu ile ilgili trajik bir durum içinde ele alarak biçimlendirmiştir. Anne ve babaların, çocuklarının duygularını önemsemeden, onları zengin kadın ya da erkeklerle evlendirmeye çalıştıkları için bu gençlerin intihar

468Namık KEMAL, “Aile”, Yeni Türk Edebiyatı Antolojisi 2 1865-1876, De: M.KAPLAN-

İ.ENGİNÜN-B.EMİL, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay No:2156, İst, 1978, ss.246-249

etmeleri ya da verem’e yakalanarak ölmeleri yazarlar arasında bir çığır açarak sürekli bir örnek oluşturmuştur.470 Zavallı Çocuk oyununda Halil Bey, kardeşinin çocuğu olan öksüz Ata’yı evine almış, onun Askeri tıp eğitimi almasını sağlamıştır. Dönemin kendine özgü yapısı nedeniyle kız ve erkeklerin bir arada bulunmaları yasakken, bu yasaklar akraba çocukları arasında geçerli değildir. Bu yüzden de birbirleri arasında kaç-göçün olmadığı yakın aile fertleri arasındaki aşklarla sıkça karşılaşılmaktadır. Kızı Şefika ile yeğeni Ata bir arada büyüdüğünden iki amca çocuğu daha sonra birbirlerine aşık olmuşlardır. Bu sevgiden habersiz olan aile büyükleri ise Şefika’yı zengin bir Paşa ile evlendirmeyi düşünmektedirler. Halil Bey’in belki bir sevdiği vardır düşüncesiyle Şefika’nın da fikrini almak istemesiyle durum Şefika’nın onayına sunulur. Babasına olan saygısından, onun yanında “Bey babacığım! Ben ne adamım ki, gönlüm başka birini istesin”471diyerek ailesinin bu kararına karşı çıkmayan Şefika, annesi Tahire Hanımla yalnız kalınca bu evliliği reddedecektir. Fakat kızının zengin bir adamla evlenerek rahat yaşamasını arzu eden Tahire Hanım, Şefika’yı bu evliliğe ikna etmeye kararlıdır. Annesinin kararlı olduğunu fark eden Şefika ise sonunda Ata’yı sevdiğini ve Paşa ile evlenmek istemediğini annesine açıklar. Bundan sonrası gene dönemin sosyal hayatının karakteristik yansımalarından biri olan, ailelerin kendi ekonomik sıkıntılarını çocuklarının mutsuz olmaları bahasına da olsa varlıklı bir kişiyle evlendirerek aşmaya çalışmaları durumuyla karşılaşılır. Tahire Hanım, kızı Şefika’ya ailenin zor durumda olduğunu, tek kurtuluşun ise bu evlilikten geçtiğini anlatır. Halil Bey’in yüklü bir miktar borcu vardır ve borçlular ödeme için sıkıştırmaktadırlar. Paşa, bu borcu Şefika ile evlendiği takdirde üstlenecektir.

TAHİRE HANIM – Kızım! Sen babanın eski devletini, haşmetini bilmezsin. Bilsen sözlerimi daha kolay anlarsın. Şimdi fakir olduk, ayda iki bin kuruşla geçiniyoruz. Zararı yok geçinelim. Lakin babanın beş yüz kese borcu var. Sarrafı öldü, varisleri şimdi istiyorlar. Nikah olursa paşa sana babanın sarraftaki senedini ağırlık olarak verecek. Şimdi anladın mı? O kıymetli babacığının hapislerde çürüdüğünü, benim kederimden

470 Niyazi AKI, XIX.Yüzyıl Tiyatro Tarihi, Atatürk Üniversitesi Yay, Erz, 1963, ss.124-125 471 Namık KEMAL, Zavallı Çocuk, s.76

öldüğümü, nazlı kardeşinin yalınayak sokaklarda süründüğünü ister misin?472

Şefika, evleninceye kadar durumun Ata’ya bildirilmemesi şartıyla bu evliliği kabul ederek üstüne düşen fedakarlığı yapar. Tahire Hanım, dönemin hakim düşüncesi olan gençlerin sevmeyi bilemeyeceği düşüncesinden hareketle bunun bir çocukluk hevesi olduğunu, kızının ilerde evine ısınarak varlıklı bir hayat yaşayacağını düşünmektedir. Tahire Hanım’ın yaklaşımını Belge, “Muhabbet, evlilikten sonra gelir” diyor Tahire Hanım. Yani aşkı, ailenin kuruluşu için gerekli bir etmen olarak görmüyor. Ata’yı, yoksulluğundan ötürü küçümsüyor ve evlilikte maddi çıkarı savunuyor. Çocukların evlenmesini anne-babanın yönetmesinden yana”473 şeklinde açımlarken, Tahire Hanım’ın replikleri onun bakış açısını anlamamızı sağlamaktadır.

