• Sonuç bulunamadı

GİRİŞ

Batı Trakya bölgesi, Osmanlı Devleti yıllarından beri Türk tarihinde önemli bir yer olmuştur. 93 Harbi ile Balkanlarda başlayan parçalanma Batı Trakya’yı etkisi altına almıştır. Lozan Barış Antlaşması’yla sınırlar dışında kalan azınlık Türklerin haklarının korunmasına yönelik maddeler yer almış ve Yunanistan ile Türkiye karşılıklı olarak birbirlerinin azınlıklarını koruma taahhüdünde bulunmuşlardır. Ancak hakları koruma konusu

Yunanistan açısından II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar geçerli olmuştur. Savaş sonrasında Yunanistan, Türklere karşı asimilasyon politikaları izlemeye başlamıştır. Yunan Hükümeti ekonomi, hukuk, idare, eğitim, din ve dil özgürlüğü gibi temel hak ve hürriyetleri kısıtlayarak, birçok kez azınlık haklarına aykırı hareket etmiştir.

Yunanistan etnik olarak Türkleri tanımamış ve Türk kimliği yerine Müslüman kimliğini kabul etmiştir. Bunun dışında Batı Trakya’dan ayrılan azınlık vatandaşları vatandaşlıktan çıkararak vatansız kalmalarına neden olmuş ve seçimlerde oy kullanmalarını engelleyerek demokratik haklarını ellerinden almıştır. Temel olarak Yunanistan, azınlıkları Türkiye ile ilişkilerinde bir koz olarak kullanmaya çalışmıştır. Bu çalışma kapsamında, Batı Trakya’da yaşayan Türklerin idari alanda yaşadıkları sorunlar değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Batı Trakya, idari sorunlar, azınlık hakları.

BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN İDARİ SORUNLARI

Batı Trakya azınlıklarının hakları 1830 Londra Protokolü, 1881 İstanbul Antlaşması, 1913 Atina Barış Antlaşması ve 1920 Sevr Antlaşmaları ile koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Batı Trakya’da yaşayan Türklerin statüleri mübadele öncesinde de belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak azınlık hakları ile ilgili son düzenleme 1923 Lozan Antlaşması’dır. Lozan Barış Antlaşması’na göre gayrimüslimlere, ayrım gözetilmeden eşit bir şekilde davranılması ve azınlıkların siyasal haklardan faydalanması sağlanmıştır. Ayrıca din, dil, eğitim gibi temel hakları da koruma altına alınmıştır. Bu antlaşma kapsamında mütekabiliyet ilkesinin uygulanması ve aynı şartların Batı Trakya Türkleri için de sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Lozan’a göre Türkiye ve Yunanistan karşılıklı olarak azınlıklarını koruma yükümlülüğünü kabul etmiştir. [1]Ancak bu söz konusu maddeler Yunan hükümeti tarafından çoğu zaman sadece antlaşma maddesi olarak kalmıştır. Yunanistan, Türkiye ile olan ilişkileri bağlamında Batı Trakya’da yaşayan Türklerin haklarını ellerinden almıştır. Türkleri Türk olarak değil Müslüman olarak nitelendirip, bazı Türkleri vatandaşlıktan çıkarmış ve var olan haklarını yok saymıştır.

Batı Trakya’da yaşayan Türk nüfusunun sayısı tam olarak bilinmese de Yunan halkına göre artış hızının

daha fazla olduğu dile getirilmektedir. Nüfusun tam olarak bilinmemesinin nedeni ise Yunanistan’ın izlediği vatandaşlıktan çıkarma politikası ve Batı Trakya Türklerinin Avrupa ülkelerine veya Türkiye’ye göç etmesidir.

[2] Yunanistan, bir Türk’ün ülke dışına çıkmasını fırsat bilip hükümetle işbirliği yaparak hemen vatandaşlıktan çıkarma işlemlerine başlamaktadır. Vatandaşlık işlemleriyle ilgili işlerden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı da herhangi bir soruşturma yapmadan zaman zaman Türk vatandaşlarının vatansız kalmalarına göz yummaktadır.

Bu durum hem Yunanistan açısından hukuki bir sorundur hem de Türk vatandaşları açısından yurtdışına çıkma durumunda vatansız kalma tehdidi oluşturmaktadır. [3]

BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN İDARİ SORUNLARI

SAYFA 23

BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN İDARİ SORUNLARI

Yunanistan’ın çeşitli politikaları nedeniyle azınlıklar göçe zorlanmıştır. Yunanistan yasalarına göre, vatandaşlık doğum ile kazanılır ve sonradan kazanılan vatandaşlık uyrukluk olarak adlandırılır. Buna göre Batı Trakya Türkleri de sonradan uyruk kazanan Yunan vatandaşlarıdır. Yunanistan Vatandaşlık Yasası 19.

