• Sonuç bulunamadı

B12 – folik asit çinko düzeyleri ve sağlıklı grupla karşılaştırma

4.7 Etiyolojik Veriler

4.7.1. B12 – folik asit çinko düzeyleri ve sağlıklı grupla karşılaştırma

NTD’li bebeklerin %22 (n=11) serum B12 değeri cut-off değerinin (200 pg/ml) altında, %24‘de (n=12) serum B12 değeri gri-zonda (200-300 pg/ml), %48 (n=24) hastanın B12 değeri 300 pg/ml üzerinde sonuçlandı(Tablo 9A). Kontrol grup bebeklerin %53‘de (n=16) serum B12 değeri sınırın altında , %30’da(n=9) gri-zonda ,%17 ‘da (n=5) sınırın üzerinde sonuçlanmıştır (Tablo 9B ).

Tablo-9A:NTD’li bebeklerin kanda B12 düzeyi değerleri

N %

<200 pg/ml 11 22

200-300 pg/ml (gri zon) 12 24

>300 pg/ml 24 48

Diğer (alınmayan ) 3 6

Tablo-9B: Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin kanda B12 düzeyi değerleri

N %

<200 pg/ml 16 53

200-300 pg/ml (gri zon) 9 30

>300 pg/ml 5 17

NTD’li bebeklerin annelerinin %26 (n= 13 ) serum B12 değeri cut-off değerinin (200 pg/ml) altında, % 32 ‘de (n= 16 ) serum B12 değeri gri-zonda (200-300 pg/ml), %20 (n= 10) hastanın B12 değeri 300 pg/ml üzerinde sonuçlandı(Tablo 10A). Kontrol sağlıklı grup bebeklerin annelerinin % 70‘de (n=21) serum B12 değeri sınırın altında , % 20’da(n=6) gri- zonda ,% 10‘da (n=3 ) sınırın üzerinde sonuçlanmıştır (Tablo 10B ).

52

Tablo-10A:NTD’li bebeklerin annelerinin kanda B12 düzeyi değerleri

Tablo-10B: Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin annelerin kanda B12 düzeyi değerleri

N %

<200 pg/ml 21 70

200-300 pg/ml (gri zon) 6 20

>300 pg/ml 3 10

NTD’li bebeklerin %92’de (n=46) folik asit değerinin cutt-off değerinin üzerinde olduğu görüldü. %8 (n=4) bebeğin serum folik asit değeri kayıtlarda bulunamadı (Tablo 11A). Tüm kontrol grup bebeklerin serum folik asit düzeyi normal değerlerde idi (Tablo 11B). NTD’li bebeklerin annelerinin %28’de (n=14) serum folik asit değeri kayıtlarda görülemedi, %70’de kanda folik asit değeri normal sınırlarda sonuçlandı. Toplam 1 annede serum folik asit değerinin sınırın altında olduğu görüldü (Tablo 12A). Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin annelerinin %16,6’da (n=5) kanda folik asit değeri cutt-off değerinin altında ,%83,3’de (n=25) normal sınırlarda sonuçlandı (Tablo 12B).

Tablo-11A:NTD’li bebeklerin kanda folik asit değerleri

n % <200 pg/ml 13 26 200-300 pg/ml (gri zon) 16 32 >300 pg/ml 10 20 Diğer(alınmayan) 11 22 n % <3,8 ng/ml 0 0 3,8-26,8 ng/ml 46 92 Diğer(alınmayan) 4 8

53

Tablo-11B:Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin kanda folik asit değerleri

N %

<3,8 ng/ml 0 0

3,8-26,8 ng/ml 30 100

Diğer (alınmayan) 0 0

Tablo-12A:NTD’li bebeklerin annelerinin kanda folik asit değerleri

Tablo-12B:Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin annelerinin kanda folik asit değerleri

Tablo 13A’dan görüldüğü üzere NTD’li bebeklerin % 10 (n= 5 ) kanda çinko değeri sınırın altında , % 28 (n= 14 ) normal sınırlarda sonuçlandı. % 62 (n= 31 ) bebeğin kanda çinko değeri kayıtlarda bulunamadı.