TAHİRE HANIM - Allah, Allah! O yaşta çocuk sevdayı ne bilecek? Zahir on dört yaşında masumları bırakalım, istedikleri gibi evlensinler, istedikleri adama varsınlar, öyle mi? Sonra dünyada ninenin, babanın ne lüzumu kalır? Şimdi Şefika mesela kasabın çırağını seviyorum derse kolundan tutalım da koynuna mı atıverelim?474

İçinde bulunduğu acı durumun etkisiyle verem olan Şefika yatağa düşmüş, doktorlar ailesine çok az zamanının kaldığını bildirmiştir. Hafta sonu Ata’nın geleceğini bilen Şefika, annesinden, bir mazeretle Ata’yı evden uzak tutmasını ister. Durumu bilmeyen Halil Bey ise Şefika’yı görmeye gelen Ata’ya her şeyi anlatır. Şefika’nın aşkından verem olduğunu anlayan Ata, getirttiği zehir’i içerek Şefika’nın kucağında

ölür, bir süre sonra Şefika da ruhunu teslim eder. “Zavallı Çocuk piyesi görüleceği gibi basit bir piyestir. Kemal bunu uzun ve karışık bir

sahne entrikası düşünmeden esas fikir olarak aile hayatımızda görmüş olduğu acıklı hallerden birini anlatmak isteğiyle sahneye çıkarmıştır.”475 Belge ise, Zavallı Çocuk oyunu için daha geniş kapsamlı bir irdelemeye gitmektedir.

472 A.g.e, ss.79-80

473 Murat BELGE, “namık kemal: aşk ve evlilik üzerine”, Edebiyat Üstüne Yazılar, YKY, İst, 1994,

s.287

474 A.g.e, s.72

Namık Kemal belirli bir aile tipine karşı çıkar. Bu, Osmanlı tipi ataerkil otorite olsa gerektir.(…) Muhabbetin evlilikten sonra gelmesi gerektiği gibi sözlerle görücü kurumu eleştirilir. Evlilikte ana baba kararı ön plana çıkarak ataerkil nitelik belirtilmektedir. Koca, paşa ya da benzeri, bir yanı bir çeşit rant sahibi olacak, çalışmadan yiyecektir. Buna karşılık Namık Kemal emeğiyle geçinen kocanın başkanı olduğu aileyi öne sürer. Bundan ve Namık Kemal’in başka yazılarından burjuva tipi ailenin salık verildiği anlaşılmaktadır. Bunu söylerken Ata’nın emeğiyle yaşaması ile, bir burjuvanın emeğiyle yaşaması arasındaki ayrımı unutmuyorum. Burjuva tipi aileden kastım, burjuvazinin gelişirken yarattığı ve burjuvazinin egemen olduğu toplumlarda yaygınlaşan aile tipidir ve bu aile geleneksel Osmanlı ailesinden şüphesiz çok farklıdır. Burjuva tipi aile için anne baba egemenliği gerek Batı’nın geleneksel ataerkil ailesinde, gerek Osmanlı ailesinde olduğundan çok daha azdır. Burjuva toplumunda, her alanda olduğu gibi, aile kurumunda da her koyun kendi bacağından asılır. Aile kavramı genellikle daha akılcıdır. Aileyi kuracaklar önceden birbirini tanıyıp karar verir. Onların kararı önemlidir, çünkü toplumda yeni bir birimi onlar yaratacaktır. Varolan Osmanlı tipi aileden, özlenen Batı tipi aileye giden köprünün ayaklarını Namık Kemal’in kendi eliyle yıktığını da yukarıda gördük.(…) Zavallı Çocuk’ta iki aile tipinin uzlaşmayan çatışmasından başka, özlenen aile tipiyle aşk anlayışı da uzlaşmıyor.476

Nigar Hanım’ın, “Kadın yazarlarımızca yapılan tiyatro denemelerinin ilki”477 olarak tanıtılan Tesir-i Aşk478 (1883) adlı oyunu da aile büyükleri tarafından sevmediği bir erkeğe verilen Cevvale’nin trajedisini işler. “Namık Kemal’in Zavallı Çocuk adlı oyununun etkisi sezilen bu oyunda Niğar Hanım’ın şiirlerinde de görülen duygusal yan ağır basıyor.(…)Oyun biribirlerinin yakınları olan kişiler arasında geçer. Yalnız doktor

