• Sonuç bulunamadı

Batıcıların Benzeştikleri ve Ayrıştıkları Yönler

Batıcı entelektüeller, oluşturmuş oldukları plan ve program neticesinde Batı’nın rol-model olarak alınmasının bir gereklilik olduğuna inanmışlardır. Bu entelektüeller genel mahiyette aynı doğrultuda bir düşünsel sistemin oluşması için bir araya gelmişler, Batı ile ilişkilerin doğru bir zeminde yürütülmesi amacıyla inanmış oldukları düşünce sistemini farklı yollar vasıtasıyla kamuoyu ile devamlı şekilde paylaşmışlar ancak bu şahsiyetlerin gelenek-din bağlamı çerçevesinde farklı ideolojik düşüncelere sahip olmaları da onlar için bir problem oluşturmuştur. Bu noktada Batıcılığın düşünsel olarak Osmanlı devlet sistemine uyarlanması ve büyük ölçüde toplumun bu çizgide bir reform ile yenilenmesi entelektüellerin ilk ve değişmez fikir birliğini oluşturmaktadır. Batıcı aydınların bir diğer fikir birliği yaptığı husus ise toplumun Batıcılık düşüncesinin bir ideolojik tasavvurdan daha çok toplum üzerinde beklenilen değişikliği göstermemesinin sebebini, ananevi normlar ve yapılan dönüşümlerin taklitten öteye gidememesi olarak görmeleridir. Bu bağlamda bir taraftan geleneksel değerlerin zamanın ruhuna uymamasından dolayı terk edilmesi düşüncesine hâkim olunurken diğer taraftan ise dönüşüm hareketlerinin taklit olmaktan çıkarılıp toplum için faydalı bir harekete dönüştürülmesi fikrini savunmuşlardır. Aydınlar diğer taraftan dine ilk olarak direkt karşı çıkmayıp, İslami kuralların toplumsal bazda faydalı olacağını düşünerek bu kurallardan faydalanılması gerektiğinde de ilk olarak mutabık olmuşlar ancak ilerleyen süreçte Abdullah Cevdet’in din üzerine yaptığı eleştirilerin şiddetinin artması ile aydınlar bu konuda fikir ayrılığına düşmüşlerdir.

Bu düşüncelerin yanında Batıcılar’a göre yine ananevi normların sebebiyet verdiği “özel girişim”in oluşturulması gerektiği olmuştur. Hanioğlu’nun ifadesine göre Batıcı entelektüellerin ortak bir idealde birleşmelerinin en önemli yanı değişmez gerçekliğine rağmen toplumsal değerleri reddeden bir birey profili meydana getirme düşüncesi olmuştur.338 Bu bağlamda Tunaya’nın kısa ve öz olarak Batıcı aydınların ortak düşünce sistemlerine yönelik “Batı’nın ekonomik ve sosyal hayatını almak, bunun yanında

96

Osmanlı toplumunu ilim ve teknik bakımından teçhiz etmek”339 İfadesi bu şahsiyetlerin

diğer bir birleştirici sebebi olmuştur.

Batıcı aydınlar belirtmiş olduğumuz hususlarda aynı minvalde bir duruş sergilemelerine rağmen genelden daha çok ayrıntılar noktasında birbirinden farklı fikirler ortaya koymuşlardır. Aydınların farklı düşünceleri ifade etmeye başlamaları, kendileri arasında da bir dizi polemiği de beraberinde getirmiş ve bu polemikler de kendi içlerinde fikirsel ayrılıklara dönüşmüştür. Bu durumun neticesinde ise “Aşırı Batıcılar” ve “Ilımlı Batıcılar” şeklinde iki farklı Batıcı aydın grubu meydana gelmiştir. Bu noktada Batı’nın ahlaki kurallarının alınmasının gerek olmadığını sadece devletin gerisinde kalmış olduğu teknik ilerlemelerin alınmasının yeterli olduğunu savunan Celal Nuri’nin liderliğinde oluşan Ilımlı Batıcılar’a karşı; Batı’nın topyekûn olarak örnek alınması gerektiğini savunan ve bu düşünce sisteminin başından beri en önemli temsilcisi konumunda olan Abdullah Cevdet’in başında bulunduğu Aşırı Batıcılar adında diğer bir Batıcı aydın grubu oluşmuştur.

Bu süreçten itibaren Aşırı Batıcılar, İçtihad dergisinde düşüncelerini paylaşmaya devam ederken, Kısmi Batıcılar ise Serbest Fikir isminde bir dergi neşrederek düşüncelerini artık bu yayın organında paylaşmaya başlamışlardır.340 Farklı basın organlarında birbirlerini farklı konularda tenkit etmeye başlamışlardır. Celal Nuri, Tarih-i Tedenniyât-ı Osmanîye ve Mukaddesât-ı Tarihiyye isimli eserinde, geleneksel yapının ve İslam dininin kurallarını gözetir bir Batılılaşma yoluna gidilmesi gerektiğini vurgulayarak bir anlamda Biyolojik Materyalizmi düşünce yapısının temel dinamiği haline getiren özellikle Abdullah Cevdet’e karşı fikir ayrılığını bu eserinde başlatmıştır diyebiliriz. Buna karşılık Abdullah Cevdet ise Celal Nuri’ye yönelik olarak Batılılaşmaya direnç göstermek Osmanlı toplumunun lehine olacak bir durum olamayacağını, Batı’ya karşı düşmanlık değil aksine yakın ilişkiler kurmak zorunluluğunu dile getirmiştir. İkili arasındaki en bariz ayrılık birbirlerine karşılıklı şekilde yazmış oldukları iki yazıda görülmektedir. Celal Nuri yazmış olduğu bir yazısında Batılı devletlere yönelik düşüncelerine binaen şöyle bir yorumda bulunmuştur:

