• Sonuç bulunamadı

2.9. BİLDİRİM ve BİLGİ ALMADA SORUMLULUK

2.9.2. Bilgi Alma

2.9.2.2. Bağlı ve Hakim Şirket Raporları

Bağlı şirket pay sahiplerine, hakim şirket yönetim kurulu üyeleri ile hakim şirket pay sahiplerine bilgi alma hakkı tanınmıştır. Bu hakkın kullanılması, bağlı ve hakim şirket raporları ile söz konusu olmaktadır. Konuya ilişkin TTK m. 199’da,

“(1) Bağlı şirketin yönetim kurulu, faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hâkim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenler. Raporda, şirketin geçmiş

99

faaliyet yılında hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve geçmiş faaliyet yılında hakim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklaması yapılır. Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilir. Zarar denkleştirilmişse, bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya şirketin sağladığı hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı ayrıca bildirilir.

(2) Rapor, doğru ve dürüst hesap verme ilkelerine uygun olmalıdır.

(3) Yönetim kurulu raporun sonunda şirketin, hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hâl ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığını ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığını açıklar. Şirket zarara uğramışsa, yönetim kurulu ayrıca zararın denkleştirilip denkleştirilmediğini de belirtir. Bu açıklama sadece yıllık faaliyet raporunda yer alır.

(4) Hâkim şirketin her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu başkanından; bağlı şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili durumları ile üç aylık hesap sonuçları, hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve bağlı şirketlerin pay sahipleri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri; yaptıkları işlemler ve bunların sonuç ve etkileri hakkında, özenli, gerçeği aynen ve dürüstçe yansıtan hesap verme ilkelerine göre düzenlenmiş bir rapor hazırlattırıp yönetim kuruluna sunmasını ve bunun sonuç kısmının yıllık rapor ile denetleme raporuna eklenmesini isteyebilir. Bağlı şirketler, red için yoruma yer bırakmayacak açıklıkta bir haklı sebebin varlığını ispat edemedikleri takdirde, bu raporun hazırlanması için gerekli olan bilgi ve belgeleri hâkim şirketin bu işle görevlendirilen uzmanlarına vermekle yükümlüdürler. İstemde bulunan yönetim kurulu üyesi, bunu bir üçüncü kişinin yararlanması amacıyla yapmışsa bunun sonuçlarından sorumlu olur.”

hükmü düzenlenmiştir. Bu hükme göre, bağlı şirket yönetim kurulu her yıl bağlılık raporu hazırlayacaktır. Bu raporun amacını, bağlı şirketlerin kendi aralarındaki ve hakim şirketle aralarındaki ilişkileri ve bu ilişkilerin kayıp ve yarar açısından sonuçlarını açıklamak oluşturmaktadır. Raporun, doğru ve dürüst hesap verme

100

ilkelerine uygun düzenlenmesi emredicidir. Raporun sadece aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmek üzere düzenlenmesi değil, aynı zamanda raporda denetime elverişli olarak rakamların, olguların ve sonuçların açıklanması da gerekmektedir. Aksi halde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu36

(TCK) m. 164’te düzenlenen “şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi” suçunun, yasal unsurlarının bulunması şartıyla, söz konusu olabileceğini belirtmek gerekmektedir. Buna göre,

“Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcileri veya

yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler verecek veya verdirtecek olurlarsa altı aydan üç yıla kadar hapis veya bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.”

36

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. HAKİM ŞİRKETİN SORUMLULUĞU ve SORUMLULUĞUN

SONUÇLARI

3.1. MÜDAHALEDEN DOĞAN KAYIP VE SORUMLULUK

3.1.1. Genel Olarak

Yukarıda değindiğimiz üzere hakimiyet, sözleşmesel veya fiili, kapsam açısından da tam veya kısmi olabilmektedir. Hakimiyetin türü ve kapsamı ne şekilde olursa olsun, hakim şirket, hakimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Aksi halde sorumluluğu gündeme gelecektir. Zira hakimiyet, bağlı şirketlere karşı bu gücün hukuka aykırı kullanılması hakkını vermemektedir. Özellikle hakimiyetin fiili veya sözleşmesel olması durumunda, daha önce ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, haksız fiil veya sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan sorumluluktan bahsedilmesi gerekmektedir.

Şirketler topluluğunda, şirket organlarının görev ve sorumlulukları da farklıdır. Hakim şirketin müdahalesi neticesinde, hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması sonucu kayba neden olacak bir işlemin bağlı şirket tarafından gerçekleştirilmesi, genel hükümler kapsamında da sorumluluğa neden olmaktadır. Bu konuda hakim görüş, topluluk düzenlemelerinin genel sorumluluk düzenlemeleri karşısında öncelikle uygulanması gerektiğini söylemektedir (Akın: 2014 s. 170, dn. 4.).

Kanun hakim şirketin aykırı davranışlarını, bir takım tedbir ve sonuçlara bağlamıştır. Ancak bu düzenlemeler dışındaki aykırı davranışların kapsama alınması, sadakat borcu ile sağlanabilecektir (Aytaç: 2013, s. 12). Zira her somut olayın kanunda düzenlenmesi mümkün değildir.

Şirketler topluluğu açısından sorumluluk, TTK m. 202’de şu şekilde düzenlenmiştir:

102

“(1) a) Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez; meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınsın.

(2) Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebilirler. Değer belirlenirken mahkeme kararına en yakın tarihteki veriler esas alınır. Tazminat veya payların satın alınmasını istem davası, genel kurul kararının verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar…”

Görüleceği üzere, söz konusu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ayrı ayrı, sınırlı sayı ilkesine bağlı olmaksızın sayılmış olan hukuka aykırılık hallerini düzenlemektedir. Birinci fıkrada sayılanlar, esasen hukuka aykırı olmayan hukuki işlemlerdir. İkinci fıkrada ise, şirketin yapısını ilgilendiren nitelikte ve önem arz eden kararlar düzenlenmiştir. Bu hükümde, hakim şirketin bağlı şirket üzerindeki hakimiyeti sonucunda ortaya çıkan hukuka aykırılıklar nedeniyle sorumluluk hususu düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, hakim şirketin hakimiyetini, bağlı şirketi kayba

103

uğratacak şekilde kullanamayacağı ilkesi kabul edilmiştir. İlgili hüküm aşağıda ayrıntılı olarak incelenecektir.