• Sonuç bulunamadı

Batıcı aydınların ortaya koymuş oldukları fikriyatlara karşıt olan entelektüeller, siyaset ve basın alanında aktif şekilde yer almışlardır. Bu durum ise hem siyasi mecrada hem de tabii olarak basın alanında çok yönlü tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda karşıt entelektüellerin kim oldukları, yer aldıkları siyasi hareketler ve basın yayın organlarına yer vermek konumuz itibarıyla önemlidir.

2.4.1. Partiler

Siyasi hareket olarak, Batılılaşma karşısında ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin politikalarına karşı “İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti” göze çarpmaktadır. Cemiyetin basın organı olan, “Volkan’ın dini ve siyasi olarak neşri İttihad-ı İslam’a

hizmet içindir.”344 Mottosuyla Volkan isimli gazetede ilkelerini ve planlarını siyasi

kanunlara değil, İslamiyet’e göre şekillendirdiklerini, ülkenin dini hukuk kuralları çerçevesinde yönetilmesi gerektiğini açıklıyorlardı. Ayrıca bu Cemiyet, özellikle Batıcı bir politika ile kurulduğunu düşündüğü İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Ahrar Fırkası’nın

343 Taner Aslan, “Garpçılar ve Garpçılar Arasındaki Fikir Ayrılıkları”, Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt: 14, No: 2, Ekim 2006, s. 633-635; Tunaya, Batılılaşma Hareketleri, s. 80-81.

99

her ikisine karşı olarak kurulan bir oluşum olmuştur. İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’ni meydana getiren Derviş Vahdeti, dönemin hükümetini ve bürokratlarını “Batılılaşmak” ile suçlamıştır. Jön Türkler bir “Şeytanlar Devri” meydana getirmiş diyen Vahdeti, bu kişileri şu şekilde tarif etmiştir: “Yalnız dikkat edelim ki, Avrupadan gelmiş dört tane

herifi nâşerif, bizi Avrupalıların ahlakiyle mütehallik etmesinler: meselâ kadınlarımızın tedricen çarşaflarını atmak yahut bir Müslüman hürdür, diye meyhaneler, kerhaneler açmak gibi Müslümanlığa yakışmayan şeylerin memleketimizde husulüne meydan vermeyelim.”345 Derviş Vahdeti’nin bu şekilde tasvir ettiği dönemin idarecilerine karşıt olarak, ilkelerini dindar kişiler arasında paylaşıyor ve Volkan gazetesi vasıtasıyla mecliste bulunan gelenekçi vekiller ve orduda bulunan alt rütbeli askerler ile düşüncelerini paylaşma imkânı buluyorlardı.346 Bu minvalde, kısa süreli olmasına karşın inandıkları yol doğrultusunda etkin siyaset yapan bu hareket tarihe “31 Mart Vakası” olarak geçen dönemin hükümetine karşı yapılan hareketin baş sorumlusu olarak görülmüş ve kapatılmıştır.347

Batılılaşmaya karşı diğer bir siyasi oluşum İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin politikalarını beğenmeyip, Cemiyetten ayrılan milletvekilleri Miralay Sadık Bey ve Abdülaziz Mecdi Efendi tarafından oluşan Hizb-i Cedit Hareketi olmuştur. Bu hareketin oluşmasına, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yürütmüş olduğu politikaların yanlış olarak görülmesi neden olmuştur. Hizb-i Ceditçiler, muhafazakâr olduklarını söylemelerine karşın İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Garpçı temelli politikalarının yanında İslamcılık üzerine kurulu politikalarını da eleştirmişlerdir. Ancak hareket genel olarak, Cemiyetin Batı’yı temel alan Batıcılık görüşü ile devlet yönetimine karşı çıkmaktaydılar.348 Lewis’in “muhtıra” olarak ileri sürdüğü Hizbi Ceditçilerin toplumsal ve siyasi konular üzerine “Mevadd-ı

Aşere (on madde)” adlı bir tebligat hazırlamışlardır.349 Batıcılık olgusuna karşı olmalarına karşın hazırlamış oldukları bildirinin altıncı maddesinde yer alan “Dinsel ve

milli ahlak ve gelenekler "muhafaza" edilmekle beraber, Batı'nın medeni ilerilikleri Osmanlı ülkesinde geliştirilmelidir.”350 Şeklindeki ifade muhafazakâr bir Batılılaşmanın

gerekliliğini belirtmektedir. Cemiyetin fikirlerine karşı çıkan bu hareket, ilerleyen süreçte

345 Tunaya, Batılılaşma Hareketleri, s. 86.

346 Ahmad, İttihat ve Terakki 1908-1914, s. 61.

347 Bu konu üzerine ayrıntılı bilgi “Siyasi Partiler ve Paydaşlar” isimli bölümde verilmiştir.

348 Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, (İttihat ve Terakki), s. 215-218.

