• Sonuç bulunamadı

Balkanlar’daki müttefik devletler Osmanlı Devleti’ne nota (Ekim 1912) vererek milliyet esasına göre Rumeli’de bulunan devletlere muhtariyet verilmesini istedilerse de Osmanlı Devleti bu notalara karşılık vermeyerek Sırbistan ve Bulgaristan elçisinin pasaportunu eline vererek Balkan devletleri ile bu şartlar

90 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler 1876– 1938, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2001, s. 308.

91 Türkiye Gazetesi Yayınları Ansiklopedi Gurubu, a.g.e., s. 113. 92 Aksu, a.g.e., s. 10.

93 CDA, DH. 272.00.00.11.16.63.3. 94 Aksu, a.g.e., s. 10.

altında anlaşamayacağını bildirdi.96 Balkan devletlerinin ve Avrupa devletlerinin Makedonya üzerindeki güç ve hakimiyet mücadelesi son yüzyılda Osmanlı Devleti’ni sıkıntıya soktu.97 Osmanlı Devleti bilhassa Balkan devletlerinin

Makedonya üzerindeki emellerini öğrendiğinden 5 Ekim’de Berlin Antlaşması’nın 23’üncü maddesi ile Makedonya’ya yapılacak olan ıslahatlara derhâl başlayacağını bildirdi. Ekim ayının ilk günlerinde dört Balkan devleti Osmanlı Devleti’ne ültimatom vererek Türk ordusunun hemen terhis edilmesini ve Makedonya’ya yapılacak olan ıslahatlarda kendilerinin birer delege göndereceklerini bildirdi.98

1912’de Rusya’nın önderliğinde başta Bulgaristan ve Sırbistan arasındaki anlaşmazlığı çözme amacı ile ittifak oluşturuldu.99 Yunanistan ve Karadağ’ın da

Bulgaristan ile anlaşma sağlaması ile Balkan ittifakı tamamlandı.100 Karadağ 8

Ekim’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ederek savaşı başlattı. Bu durum üzerine Osmanlı Devleti de aynı gün Karadağ’a savaş ilan ederek Çetine sefareti maslahatgüzarını İstanbul’a çağırdı.101 Bulgaristan 13 Ekim 1912 günü Osmanlı

Devleti’ne savaş ilan etti ve ardından Yunanistan’da Osmanlı Devleti’ne bir nota vererek Osmanlı Devleti’nin karşı cephesinde yerini aldı.102

I. Balkan Savaşı’nda Balkan devletlerinin toplam kuvvetinin 510.000 kuvvet çıkartabilirken, buna karşılık Osmanlı Devleti’nin ise 450.000 civarında bir kuvvet çıkartabildiği,103 diğer bir kaynağa göre ise Balkan müttefik devletleri

Osmanlı Devleti karşısında 700.000 kişilik bir ordu çıkartabilirken, harbiye nezaretine yeni gelen ve Mahmut Şevket Paşa’dan görevi devralan Nazım Paşa Balkan devletlerine karşı en iyi ihtimalle 325.000 asker çıkartabildiği104 belirtilmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti Trakya’dan 70.000 civarındaki askerî savaş

96 Küçük, a.g.e., ss. 23–25.

97 Hakan Tan, “Balkan Savaşı Öncesi Bulgar Komitelerinin Müslüman Köy Baskınları: Yanıklı (Hamidiye) Köyü Örneği”, Studies Of The Ottoman Domain, C. 7, S. 12, Burdur 2017, ss. 43–82. 98 Emin Göksan, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri, 1911–1912 Osmanlı İtalyan Harbi Deniz Harekatı, Genelkurmay Askerî Tarih Ve Strateji Etüt Başkanlığı Yayınları, C. 3, S. 9, Ankara 1980, s. 120.

