• Sonuç bulunamadı

2.2. BENLİK KAVRAMI 17

2.2.7. Kültür ve Benlik 25

2.2.7.2. Bağımsız/Ayrışmış Benlik Kurgusu 28

Pek çok Batı kültüründe kişilerin ayrışmasının doğal bir özellik olduğu inancı vardır. Bu kültürün normatif kuralları kişinin diğerlerinden bağımsızlaşmasını gerektirmekte ve bireyin eşsiz olduğu fikrini yaymaktadır. Bağımsızlıkla ilgili kültürel amaçları başarmak; bir kişinin başkalarının duygu, düşünce ve eylemlerinin referansıyla değil, kendi düşünce, duygu ve eylem repertuarının referansıyla davranışlarını iyi bir şekilde örgütlemesine ve bu şekilde kendisini bir birey olarak kurgulamasına bağlıdır. Bireyin içsel özelliklerini bir bütünlük içinde düzenlemesi sayesinde ayrışmış benlik geliştirmesi mümkün olacaktır ve bu kazanım onun potansiyelini geliştirmesine ve kendini gerçekleştirmesi sürecine katkı sağlayacaktır (Markus ve Kitayama, 1991). Markus ve Kitayama’nın tanımladığı bağımsız benlik kavramı literatürde; bireyci (individualist), benmerkezci (egocentric), ayrışmış (separate), özerk (autonomous) ve kendimerkezli (idiocentric) olarak da kullanılmaktadır.

Şekil 2’de bağımsız/ayrışmış benlik yapısını temsil etmektedir. Şekildeki büyük daire benliği temsil etmekte, küçük daireler ise kişi için önemli diğer insanları temsil etmektedir. X’ler ise benliğin ve diğer insanların farklı yönlerini işaret etmektedir. Büyük daire ile küçük dairelerinin zaman zaman kesişmesi benlikle sosyal ilişkileri

göstermektedir. Buna karşın benliklerin temas etmesine karşın benliğe ait özelliklerin (X’ler) temas etmemesi benliğin göreceli olarak diğer insanlardan bağımsız olduğunu göstermekte, bu yüzden benliğin içeriği sürekli sabit kalmaktadır (Markus ve Kitayama, 1991). Bu yüzden bireyci kültürlerde insanlar bir durumla karşılaştığında örneğin; meslek seçiminde iş kendisine uygun değilse ya işi değiştirir ya da iş ortamını kendine göre değiştirmeye çalışır. Burada sabit olan benlik, değişen ise çevredir (Triandis, 2001).

Şekil 2. Bağımsız/Ayrışmış Benlik Yapısı (Markus ve Kitayama, 1991)

Batılı aile tipinde annelerinin bağımsız/ayrışmış benlik gelişimini nasıl destekledikleri onların çocuk yetiştirme davranışlarına yansımaktadır. Kağıtçıbaşı’na (1998) göre, Amerika’da değer verilen bağımsızlığın-ayrışmanın gerçekleşmesi için annelere verilen çocuk yetiştirme eğitimlerinde özerklik eğilimi güçlü bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu kurslarda annelere çocuklarını bireyselleşmeleri/ayrışmaları için onları tek başına bırakmaları önerilmektedir. Batı tipi aile modelinde hem duygusal hem de ekonomik kaynak aktarımı ana-babaya değil, çocuğadır. Kağıtçıbaşı (1998), Batı psikolojisinin tek doğru olarak ayrışmış benlik gelişimi önermesine şiddetle karşı çıkmakta ve bu yaklaşımın faydalı yönlerinin yanında yanlış yönlendirmesi durumunda (örneğin toplulukçu kültürlerde) zararlarının yararlarından fazla olabileceğini iddia etmektedir. Ayrıca, bu psikolojinin bencillik ve sosyal bağlılık eksikliği probleminin çözümü olmaktan çok nedenlerinden birisi olduğunu vurgulamaktadır.

Benlik X X X XX X X X X X X X X X X X X X X X X X X X XXX Baba Anne Kardeş İş arkadaşı Arkadaş Arkadaş

2.2.7.3. Karşılıklı Bağımlı/İlişkisel Benlik Kurgusu

Toplulukçu kültürlerde insanlar çeşitli kişilerarası ilişkilerin bir parçası olmaları, görevlerini yerine getirmeleri ve diğer insanlarla uyumlu olmaları konusunda teşvik edilirler. Bu kültürlerde sosyal yaşamın pek çok alanında bir kişinin fikirleri, yetenekleri veya ayırıcı özellikleri sadece ikinci derecede roller olarak kabul edilmektedir. Bu kültürde önemli olan grubun bütünlüğünün korunması, ilişkilerin sürdürülmesidir (Markus ve Kitayama, 1991). Kağıtçıbaşı’na (1976, 1998) göre bireyci kültürlerin aksine birçok toplulukçu kültürde benliğin ayrışmışlığına değer verilmez. İnsanların birbirlerine bağlı olduğu vurgusu daha önemlidir. Birey sosyalleşme sürecinde ait olduğu gruptaki ilişkilere uyum sağlamayı başkalarının duygularına duyarlı olmayı ve ona atfedilen görev ve rolleri ve ondan beklenen sorumlukları yerine getirmeyi öğrenir. Hatta kendilerine yeni sosyal görev ve sorumluluklar biçerler (Kendilerinden beklenmediği halde bir kişinin komşusunun çocuğuna bakmak istemesi gibi).

