• Sonuç bulunamadı

BakıĢ Açısı ve Anlatıcı

1. BĠRĠNCĠ BÖLÜM

1.1. ġâh u Gedâ

1.1.6. Şâh u Gedâ‟da Tahkiye Unsurları

1.1.6.5. BakıĢ Açısı ve Anlatıcı

Kurmaca bir dünya üzerine inĢa edilen anlatı metinleri, bir anlatıcı vasıtasıyla okurun karĢısına çıkar. Anlatıcı, bu dünyada yaĢananları, kendi gördüğü, duyduğu, idrak ettiği Ģekilde ve kendi imkân ve tercihleri doğrultusunda okura anlatır. “Anlatıcı, yazar tarafın- dan seçilmiĢ ve konuĢma alanı belirlenmiĢ bir fiktif varlıktır. Yazarın görmek istediği ve

birtakım düĢünceler yüklediği kısa bir süre için (öykü bitinceye kadar) sahnede tuttuğu bir vasıtadır. O, yazarın parçalanmıĢ Ģahsiyetinden izler taĢır” (Kolcu, 2006: 21).

Eser, anlatıcının bakıĢ açısından mücerret değerlendirilemez. Çünkü anlatıcı, yaĢanı- lanları kendi anlayıĢ Ģekline göre okura anlatır. Bunu yaparken içine kendi değerlerini ka- rıĢtırmayı da ihmal etmez. Aynı hadisenin bile farklı kimseler tarafından farklı Ģekilde id- rak edilebileceği göz önünde bulundurulduğunda, eserin anlatıcısından bağımsız değerlen- dirilmeyeceği görüĢü, netlik kazanır.

Eserin ayrılmaz bir parçası olan bakıĢ açısı, anlatı metinlerinde, olay örgüsünü mey- dana getiren Ģahıs kadrosu, mekân, zaman gibi unsurların kim tarafından görüldüğü ve kim tarafından kime ifade edildiğiyle ilgili bir problemdir ( Boynukara, 1997a: 14).

Şâh u Gedâ, hâkim bakıĢ açısıyla kaleme alınmıĢtır. Hâkim bakıĢ açısıyla kaleme

alınmıĢ metinlerde, anlatıcı, nakledilmek istenen kurmaca dünya ile ilgili her Ģeyi bilen ve gören bir konumdadır. OluĢturduğu kurmaca dünyada sınırsız bir güce sahip olup bütün olay ve kahramanların geçmiĢ ve geleceğine hâkimdir. Hâkim bakıĢ açısına sahip anlatıcı, eser vasıtasıyla dikkatlere sunduğu olay, kiĢiler ve mekân ile ilgili hususları kendisine has bir bakıĢ açısından nakleder. Kurmaca bir varlık olan anlatıcı, eserde, yazarın dilini kulla- narak mensup olduğu âleme ait mekânı, Ģahıs kadrosunu ve hayat tezahürlerini nakleder veya dikkatlere sunar. Bu hususu dikkate alarak “hâkim bakıĢ açısı”ndan hareketle yazıl- mıĢ eserlerdeki anlatıcıya “yazar anlatıcı” denir (AktaĢ, 2013: 79-80).

Berna Moran, Ahmet Mithat‟ın romanları üzerine değerlendirmelerini yazarken onun, geleneksel hikâyeciliğimizi devam ettirdiğini, ikide bir okura seslendiğini, ona soru- lar sorarak konuĢma havasında yazdığını ifade eder. Mithat‟ın olayların akıĢını keserek araya girmesinin, okurla sohbet etmesinin romanına baĢka bir özellik kazandırdığını düĢü- nür. Ġncelediği Müşahedat romanında Ģâirin kendisini belli ediĢinin dereceleri olduğundan söz eden Moran, yazarın bazen anlatıcı olarak ortadan silinebileceği gibi, okurun dikkatini kendi üstüne çekecek kadar gevezeleĢebileceğini de söyler. Ahmet Mithat‟ın anlatıcısının, romanlarında önemli bir yer tuttuğu kanaatindedir. Ortaya Ahmet Mithat‟la anlatıcısının kiĢiliklerinin özdeĢ olup olmadığı sorusunu atan Moran, bunu ayrı bir problem olarak de- ğerlendirir. Her yazarın, eserlerinde az çok bir kiĢilik sergilediğini ve eleĢtirmenlerin bu kiĢiyi yazardan ayırmak için ona yazarın ikinci kiĢiliği ya da anlatıcı-yazar gibi isimler takma ihtiyacı hissettiklerini söyler (2012 C I: 60-61).

