• Sonuç bulunamadı

I. Balkan Savaşı sonrasında Balkanlar ile bağlantısı kesilen Osmanlı Devleti büyük bir kayıp yaşadı. Bulgaristan, Karadeniz’den sonra Ege Denizi’ne de inerek hâkimiyet alanını genişletti ve büyük Bulgaristan olma yolunda önemli bir adım atarak Balkanlar’da güç dengesini değiştirmek istedi.179

I. Balkan Savaşı bitmiş olsa da Balkanlar’da halâ devam eden Makedonya meselesi Balkan devletleri arasındaki rekabeti daha da körükledi. Balkan devletleri Arnavutluk’un paylaşımı konusunda da çekişme halinde olmuşlarsa da büyük devletlerin müdahalesi neticesinde bağımsız bir Arnavutluk kurulmasıyla bu

175 Mahmut Muhtar, a.g.e., s. 26. 176 CDA, HR. SYS. nr. 1991/5–64. 177 Temizer, a.g.e., ss. 404–413. 178 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 179 Ertan, a.g.e., s. 60.

çekişmeler son buldu. Çünkü Adriyatik Denizi’ne açılmak isteyen Sırplar bu durumdan rahatsız oldu. Avusturya ise tehlike olarak gördüğü Sırpların bu hayali gerçekleşmesine engel olmadı. Diğer taraftan İtalya ve Yunanistan’ın da burada gözünün olmasından dolayı Avusturya ve İtalya bu konuda yakınlaştı. Makedonya konusu yüzünden Bulgaristan ile Sırbistan’ın arası açıldı ve bu husumet neticesinde Sırbistan ile Yunanistan yakınlaşmaya başladı ve bu iki devlet aralarında 1 Haziran 1913 tarihinde ittifak yaparak Bulgaristan’a karşı birlikte hareket etme kararı aldı. Sırbistan ve Yunanistan aralarında yaptıkları antlaşmaya göre Makedonya’yı paylaşıp Bulgaristan’a küçük bir pay verdiler. Bu antlaşmaya göre de Arnavutluk’u bölgelerine ayırdılar.180

Bu sırada hükümete darbe plânları yapılmaktaydı ve Enver Paşa, bu durumdan haberdar olarak darbeye engel olmaya çalıştı. 11 Haziran 1913’te Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, harbiye nezaretinden çıkarak aracı ile evine giderken darbeci Yüzbaşı Çerkez Kasım tarafından silahla vurularak öldürüldü. Darbeciler darbenin devamını getiremediler ve yakalanarak idam edildiler. İttihat ve Terakki bu sefer sadrazamlığa Sait Halim Paşa’yı getirmeyi uygun gördü.181 İttihat ve Terakki Cemiyeti Babıâli Baskını ile birlikte I. Dünya Savaşı sonuna kadar iktidarı elden bırakmadı.182

Osmanlı Devleti, I. Balkan Savaşı’nda Balkan topraklarının büyük bir kısmını kaybettinden sonra bölgede çekişmeler ve çatışmalar bitmedi. Sırbistan ile Yunanistan’ın imzaladığı ittifaka Romanya’yı da katmak istediler. Osmanlı Devleti de bu ittifaka çekilmek istenmişse de bu ittifaka katılmadı. Bulgaristan ise 23 Haziran 1913’te Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı, akabinde Romanya’da Bulgaristan’a karşı savaş başlattı ve böylece Balkan devletleri Osmanlı Devleti’nden aldıkları toprakları paylaşamamaları yüzünden 159 gün sürecek olan II. Balkan Savaşı’nı başlattılar.