Maddeye göre Yunanistan’ı terk edip geri dönme niyeti olmayan kişiler vatandaşlıktan çıkarılabilir. Bu yasayla birlikte en çok Türkler mağdur edilmiştir. Çünkü yurtdışına çıkan Türkler, araştırma veya soruşturma yapılmadan vatandaşlıktan çıkarılarak vatansız bırakılmıştır. Günümüzde yasa kaldırılmış olsa da hala mağduriyetler söz konusudur. Bu yasayla kişinin hem vatansız kalması söz konusu olmuş hem de vatansız kalma korkusuyla seyahat özgürlüğü kısıtlanmıştır. [4]

Avrupa Birliği’nin en çok önem verdiği konulardan biri olan insan hakları konusu kapsamındaki azınlık hakları, bir AB üyesi devlet tarafından ihlal edilmektedir. Birlik, zaman zaman Yunanistan’a azınlıklarla ilgili baskı uygulamaktadır. Yunanistan, üyeliğinin ilk on yılında Avrupalılaşma ilkesi için bazı siyasi ve ekonomik kriterlere uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Bu konuda komşularıyla iyi geçinmeye çalışmış ve milliyetçi söylemlerden uzak kalmıştır. Ancak başta Türkler olmak üzere azınlıklarla ilgili sorunlar artarak devam etmiş ve Yunanistan’ın eşit vatandaşlık vurgusu sadece sözde kalmıştır. Nadiren olumlu gelişmeler yaşansa da, yaşanan gelişmeler azınlıkları memnun etmemiştir. Yunanistan ve Türkler arasında yaşanan en temel konulardan biri her zaman etnik kimlik konusu olmuştur.[5]

Temel insan hakları kapsamında olan etnik kimliği ifade özgürlüğü, uluslararası örgütler ve uluslararası hukuk tarafından da kabul edilmiş bir özgürlüktür. Ancak Yunanistan yıllardır Batı Trakya Türklerinin etnik kimliğini reddetmektedir. Bu durum insan hakları ihlaline yol açmaktadır. Batı Trakya Türklerinin en temel sorunu etnik kimliklerinin tanınmamasıdır. Etnik kimliğin tanınması konusunda en belirleyici unsur ise Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerdir. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler iyi ilerliyorsa Batı Trakya Türkleri etnik azınlık; ilişkiler kötü ilerliyorsa Türkler dini azınlık olarak kabul edilmektedir. [6]

Türkiye’nin Batı Trakya Türklerine yönelik izlediği politika ise istikrarlıdır. Batı Trakya’da yaşayanlar Türk’tür ve bu yasalarla da korunmalıdır. Ancak aynı istikrar Yunanistan tarafından sağlanamamaktadır. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin gergin olduğu Kıbrıs Harekâtı gibi zamanlarda azınlık Türk değil Müslüman olarak kabul edilmiştir. İlişkilerin kısmen daha iyi olduğu Lozan ve 1955 yılları arasında ise Türk azınlık olarak kabul edilmiştir. Yunanistan, 1990’lı yıllarda Müslüman azınlık kavramını genişleterek Türklerin yanına Pomak ve

Romanları da eklemiş, böylece Türk nüfusunu etkisiz hale getirmeyi planlamıştır.[7]

Batı Trakya bölgesi üç kısma ayrılmıştır. Azınlıklar, birinci kısma Ova, ikinci kısma Yaka, üçüncü kısma da Balkan Kolu isimlerini vermişlerdir. Balkan Kolu bölgesinde sınıra yakın bir alan Yasak Bölge ilan edilmiştir. Bu bölgede paso sorgulanması ve katı denetimler söz konusudur. Yasak Bölge uygulaması, Soğuk Savaş döneminde komünist Bulgarlara karşı başlatılmış ve giriş çıkış kontrol altına alınmıştır. Daha sonra uygulama tüm Müslümanları kapsamıştır. [8] Batı Trakya Türklerine yönelik saldırılar, zorbalıklar, dini ve etnik kimlik asimilasyonlar her dönemde yaşanmıştır. Özellikle Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin gerginleştiği dönemlerde artarak devam etmiştir.[9]

Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin Yunan Millet Meclisi’nde temsil haklarının olabilmesi için seçimlerde %3 barajı getirmiştir. Ancak nüfus yoğunluğu nedeniyle bu çoğunluğu sağlayamayan Türkler mecliste temsil hakkı da kazanamamıştır. Yunanlıların da kendilerini temsil etmesini istemeyen Türkler, Yunanistan Meclisi’nde temsil hakkını elde edememişlerdir. Yunanistan, Türklerin seçim haklarını ellerinden almanın dışında Türklerin valilerini belirlediği Gümülcine ve İskeçe illerini farklı illerle birleştirerek yerel yönetimdeki söz haklarını da ihlal etmiştir.[10]

Batı Trakya Türklerinin yaşadığı bir diğer sorun da kurulan dernek ve vakıfların, isimlerinde Türk ibaresinin yer alması nedeniyle kapatılmasıdır. Kurulan İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği gibi birlikler bu sebeple kapatılmıştır. Rodop Türk Kadınları Kültür Derneği’nin de açılmasına izin verilmemiştir.

Bunların kapatılmasının ve engellenmesinin nedeni olarak ise Yunan hükümetinin, isimleri kafa karıştırıcı ve ayrıştırıcı bulduğu belirtilmiş, sivil toplum kuruluşlarını milli güvenliğe tehdit teşkil ettiği gerekçesiyle kapatmıştır.

Kapatılan kuruluşlar nedeniyle Yunanistan’ı AİHM’e dava eden Türkler, Yunanistan karşısında iki kez dava kazanmıştır. [11]

Yunanistan politik yaşamda iki şekilde etkilidir: İlk olarak seçmenlerin sandığa gitmesini engeller. İkinci olarak ise politik unsurların kapsamını daraltır. Yunanistan’ın seçimleri engellemek için sınırları kapatmak, öğrenci veya turist sıfatıyla Türkiye’de bulunan vatandaşların oy kullanılmasını engellemek, bölge dışından seçmenleri getirip oy kullandırmak ve Türklerin sandık başına gitmesini engellemek gibi yaptırımları bulunmaktadır. Bunlar dışında Yunan Hükümeti hazırlanan sahte ve yanlış belgelerle azınlıkların nüfuslarını başka yere nakletmektedir.[12]

Yunanistan’da yaşayan Batı Trakyalı Türkler memur, savcı, hakim, polis gibi mesleklerde dil bilmedikleri gerekçesiyle istihdam edilmemektedir. Batı Trakya nüfusunun çoğunluğu Türk olmasına rağmen hukuk ve güvenlik alanında Türkler iş bulamamaktadır. Bu durum ise AB normlarınca azınlıklara ayrımcılık olarak

değerlendirilmekteyse de Yunanistan’a karşı bir yaptırım uygulanmamaktadır. Türklerin çoğunlukta olduğu Gümülcine Belediyesi’nde de Türkler sözleşmeli olarak işe alınmakta ve daimi olarak çalıştırılmamaktadır.

Kısacası demokrasi ve insan hakları savunucusu bir topluluğun üyesi olan Yunanistan, Türklerin demokratik haklarını ellerinden almakta ve azınlık haklarını ihlal etmektedir. [13]

Yunanistan, bağımsızlığının ardından devlet politikasını Yunan-Helen geleneğine dayandırmış ve Yunan milliyetçiliğini geliştirmiştir. Yunan milliyetçiliği temelini, biz ve öteki prensibinden almaktadır. Bu durumda Batı Trakya Türkleri, öteki olarak nitelendirilmektedir. Antik Yunan’a dayalı devlet sistemi, milliyetçiliğin yükselmesi gibi durumlar Türk azınlığın devlet ile bütünleşmesini engellemektedir. Geçmişten günümüzde kadar devam eden Türklerin varlığını kabul ettirme meselesi, uzun bir mücadele geçmişine dayanmaktadır. Konuya uygun en ideal çözüm ise Türkiye’nin garantör olduğu bir uluslararası platform bulunması ve Türklerin haklarının verilmesidir [14]

Lozan sonrası Batı Trakya’da yaşayan Türklerin bir kısmı gördükleri zulüm ve baskıya rağmen vatanlarını terk etmemiş ve bugünkü azınlık halkın devamlılığını sağlamıştır. Bir kısmı ise kimi zaman hukuki yolsuzluklarla kimi zaman da baskılara dayanamayarak göç etmiş ve vatanlarından uzakta kalmıştır. [15]

Yunanistan’daki Batı Trakya’ya yönelik uygulamalar merkezi hükümetin sorumluluğundadır. Bu açıdan bakıldığında Yunanistan hükümeti görevini yapmamakta ve Batı Trakya, Türkler için bir açık hava hapishanesine dönüşmektedir. Başka bir deyişle Batı Trakya halkının durumu, Yunanistan’da doğan demokrasi anlayışı ile uyuşmamakta ve o demokrasi Batı Trakya’ya ulaşamamaktadır [16]

SAYFA 24

BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN İDARİ SORUNLARI

Fotoğraf 1:"İskeçe Türk B rl ğ , resm statüsünün ade ed lmes n sted ."

