• Sonuç bulunamadı

C. Bölgenin Siyasî Tarihinin Ana Safhaları ve İslâm’la İlişkisi

3. Babür İmparatorluk Dönemi(1574-1757)

Babür İmparatorluğu 1526 yılında Zahîrüddin Muhammed Babür tarafından Delhi’de kurulmuş, varlığını 1858 yılına kadar devam ettirerek İngiliz sömürgeciliği neticesinde yıkılarak bugünün Hindistan devletinin alt yapısını teşkil etmiştir. Kurucusu

78

Karim, Social History Of The Muslims in Bengal, s. 43.

79

Journal of the Asiatic Society of Bangladesh, Dakka, XIV.-XVI., 1979-81, s. 21.

80

Richard M. Eaton, “İslâm in Bengal”, Ed. George Michell, The İslâmic Heritage of Benagl, UNESCO-Paris,1984, s. 27.

olan Zahîrüddin Muhammed Babür, babası tarafından Timur’un ve annesi vasıta ile Cengiz soyuna bağlanmaktadır. Babürlüler’in hâkim oldukları topraklar XVIII. yüzyıl ortalarına kadar en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Pencap, Sind, Dûâb, Kuz, Orissa, Bengal, Gucerat, Dekken ve Keşmir bölgeleri eyalet olarak kurulmuştu.81 Burada bizim konumuz ise Babürlülerin Bengaldeki hâkimiyetler hakkındadır. XVI. yüzyılın sonlarında genel olarak Babürlüler Bengal bölgesini tekrar Hint Altkıtasına ile bağladılar. Ancak Bengal bölgesinde Babürlülerin kontrolü sağlaması bir çeyrek yüzyıl kadar sürmüştür.

Babür İmparatorluğundan Bengal bölgesine ilk Babür’ün oğlu Hümayun büyük bir ordu ile gelmiştir. Gavr’da hüküm süren Şir Şah’ın verdiği fırsatla Hümayun kısa bir dönem Bengal’ı hâkimiyet altına alırsa da82 tekrar Afganlılara bırakmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Hümayun’un oğlu Ekber şah, Han Cihan adlı bir komutanın liderliğinde 1576 yılında bir ordu gönderip Davud Han’ı öldürmüştür. Böylece tekrar Babür İmparatorluğunun hâkimiyeti başlamışsa83 bile Bengal direnişi 1610 yılında Ekber’in oğlu Cihangir’in dönemine kadar uzamıştır. Cihangir döneminde İslâm Han adlı bir cesur komutan Delhi’ye bağlanarak bütün Bengal bölgesi ile beraber diğer yerleri de tamamen kontrol altına aldı.84

Cihangir’in ölmesi sebebiyle 1628 yılında yerine Şah Cihan oturdu. Şah Cihan, onun oğlu Şah Şuja’yı Bengal’e bir şubedâr85 olarak göndermiştir. Onun şubedarlığın 20 yıl içinde ekonomi gelişiminin yanında Bengal bölgesi barışa geçti. Ancak, imparator Şah Cihan’ın hastalandığından dolayı Şuja tahta kavgası sebebiyle kardeşi Evrengzip Han tarafından 1661yılında öldürülmüştür. Sonra Şuja’yı öldürmeye yardım eden Mir Jumla, Evrengzip tarafından Bengal’ın Şubedarına atandı. Mir Jumla ilk hedefte Kamrup, Asam ve Koç Bihar’ı kotrol altına almıştı.86

Mir Jumla’nın 1663 yılında ölmesinden sonra Evrengzip dayısı Şaesta Han’ı şubedar olarak Bengal’e atandı. Şaesta Han Arakan krallığının altında kalan Çitagong bölgesini Bengal’e bağlamıştır. Bu arada 1650’de İngilizler Hoogly’de ilk ticaret

81 Enver Konukçu, “Bâbürlüler”, DİA, IV, ss. 400-04.

82 Siddiqui, Iqtidar Husain, “Mughal Relations With the Indian Ruling Elite”, Munshiram Manoharlal, Yeni Delhi,

1983, ss. 78-86.

83

Karim, Banglar İtihaş (1200-1857), ss. 118-122.

84

Karim, Banglar İtihaş (1200-1857), ss. 145-148, 155.