Romanya, Bulgaristan’ın elinde bulundurduğu Dobruca’yı alarak Bulgaristan içlerine doğru hareket etti. Diğer taraftan Yunanistan, Bulgaristan’ın elindeki Kavala’yı ele geçirdi. Avusturya ise güçlü bir Sırbistan olmasını istemediği

180 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 181 Akşin, a.g.e., s. 43.

için Bulgaristan’ın savaştan galip gelmesini istemekteydi. Avusturya’nın da istediği Selânik, Yunanistan’ın eline geçti. Bulgaristan’ın elindeki stratejik noktaların alınması Avusturya’yı da savaşa müdahale noktasına getirdi. Rusya ve Avusturya, Kavala’nın Bulgaristan’ın eline verilmesini istemişse de diğer taraftan Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ise Yunanistan’a verilmesini istediler.183

Sırplar ve Yunanlılar tarafından Makedonya ve toprak paylaşımı meselesi gibi bir takım nedenlerden dolayı başlayan ve Romanya’nın da dahil olması ile birlikte Savaşın cephesinin genişlediği ve Bulgaristan’ın zayıf kaldığı bir anda,184

Bu durumu fırsat bilen Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları alma düşüncesi ile müttefik devletlerin Bulgaristan üzerine ilerledikleri esnada Edirne’yi kurtarmak üzere Bulgaristan’a karşı harekete geçmek istedi.185 Osmanlı Devleti, Bulgaristan

üzerine kuvvet göndermeden önce Bulgaristan’a murahhas Mösyö Naçeviç vasıtasıyla yapmış olduğu tebligatta Edirne’nin ve Midye–Enez hattının doğusunda bulunan arazinin tahliye edilmesini isteyerek tahliye edilmemesi durumunda Osmanlı ordusunun harekâta başlayacağını bildirdi.186 İstanbul’da Bulgar sefaretine

bakan Mösyö Tuşef Bey, İstanbul hükümeti tarafından uyarılarak Osmanlı Devleti’nin saldırısı sonrasında Bulgar birlikleri tarafından Osmanlı kuvvetlerine karşı mukavemet göstermemesi istendi. Bulgaristan ise burada bulunan Müslümanların haklarını koruyacağına ve umûmî bir de af ilân edeceğini bildirdi.187

Osmanlı ordusunun Edirne’ye ilerlemesi haberinden sonra Bulgaristan tarafından asılsız haberler çıkarıldı. Bu asılsız haberlerden birisi olan ve Sofya’dan çekilen bir telgrafta Osmanlı ordusunun ileri harekâtı sonucunda Edirne bölgesinde bulunan Hıristiyan ahalinin kaçtıklarını ve Bulgaristan’a sığındıkları bildirildi. 19 Temmuz 1913’te Osmanlı hariciye nezareti celilesine çekilen telgrafta ise bu haberlerin asılsız olduğunu, aksine Bulgaristan’ın bölgede bulunan Müslümanlara ve Hıristiyan ahaliye karşı saldırgan tavır içinde olduğunu yalnız Keşan bölgelerinde

183 Küçük, , “Balkan Savaşı”, ss. 23–25.

184 M. Hanefi Bostancı, Bir İslâmcı Düşünür Said Halim Paşa, İrfan Yayınevi, İstanbul 1992, s. 36. 185 Kocabaş, Son Haçlı Seferi Balkan Savaşı, s. 201.

186 CDA, BEO. nr. 4194/314540.

187 Behçet Cemal, Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa Hatıralar, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1977, s. 65.

birkaç Bulgar karyesinin Bulgaristan teşviki ile Bulgaristan’a hicret ettiği bildirildi.188

Osmanlı ordusunun Edirne’ye ilerlediği haberi üzerine Paris sefaretinden 19 Temmuz 1913’te çekilen telgrafta, Fransa’nın bu duruma karşı olduğunu fakat yalnız başına da herhangi bir harekete girmeyeceğini, Rusya tarafından bir hareketin olmayacağını bildirdiği gibi Fransız hükümetinden Osmanlı ordusunun Edirne’den daha ileri gitmemesi ve Meriç’i geçmemesi gerektiği üzerine telkinlerin olduğu bildirildi. Edirne’ye Osmanlı ordusunun giriş sebebinin ise Rum ve Müslüman ahalinin Bulgar mezalimden kurtarılması gerekçesi ile harekât yapılmıştır diyerek ve telgrafın sonuna da oraya yerleştikten sonra Avrupa’nın bizi oradan çıkarması güçtür, çünkü kendi aralarında uzlaşamazlar denilmiştir. 189 Enver Bey, Talat Bey ve