99 Tayfun Nasuhbeyoğlu, Balkan Tarihine Genel Bir Bakış, İstanbul 2008, s. 35.

100 Barbara Jelavich, Çev. Zehra Savan, Hatice Uğur, Balkan Tarihi II, Küre Yayınları, İstanbul 2009, s. 102.

101 Saral, a.g.e., s. 160. 102 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 103 Ahmet Halaçoğlu, a.g.e., s. 6. 104 Palmer, a.g.e., s. 220.

başlamadan yakın bir zaman önce terhis ederek kendini zor duruma soktu.105

Osmanlı Devleti Balkanlar’da cereyan eden bu savaşta güç dengesi bakımından Balkan devletlerinin güçlerinden az bir kuvvetle savaşta bulundu106 Bu durum ise savaşın kaybedilmesinde önemli bir etken oldu. Diğer taraftan saldırgan bir tavır içinde olan Bulgaristan’a karşı Trakya’da savunma hattı oluşturulmadığı gibi bilhassa Çatalca’da da böyle bir saldırıya karşı hazırlık yapılmadı. Osmanlı Devleti, Balkan devletlerinin ittifak yapacaklarına ve saldırıda bulunacaklarına ihtimal vermedi ve hazırlık yapmadı.107 Balkan devletleri ise Osmanlı Devleti’nin

Trablusgarp’ta İtalyanlar ile diğer taraftan Arnavutluk ve Yemen’deki iç isyanlar ve parti içi siyasî çekişmeler ile mücadele ettiği esnada bu durumları fırsat bilerek Osmanlı Devleti’ne saldırı hazırlığı yaptı.108

Balkan Savaşı, Doğu Rumeli (Doğu Trakya, Batı Trakya) ve Batı Rumeli (Makedonya, Arnavutluk) olmak üzere iki cephede gerçekleşti. Şark cephesi komutanlığına Abdullah Paşa tayin edilerek Filibe civarına da Ali Yaver Paşa kumandasında bir mürettep fırka yerleştirildi. Garp ordusunun başına ise Ali Rıza Paşa getirildi.109 Doğu cephesinde 4 kolordu bulunmakta idi ve Doğu kuvvetleri

komutanı Abdullah Paşa’nın emrindeki kuvvetler ve bu kuvvetlerin komutanları şöyle idi:

1. Kolordu’nun komutanlığında Ömer Yaver Paşa bulunmakta idi ve kuvvetleri ile Kırklareli’nin güneybatısında bulunmaktaydı. 2. Kolordunun komutanlığında Şevket Turgut Paşa bulunmakta idi ve kuvvetleri ile birlikte Türkbey ve Karaağaç bölgelerinde bulunmaktaydı. 3. Kolordunun komutanlığında Mahmut Muhtar Paşa bulunmakta idi ve kuvvetleri ile Pınarhisar’da bulunmaktaydı. 4. Kolordunun komutanlığında Abuk Paşa bulunmakta idi ve kuvvetleri ile Lüleburgaz’da bulunmaktaydı. Edirne’nin müdafaası ise Şükrü Paşa’ya bırakılmıştı ve emrinde iki tümen ile üç yedek tümen bulunmakta idi.110

105 Salih Polatkan, Askerî ve Siyasî Yönleriyle Mareşal Fevzi Çakmak, Önsöz Basım ve Yayıncılık, Ankara 1981, s. 10.

106 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 107 Gündağ, a.g.e., s. 91. 108 Bilgi, a.g.e., s. 36. 109 Ünal, a.g.e., s. 414.

110 Sevgi Aşkın, Balkan Savaşlarında Edirne, (Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Edirne 2007, s. 41.

Doğu cephesinde Bulgaristan ile Batı cephesinde de diğer müttefikler ile savaşmak durumunda kalan Osmanlı Devleti, denizde de müttefik devletlerinin donanmaları ile savaşmak zorunda kaldı ve Osmanlı Devleti ordusu içindeki siyasî görüş ayrılıkları Osmanlı ordusunun sevk ve idaresini zorlaştırdı.111 Ayrıca harp

heyeti arasındaki bu siyasî çekişmeler koordinasyon ve haberleşmeyi de olumsuz yönde etkilemiş olduğundan bu durum harbin kaybedilmesinde önemli bir etken olmuştur.112 Rusya’nın Balkan politikası hakkında Osmanlı hariciyesini yanlış

bilgilendirmiş olması, Rumeli’de 120 tabur askerin terhis edilmesi, başta Sırplar olmak üzere Balkanlar’da yapılan askerî hazırlıklar hakkında yeterli bilginin alınamamış olması savaşın savaşın seyrini Osmanlı Devleti adına olumsuz etkilemiştir.113 Abdullah Paşa, Doğu ordusu komutanı olarak taarruza taraftar

değildi. Çünkü ordunun durumunun buna müsait olmadığnı düşünmekteydi. Başkumandan vekili Nazım Paşa, kurmayları ile birlikte taarruz taraftarı olunca Abdullah Paşa’da bunu uygulamak zorunda kaldı.114