349 Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, s. 219.

100

İttihatçılara karşı tüm muhalifleri bir araya getirerek güçlü bir muhalefet oluşturacak olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın kurulmasını sağlamıştır.

2.4.2. Basın Kurumları

Genel hatlarıyla çizilmiş olan II. Meşrutiyet dönemindeki basın hareketleri hiç olmadığı kadar farklı bir noktada yer almıştır. Bu dönemin basın organlarına bakıldığında neredeyse basın yayın faaliyetlerinin tümü bir ideolojik hareketin sözcüsü olarak ortaya çıkmıştır. Ele aldığımız Batıcılık fikrine muhalif olarak önemli ve etkin sayılabilecek yayın organlarının çıktığı görülmektedir. Aslında bu dönem her ne kadar dönemin entelektüelleri bakımından tam olarak bir ideolojik belirginliğin olmadığı bir süreç olsa da basın yayın organları için aynı durum söz konusu değildir. Buradaki önemli husus, entelektüellerin fikirlerinin sabit bir sistem içerisinde yer almamasına karşın yayın organları, dönem içerisinde belirtilen fikir hareketlerinin kati olarak sözcüsü olmuştur. Bu noktada Batıcı aydınlara karşı en kuvvetli tepkiyi İslamcılık çatısı altında toplanan İslamcı aydınlar göstermiştir. Bunun sebebi olarak Batı’da ortaya çıkan özellikle Pozitivizm ve Materyalizm fikir hareketlerinin ve bunun yanında Oryantalizm düşüncesinin İslami fikirlere karşıt düşünce yapısı ve bu hareketlerin Batıcı aydınlar vasıtasıyla dile getirilmesi bunlara İslamcı muhalif söylem ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda İslamcılık hareketi devleti nasıl kurtarabiliriz cevabına çözüm bulmak için oluşan bir fikir hareketi iken diğer taraftan da Batıcılık fikrine karşıt bir ideolojik hareket olmuştur.351 İslamcı aydınlar Sırat-ı Mustakim (Sebilurreşad) Dergisi başta olmak üzere

Beyanu 'l-Hak, İslam Mecmuası, Liva-yı İslam, Volkan, Hikmet, Mektep ve Medaris, Mahfel, İslam Dunyası, Ceride-i Sufiyye, Tearuf-i Muslimin isimli basın yayın organları

da İslamcı yayınlar olmak üzere Batıcılara karşı olan basın kurumları arasında yerlerini almaktadır.352 Bu yayın organlarından Sırat-ı Mustakim Dergisi içerik ve yazar bakımından önde gelmektedir. Eşref Edip (yönetmen), Manastırlı İsmail Hakkı, Babanzade Ahmed Naim, Halim Sabit (Şibay), Ömer Ferit (Kam), Mehmet Akif (Ersoy), Şemsettin Günaltay, Ebü’lûla Mardin gibi önemli entelektüellerin yazarları arasında yer aldığı Sırat-ı Mustakim dergisi meşrutiyet idaresi gibi batı kaynaklı yönetim biçimleri ile ilgili siyasal bir perspektif de geliştirmişti. Buna göre:

351 Adem Efe, “II. Meşrutiyet Dönemi İslamcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri”, “Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 45, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2008, s. 248.

101

“Kur’an’ın "bütün zamanlar için konmuş, değişmez bir anayasa” olduğuydu.

Kur’an, toplum ve siyaset prensiplerinin ilkesi olarak devamlı şekilde bu iki alanda ortaya çıkacak örgütlenme sorunlarına cevap veren bir kaynaktı. İkinci bir ilke, daha Namık Kemal zamanında altı çizilen "meşveret" konusu, danışarak "siyaset etme" ilkesiydi. Her ne kadar bu ilkenin "parlamentolu" rejimlere İslâmî bir destek sağladığı ileri sürülüyorduysa da, bu parlamentoların İslâm’a göre bu dünyada "kanun koyucu" olamayışı -zira tek kanun yapıcı Allah’tır, özde İslâmî demokrasi anlayışına kendi özel damgasını vurmuştur. İslâm’da parlamento, Batı’da olduğu gibi çeşitli kat ve sınıfların temsil edildiği bir "meclis" değil, "gerçek"in araştırıldığı bir danışma organıdır ve bu danışmanların dinbilimlerinde bilgili kimseler olmaları gerekir.” 353