N % <3,8 ng/ml 1 2 3,8-26,8 ng/ml 35 70 Diğer (alınmayan) 14 28 N % <3,8 ng/ml 5 16,6 3,8-26,8 ng/ml 25 83,3 Diğer (alınmayan) 0 0

54 Tablo-13A:NTD’li bebeklerin kanda çinko değerleri

N %

<51 mg/dl 5 10

51-100 mg/dl 14 28

Diğer (alınmayan) 31 62

Kontrol grubu sağlıklı bebeklerden gönderilen çinko değerleri tüm hastalarda normal sınırlarda sonuçlandı (Tablo 13B).

Tablo-13B:Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin çinko değerleri

N %

<51 mg/dl 0 0

51-100 mg/dl 30 100

Diğer (alınmayan) 0 0

Tablo 14A’dan görüldüğü üzere NTD’li bebeklerin annelerinin % 10 (n=5 ) kanda çinko değeri normal sınırın altında , % 26 (n=13 ) normal sınırlarda sonuçlandı. % 64 (n= 32 ) bebeğin kanda çinko değeri kayıtlarda bulunamadı.

Tablo-14A: NTD’li bebeklerin annelerinin kanda çinko değerleri

N %

<51 mg/dl 5 10

51-100 mg/dl 13 26

Diğer (alınmayan) 32 64

Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin annelerinden gönderilen çinko değerleri %20’de(n=6) normal değerin altında,%80’de (n=24)normal sınırlarda sonuçlandı (Tablo 14B)

55

Tablo-14B:Kontrol grubu sağlıklı bebeklerin annelerinin kanda çinko değerleri

N %

<51 mg/dl 6 20

51-100 mg/dl 24 80

Diğer (alınmayan) 0 0

Maternal kanda bakılan serum folik asit , B12 vit. ve çinko değerleri NTD grubu ile kontrol grubu arasında karşılaştırıldı (Tablo 15A ve Tablo 15B).

Tablo 15A’dan göründüğü üzere NTD’li bebeklerde kanda folik asitle değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin kanda folik asit değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerde ortalama kan folik asit değeri 17,8±3,5 ng/ml, sağlıklı kontrol grup bebeklerde ortalama folik asit değeri 15,2±6,1 ng/ml sonuçlanmış olup gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,118).

NTD’li bebeklerde kanda B12 değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin kanda B12 değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerde ortalama kan B12 değeri 384,4±251,2 pg/ml , sağlıklı kontrol grup bebeklerde ortalama B12 değeri 253,6±185,6 pg/ml sonuçlanmışdır. Araştırmamızın amacının NTD’li bebeklerde kanda B12 düşüklüğünün olası risk faktörü olduğunu düşünürsek bu açıdan da araştırmamız anlamsız sonuçlanmıştır (p=0,001) (Tablo 15A).

NTD’li bebeklerde kanda çinko değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin kanda çinko değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerde ortalama kan çinko değeri 78,3±10,4 mg/ml, sağlıklı kontrol grup bebeklerde ortalama ortalama değeri 87,7±13,0 mg/ml sonuçlanmış olup gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,62) (Tablo 15A).

NTD’li bebeklerin annelerinin kanda folik asitle değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin annelerinin kanda folik asit değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerin annelerinde ortalama kan folik asit değeri 10,0±4,7 ng/ml, sağlıklı kontrol grup bebeklerin annelerinde ortalama folik asit değeri 11,7±6,6 ng/ml sonuçlanmış olup gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır(p=0,402) (Tablo 15) .

NTD’li bebeklerin annelerinin kanda B12 değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin annelerinin kanda B12 değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerin annelerinde ortalama kan B12 değeri 240,4±87,0 pg/ml, sağlıklı kontrol grup bebeklerin annelerinde ortalama B12

56

değeri 195,6 ±79,5 pg/ml sonuçlanmışdır. Araştırmamızın amacının NTD’li bebeklerin anne kanında B12 düşüklüğünün olası risk faktörü olduğunu düşünürsek bu açıdan da araştırmamız anlamsız sonuçlanmıştır (p=0,011) (Tablo 15B).