Moran‟ın bu yorumları her ne kadar yenileĢme dönemi edebî eserlerine dönük ise de, eski döneme ait eserlerde de bu yaklaĢımlar kullanılır. Geleneksel mesnevîciliğimizi de- vam ettiren Yahyâ Bey, modern yöntemlerden haberdar olmamakla birlikte, eserlerinde kendi varlığını hissettirmemeyi baĢardığı yerlerde modern, hikâyeye dâhil olması ve yaptı- ğı yorumlarla da gelenekçidir.

Şâh u Gedâ yazar anlatıcı bakıĢ açısıyla kaleme alınmıĢtır fakat mesnevînin dili

manzum olduğu için, buradaki anlatıcıyı Ģâir anlatıcı olarak isimlendirmek daha doğru bir tercih olacaktır. ġâir anlatıcı bakıĢ açısıyla kaleme alınan mesnevîde anlatıcı, kahramanla- rın geçmiĢine, Ģimdisine ve geleceğine hâkimdir. Onların içlerinden geçen en ince duygu ve düĢüncelerin bile farkındadır. Araya girerek yorumlar yapan anlatıcı, yaptığı yorumlarla okuru yönlendirir. Yahyâ, üçüncü Ģahıs bakıĢ açısını benimsemiĢ olmakla birlikte, hikâyeyi anlatan Ģâirin kendisidir. Özellikle mesnevînin giriĢindeki dualar bunun açık göstergesidir. Bazen varlığını yoğun bir Ģekilde hissettirirken bazen de aradan çekilir.

Sevgilisine kavuĢabilmek için ay ve güneĢten yardım isteyen Gedâ, onlardan cevap alamaz. Bunun üzerine Allâh‟a dua eder. Gedâ, duaya baĢlamadan önce anlatıcı, onun doğ- ruyu bulduğunu söyler. Buradan Gedâ‟nın duasının kabul olacağı anlaĢılır. Öyle de olur:

Olmadı mihr ü mehden aña devā

ǾĀķıbet ħoĢ tedārük itdi Gedā (ġG: 1198)

Gedâ‟nın yaĢayacağı olumsuzlukları, sevgiliden mahrum kalacağını önceden bilen anlatıcı, hadiseler yaĢanmadan bunu ihsas ettirici tarzda yorum yapar:

İrdi bir dem meger günüñ gicesi

Uġrınuñ güni toġrınuñ gicesi (ġG: 1703)

ġâh, Gedâ‟ya evden çıkmaması hâlinde onu ziyaret edip ona ihsânda bulunacağını söyler. Kahraman bu konuĢmayı yapmadan önce anlatıcı, ġâh‟ın onu aldattığını ifade eder:

Aldayup Ģįve-i nezāket ile

Pāreyi atdı bir žarāfet ile (ġG: 1796)

ġâh‟ın, Gedâ‟nın yanına gitmemesinin hakîkatte gitmek olduğuna inanan Ģâir anlatı- cı, bu fikrini okurla paylaĢarak hikâyenin mesajının doğru algılanmasına yardım eder:

Gelmemek śanma anı gelmekdür

Bu yalan ehl-i ĥāle girçekdür (ġG: 1836)

Okurun anlatılanlardan çıkarması gereken ders, nefsiyle mücadele ederek dinî emir- leri yerine getirmesidir:

Hüner oldur ki bu yola giresin Nefs-i emmāreyi zebūn idesin Bu ĥikāyetden alasın Ǿibret

Rāh-ı dįn içre idesin ġayret (ġG: 1924-1925)

Mesnevîyi tekdüzelikten kurtarmak için araya serpiĢtirilen gazellerde, konuĢan Gedâ‟nın kendisidir. Anlatıcı buralarda sözü Gedâ‟ya bırakır. Bu yönüyle mesnevîdeki gazellerin kahraman anlatıcı bakıĢ açısıyla yazıldığı söylenebilir. Gedâ‟nın velî zâtın ya- nında okuduğu gazelden alınan “Hâlime acıyan derdime çare bulmasın. Gözyaşlarımı sev-

giliden başka kimse silmesin” anlamındaki beyit buna örnektir: Ĥālüme raĥm eyleyen derdüme dermān kılmasun

Yārdan ġayrı gözüm yaĢını kimse silmesün (ġG: 763)

Bölümün Genel Değerlendirmesi

ÇalıĢmanın bu bölümünde Şâh u Gedâ üzerinde durulmuĢtur. Öncelikle eserin yurt içi ve yurt dıĢı kütüphanelerdeki yazma nüshaları ele alınmıĢtır. ġekil incelemesinde Şâh u