Sırat-ı Mustakim (Sebilürreşad) dergisinin neredeyse her yayınında Batıcı aydınların

fikirlerine karşılık fikirlerin neşredildiği görülmektedir. İslamcı aydınlar, Sırat-ı

Mustakim dergisi vasıtasıyla, hem ılımlı hem de aşırı olarak ikiye ayrılan Batıcı

aydınların hepsini eleştirmekten geri durmamışlardır. Bu noktada, dergideki yazılarında İslamcılar, Abdullah Cevdet ve onun ekibinde yer alan Aşırı Batıcılar grubunu toplumun manevi ve ahlaki normlarını yıkmaya çalıştığı gerekçesi ile eleştirirken, Kısmi Batıcıları ise ananevi normlardan ve geleneksellikten faydalanarak ortaya yeni bir değerler biçimi ve hatta bu eleştirilerini daha da ileri götürerek tekrardan yeni bir “din” oluşturma eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir.354 Bu noktada Ülkü Gürsoy, İslamcı aydınların Batı’ya karşı daima savunma mekanizması geliştirdiklerini, sürekli olarak cevap verme lüzumu ve eleştiri yapma ihtiyacı duyduklarını belirtmiştir. Gürsoy ayrıca bu eleştirilerin çoğunlukla Kur’an ve hadislere yapılan atıflar ile gerçekleştiğini ifade etmiştir.355

2.4.3. Batıcılık Karşıtı Kişiler

Batıcılık fikrine karşıt anlamda kişi belirtmek mümkün değildir. Çünkü İslamcı aydınlar da, Türkçü aydınlar da ve Meşrutiyet sonrası etkisiz bir fikir akımı olsa da Osmanlıcığı savunan aydınların hemen hemen hepsi Batıcılık düşüncesini Pragmatizm çerçevesinde değerlendirmeye almışlardır. İsmail Kara’nın da işaret ettiği gibi ve ayrıca tartışmalarda

353 Şerif Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset, (Makaleler 3), (Der: Mümtaz’er Türköne-Tuncay Önder), İletişim Yayınları, İstanbul, 1991, s. 18-19.

354 Hanioğlu, Batıcılık, s. 1387.

102

da görüleceği üzere İslamcı aydınlar, “Batı da kim?”, “İslamiyet bugünkü manasıyla bir

terakki anlayışına temelden karşıdır”, “Batı medeniyetiyle İslam medeniyetinin kaynakları ve yolları ayrıdır, telifleri mümkün değildir.” gibi ilkesiz şekilde bir Batıcılığa

karşıt olmamışlardır. Kara burada ayrıca bu kişilerin düşünsel olarak değil şekilsel olarak aslında Cumhuriyet döneminin ortaya koymuş olduğu dönüşümlere karşıt olduklarını vurgulamaktadır.356 Ancak İslamcı aydınlar Batıcılık noktasında bir dönüşüme karşıt olmasalar da bu fikrin İslami düşünce içerisine nüfuz etmesine karşı çıkmaları Batıcı aydınlar ile karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. Batıcı aydınlar ve Batıcı zihin yapısı ile tartışmalara giren şahsiyetlerden, Derviş Vahdeti, Said Halim Paşa, Eşref Edip (Yönetmen), Manastırlı İsmail Hakkı, Babanzade Ahmed Naim, Halim Sabit (Şibay), Ömer Ferit (Kam), Mehmet Akif (Ersoy), Şemsettin Günaltay, Ebu’lula Mardin, Mustafa Sabri, Musa Carulllah, Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi, Muhammed Reşid Rıza, İsmail Hakkı İzmirli, Mehmed Ali Ayni isimleri muhafazakâr kimlik taşırken diğer taraftan da Türkçülük politikası güden Ahmed Ağaoğlu ve Yusuf Akçura’da yine Batıcılık düşüncesine karşı olan şahsiyetler olarak karşımıza çıkmaktadır.357

356 Kara, İslamcılık Tartışmaları, s. 1412.

357 Şerif Mardin, “İslamcılık”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 1400-1404; Kara, İslamcılık Tartışmaları, s. 1407-1416.

103

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

ENTELEKTÜELLERİ ARASINDA BATICILIK EKSENLİ TEMEL

TARTIŞMALAR