NTD’li bebeklerin annelerinin kanda çinko değeri ile kontrol sağlıklı grup bebeklerin annelerinin kanda çinko değeri karşılaştırıldığında NTD’li bebeklerin annelerinde ortalama kan çinko değeri 68,0 ± 22,5 mg/ml, sağlıklı kontrol grup bebeklerin annelerinde ortalama çinko değeri 60,3 ±11,7 mg/ml sonuçlanmış olup gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,153) (Tablo 15B).

Tablo-15: NTD’li bebeklerin ve sağlıklı bebeklerin, hasta bebeklerin annelerinin ve kontrol

grupu annelerinin kanda folik asit, B12, Çinko değerlerinin karşılaştırılması

Tablo-15A: NTD’li bebeklerin ve sağlıklı bebeklerin kanda folik asit, B12, Çinko

değerlerinin karşılaştırılması

Bebek Folik asit ng/ml B12 pg/ml Çinko mg/dl

NTD (n:50) 17,8 ± 3,5 384,4 ± 251,2 78,3 ± 10,4

Kontrol grup (n:30) 15,2 ± 6,1 253,6 ±185,6 87,7 ± 13,0

P 0,118 0,001 0,62

Tablo-15B: NTD’li bebeklerin annelerinin ve sağlıklı bebeklerin annelerinin kanda folik asit,

B12, Çinko değerlerinin karşılaştırılması

Anne Folik asit ng/ml, B12 pg/ml Çinko mg/dl

NTD (n:50) 10,0 ± 4,7 240,4 ± 87,0 68,0 ± 22,5

Kontrolgrup(n:30) 11,7 ± 6,6 195,6 ± 79,5 60,3 ± 11,7

P 0,402 0,011 0,153

57 5.TARTIŞMA

Nöral tüp defektleri, santral sinir sisteminin kompleks ve heterojen anomalilerindendir. Nöral tüp defektlerinin görülme sıklığı genetik ve çevresel faktörlere bağlıdır. Ülkenin gelişim durumu, ırk, bebeğin cinsiyeti ve ailenin sosyoekonomik ve eğitim durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. NTD'lerde erken prenatal tanı (özellikle 24- 26.hafta) tedavi ve gebeliğin sonlandırılması açısından önemli bir rol oynar (1). Nöral tüp defekti olan yeni doğmuş bir çocuğa sahip olmak ebeveynler için büyük bir endişe kaynağıdır. İlk sorulardan biri çocuğun gelecekteki yaşamda nasıl bir hayatı olacağıdır. Neonatoloji, çocuk cerrahi, nöroşirürji, ortopedik cerrahi ve fizyoterapist konusunda uzmanlaşmış multidisipliner bir doktor ekibinin NTD ile doğan çocuğu değerlendirmesi ve izlemesi gerekmektedir (87).

Ultrason tarama programları uygulayan ülkelerde NTD tespit oranları yüksektir. Çünkü klasik iki boyutlu ultrasondaki kranial işaretler (limon işareti,muz işareti, ventrikülomegali) spina bifida'nın varlığı için önemli teşhis ipuçlarıdır. Hem omurganın dikkatle değerlendirilmesi hem de başka anormalliklerin araştırılması gerekmektedir. Spina bifida için önemli prognostik bilgiler, lezyon seviyesi ile ilgilidir. L3 ve L4 seviyeleri arasında ise saptanma şansı çok yüksektir. NTD için genel doğum öncesi tespit oranı % 88 idi (% 25-94 aralığında) (103). Çalışmamızda; prenatal tanı oranlarımıza baktığımızda literatür ile uyumlu olarak doğumdan sonra nöral tüp defekti tanısı alan 50 hastanın toplam 37 ‘i (%74) prenatal olarak fetal usg ile tanı almıştır. Diğer tanı alamayan 13 olgunun 3’üne (%23) fetal hidrosefali tanısı koyulmuş olup kalan 10 hasta (%77) normal olarak değerlendirilmiştir. Fetal USG’de normal olarak değerlendirilen 10 olgunun doğum sonrası tanılarına bakıldığında 5’ü (%50) lumbosakral MMC, 2’i (%20) spina bifida okkulta , 1’i torakolumbosakral MMC , 1’i oksipital MMC, 1’i sakral MMC tanısını almıştır. Fetal hidrosefali tanısı alan toplam 3 hastanın 2’si lumbosakral MMC, 1 ‘i sakral MMC tanısını almıştır.