Said Halim Paşa gibi ileri gelenlerce Edirne’nin geri alınması konusu gündeme getirildi.190 Sonrasında ise Osmanlı ordusu Çatalca ve Bolayır’dan hareket ederek Ereğli, Çorlu ve Tekirdağ’ı aldı. Bulgar kuvvetleri, üzerine gelen Osmanlı kuvvetleri karşısında çaresiz kalarak rica‘t etmek durumunda kaldı.191 21 Temmuz 1913’te Edirne düşman kuvvetlerinden temizlendi ve geri alındı.192 Edirne’nin

alınmasının akabinde milis kuvvetler ile birlikte Osmanlı ordusu 31 Ağustos 1913’te Gümülcine, 1 Eylül 1913’te İskeçe, 2 Ekim 1913’te ise Dedeağaç’ı alarak tekrar Osmanlı sınırları içine dahil etti.193 Osmanlı Devleti Dimetoka’yı da İstanbul Antlaşması ile geri aldı. Enver Paşa bu galibiyetin mimarı kabul edilerek Osmanlı Devleti içinde büyük bir üne kavuştu. Akabinde Enver Paşa’ya tuğgeneral rütbesi verilerek Enver Paşa harbiye nezaretine getirilti.194

Osmanlı Devleti’nin Edirne’yi almasından sonra, Edirne’nin alınmasının Londra Barışı’nın bozulması anlamına geldiğini bildiren İngiltere ve Fransa, bu duruma tepki gösterseler de bir şey yapamadılar. Diğer taraftan da Rusya ile Bulgaristan’ın boğazdan uzak kalmasını istediklerinden bu sonuca itiraz etmeme 188 CDA, HR.SYS. nr. 1974/1–54. 189 CDA, HR.SYS. nr.1974 1–32. 190 Bostancı, a.g.e., s. 36. 191 CDA, DH.SYS. nr. 112–24/61–4–1–3. 192 Bostancı, a.g.e., s. 36.

193 Ümit Kurtuluş, Batı Trakya’nın Dünü Bugünü, Sincan Matbaası, Ankara 1979, s. 8.

194 Emine Aşan Yamanlar, Padişahların Dilinden Osmanlı Tarihi, Erel Yayıncılık, Ankara 2002, s. 312.

kararı aldılar.195 Bulgaristan ise Romanya, Sırbistan ve Osmanlı Devleti karşısında

aldığı mağlûbiyetler sonucunda son çare olarak 31 Temmuz 1913 tarihinde mütareke imzalayarak Bükreş Barışı’nı yapmak istedi.196 10 Ağustos 1913 yılında

yapılan Bükreş Antlaşması ile Balkan Savaşları son buldu.197 Bu antlaşmaya göre

Romanya, Yunanistan ve Sırbistan’ın aldığı topraklarla sınırlar belirlendi. Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında yapılan İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913) ile Edirne, Dimetoka ve Kırklareli Osmanlı Devleti’ne kalacak, sınır ise Meriç Nehri olacak şekilde kararlaştırıldı. Bu antlaşmada Balkanlar’da kalan Müslümanların hakları da görüşüldü. Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında 14 Kasım 1914’te Antlaşma imzalandı, adalar konusu da 14 Şubat 1914’de büyük devletlerce kararlaştırıltı. Gökçeada ve Bozcaada Osmanlı Devleti’ne verilecek ve diğer adalar ise Yunanistan’a verilecektir şeklinde karar alındı. Adalar konusunda ve Müslümanların hakları konusunda da teminat alındı. 13 Mart 1914’de Sırbistan ile Osmanlı Devleti arasında İstanbul’da yapılan antlaşmada, Sırbistan ile Osmanlı Devleti arasında sınır hattı olmadığından dolayı Makedonya’daki Türkler’in hukuki haklarının neler olduğu belirtildi. Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları nedeni ile topraklarının büyük bir kısmını kaybetti.198