476 BELGE, A.g.m, ss.289-290

477 Olcay ÖNERTOY, Nigar Hanım Ve Tesir-İ Aşk, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, AÜDTCF Yay,

Ank, 1976, Sayı:7, ss.234-235

aile dışındandır”.479 Dönemin eviçi ilişkilerinin şekillenişi, sosyal ilişkilerin de yansımasını bulduğu yaşanılan mekanın kullanım biçimi, (haremlik-selamlık)gibi bilgilerin de aktarıldığı bu öğretici oyunun ilerleyişi ince bir entrika üzerine kurulmuştur. Teyzesinin oğlu Adalet Bey’i seven Cevvale, Adalet Bey’in aşkı ile yanıp tutuşmaktadır. Aşk acısı çeken Cevvale’nin halinden üzüntü duyan annesi Müfide Hanım, kendilerinde kalan yeğenleri Arife’den kızının derdini öğrenip kendisini bilgilendirmesini ister. Akrabaları Sırrı Bey’e aşık olan Arife, yengesinin bu arzusunu kendisi için avantaja çevirmeyi planlayarak, yengesine Cevvale’nin Sırrı Bey’i sevdiğini ve onun Avrupa’ya gitmesinden üzüntü duyduğu söyler. Arife Hanım’ın yaptığı plana göre Sırrı Bey ile Cevvale evlenecek, böylelikle eve yerleşecek olan Sırrı Bey’i devamlı görebilecektir. Arife’nin yalanına kanan Müfide Hanım durumu hemen kocası Nimet Bey’e açar. Nimet Bey de “Eğer bu haller sahih ise ben bugün kendisini Sırrı ile tevzice ez can u dil hazırım.” 480 der ve dönemin klasik baba modelinin dışında bir tavır göstererek kızının sevdiği adamla evlenmesini uygun görür. Kızı Cevvale’nin ince ruh yapısının farkında olan Nimet Bey, oyun boyunca kızıyla hep ilgi ve şefkat ilişkisi içindedir. Kızına okuması için tiyatro oyunları getiren, onu çeviri yapması için teşvik eden, Cevvale’nin eşi tarafından takip edilmesine bile karşı çıkan Nimet Bey, bütün oyun boyunca sorumlu ve aydın bir baba tipi çizmekte, alışık olmadığımız bir baba tavrı göstererek, dönemin klasik baba modelini yıkmaktadır. Nimet Bey, kızının Sırrı Bey’i sevdiğini duyunca kızının seçimine saygı gösterip Cevvale’yi Sırrı Bey ile evlendirmeyi kabul etmekte tereddüt etmez. Oyunun geneli içerisinde idealize edilmiş bir karakter olan ve kızının Sırrı Bey’ile evlenmek isteyip, istemediğini öğrenmeden, kızıyla fikir alışverişine girmeden bu evliliği onaylayan Nimet Bey, trajik hatasını yapmıştır. Arife’nin entrikasından habersiz karı- koca, kızlarını çağırarak ona kendisini Sırrı Bey ile evlendireceklerini bildirirler. Cevvale, Sırrı Bey’i sevmese bile anne ve babasına karşı gelmemek için onların bu teklifini kabul eder.

479 Y.a.g.e, s.234

NİMET – (…) Kızım, seni evlendiriyoruz. CEVVALE – Benim için pek erkendir efendim.

MÜFİDE – Hiç erken değil kızım. Allah muvaffak etsin inşallah şimdi çıktı o kadar geç evlenmek. Biz o yaşta iken evlat sahibi olurduk.

CEVVALE – Nasıl tensib buyurulursa.481

Oyunda, Tanzimat Dönemi eserlerinde sıkça karşılaşılan bir motif olan kitap okuyan ama gündelik yaşamdan kopuk kızlar da eleştirilir. Cevvale, onca kültürlü olmasına rağmen, örf ve adetlerin baskısına boyun eğmiş, kendi arzusunu babasına bildirememiş, böylece de kaderine mahkum olmuştur. Bir süre geçtikten sonra Adalet Bey’in aşkından verem olan Cevvale, son zamanlarını yaşadığını hissederek Adalet Bey’i yanına çağırtır. Beslemesi Canip’le gönderdiği mektupta bütün olanları anlatır. Adalet Bey gelir, bu arada acıları artan Cevvale evdekileri başına toplayıp herkesten helallik istedikten sonra ölür. Bu acıya dayanamayan Adalet Bey’de silahla intihar eder. Nimet Bey, karısıyla birlikte yaptıkları hatayı anlamış, Yaşanan trajedinin acısıyla aşağıdakileri diğer insanları uyarmak istemektedir.