Osmanlı donanmasının ve ordusunun Balkan Savaşları için hazırlanmış bir planı yoktu ve bahriye nezareti de dönemin zor şartlarından dolayı donanmaya gerekli hazırlıkları yapamamıştı.115 Ayrıca Osmanlı komutanlarının da düşman

Bulgar kuvvetlerinin savaş düzeni ve dağılımı hakkında bilgilerinin olmadığından dolayı116 Osmanlı donanması ve ordusu saldırıdan ziyade savunma pozisyonunda

beklemeyi uygun gördü. 7 Ekim 1912’de Osmanlı donanmasının Padişah iredesi ile başkomutanlık vekâletine bağlanması nedeni ile savaş esnasında emir komuta zafiyetleri meydana geldi.117 21–22 Ekim 1912’de Hamidiye ve Mecidiye kruvazörleri Varna’yı bombardıman ettilerse de askerleri karaya indiremediler.118

Bu durum Balkan Savaşlarında Osmanlı donanmasının pek varlık gösterememesine neden oldu. Yunanistan denizde gücünü gösterdi, 20 Ekim 1912’de Bozcaada’yı, 21

111 Küçük, a.g.e., ss. 23–25.

112 Turan Alkan, “Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Ordu ve Siyaset İlişkileri”, Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara 2002, s. 765–781.

113 Keskin, a.g.e., s. 70. 114 Öngül, a.g.e., s. 9.

115 Hüsnü Özlü, “Arşiv Belgeleri Işığında Balkan Savaşlarında Ege Adaları’nın İşgali Süreci”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, İzmir 2012, s. 12.

116 Mahmut Muhtar, a.g.e., s. 10. 117 Özlü, a.g.e., s. 12.

118 Ozan Tuna, “Çatalca Savaşı’nda Türk Donanmasının Desteği”, Studies Of The Ottoman Domain, C. 6, S. 10, Burdur 2016, ss. 25–58.

Ekim’de Limni’yi, 30 Ekim’de Taşoz ve Gökçeada’yı, 1 Kasım’da Semadirek adalarını işgal etti. Osmanlı hükümeti barış teklif ettiyse de Yunanistan kabul etmedi. 17 Aralık 1912 tarihinde Bozcaada yakınlarında Osmanlı ile Yunanistan donanmaları arasında yapılan savaşı Yunanistan kazandı ve Midilli, Sisam ve Meis adaları Osmanlı hakimiyetinden çıktı.119 Yunanistan, Selânik, Bozcaada, Taşoz,

Limni, Samotra Adalarını da zapt etti. Bu adaların Yunanlıların eline geçmesi ile birlikte Makedonya (Rumeli) ile İstanbul ve Anadolu’nun bağlantısı kesildi.120 Bulgarların da Çatalca’ya kadar gelmesiyle Makedonya ile kara bağlantısı kesildi.121

Balkan Savaşı’nın başlaması ile birlikte Osmanlı Doğu ordusu Filibe’ye saldırarak Bulgar ordularını arkadan çevirmek için hareket etmişse de Bulgarların saldırısı karşısında bozguna uğradı.122Kırklareli’nde Bulgar ordusunun iki cepheden

başlattığı saldırı karşısında Abdullah Paşa komutasındaki kuvvetler savunma yaparak zaman kazanırken, Nazım Paşa’nın emri ile 3. Kolordu kumandanı Mahmut Muhtar Paşa’nın Bulgarlar’a karşı yaptığı karşı saldırı ile Bulgar 1. Ordusu, Erikler ve Yoğuntaş civarında yenilgiye uğradı. Bu saldırı karşısında Bulgar 3. Ordusunun saldırısı da başlayınca Osmanlı kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı. İklimin ve bölgenin olumsuz etkilerinden dolay geri çekilmek durumunda kalan Osmanlı ordusu, Nazım Paşa’nın emri ile tekrar Lüleburgaz’da cephe oluşturdu.123 Bulgarlar Kırklareli’ni aldı ve Edirne’yi de kuşattı.124 Daha öncesinden komutanlar arasında

Lüleburgaz–Çorlu hattı arasındaki çekişme, orduyu yıpratarak zaman kaybına neden olmuştu. Osmanlı Devleti, savaştığı Doğu cephesinde Bulgarlar karşısında yenilgi alarak, 22–23 Ekim 1912’de yine Bulgarlar karşısında Kırkkilise (Kırklareli) Muharebesi’nde başarısız oldu.125 Savaştan önce Kırkkilise’nin Batı cephesinde

Hasan İzzet Paşa sağ kanatta ise Hilmi Bey tümeni bulunmaktaydı. Bulgar saldırıları

119 Yasemin Demircan, “Ege Adalarında Osmanlı Hakimiyeti”, Türkler Ansiklopedisi, C. 10, Ankara 2002, ss. 363–372.

120 Özlü, a.g.e., ss. 9–32.

