• Sonuç bulunamadı

Balkanlara bu kadar eski tarihlerde gelmeye başlayan Türkler, ilk yıllarda genel olarak Karadeniz üzerinden kuzeyden bölgeye göç ederlerken, Anadolu’ya yerleşmelerinin ardından ise artık daha çok batı yolunu kullanmaya başlamışlardır.

Anadolu üzerinden Balkanlara ilk göç edenler de 1260’da Moğol idaresinden kaçan Türkmenler olmuşlardır.149

146 İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, s. 9.

147 Bilgehan A. Gökdağ, “Balkan Türklüğünün Dil ve Eğitim Sorunları”, Balkan Türkleri: Balkanlarda Türk Varlığı, Erhan Türbedar(Der), Ankara: ASAM Yayınları, 2003, s. 287.

148 İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, s. 9.

149 İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, ss. 9–10.

68 Osmanlı Türklerinin, bölgeyle ilk temasları Orhan Gazi döneminde Süleyman Paşa liderliğinde gerçekleştirilen akınlar sırasında gerçekleşmiştir. Osmanlılar tarafından gerçekleştirilen ilk akınlarda amaç bölgeye yerleşmek gayesi taşımamış daha çok kısa süreli giriş-çıkışlar şeklinde gerçekleşmiştir. Daha sonraki yıllarda da Osmanlıların Rumeli’de ilk toprak edinmeleri de bu çerçevede olmamış, daha çok Bizans’ın içinde bulunduğu şartların zorlaması sonucunda vuku bulmuştur.

Osmanlıların bu anlamda bölge ile ilk temasları Bizans taht mücadelesi sırasında Kantakuzen’e verilen destek sırasında olmuş ve bu sırada ilk kez büyük miktarlarda Osmanlı askeri güçleri bölgeye girip çıkmaya başlamışlardır.150 Bu geçişler sırasında 1352 yılında Çinbi (Tsympe) kalesini ele geçiren Osmanlılar, iki yıl sonra da Gelibolu’yu tamamen işgal etmiş ve beş yıl içinde Trakya’nın güney bölgesini fethetmişlerdir.151 1364 yılında da Filipe’yi fethetmişler ve bu fetih ile birlikte ilk kez Anadolu’dan Osmanlı Türk nüfusu Balkanlara iskân edinmeye başlanmıştır.152

Filibe’nin fethedilmesinin ardından Balkanlarda hız kazanan Osmanlı ilerleyişi o tarihe kadar bir araya gelemeyen Balkan ülkelerini Osmanlılara karşı ittifaklar kurmaya da mecbur kılmıştır. Bölge ülkelerinin bu amaçla da oluşturdukları Haçlı orduları ile Osmanlılar, 1364 Sırp Sındığı Savaşından başlayarak 1371’de Çirmen Savaşı ve 1389’da da Kosova Savaşlarında karşı karşıya gelmişler ancak Osmanlı kuvvetleri karşısında ağır yenilgiler alarak Balkanlardaki Osmanlı ilerleyişini durduramamışlardır.153 Özellikle1389 Kosova Savaşı sonunda Osmanlı karşısında alınan yenilgi ile Balkanlar Osmanlı kontrolü altına girmiştir.154 Bu tarihten sonra Balkanların yerli unsurlarının, Osmanlı’yı Balkanlardan atmaya yönelik 1396’da Niğbolu ve 1444de Varna Savaşı da bekledikleri başarıyı sağlayamamıştır. Nihayet 1448 yılında Kosova’da ikinci kez yenilgiye uğrayarak Türkleri Balkanlardan çıkarmaya yönelik tüm umutları son bulmuştur.155

150 Castellan, Balkanların Tarihi, ss. 55–56.

151 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, s. 49.

152 Balkanlardaki Gelişmeler ve Türkiye’ye Etkileri İle Balkanlar – Türkiye Otoyol Projesi, İstanbul: Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, Harp Akademileri Basımevi, Mayıs, 1999, s. 12.

153 İnalcık, Devlet-i Aliyye…, s. 55.s

154 John Lampe, Yugoslavia’s Bloody Collapse: Causes, Course and Consequences, Cambridge:

Cambridge Univesity Press, 1996, ss. 9–10.

155 Mehmet İnbaşı, “Tarihsel Perspektif: Türklerin Balkanlara Yerleşmesi”, Balkan Türkleri:

Balkanlarda Türk Varlığı, Erhan Türbedar(Der), Ankara: ASAM Yayınları, 2003, s. 7.

69 Kuruluş yıllarında bir zorunluluk sonucu Balkanlarla ilgilenen Osmanlılar İstanbul fethetmelerinin ardından artık bir imparatorluk haline gelmişlerdir. Yükselme döneminde de Balkanlarda Osmanlı ilerleyişi tüm hızıyla devam etmiş 1459’da Sırbistan, 1463’te Bosna, 1468’de Arnavutluk, 1501’de Draç fethedilerek Karadağ ve Dalmaçya kıyıları hariç tüm Balkan toprakları Osmanlı Türk hâkimiyetine girmiştir.156 Bu fetihlerle gerçekleşen Balkanlardaki Osmanlı hâkimiyeti 1683 yılındaki Viyana kuşatmasına kadar devam etmiştir. Viyana kuşatmasının ardından önce duraklama ardından da gerilemeye başlayan Osmanlılar her şeye rağmen 1878 yılına kadar Balkanlardaki topraklarını kaybetmemişlerdir.157