Doğum öncesi meningomyelosel tanısı konmuş bebekler sıklıkla sezaryen ile doğurtulur. Ancak küçük defektlerde vajinal doğum yaptırılabilir. Doğumdan hemen sonra bebek yan yatırılmalı ve kesenin yırtılmamasına özen gösterilmelidir. Myeloşizisin etrafı simit yöntemi ile çevrilmeli ve üzeri, gazlı bez dokuyla temas etmeyecek şekilde örtülmelidir. Her iki patolojide de bebek, mümkün olan en kısa sürede ameliyata alınmalı, ancak beklenecekse doku sürekli nemli tutulmalıdır. Bu bebeklerde doğumda PBV gereksiniminin arttığına dair veriler mevcuttur. Canlandırmanın genel prensipleri uygulanmalıdır (104).

58

Sezaryen ile doğum; kesenin zedelenmesini önlemek ve gerilmiş kord sendromuna bağlı nörolojik semptomları önlemek için tercih edilmelidir (101). Sezaryen baş veya makat prezentasyonunda olan meningomyeloselli (MMC) bir fetüs için en yaygın doğum yöntemidir. Ancak makat prezentasyon için zorunludur. Gebelik yaşı ve küçük MMC kesesi olan veya makrosefali olmayan seçilmiş MMC baş gelişi olan olgularında fetal kalp hızı izlenerek vajinal doğum düşünülebilir (84). Bunun dışında Spina bifidalı hastalarda lateks alerjisi yaygın olması nedeniyle ameliyat kesinlikle lateks içermeyen bir ortamda yapılmalıdır (63). Dorsal kitle ve bazen malformasyona eşlik eden hidrosefali varlığından dolayı fetal ekstraksiyon zor olabilir. Her ne kadar tartışmalı olsa da, bazı yazarlar vajinal doğumla doğan bebeklerde artmış nörolojik defisit korkusu nedeniyle doğum yapmadan 39-40 haftalık gebeliği tamamlamadan önce elektif cerrahi doğum yapılmaktadır. Endojen steroidlerin ve doğumla tetiklenen katekolaminlerin salınımının aracılık ettiği olgunlaşma etkilerinin olmaması nedeniyle sezaryen doğumdan sonra solunum morbiditesinde bir artış olduğu bilinmektedir. Doğum ağrısı olmadan sezaryen ile doğan yenidoğanların doğumda maske ventilasyonu gerektirme riskinin daha fazla olduğu görüldü (105). Rintoul ve ark’.ı (98) bebeklerde sezaryen ile doğumu karşılaştırdığında vajinal doğum ile sezaryen arasında anlamlı bir fark saptamadılar. Nöral tüp kapatma defekti ile doğan bebeklerde 37. gebelik haftasından önce doğum sıklığı konjenital anomalisi olmayanlara göre yaklaşık altı kat daha fazladır ve 5.dakika Apgar skorlarının < 7 sıklığı 12 kat daha yüksektir. Melekoğlu ve ark.nın (106) yaptıkları çalışmada NTD'li hastaların % 79.7'sinde sezaryen doğum şekli vardı . Bu çalışmalar, sezaryen doğumunun MMC kesesini sağlam tutarak, nöral dokunun bakteriyel kontaminasyonunu azaltarak ve ayrıca ekibin daha iyi hazırlanmasına izin vererek (yani neonatolog ve pediatrik beyin cerrahları) faydalı olacağını düşündürmüştür. Bu nedenlerle, birçok merkez NTD ile komplike olan gebelikler için rutin sezaryen doğumunu kabul ettmiş durumdadır. Yorulmaz ve ark.nın (101) yaptıkları çalışmada NTD’li olgularda sezaryen doğum oranı % 70.4 olarak bulundu. Literatürde sezaryen doğum oranı % 69-80 arasında değişmektedir. Aygün ve ark.nın (107) yaptıkları çalışmada 100 NTD’li olgunun 74’ü C/S yolla doğmuştur .Yorulmaz ve ark.nın (101) yaptıkları çalışmada NTD’li olguların çoğunluğu prematur doğmuştu.