Gedâ tanıtılmıĢ, mesnevînin bölümleri hakkında genel bilgi verilmiĢ; mesnevî, vezin ve

kâfiye açısından değerlendirilmiĢtir. Muhteva incelemesinde, mesnevînin asıl konusu aĢk olduğu için, öncelikle bu konu üzerinde durulmuĢ, ardından eserdeki din, tasavvuf, tarih, efsane, sosyal hayat ve astronomi konuları incelenmiĢtir. Ayrıca Ģâirin müstensihle ilgili değerlendirmelerine de yer verilmiĢtir. Dil ve üslûp incelemesinde konu baĢlıklarında, giriĢ ve asıl hikâyenin anlatıldığı bölümde tercih edilen dil özellikleri, atasözü ve deyimler, Eski Anadolu Türkçesine ait bazı kelime ve ekler, âyet ve hadîs iktibasları, Arapça ibareler, edebî sanatlar ve tasvirler üzerinde durulmuĢtur. Sonra mesnevî özetlenmiĢ ve hikâyenin tahkiye yapısı ortaya çıkarılmıĢtır. Mesnevî özetlenirken temaya uygun baĢlıklar tarafımız- dan verilmiĢtir. BaĢlıkların orijinalleri de dipnotta yazılmıĢtır.

Şâh u Gedâ‟nın gerek yurt içi gerekse yurt dıĢı kütüphalelerdeki yazma nüshalarının

dinlendiğini gösterir. Tespit edemediğimiz kiĢisel kütüphanelerdeki nüshalar da göz önün- de bulundurulduğunda eserin ne kadar rağbet gördüğü daha iyi anlaĢılır. Şâh u Gedâ, ba- Ģından sonuna kadar geleneğe bağlı kalınarak düzenlenmiĢtir. Eserin sadece mesnevî na- zım Ģekliyle yazılmadığı ayrıca mesnevîde terkîb-bend (4), gazel (5) ve kıt„a (1) nazım Ģekillerine de yer verildiği görülmüĢtür. Yahyâ, mesnevîsini bir toplantıda beraber bulun- duğu bir dostunun ricası üzerine kaleme almıĢtır. ArkadaĢı ondan içinde kadın hikâyesi barındırmayan bir aĢk hikâyesi yazmasını istemiĢ, Yahyâ da bu istek üzerine mesnevîsini yazmaya baĢlamıĢtır.

Mesnevî vezin açısından oldukça sağlamdır. Eserin dilinin sadeliği ve Türkçe keli- melerin aruza uygulanıĢındaki güçlük, Ģâirin mısraları vezne uydurabilmek için yer yer imale ve zihaflara baĢvurmasına neden olmuĢtur. Mesnevîde bütün kâfiye çeĢitlerine yer verilmiĢ ancak ağırlıklı olarak mücerred ve mürdef kâfiyeler kullanılmıĢtır. Mesnevîdeki redifler hem kelime hem ek hem de ek ve kelimenin birleĢmesinden oluĢmaktadır.

Eserin muhtevasını oluĢturan asıl konunun aĢk olduğu, bu konunun diğer mes- nevîlerden farklı orijinal Ģekilde ele alındığı, bunun yanı sıra mesnevîde yer alan diğer ko- nuların da klasik mesnevî geleneğinin sınırları içinde olduğu görülmüĢtür.

Sırf sanat gösterme endiĢesiyle yazılmayan Şâh u Gedâ sade ve anlaĢılır bir dille ka- leme alınmıĢtır. Türkçe söyleyiĢin hâkim olduğu mesnevîde halk söyleyiĢleri çokça yer tutmaktadır.

Kadın kahramanın yer almadığı bu mesnevîde, fonksiyonu itibariyle merkezi Ģahıs Gedâ‟dır. Bütün Ģahısların rolü ve fonksiyonu onun ile kesiĢir. O büyük oranda Ģâirin söz- cüsüdür. Mesnevînin ikinci önemli kiĢisi ġâh‟tır. O fonksiyonu itibariyle Gedâ‟yı bütünler. Her ikisi de birbirinin varlığıyla anlam bulur. Gedâ‟nın arkadaĢları ve rakipler tamamlayıcı bir fonksiyon üstlenmiĢlerdir. Hikâyenin mesajı, onlarla daha iyi anlaĢılır. Mesnevîdeki diğer kiĢiler, sosyal çevrenin oluĢumuna yardım eden fon kiĢilerdir.

Şâh u Gedâ‟nın temel vakası Gedâ‟nın ġâh‟a kavuĢma uğraĢıdır. Mesnevînin büyük

çoğunluğu müstakil epizotlardan oluĢur, ayrıca eser, olayları temel vakaya farklı boyutlar ve inceliklerdeki iplerle bağlayan geleneksel vaka anlayıĢından uzaktır. Olayların birbirin- den bağımsız kesitler hâlinde geliĢigüzel sıralanması olaylar arası nedensellik ilgisinin za- yıf olduğunu, dolayısıyla eserin sağlam bir Ģekilde kurgulanmadığını gösterir. Konular

arası geçiĢlerin konu baĢlıklarıyla sağlanması, merak ögesinin oluĢturulması açısından problem oluĢturur.