85

Bölge valise demektir.

merkezini kurmuştu. Aynı zamanda İngilizler yavaş yavaş güçlenerek Babür İmparatorluğunun iç-siyasetine karıştırmaya başlamıştı. 1688 yılında Şaesta Han Bengal’i terk ettikten sonra şubedar olarak ilk önce Han Bahadır, sonra 1690 yılında İbrahim Han atanmıştı. Evrengzip 1707 yılında vefat ettiği zaman Bengal’in şubedarı Azimuddin idi.87

1707 yılında sultan Evrengzip’in ölümünden sonra bir kaç yıl Bengal’de Babürlülerin hükmü kalsa da taht mücadelesi gibi bazı sebeplerden dolayı Bengal bölgesi tekrar Saltanat dönemi gibi 1757 yılına kadar özgürlüğüne kavuşmuştur. Buna ‘Navabi dönem’i denilmektedir. Murşid Kuli Han ile başlayan bu yeni dönem zayıf Babürlülere

sadece vergi ödeyerek bağımsızlığını korumuştu. Hindularla ticarei ilişkide olan İngilizler kendi hâkimiyeti kurmak amacıyla 1757 yılında ‘Palaşı savaşı’nda bazı hainlerin desteği ile Bengal’ın son özgür navabı olan Siracüddevle’yi öldürdü. Böyle İngilizlerin işgalı ile bölgede Müslümanların hâkimiyeti sona ermiştir.

Bu dönemde İslâmî faaliyetlerin önceki dönemler kadar güçlü olmadığı görülmektedir. Aynı zamanda Babürlüler döneminde Bengal’de gerçek sûfilerin İslâmî çalışmaları bir kaç sayılı sûfi hariç pek görülmemektedir. XVI. yüzyılın başlarında kurulan medreseler, Babürlüler döneminde eğitim sayesinde İslâmiyet’in yayılışı için kullanılmıştı. Ama Saltanat döneminde Leknevtî, Pandua, Mahisun, Sonargaon, Satgaon, Bagha, Rangpur ve Çitagong bölgelerinde kurulan mescit-medreselerinden bazıları Babürlü ile İngiliz dönemi ve bize kadar ulaşmıştır. Bunlar aslında kurulan kişilerin soyları ve dîndar kişiler sayesinde gerçekleşmiştir. Bunların yanında Babürlü döneminde ek medrese ve eğitim merkezleri de ortaya çıkmıştı. Ancak diğer dönemlere göre bunlar azdır.

Mesela hala ayakta kalan mescit-camilerin toplam sayısı 188’dir. Bu mescit- camilerden % 62’i, 1450-1550 yılları arasında yapılmıştır. Hem de %62’sinden fazlası batı-Bengal’ın Gavr ve Pandua bölgelerinda yapılmıştır.88Ancak, Doğu-Bengal’da Müslüman oranı batı-bölgesinden çok fazla olmasına rağmen az sayıda cami-mescit bulunmaktadır. Bunların sebebi ise Babürlü Devletinin, bölgede yaygın olan tarikatlarıına destek olmamaları89, Dîn ve devlet arasında fark oluşturmaları, Bengal halkının İslâm’a

87

Karim, Banglar İtihaş (1200-1857), ss. 182-194.

88

Eaton, The Rise of İslâm and the Bengal Frontier, 1204-1760, s. 230.

geçmesini teşvik etmemeleridir. Bu dönemde İslâmlaşmaya önem verilmediğinin başka bir örneği ise, bu dönemde devlet kadrosunda çalışmak için Müslüman olmayanlara, Müslüman olma şartının kaldırılmasıdır. 90 Böyle olmasına rağmen Bengal halkı Babürlülerin gelişini ve kültürel bakışını kabul etmiştir. Mescitlerle ilgili durumlar medreseler için de söz konusudur. Yine de bu dönemde bazı medreselerin kurulduğunu görülmektedir.

Pandua’da Badi (büyük) dergah ve Çoti (küçük) dergahları medreseleri ile birlikte İngilizler dönemine kadar İslâm hizmeti için çalışmıştır.91

Günümüz Dakka’nın eski adı Cihangirnagar, Babürlü döneminde İslâmî ilimlerin merkezi idi. Orada ‘Bada Katra’92 ve Çoto Katra’ adlı binaların bir medresenin binaları olduğu iddia edilmektedir. Aynı zaman da Lallbagh93’taki Şahi Mescidin içinde de bir medrese vardı. Bunların bu döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.94 Murşidabad’ın kurucusu Murşid Kuli Han, orada İslâm’ın yayılışı için bir medrese kurmuştu. Buna ‘Bada Katra’ denilmektedir. XVIII. yüzyılın son zamanlarında yapılan bu medresenin kalıntıları hâlâ mevcuttur.95

Nabab Aliverdî Han döneminde Patna’da (Azimabad) bir medresenin varlığından bahsedilmektedir ve orası zamanın meşhur ilim merkezlerinden biri sayılmaktadir. Nabab tahta geçtikten sonra bu medresenin bazı yetenekli kişilerini makamına da çağırmıştır.96