121 Hakkı Büyükbaş, “Kimlik, Güç ve Dış Politika: 1912–13 Yıllarında Rusya’nın Balkan Politikası Üzerine Bir Analiz”, Akademik İncelemeler Dergisi, Sakarya 2013, ss. 245–272.

122 İsmail Faruk Aksu, a.g.e., s. 10.

123 Barış Toptaş, Kırklareli Merkez İlçe ve Köylerindeki Gayrimüslim Eserleri, (Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Edirne 2012, s. 19.

124 Melek Dosay Gökdoğan, “Osman Gazi’den Mehmet Vahdeddin’e Osmanlı Bilimi ve Kültürü”, Türkler Ansiklopedisi, C. 11, Ankara 2002, ss. 175–209.

sonrasında Osmanlı kuvvetleri kaçtı, Hasan İzzet Bey tümeni ise geceden kaçmıştı. Kaçan Osmanlı kuvvetleri Lüleburgaz–Vize hattına çekildi.126 Osmanlı Devleti

Bulgarların ilk önce Edirne istikâmetine yöneleceklerini düşünmüşlerse de Bulgarlar, Edirne’ye yönelmedi ve Kırklareli (Kırkkilise) üzerine saldırarak Edirne’nin doğusunda yer alan ve 65 km’lik bir alanda meydana gelen Kırkkilise Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni mağlup etti.127 27–28 Ekim’de Karaağaç bölgesinde

sağ cephenin boş olmasından dolayı yapılan Bulgar saldırıları karşısında, önce Osmanlı kuvvetleri düşman saldırılarını püskürtse de sonrasında128 28 Ekim’de

yapılan düşman saldırısıyla birlikte her iki tarafta ağır kayıplar verdi.129 ve 30–31

Ekim’de Osmanlı kuvvetleri panik içinde geri çekilmeye başladı.130 31 Ekim 1912

tarihli New York Times gazetesi de bu muharebeleri “Kanlı Savaş” başlığı altında okurlarına duyurdu.131

Bulgar Başkumandanı, Ali Yaver Paşa kumandasındaki kolorduyu mağlûp ettikten sonra şark ordusu ile temasa geçti ve Bulgar kuvvetleri şark ordumuzu Süloğlu ve Pınarhisar’da mağlup ederek Kırklareli’ni zapt etti. Bu mağlubiyet üzerine Osmanlı kuvvetleri Vize–Lüleburgaz hattına çekilmişse de burada da tutunamadı. Osmanlı ordusu son olarak Çatalca hattına çekilmek zorunda kalmışsa da saldırıda bulunan düşman birlikleri nihayetinde Edirne’ye ulaştı. Garp ordusunun başında ise Ali Rıza Paşa bulunmaktaydı ve şark ordusunun düşman karşısında hemen mağlup olması garp ordusunu zor duruma soktu. Demir yoluna Bulgarlar, deniz yoluna da Yunanlılar hakim oldu ve Osmanlı Devleti’nin kuvvetlerinin birbirleriyle ve Anadolu’yla olan irtibatını kestiler. Garp ordusu böylece bütün Balkan ordularının saldırılarına maruz kalarak büyük bir kayıp yaşadı.132

İç hatlarda savaşmak mecburiyetinde kalan Türk ordusu, Balkan Savaşı’nda bu savaşın icaplarını yerine getiremedi. Garp ve Şark ordularının irtibatlarının zayıf olması ve İstanbul–Selânik demiryolu hattının zayıf bırakılması savaşın

126 Mahmut a.g.e., s. 26. 127 Gündağ, a.g.e., s. 98.

128 Mahmut Muhtar, a.g.e., s. 62.

129 Sezer Arslan, Balkan Savaşları Sonrası Rumeli’den Türk Göçleri ve Osmanlı Devleti’nde İskanları, (Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Edirne 2008, s. 29. 130Arslan, a.g.e., s. 29.