NİMET - Kalk hanım! Kalk, görüyor musun biz ne bedbaht insanlarız. Çalışıp, çabalayıp da icrasına muvaffak olduğumuz tedbirin semeresi (Başını tutarak) Ah… Ah.(Bir eliyle Adalet’i, diğer eliyle Cevvale’yi irade ederek). Şu iki biçarenin mematını müntic oldu. İşte Allah bize bu felaketi bir pederin muamele-i şefkatkarenesi bir validenin nazar-ı hamakatkaranesi hüsn-i tedbire makrun olmadıkça semedar olmayacağını isbat için verdi. Yoksa Sırrı ile evlendireceğimize Adalet ile evlendirmek mümkünsüz bir şey mi idi? Ah ne çare öyle bir iğfale uğradık, o kadar düşünmeyerek iş gördük ki biçare Cevvale’ciğimi bir defa bile doğrudan doğruya isticvab etmedik. Şimdiden sonra ise yaşadığımız kadar ağlayalım.482

481 A.g.e, ss.261-262

Dönemin yararcılık gözetilen tiyatral yazınında en fazla değinilen konulardan birisi olan gençlerin halayıklarla aşk yaşaması Abdülhak Hamid Tarhan’ın Sabr u Sebat483 (1875) oyununun da çıkış noktasıdır. Sabr u Sebat, Hamid’in “iyi tanıdığı ev içi, kahve sohbetleriyle beraber, Paris’in sosyete hayatından da izler taşır.”484 Mün’im Efendi, oğlu Mehmet Bey’i Rumeli Paşası olan kardeşinin kızı Zehra ile evlendirmek istemekte, oğluna bu konuda sürekli baskı yapmaktadır. Amcasının konağında kalmakta olan Mehmet Bey ise halayık Raksever’i sevmekte, iki ailenin de şiddetle arzuladığı bu evliliğe razı olmamaktadır.

PAŞA – Oğlum, baban yazmış ki kızım Zehra’yı mutlaka alacaksın. Şayet yine almayacak olursan daha ziyade cebredeceğiz. Cebir de kabul etmeyecek olursan sana hepimiz muğber olacağız.

MEHMET BEY – Efendimize mi cevap vereyim, yoksa pedere mi yazayım? Size cevap vereceksem ne diyeceğimi bilirsiniz, hacet yok.

PAŞA – A oğlum şu benim kızımın suçu nedir ki istemiyorsun? 485

Kararından bir türlü vazgeçirilemeyen Mehmet Bey, babasının arzusu üzerine amcası tarafından konaktan kovulur. Mün’im Efendi, oğlunu evlatlıktan da reddetmiştir. Sevdiği esir kız Raksever’in izini kaybeden Mehmet Bey, kendini yollara vurmuş, derviş olmuştur. Bir gün Esadullah adında bir dede ile tanışan Mehmet Bey, sohbeti ile kendini sevdirince Esadullah Dede onu evlatlık alır. Esadullah Dede’nin ölümüyle bütün mirası Mehmet Bey’e kalır. Mehmet Bey, bu parayla Fransa’ya gider ve adını değiştirerek Fransız sosyetesine katılır. Babası, annesinin ölümünden sonra bir halayık olan Gülfeşan ile evlenmiştir. Mehmet Bey’i seven Gülfeşan, Mün’im Efendiye karılık vazifelerini yerine getirmeyince Mün’im Efendi Gülfeşan’ı kilere hapsettirir. Zehra ise Müyesser Bey ile evlendirilir. Müyesser Bey ile evlenen Zehra, bir yıl sonra ölünce Müyesser Bey karısından kalan mirası Fransa da sosyeteye katılarak tüketir. Babasının ölümcül derecede hasta olduğu haberini alan Kont De Binam lakaplı Mehmet Bey, bütün parasını Müyesser Bey’e bırakarak İstanbul’a gider. Ölüm

483Bkz.Abdülhak Hamid TARHAN, Sabr u Sebat, Abdülhak Hamit Tarhan Tiyatroları I, (Çev:İnci

Enginün), Dergah Yay, İst, 1998

484 ENGİNÜN, 2006, s.161

döşeğindeki Mün’im Efendinin yanına imam kılığına girerek giden Mehmet Bey, sonunda dayanamayarak takma sakalını çıkarır ve babasına sarılır. Mün’im Efendi ölürken, Gülfeşan ile Mehmet Bey birbirlerini tanırlar ve yeniden birleşirler.