31 Ağustos 1913’te Gümülcine’ye giren Osmanlı Devleti Dersiam Salih Efendi’nin başkanlığı altında Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu muhtar cumhuriyet, hem Bulgar Başkanı Wradislav hem de Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından tanındı.199

Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasındaki (29 Eylül 1913) antlaşma İstanbul’da yapıldı. Yirmi maddeden oluşan İstanbul Antlaşması’na göre Meriç Nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi. Bulgaristan’da kalan Müslümanların kendi müftülerini kendilerinin seçmesi, baş müftünün boşanma vesayet nafaka ve yetim mallarının korunması gibi davalara bakması, müftülerin maaşı Bulgaristan hükümeti tarafından verilmesi, ilk ve orta seviyece eğitim kurumları açılması ve

195 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 196 Temizer, a.g.e., ss. 404–413. 197 Özgür, a.g.e., s. 5. 198 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 199 Kurtuluş, a.g.e., s. 8.

buralarda eğitimin Türkçe yapılması gibi konularda anlaşmaya varıldı.200 Kırklareli,

Dimetoka ve Edirne yeniden Osmanlı topraklarına katılacağı bu topraklarda kalan Türklerin mülkiyet haklarına saygı gösterileceği karara bağlandı.201

Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında ise 14 Kasım 1913’te Atina Antlaşması imzalandı, bu antlaşmaya göre Yunanistan’da kalan Müslümanların Rumlarla eşit haklara sahip olması kararına varıldı. Yunanistan’daki Müslümanların müftülerini kendilerinin seçmesi kararına varılarak meselesinin halli Londra Antlaşması’na göre büyük devletlere bırakıldı. Bu devletler 16 Aralık 1913’te tebliğ ettikleri bir kararla Bozcaada, İmroz ve Meis’i Türkiye’ye bırakarak diğer bütün adaları işgal altında bulunduran Yunanistan’a verdiler.202 Bu bakımdan Osmanlı

Devleti’nin Rumeli’deki toprak kayıpları sonucunda Osmanlı Devleti’nin Sırbistan ile bağlantısı kalmadı. Bu savaşlar ile birlikte Rumeli’de yaşayan binlerce Müslüman katliama maruz kaldı ve pek çok Müslüman hunharca öldürüldü. Burada yaşayan Müslümanların büyük bir kısmı da malını mülkünü terk ederek kaçmak zorunda kaldı. Sadece Edirne’de 225.000’den fazla Müslümanın Bulgarların esareti altında açlıktan ve zulümden hayatını kaybettiği bilinmektedir. Savaşlardan sonra baskı ve zulümlerin devam etmesi üzerine birçok Müslüman aile Anadolu’ya peyderpey göç etmek zorunda kalmıştır.203

Bulgarlar bu savaşta Osmanlı ahalisinin Balkanlar’da bulunan büyük bir kısmına zulüm ve katliam yaptı. Osmanlı ordusunun Edirne üzerine ilerlediği esnada rica‘t etmek zorunda kalan Bulgar ordusu elinde bulunan Müslümanlardan 42 kişiyi köprü civarında katletti. Ayrıca Bulgarlar Kırkkilise’de rica‘t ettikleri esnada ellerinde bulunan yaklaşık 9 esir Osmanlı askerini, Edirne’den 7 Müslüman’ı, Karaağaç’tan yaklaşık otuz küsur Rum’u katlederek nehre attı.204 Böylece Bulgarlar

işgal ettikleri bölgelerde bulunan din, millet, asker ve sivil fark etmeksizin insanları katletmiştir.

200 Küçük, a.g.e., ss. 23–25.

201 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, C. 1, Bilgi Yayınevi, Ankara 1991, s. 31. 202 Bostancı, a.g.e., s. 37.

203 Küçük, a.g.e., ss. 23–25. 204 CDA, BEO. nr. 4199/314866.

Benzer Belgeler