131 Nurten Çetin, “Balkan Savaşlarında İzmit’te Seferberlik Uygulamaları”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, İzmit 2015, ss. 977–987.

kaybedilmesinde önemli nedenlerden olmuştur. Osmanlı ordusu her yeri savunacağım düşüncesi ile hareket etti ve hiçbir yeri savunamadı.133 Osmanlı ordusu bir taraftan düşman ile mücadele ederken diğer taraftan da açlık ile mücadele etmekte idi. Bu durum savaşların kaybedilmesinde önemli bir sorundu. Savaşın devam ettiği sırada başkumandanlık vekaleti, Şark ve Garb ordularına miktarı hükümetçe belirlenen yardımları gönderdi.134 Yapılan bu mahsusatlar da askerin

gücünü toplamasında etkili olmadı.

Kumanova’da 23–24 Ekim’de yapılan muharebede Türk ordusunun mevcudu 65.000 civarında, Sırp ordusunun mevcudu ise Bulgarlar’la birlikte 100.000 civarında idi. savaşın başlaması ile Osmanlı Devleti Sırplar üzerinde üstünlük kurmuşken savaşın ilerleyen safhalarında Sırplar, Osmanlı ordusu üzerinde üstünlük kurdu ve Osmanlı ordusu bozguna uğradı. Kumanova’da yenilen Osmanlı ordusu Üsküp’e geri çekilse de burada da tutunamayarak Kalkandelen tarafına çekilmek zorunda kaldı.135 Osmanlı ordusunun Kumanova’da yenilmesinin önemli

nedenlerinden birisi de Osmanlı ordusu içinde bulunan Hristıyan askerlerin ve en önemlisi de topçu olan Hrıstiyanların düşman saflarına geçmesi oldu. Topçu askerlerin karşı tarafa geçmesiyle birlikte136 Yahudi askerlerin, Hristiyan tebaa içinde bilhassa Rum ve Ermeni askerlerin de savaş esnasında düşman saflarına geçmesi muharebelerin sonuçlarını etkiledi ve Osmanlı ordusunun varlık gösterememesine neden oldu.137 Osmanlı ordusundan firar eden Hristiyan

askerlerden birçoğu savaşın bitiminde islam ahalisine saldırı da ve mezalimde bulundu.138

Tahsin Paşa’da 25.000 kişilik ordusu ile Selânik’te Yunanistan’a teslim oldu. Bu başarısızlık sonucunda 29 Ekim’de Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesinin istifa etmesi sonucunda Ahmet Muhtar Paşa’nın yerine Kâmil Paşa kabinesi geçerek

133 Oğuz Turan, Türklerde Stratejik ve Taktik Düşünceler Mete’den Atatürk’e Kadar, Belge Yayınları, Ankara 1986, s. 213.

134 CDA, I. MLU. nr. 00009–00028–001–001.

135 Yakub Ahbab, “Kuzey Makedonya 1912: Savaş, Katliam ve Soykırım”, Tarih Dergisi, S.62, İstanbul 2016, ss. 91–126.

136 Suat Zeyrek, Birinci Balkan Savaşı Yenilgisinin İç ve Dış Sebepleri, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstisüsü Doktora Tezi), İstanbul 2012, s. 342.

137 Ufuk Gülsoy, “Cizye’den Vatandaşlığa: Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni”, Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara 2002, ss. 82–93.

Kâmil Paşa batılı büyük devletlerden savaşın bitmesi adına aracılık etmelerini istedi. Bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti Babıâli Baskını ile hükümeti yeniden ele geçirdi. 3 Ekim 1913’te savaş yeniden başladı ve Yunanistan 6 Mart’ta Yanya’yı, Bulgarlar 26 Mart’ta Edirne’yi, Esad Toptani Paşa’nın ihaneti üzerine Karadağlılar 23 Nisan’da İşkodra’yı ele geçirdi. Arnavutluk’taki son Osmanlı birliği ise Sırplara teslim oldu.139 Sırbistan ordusu 19 Ekim günü sınırı geçerek Osmanlı Devleti

içlerine doğru ilerleyerek 20–22 Ekim’de Prıştine ve 26 Ekim’de de Üsküp’ü ele geçirdi. Sırplar şehre girer girmez sıkı yönetim ilan etti. 18 Kasım’da Sırp ve Karadağ kuvvetleri Leş’i birkaç gün sonra da Resne’yi aldı. 19 Kasım’da Manastır’a giren Sırp kuvvetleri 20 Kasım 1912’de Florina, 22 Kasım’da da Ohri’yi alarak Osmanlı Devleti’nin Makedonya’da ki hakimiyetine son verdi. Sırplar işgal ettikleri Osmanlı topraklarında Müslüman halka hunharca katliam yapmaktan geri durmadı. Bu durum 31 Aralık 1912 tarihli The New York Times gazetesinde de haber olarak yayımlandı. Yine aynı gazetenin 18 Ocak 1913 tarihli yayınında ise “Sırplar