Abdülhak Hamid Tarhan’ın İçli Kız486 (1875) oyununda Sabiha’yı görüp aşık olan kapı komşuları İzzet, analığı ile Sabiha’ya bir mektup göndererek, ona olan aşkını bildirmiştir. Mektubun şiirli üslubuna vurularak İzzet’e aşık olan Sabiha, bir akşam kendisiyle görüşmeye gelen İzzet’i odasına alır. İki genç konuşurlarken Sabiha’nın babası Mesut Bey odaya girince iki genç utançtan ve korkudan bayılırlar. Gene klasik baba formunun dışında işlenmiş bir rol kişisi olan Mesut Bey, kızıp, köpüreceği yerde telaşlanarak Sabiha’nın annesinin ölümünden sonra evlendiği ikinci eşi Raife hanımı yardıma çağırır. Yardıma gelen Raife Hanım, İzzet’e aşık olur. İzzet, babasını Sabiha’yı istemeye gönderir. Mesut Bey, gençler üzülmesin diye bir an evvel evlenmelerine olumlu bakmaktadır. Şahsiyetsiz bir dolandırıcı olan İzzet’in babası Sadi Bey, oğluna daha zengin bir kayınpeder bulunca Mesut Bey’i oyalamaya başlar. Ahlaksız bir kadın olan Raife Hanım ise İzzet Bey’e defalarca buluşma isteğini iletse de, İzzet Bey tarafından bu arzusu geri çevrilir. Bu durumu kabullenemeyen Raife Hanım, entrikalara başvurarak, Sabiha’ya bir çok iftira atarak bu ilişkiyi engellemeye çalışmaktadır. Kadınlığını kullanarak erkekleri etkilemekte usta olan Raife Hanım, bir yandan hedefine doğru ilerlerken, diğer yandan da çevresindeki erkeklerin mallarını ellerinden almaktadır. Amacına ulaşmak için her türlü acımasızlığı göze alan Raife Hanım, Hekim Yorgo ile ilişkiye girerek, verem olan Sabiha’ya yanlış tedavi uygulatıp, onu ölüme yollamaya kalkışır. Kızının verem olduğunu duyan Mesut Bey ise sırf kızı kurtulsun diye malını mülkünü satıp eline geçen parayı Sadi Efendi’ye, çocukların düğününü yapsın diye verir. Sadi Efendi ise bu paraları metres tuttuğu Raife Hanıma yedirir. Beş parasız kalan Sadi Efendi, gençleri evlendirmeye karar verir ve Sabiha ile İzzet Bey evlenirler, ardından bir çocukları olur. Fakat İçli Kız Sabiha gene de mutlu değildir. İzzet Bey değişmiştir. Kendisini değil, sadece çocuğu düşünmektedir. İzzet Bey ise gerçekten değişmiş, bir süre sonra akli melekelerini kaybettiği ortaya çıkmıştır. Rahatsızlığı gittikçe artan Sabiha yere düşünce, Pervinaz gidip başka doktor çağırır. Sabiha’yı kontrol eden doktor ise yanlış tedavi uygulandığını anlayarak Sabiha’yı kurtarır. İzzet delirmiş, Raife Hanımın ise bütün çevirdiği entrikalar açığa çıkmıştır.

486 Bkz. Abdülhak Hamid TARHAN, İçli Kız, Abdülhak Hamit Tarhan Tiyatroları I, Dergah Yay, İst,

Kaçmaya kalkışan Raife Hanım’ı kapıdan gelen Ahmet Bey tabancayla öldürür. Üvey ana gerçekliğine abartılı bir şekilde dikkatleri çekmeye çalışan bu oyunda yazar, toplumsal ve aile içi sorunlar üzerine eğilmiş, özellikle dönem içerisinde yoğun olarak yaşanan gençlerin sevgi ilişkilerinde ebeveynlerin baskısı, hoşgörüsüzlüğü gibi yaklaşımları, olması gerekenin örneğini vererek düzeltmeye çalışmıştır. Bu arada üvey