“Evet! Husumet bülend (yüksek) ve ulvi bir haslettir düşmana… Her şeye

karşı kıyam (ayaklanma) ve isyan ediyorum. O galeyanlı zamanda yalnız bir

339 Tunaya, Batılılaşma Hareketleri, s. 79.

97

secie-i necibinde münceli oluyor (ortaya çıkıyor): Husumet!.. Bizim medar-ı bekamız, bâdî’i felahımız (kurtulmaya yol açan) asıl ittikamız (dayanağımız) bu husumet olacaktır… Dünya bizim hasmımızdır. Alem-i küfr aleyhimizedir. Binaenaleyh biz, bizden başka hiçbir kimsenin lehinde olamayız. Avrupaya muhabbet tasavvur edebileceğim zamanen eşna (en çirkin)dır. Japonya da derkar (malum) olan kuvvet ve celadetini Avrupaya hasım olmaktan alır.”341 Söylemi Celal Nuri tarafından her şeyi ile Avrupa’nın örnek alınmasını ifade eden Abdullah Cevdet’e karşı Avrupa’nın aslında bir düşman olduğunu ve buna rağmen Avrupa’dan gerekli olan şeylerin alınması gerektiğini ifade etmiştir. Bu eleştiriye mukabil Abdullah Cevdet ise kaleme aldığı yazısında şöyle bir cevap vermektedir:

“Celal Nuri Bey “zan etmeyiniz ki Türkiyenin, Türkler, Müslümanlar,

hayatlarının nefsi vapesin (son nefes)inde bulunuyorlar” diyor. Evet Türkler, Müslümanlar Türkiye hayatlarının son nefeslerinde değildirler. Celal Nuri Beyin bu içtihadını kabul ederiz. Celal Nuri Bey bir mezhebi husumet vaaz ediyor. İşte burada tahrir arkadaşımdan şiddetle ayrılırım. Benim neşrolduğum ve İçtihadın esası neşrine hadim olduğu mezhep, husumet üzerine değil muhabbet üzerine müesses(kurulu)dir. Benim itikad ve içtihadımca muhabbet, husumetten daha kuvvetli ve daha müstemirr (sağlam), daha feyyaz (verimli)dır.”342

Celal Nuri’ye yönelik Avrupa’ya bakış noktasında tam tersi şekilde hareket edilmesinin daha uygun olduğunu ifade etmiştir. Husumet-muhabbet görüşü en net ayrımı meydana getirmiştir. Diğer taraftan da Aşırı Batıcılar grubunda yer alan Kılıçzade Hakkı ile Celal Nuri arasında bir takım anlaşmazlıklar meydana gelmiştir. Bu anlaşmazlıklar genellikle din üzerinden meydana gelmiştir. Celal Nuri bir makalesinde, Hz. Peygamber için herkesi birleştirici bir şahsiyet olduğunu ifade ederken, Kılıçzade Hakkı bu ifadeyi eleştirerek Hz. Peygamber’in sadece Arap kavminin liderliğini yaptığını ileri sürmüştür. Diğer taraftan da Kılıçzade Hakkı, dinin bir amaçtan daha çok toplumu dönüştürmede kullanılabilir bir

341 Celal Nuri, “Şime-i Husumet”, İctihad, Cilt: 4, Sayı: 88, 9 Kânunusani 1329, s. 1949-1951.

342 Abdullah Cevdet, “Şime-i Muhabbet: Celal Nuri Bey’in Geçen Nüshadaki (Şime-i Husumet) Makalesine Cevap, İctihad, Cilt: 4, Sayı: 89, 16 Kânunusani 1329, s. 1979-1984.

98

vasıta olduğunu ifade ederek, dinin yer aldığı bir yenilenme hareketi ile devletin bulunduğu durumdan kurtulamayacağını belirtmiştir.343

Entelektüelleri temel olarak bir araya getiren sebep, devletin bulunduğu durumdan çıkarılması düşüncesi olmuş, devletin bu duruma gelmesinin önündeki en etkili engel ise ilk olarak entelektüellerin tümünün birleştiği hususlar geleneksel sistemin çağın gerekliliklerine uymaması ve bu konuda etkin şekilde bir çalışma yapılmıyor oluşudur. Bununla birlikte ilerleyen süreçte Abdullah Cevdet özelinde Aşırı Batıcılar, kendi düşünsel sistemlerini Batılı aydınların eserlerini inceleyerek oluşturmuşlar ve bu durum onların dine ve gelenekselliğe hiç alışık olunmayan şekilde eleştirileri beraberinde getirmiştir. Bu eleştiriler ise Celal Nuri özelinde Kısmi Batıcılar tarafından tepki ile karşılanmış ve Batıcılar diğer fikir akımları ile fikirsel anlamda mücadele etmenin yanında kendileri de aralarında düşünsel mücadeleye başlamışlardır. Bu durum göstermektedir ki o dönemin içerisinde farklı ideolojik grupların meydana gelmiş olmasına karşın salt anlamda aydınlar içerisinde bulundukları düşünsel ideolojilere de eleştirel yaklaşmışlardır.