Onbinlerce Müslümanı Katletti” 140 başlığı ile o gün ki durumu gözler önüne sermiştir. Danimarkalı gazeteci ise “Priştine Sırpların eline geçti ve 5000 Arnavut

Sırplar tarafından katledildi” demiştir. Daily Telegraph gazetesi de bu haberi

doğrulamıştır.141

Bu yenilgide ikmâl askerlerinin birliklerine katılamaması etkili olmuştur.142 Bulgaristan Kırkkilise’de Osmanlı kuvvetlerini mağlup ederek Osmanlı ordusunun Edirne ile olan bağlantısını kesti.143 Osmanlı ordusunun 28 Ekim 1912’de Lüleburgaz’da tekrar Bulgarlar karşısında yenilgi alması üzerine bu sefer Osmanlı ordusu Çatalca hattına çekilmek zorunda kaldı ve bu durum sonucunda da düşman kuvvetleri İstanbul’a yaklaşık 80 km kadar yakınlaştı.144 Bulgar saldırıları

139 Küçük, a.g.e., ss. 23–25.

140 Ahbab, “Kuzey Makedonya 1912: Savaş, Katliam ve Soykırım”, ss. 91–126. 141 Özkan, a.g.e., ss. 23–54.

142 Serkan Er, “Balkan Harbi’nde Osmanlı Ordusunun Seferberlik Planı”, Tarih Dergisi, S. 59, İstanbul 2014, ss. 137–188.

143 Richard C. Hall, Çev. M. Tanju Akad, Balkan Savaşları: 1912–1913 I. Dünya Savaşının Provası, Homer Kitapevi, İstanbul 2003, s. 35.

sonucunda Çatalca hattına çekilen Osmanlı kuvvetleri Bulgarları burada zor bir direnişle durdurabildi. Bu direniş sayesinde İstanbul işgal edilmekten kurtultu.145

Bulgarların Balkanlar’da ilerlediği sıralarda Osmanlı Devleti içerisindeki siyasî durum pek iyi değildi ve partiler arası siyasî mücadele, yönetimini ve idareyi sıkıntıya soktu. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Hürriyet ve İtilaf Partisi arasındaki mücadele kızıştığı için bu mücadele orduya yansıdı. Subaylar arasında da fırkalar oluştu. Balkan Savaşı’nda ittihatçı olan Rumeli kumandanının emrini dinlemeyen üçüncü kolordunun ittihatçı kumandanı, Bulgar ordusuna yalnız başına taarruz ederek Kırklareli’nde üçüncü ordunun perişan olmasına neden oldu. Bu durum savaşın seyrini ve sonucunu etkilediği gibi ordu Lüleburgaz’da da tutunamayarak Çatalca mevzi‘ine kadar çekildiğinden İstanbul’un kapıları da Bulgarlara açılmıştı.146 Osmanlı Devleti bütün olanaklarını sevk ettiği Balkan Savaşı esnasında

ülke içinde meydana gelen siyasî çekişmelerin orduya yansıması147 ve ordu içindeki

emir komuta zincirinin bozulmuş olması iki haftalık süre içinde Osmanlı ordusunun hemen her cephede yenilmesine neden oldu. Bu durum Osmanlı ordusunun Çatalca Gelibolu hattına çekilmesine neden oldu.148 Bulgar kuvvetlerinin Edirne’yi kuşatması ve bir kısmının da Çatalca’ya kadar ilerleyerek İstanbul’u tehdit etmesi sonucunda Osmanlı Devleti çaresiz kaldı. Edirne’de bu sırada Mehmet Şükrü Paşa görevliydi ve Mehmet Şükrü Paşa kahramanca müdâfaada ederek Bulgarlara büyük zayiat verdi. Bulgarların İstanbul’a bu kadar yaklaşması sonucunda Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı.149 İstanbul, I. Balkan Savaşı’nda Çatalca’daki

hattı nedeni ile Osmanlı Devleti’nin elinde kalmış olsa da ilerleyen dönemlerde Osmanlı Devleti Çatalca’daki hattını da kaybederek I. Dünya Savaşı ile birlikte İstanbul’u da kaybedecektir.150 Nitekim Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında

Tuna ve Balkanlar gibi tabi bir hudut bulunmuyordu ve bu yüzden Osmanlı Devleti

145 Çağla T. Tağmat, “Uluslararası Carnıgıe Raporuna Göre İki Balkan Savaşı Arası Dönemde Edirne’de Bulgar İşgali (26 Mart–22 Temmuz 1913)”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 60, Ankara 2017, ss. 207–232.

146 Saral, a.g.e., s. 160.

147 Sinan Marufoğlu, “Balkan Savaşları Sırasında Arapların Tutumu”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, İzmir 2012, ss. 141–159.

148 Süleyman Kocabaş, Son Haçlı Seferi Balkan Savaşı, Vatan Yayınları, İstanbul 2000, s. 111. 149 Oral, a.g.m., ss. 33–40.

150 Caner Arabacı, “Bir Millî Felâket Olarak Balkan Bozgunu ve Geciken Uyanış”, Yenigün Gazetesi, Konya 2014, s. 2.

olacak saldırılara karşı bölgede sürekli kuvvet bulundurması gerekirken bu bölgede kuvvet bulundurmamıştır. Ordunun zayıf olması politikaya karışması gibi nedenler de değerlendirildiğinde Bulgarların Çatalca’ya kadar ilerlemeleri zor olmadı.151

Bulgar kuvvetlerinin önlenemez ilerleyişi İstanbul’u açık tehdit haline getirdi. Yunanlılarda diğer taraftan Selânik’i ele geçirdi. Bu durum üzerine Avrupalı altı büyük devlet durumu müzakere ettiklerini bildirdiler.152 Diğer taraftan Sırpların

saldırılarına maruz kalan Arnavutluk ise 28 Kasım 1912’de bağımsızlığını ilan etti. Bulgaristan, Osmanlı Devleti karşısında zorlanmadan ilerledi ve İstanbul’un kapısına dayandı. İstanbul önlerinde durdurulması ile birlikte geriye döndüğünde Osmanlı Devleti’nin Trakya’daki topraklarının büyük bir kısmını aldığını gördü.153

Bulgarların bu kadar çabuk İstanbul’a yaklaşmalarına Rusya çok şaşırdı. Hesaplarının alt üst olacağı düşüncesi ile Kasım 1912’de Bulgaristan’a bir nota vererek İstanbul’u işgal etmemesi konusunda Bulgaristan’ı uyardı ve Rus menfaatlerini korumak için 5 bin asker göndereceğini bildirdi. Bu arada Rusya Hariciye Nazırı Sazanov, İngiliz Hariciye Nazırı Edwar Grey’e Bulgarlar tarafından İstanbul’un işgal edilmesini kabul etmeyeceklerini, şayet Bulgarların şehri işgal etmesi durumunda şehrin uluslararası statüde bir şehir olarak kalması gerektiğini bir plan şeklinde teklif etti. Bu duruma kızan Bulgar kralı Rusya’dan uzaklaştı ve Almanya ve Avusturya safına geçti. İkinci Balkan Savaşı ile birlikte Rusya Edirne’nin geri alınması konusunda Osmanlı Devleti’ni destekledi. Çünkü zamanı gelince buraların kendi eline geçeceğini düşünmüştü.154

Doğu Rumeli ve Batı Rumeli olarak gerçekleşen Balkan devletlerinin saldırıları sonucunda Osmanlı Devleti hemen hemen her cephede yenilgiler alarak rica‘t yapmak durumunda kaldı. Balkan devletleri işgal ettikleri şehirlerde hunharca katliamlar yaptı. Bu katliamlara istinaden İşkodra müstakil fırka kumandanı Hasan Rıza Bey tarafından çekilen telgrafta, Hasan Bey, Karadağlıların hastane ve yaralı dinlemeden bombaladıklarını ve yaralı ele geçirdikleri Türk askerlerini vahşice

151 Abdurrahim Dede, Balkanlar’da Türk İstiklâl Hareketleri, Türk Dünyası Yayınları, İstanbul 1978,

Benzer Belgeler