Toplulukçu kültürlerde karşılıklı bağımlı (ilişkisel) benlikler için doyum ve kendini iyi hissetme bireyci kültürlerdekinden farklı anlamlar taşımaktadır. Bireyci kültürlerde ayrışmış benliğe sahip insanlar birey olarak değerlerini ve kişisel başarılarını düşündükleri zaman iyi hissederler. Buna karşın, toplulukçu kültürlerde ilişkisel benliğe sahip insanlar bir kültüre, gruba ait olduklarında kendilerini değerli ve iyi hissederler. Bu kültürlerde genel uyum ve üzerinde düşeni yapmak gurur duymak için yeterlidir (Burger, 2006). İlişkisel benliğin yaygın olduğu birçok Asya ülkesinde kendini öne çıkaran kişiler pek takdir edilemez. Bunun yerine grubun üyesi olmak daha önemlidir. Başarı duygusunun da bireyci kültürlerinin aksine toplulukçu kültürlerde farklı bir anlamı vardır. Bu duygu kişinin benliğinin dışına taşar ve ilişkisel benliğin net olmayan sınırlarından başkalarının benliğine nüfuz eder. Bu yüzden karşılıklı bağımlı benlik tipinin yaygın olduğu kültürlerde “sosyal başarı güdüsü”nden söz edilmektedir (Kağıtçıbaşı, 1976, 1998).

Şekil 3’te karşılıklı bağımlı/ilişkisel benlik yapısı temsil edilmektedir. Karşılıklı bağımlı benlik için en önemli benlik temsilcileri kişinin önemli gördüğü diğer kişilerin benlikleriyle kesişme noktalarında yer almaktadır (Koyu X ile gösterilenler). Kişinin ilişkisel benliğinin sınırları kesin çizgilerle belirli değildir, aksine etrafında ilişkide bulunduğu kişilerin benlikleriyle karşılıklı örtüşmeler görünmektedir. Diğer bir ifadeyle

kişi kendisini başka benliklerle ilişkilendirerek tanımlar. Bu arada, ilişkisel benliği tamamen sınırlandırılmış bir yapı olarak tanımlamak doğru değildir. İlişkisel benlik yapısı, belirli sosyal çevre içerisinde değişme eğilimine sahiptir. Benlik belirli her bir sosyal durumda kendisini farklı şekillerde oluşturur. Benliğin bu eşsiz yönü her kişinin geliştirdiği ilişkilerin belirli yapılanmalarından kaynaklanmaktadır (Markus ve Kitayama, 1991).

Şekil 3. Karşılıklı Bağımlı/İlişkisel Benlik Yapısı (Markus ve Kitayama, 1991)

Toplulukçu kültürlerin hepsinde sadece ilişkisel benliklere rastlanmadığı gibi, bireyci kültürlerde de sadece ayrışmış benlik yapısına rastlanmaz. Bir toplumun alt kültürlerinde farklı benlik yapıları ortaya çıkabilir. Bu farklılık, cinsiyet, sosyo- ekonomik düzey ve yerleşim yeri faktörlerine göre ortaya çıkabilmektedir (Kağıtçıbaşı, 1976; Triandis, 2001). Örneğin Amerika’da pek çok küçük kasabada kırsal bölgelerde olduğu gibi, Quakerler gibi dini gruplarda da karşılıklı bağımlı benlik açık bir şekilde önemli görülmekte ve bu desteklenmektedir (Markus ve Kitayama, 1991).

Kağıtçıbaşı (1976, 1996, 1998, 2005) Batının modernleşme varsayımına göre sosyo-ekonomik olarak kalkınan toplulukçu kültürlerin zamanla -bir anlamda sosyal Darwin’cilik geleneğine uygun olarak- dönüşüm geçireceği ve bireyci topluma doğru ilerleme göstereceği düşüncesinin geçersiz olduğunu iddia etmektedir. Bu iddiasına kanıt olarak da Japonya, G. Kore, Hong Kong, Tayvan ve Malezya gibi Doğu Asya’nın toplulukçu kültürlerinin aile ilişkilerinde ve benlik yapılarında bireyselleşmenin

XX X X X X X X X X X X X X X X X X X Baba Anne Kardeş İş arkadaşı Arkadaş Arkadaş Benlik X X X XX X X X X

olmadığını ileri sürmektedir. Kağıtçıbaşı (1996, 1998) toplulukçu kültürlerde ekonomik kalkınmayla birlikte ortaya çıkabilecek değişimimin “Batı Modeli”ne doğru olmayabileceğini, farklı şekillerde olabileceğini öne sürdüğü “Aile Modelleri Kuramı”na dayalı olarak açıklamaktadır.