SAYFA 25

SONUÇ

Lozan Barış Antlaşması sonrasında Türkiye sınırları dışında kalan Batı Trakya Türkleri, antlaşma kapsamında Yunanistan topraklarında yaşamaktadır. İstanbul’daki Rum azınlığa tanınan haklar karşılığında, Yunanistan’da yaşayan Türklerin hakları antlaşmayla koruma altına alınmıştır. Ancak Türkiye’nin aksine

Yunanistan uluslararası alanda geçerliliği olan bir antlaşmayı defalarca ihlal etmiş ve Türk azınlığa haklarını vermemiştir. Uygulanan baskıcı politikalar neticesinde Türkler bölgeyi terk ederek göç etmeye zorlanmıştır.

Yunanistan, Türkleri etnik kökeniyle değil dini kimliğiyle kabul ederek Müslüman azınlıklara yönelik olarak haklarını sağlayacağını belirtmiştir. Ancak bu söylemini de yerine getirmemiştir. Türkler çeşitli bahaneler uydurularak ve anayasanın çeşitli maddelerine dayandırılarak vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Yunanistan, dil bariyerini bahane ederek Türkleri kamu sektöründe işe almamıştır. Türklerin etkin olduğu bölgede güvenlik sorunlarını bahane ederek Soğuk Savaş’ın bitmesine rağmen yasak bölge uygulamasına devam etmiştir.

Yunanistan, Türklerin seçme ve seçilme haklarını da seçim yasasına baraj maddesi ekleyerek engellemiştir.

Türklerin kendilerini temsil etmek için demokratik yollara başvurması da bu yolla önlenmiştir. Bunların dışında adında Türk ibaresi bulunan vakıf ve dernek gibi sivil toplum kuruluşlarını da milli güvenliğe tehdit gerekçesi ile kapatmıştır.

Yunanistan’ın Batı Trakya politikasını belirleyen en önemli etkenlerden biri de Kıbrıs Meselesi olmuştur.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nda başarısız olan Yunan milliyetçiler bunun faturasını Batı Trakya Türklerine kesmiş ve baskılarını arttırmışlardır. Yunanistan, Avrupa Birliği üyesi olmak için insan hakları, demokrasi, özgürlüklerin sağlanması gibi temel normları yerine getirmekle yükümlüdür ancak bunlar sadece sözde kalmış, günlük hayatta Türklerin haklarını ihlal etmeye devam etmiştir. Bu durum ise AB politikalarının riyakârlığını ortaya koymuştur. Aynı yıllarda AB üyeliği Türkiye ve Yunanistan açısından değerlendirildiğinde, Türkiye’nin insan haklarını ihlal ettiğini söyleyen AB, Yunanistan’ın Avrupa’nın ortasında gerçekleştirdiği azınlık hakları ihlallerini görmezden gelmiştir. Demokrasinin doğduğu uygarlık, Türk azınlığın demokratik haklarını ihlal etmekte ve demokrasinin koruyucusu olduğunu belirten kurum da buna göz yummaktadır.

Son olarak değerlendirilmesi gereken şudur ki; Türkiye, Batı Trakya Türklerinin sorunlarını çözebilmek için uluslararası alanda daha fazla destek aramalıdır. Batı Trakya Türklerinin sorunları Avrupa Birliği’nde çözülmeye çalışılmalıdır. Avrupa Birliği Türkiye’nin üyelik sürecinde, demokrasinin gelişmemesi, insan hakları ihlalleri, özgürlüklerin engellenmesi gibi konularda engeller koymaktadır. Ancak üye olan Yunanistan’ın

asimilasyon politikalarına karşı bir önlem almamaktadır. Avrupa Birliği, Yunanistan üzerindeki baskılarını artırarak Batı Trakya üzerindeki Yunanistan politikalarını değiştirmeye çalışmalıdır.

YAĞMUR ARDIÇ

Benzer Belgeler