Şâh u Gedâ, bir Ġstanbul mesnevîsidir. Mesnevînin en ilgi çekici tarafı baĢta yapılan

Ġstanbul, At Meydanı ve Ayasofya tasvirleridir. Bu tasvirlerin devrin kültürel atmosferiyle ilgili önemli bilgiler verdiği fakat hikâye baĢladıktan sonra mekâna karĢı ayrıntılı bir dik- katin olmadığı tespit edilmiĢtir. Mesnevîde kapalı mekânlara yer verilmesine rağmen kur- gu, açık mekânlar üzerine oturtulmuĢtur.

Yahyâ‟nın bir hafta içinde yazdığını söylediği Şâh u Gedâ‟nın olay zamanı yedi yıl- lık bir süreyi ve buna ilaveten ne kadar olduğu net belirtilmeyen, Ģâirin niçe ay Ģeklinde ifade ettiği aylarca devam eden bir süreci kapsar. Mesnevîde hikâye zamanını etkileyen birçok anlatım tekniğine yer verilmiĢtir. Olay zamanının uzun olduğu yerlerin özetlendiği, önemsiz görülen bazı zaman aralıklarının atlandığı, bu Ģekilde olay zamanının hızlandırıl- dığı görülmüĢtür. Atlanan zaman aralıklarının çoğunun belirsiz bırakılması, örtük eksiltile- rin açık eksiltilere oranla çoğunlukta olduğunu gösterir.

Sahnelerin olay zamanını yavaĢlattığı, tasvir ve yorumların ise olay zamanını dur- durduğu tespit edilmiĢtir. Anlatıcı durup gösterilmesi gereken yerlerde estetik ve sanatlı duruĢlar yapmıĢ, mesnevînin odak noktası konumundaki olaylar için sahneler oluĢturmuĢ- tur. Tasvirler, olay zamanını durdurma iĢlevinin yanı sıra özellikle tabiat tasvirleri yaĢan- ması yakın olaylarla ilgili iĢaretleri içinde barındırır. ġâir, maksadıyla doğru orantılı olarak tabiatı görüp yorumlar. Yorum örneklerinin çoğu anlatıcıya ait olup Ģâirin hikâye kiĢilerine sınırlı yorum yaptırdığı; anlatıcının yorumlarının baĢlangıç, geliĢme ve sonuç bölümlerinde olmak üzere mesnevîye üç Ģekilde yayıldığı görülmüĢtür. Araya serpiĢtirilen gazel, nasihat ve kıta gibi bölümler de olayların duraklamasına neden olur.

Yapılan geriye dönüĢler ve ileri kırılmalar olay zamanını geniĢletmiĢtir. Geriye dö- nüĢlerin birkaç saat ve gün gibi kısa bir süre öncesine dönük olmadığı, eserde uzun zaman dilimlerini kapsayan yapıcı geriye dönüĢ örneklerine yer verildiği görülmüĢtür. Ġleri kırıl- ma örnekleri kiĢilerin rüyaları, kendi aralarındaki konuĢmaları, anlatıcının olay ve kiĢiler hakkında yaptığı tasvir ve yorumlarla sınırlıdır. Rüya, konuĢma ve yorumlar aracılığıyla gelecekte yaĢanacak olaylar sezdirilmiĢtir.

Hikâye zamanı düz bir çizgi üzerinde ilerlemesine rağmen, zaman bildiren ifadeler- deki belirsizlik, zamanın kronolojik takibini zorlaĢtırır. Mevsimsel belirtiler de zamanı takip etmede yetersiz kalır.

Mesnevînin geneli, hâkim bakıĢ açısıyla kaleme alınmasına rağmen hikâyeyi anlata- nın Ģâirin kendisi olduğu ve büsbütün olayların dıĢında kalmadığı anlaĢılmıĢtır. ġâir anlatı- cının çoğunlukla varlığını yoğun bir Ģekilde hissettirdiği bazen de aradan tamamen çekildi- ği görülmüĢtür. Mesnevîdeki gazeller kahraman anlatıcı bakıĢ açısıyla kaleme alınmıĢtır.

Şâh u Gedâ‟nın konusunun orijinalliği ve mahallî oluĢu ile öne çıkan bir mesnevî ol-

duğu, ilk bakıĢta beĢerî aĢkı anlatan epizotlardan oluĢan bu hikâyenin daha çok Ģâirin ta- savvufî cephesini yansıttığı sonucuna varılmıĢtır.

Benzer Belgeler