• Sonuç bulunamadı

Ahlaki tehlike sadece bankacılık sektöründen kaynaklanmaz, ayna zamanda kamudan da kaynaklanabilir. Gelişen ülkelerin IMF kaynaklı olan krediler gibi dış

kredilere güvenerek, yüksek maliyetli yapısal tedbirleri almamaları kamunu ahlaki

tehlikesini yansıtır.

2.2.6. Serbestleşme/Yeniden düzenleme

Finansal sistemdeki yeniden yapılanma ve serbestleşme iddialı bir hareket olduğundan birçok soruna yol açar. Bu nedenle bankacılık sisteminin liberalleşmesi birden değil aşama aşama gerçekleştirilmelidir. Yeniden yapılanma ise daha fazla itina gerektirdiğinden yönetimin bu hareketin doğru gerçekleştirildiğinden emin olması gerekmektedir. Bankacılık sistemini doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendiren mevzuatta sık aralıklarda ve birbirleriyle çelişen yönde yapılan düzenlemeler mali sistemin ve bankacılık sisteminin performansını, büyümesini ve mali bünyesini önemli ölçüde etkilemiştir (Duman;2002,140).

2.2.7. Şeffaflığın Olmaması

Yeterli yasal düzenlemelerin olmamasından dolayı bankacılık sisteminde mevduat sahiplerine ve hissedarlara yeterli ve doğru bilgiye ulaşamamaktadır (Coşkun;2002:3). Bu durum rasyonel hareket edebilme yeteneğini ve duyulan güveni olumsuz etkilemektedir.

2.2.8. Açık Pozisyonun Artması

“Enflasyonla mücadele programı, 2000–2002” çerçevesinde uygulanan kur çıpası dövizle borçlanmayı cazip hale getirmiş ve bankaların yurtdışından aldıkları sendikasyon kredileri artmıştır. Kur çıpası politikasına güvenerek YP(yabancı para) cinsinden elde ettikleri kaynakları TL cinsinden krediye dönüştüren ve DİBS(Devlet iç borç senedi) satın alan bankaların açık pozisyonları ve kur riskleri artmıştır. Açık pozisyonu olan birçok banka, Kasım 2000 krizinde yüksek faizle borçlanmak (faiz riski), Şubat 2001 krizinde de dalgalı kura geçildiği için yüksek kurdan döviz satın almak (döviz riski) zorunda kalmışlar ve her iki durumda da yüksek maliyetler yüklenmişlerdir (Toprak, Demir; 2003,9).

2.2.9. Daha Yoğun Rekabet

Rekabet iki cephede artmış bulunmaktadır. Birincisi bankalar arasında daha yoğun bir rekabet ortaya çıkmıştır. Kartel tipi anlaşmalara artık daha az tolerans gösterilmektedir; gerek faaliyet konuları gerekse coğrafi genişlemeler üzerindeki sınırlamalar gevşetilmiş; aynı zamanda ulusal piyasalar ile uluslararası ve özellikle offshore piyasalar bütünleşmiştir. Mevduat faizleri üzerindeki sınırlamalar, neredeyse tamamen kaldırılmıştır. İkincisi bankaların mali sektördeki hakim konumları diğer mali kurumların gelişmesi ile birlikte önemli ölçüde değişmiştir. Diğer mali kurumlar karşısında bankaların bilançoları göreli olarak küçülürken, bankalar faaliyetlerini önemli ölçüde genişletmişlerdir (Karacan; 2000,15-16).

2.2.10. Yönetim

Her banka başarısızlığı yönetim hatasını gösterir, ancak yönetim hatası hiç bir zaman tek başına başarısızlığın nedeni olamaz. Kötü yönetim ve suistimal olanakları, her zaman mevcut olmakla birlikte, 1980’lerin daha az karlı ve daha çok riskli dünyasında yöneticiler ve pay sahipleri için daha çekicidir. Suistimal önemli sayıda küçük bankanın olduğu A.B.D gibi ülkelerde daha önemli bir sorunken, büyük bankalarda kötü yönetim, suistimalden de önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır (Duman; 2002,140). Suistimalin esasının, kısa dönemde büyük karlar elde etmek pahasına, uzun dönemde zarar doğuracak riskli yatırımları yapmak ve bu sayede kısa dönemde büyük temettüler dağıtmak olduğu söylenebilir.