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1683’den başlayarak Balkanlar’dan gerileyişinde etkili olan bir başka faktörde, 1789 Fransız İhtilalidir. Fransız İhtilali’nin yaydığı fikirlerin Osmanlı bünyesindeki Balkan uluslarını etkilemesi ve Balkanlar üzerinde hedefleri olan büyük güçlerin- özellikle de bölgedeki Slav halkları kışkırtan Rusların- de Balkan halklarını Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırtmaları Osmanlı’nın bölgedeki gerileyişini hızlandıran bir başka faktördü. Bu gelişmelerin neticesinde Balkan ulusları arasında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ilk ayaklananlar Sırplar olmuştur.158

18.yüzyıldan itibaren gerilemeye başlayan Osmanlıların, Balkanlar’daki en büyük rakibi Ruslar olmuş ve bölgenin kaderi iki ülke arasındaki ilişkilere bağlı olarak gelişmiştir. Rusya’nın, Osmanlı Devletinden topraklarını ele geçirmek amacıyla takip ettiği politikasının en somut göstergesi Balkan coğrafyası olmuştur. Rusya, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında da bu politikasını hayata geçirme doğrultusunda özellikle kendisi gibi Ortodoks mezhebine bağlı Osmanlı tebaası olan Sırp, Rumen ve Yunanlıları Osmanlı Devletine karşı kışkırtmak istemiştir. Savaşın sonunda imzalanan Edirne Anlaşması ile Osmanlı Devleti, Yunanistan’ın bağımsızlığını tanırken, Eflak ve

156 Balkanlardaki Gelişmeler… , s. 31; İnacık, Devlet-i Aliyye…, ss. 113–115.

157 Balkan Harbinden Günümüze Bakış, İstanbul: Harp Akademileri Basımevi, Mayıs, 1995, s. 7.

158 Fransız İhtilalinin Osmanlı Devletine etkisi için bkz. Hüseyin Emiroğlu, “Fransız Devriminin Osmanlı Üzerine Etkisi ve Sonuçları”, Muhafazakâr Düşünce, Bahar 2007, Yıl:3, Sayı:12, ss. 117–146.

70 Boğdan’a daha önce tanıdığı özerkliklerini yeniden teyit etmiş oluyordu. 159 Sırbistan’ın hukuken özerkliğinin kabulü ise gerçekte bağımsızlığının Osmanlı yönetimi tarafından kabul edilmesi anlamına geliyordu. Bu nedenle Sırbistan’ın özerkliğinin kabul edilmesi Osmanlı Devleti için parçalanmayı haber veren ilk ihtar anlamına gelmekteydi.160 Edirne anlaşması ile Osmanlı Devleti o tarihe kadar yönetimi altında olan Sırplara, Eflâklara ve Boğdanlılara çeşitli haklar verdiği gibi Rusların bunların hamisi olma iddialarını da kabul etmiştir. Balkanlar’daki Osmanlı gerilemesinin ikinci önemli aşamasını da 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşları ve sonrasında imzalanan Ayastefanos ve Berlin Anlaşmaları belirlemiştir. Bu anlaşmalardan özellikle Berlin Anlaşması; hem Osmanlı Devleti hem de Avrupa tarihi açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Buna göre; bu tarihe kadar Osmanlı toprak bütünlüğünü koruyan iki büyük devlet İngiltere ve Avusturya bu politikalarını terk etmişlerdir.161 Bunun sonrasında da Osmanlı devleti hızla toprak kayıplarıyla karşı karşıya kalmıştır. Anlaşmanın ardından Balkanların statüsü yeniden saptanarak bölge üzerinde denetim kurmaya çalışan Rusya sınırlanarak Balkanlar, Rusya’nın etki sahası olmaktan çıkartılmıştır.162

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileyişi ile birlikte Balkanlardaki istikrar bozulmuş ve bölge ülkeleri arasındaki mücadele çatışmalara neden olmuştur. 1912–

1913 yıllarındaki Balkan Savaşları sonunda Balkanlardaki 1350’de başlayan ve 5,5 yüzyıl devam eden Osmanlı hâkimiyeti de resmen son bulmuştur.163 Bölgedeki istikrarsızlık Birinci Dünya Savaşına kadar da devem etmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonunda bölgenin kaderini belirleyecek gelişmeler ortaya çıkmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının yanında o tarihe kadar Balkanlarda Katolik Slav halklarının hamiliğini üstlenen bir diğer aktör olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da ortadan kalkmış oluyordu. Savaşın ardından Avusturya-Macaristan İmpatorluğu’na ait topraklar üzerinde Avusturya, Macaristan, Çekoslavakya ve Romanya devletleri kurulmuştu. Böylelikle Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının yıkılmalarının ardından I. Dünya Savaşı sonrası Balkanlarda yeni bir dönem başlamış

159 Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi…, ss. 183–184.

160 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, ss. 80–

81.

161 Berlin Anlaşmasının sonuçları için bkz. Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi…, ss. 529–531.

162 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: İletişim Yayınları, 1. Baskı, 1998, s. 18.

163 Koloğlu, “Osmanlı Döneminde Balkanlar”, s. 52.

71 olacaktı.164 1918 yılında savaş sona erdiğinde Balkanlar için savaşın en açık sonucu;

savaşta İtilaf devletleri ile birlikte savaşarak galip çıkan Balkan devletlerinin, savaşta ittifak devletleri yanında yer alarak savaştan yenik çıkmış olan bölge devletlerinin topraklarını kendilerine almalarıydı. Buna göre; Romanya Erdel, Besarabya, Çrişina ve Bukovina’yı almış; Sırp-Hırvat ve Sloven Krallığı Karadağ’ı topraklarına katmıştı.165

Savaşın arkasından savaştan dağılarak çıkan iki büyük imparatorluğun topraklarında kurulan devletlerden biri de, önce1 Aralık 1918’de Sırp, Hırvat ve Slovenlerin bir araya gelerek kurdukları Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı olmuştur.166