Bankacılık krizleriyle ilgili yapılan analizlerde genelde iki farklı yaklaşım ön plana çıkmaktadır. Bazı çalışmalar bankacılık krizlerinin nedenlerini bankaların öznel koşullarına bağlarken, bazı çalışmalar da bankacılık krizlerine döviz kurları ya da faiz oranlarındaki değişmeler gibi makro ekonomik değişkenlerin sebep olduğunu ileri sürmektedir. Ama bankacılık sektöründe yaşanan krizde bankaların mikro ölçekli öznel koşullarının (sermaye yetersizliği, daha az likidite, daha az kaliteli aktif, istikrarsız kâr düzeyi, ihtiyatsız banka yönetimi) olduğu kadar makro ekonomik değişkenlerin de rolü yadsınamaz.

Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen bankacılık krizleri ise genel olarak iki temel nedene dayanmaktadır(Aydın ve diğerleri;2000,4).

1. Bankaların, hem makroekonomik dalgalanmalar, hem de önemli rejim değişiklikleri açısından volatilitesi yüksek bir ortamda faaliyet göstermeleri,

2. Bankalara politik müdahalenin olmasıdır.

Ayrıca yeri gelmişken şunu da eklemekte fayda vardır. Lindgren-Garcia (1996) dolaylı kredi kullandırımlarını Arjantin, Bangladeş, Brezilya, Şili, Endonezya, Malezya, İspanya ve Tayland gibi ülkelerde bankacılık sektöründe ciddi sorunlar yaşanmasına neden olan temel banka yönetim sorunu olarak değerlendirmektedir. Düzenleme ve denetleme otoriteleri açısından krize müsait ortam hazırlama olasılığı bulunan hususlar ise aşağıdaki şekilde belirtmek mümkündür:

i. Bankalarca iç kontrollerin gerekliliğinin ve öneminin yeterince anlaşılamamış olması, ii. Kurumsal risk kültürünün yerleşmesinin ve risk yönetiminin bankacılık faaliyetlerinin

ayrılmaz bir parçası olduğunun yeterince algılanamaması,

iii. Değişen piyasa dinamiklerine gereğince yanıt vermede yetersiz kalan klasik denetim

uygulamalarından vazgeçilememesi,

iv. Ülke içi denetim ve düzenleme otoriteleri arasında yeterli bilgi akışının, paylaşımının ve koordinasyonun olmaması,

v. Uluslararası denetim ve düzenleme otoriteleri arasında yeterli bilgi akışının ve paylaşımının olmaması.

Bu bağlamda düzenleme ve denetleme otoriteleri açısından temel görev, bankaların krize dayanıklılığını arttıracak önlemleri almalarıdır. Bu yaklaşım geleneksel olarak Basel sermaye yeterliliği düzenlemelerinde kendini göstermektedir. Basel Komitesi tarafından son beş yılda yapılan koruyucu düzenlemeler bu konuda önemli bir boşluğu kapatmıştır. Alınabilecek önlemler arasında banka içi risk ölçüm ve yönetiminin gerektiği şekilde yapılmasının sağlanması, finansal altyapının münferit banka kriz ya da sıkıntılarının sisteme yayılmasını önleyecek şekilde tesis edilmesi ve kriz ortamında da güvenin sağlanması ve sürdürülmesi yer almaktadır.

Bankacılık krizlerinin en önemli nedenleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. Bankaları krize iten nedenleri özetleyip sıralayacak olursak;

Makro faktörler;

• Makroekonomik dengelerin sürdürülemez şekilde bozulması

• Yüksek cari işlemler açığı ve dışsal ticari şoklar

• Uluslararası faiz oranlarındaki değişkenlik

• Reel döviz kurları

• Büyüme ve enflasyon oranları değişkenliği

• Uluslararası rezervler ve sermaye hareketlerinin değişkenliği

• Ekonomide yaşanan resesyon

• Aktif fiyatlarındaki dalgalanmalar

Mikro faktörler;

• Banka bilânçolarında vade ve döviz cinsi uyumsuzlukları

• Kredi hacminin hızlı büyümesi

• Kredi, piyasa ve operasyonel risklerin realizasyonu

• Dolaylı kredi kullandırımları ve kredi konsantrasyonu

• Yetersiz iç kontrol ve risk yönetim sistemleri

• Bilgi asimetrisi

• Hatalı bankacılık stratejileri ve operasyonları(İpeker; 2002,51).

2.3. Finansal Serbestleşme ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar ile Krizler Arasındaki

İlişki

Finansal piyasaların günümüz ekonomisindeki işlevlerinin önemi tartışılmazlık