Bizim çalışmamızda hastaların çoğunun %88 (n=44) literatürle uyumlu olarak sezaryen ile doğurtulduğu saptandı. Bunun temel nedeninin bu olguların mortalite ve uzun dönem morbiditeleri bakımından konservatif davranılması olduğu düşünülmüştür. Literatürün aksine hastaların 41’i (%82) matür, 9’u (%18) prematür doğmuştur. Yapılan araştırmalarda NTD’li bebeklerin 5.dakika Apgar skorlarının < 7 sıklığı 12 kat daha yüksek olmasına rağmen çalışmamızdaki hastaların 5.dk Apgar skorlarına bakıldığında hastanemizde doğan 45 (%90)

59

bebeğin 5.dk Apgar skoru 7 ve üzerindir. Kalan 5 hasta dış merkezde doğdukları için Apgar skoru bilinmemektedir. Böylece yaptığımız çalışmanın sonucunda apgar skorunun düşük olma ihtimalinin literatürle uyumlu olmadığı saptandı. Her ne kadar tartışmalı olsa da, çalışmaların çoğu planlı sezaryen ile spina bifidalı bebeklerin doğumunu destekleyerek omuriliği yaralanmadan korumak ve meningeal kesenin olası rüptürünü önlemek amacıyla bebeğin daha dikkatli bir şekilde verilmesini sağladığı düşünülmektedir.

Seller ve ark. (108) tarafından gerçekleştirilen çalışmada erkek-kız oran 0.73 olarak tespit edilmiştir ve kız cinsiyetin daha baskın olduğu görülmüştür. Aynı zamanda yapılan bu çalışmada lumbo-sakro-koksigeal spina bifida sistika olanlarda erkek-kadın cinsiyet oranının 1.14, torasik ve torako-lumbar spina bifidalı olanların cinsiyet oranının 0.6 olduğu belgelenmiştir . Aygün ve ark.nın (107)yaptığı çalışmada, NTD’li 100 hastanın 39 ‘u kız, 61 ‘nin erkek olduğu görülmüştür. Turhan ve ark.nın (1) 69 NTD’li vaka ile yaptığı retrospektif çalışmada 38 (%55.1)hastanın kız, 31 (%44.9) hastanın erkek olduğu saptanmıştır. Himmetoğlu ve ark.nın (109) çalışmasında ise; erkek/kız oranı 0,56 idi .

Olgularımızda cinsiyet dağılımı değerlendirildiğinde %48’inin kız, %52’inin ise erkek olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda erkek-kız oranı 1.08 olarak bulundu.

NTD'ler lezyon yerine göre alt gruplara ayrıldığında, cinsiyet oranları değişmiştir. Servikal spina bifida, torasik spina bifida, anensefali, kraniorakşizis, kızlarda daha yüksek oranda izlendiği , sakrum başta olmak üzere daha aşağı seviyelerdeki spinal lezyonların ise erkeklerde baskın olarak izlendiği bildirilmiştir. Bu bulgular nöral tüpün oluşum şekli ile ilgilidir. Dişilerin nörilizasyondaki kusurlara ve erkeklerin kanalizasyondaki kusurlara eğilimli olduğu görünmektedir (108). Bizim yaptığımız çalışmada toplam 42 (%84) MMC’li hastanın 25’i (%60,9) erkek, 16’ı (%39,1) kız olarak saptandı. Çalışmamızda meningosel tanısı olan 2 (%4) hastanın kız olduğu görülmüştür. Spina bifida tanısı alan hastalarımızın hepsi erkektir. Bir (%2) kız hastamızda da siringomyeli saptanmıştır. Üç (%6) hastada diastometamyeli saptanmış olup ikisi kız , biri erkektir. Çalışmamızda da lezyonun yerine ve tipine göre cinsiyet oranları değişiklik göstermektedir.

Anil Cherian ve ark’nın (16)2002-2003 yılları arasında yaptığı çalışmada toplam 10 hastanın 2’de (%20) meningomyelosel, 5’de (%50) meningosel, 3’de (%30’da) anensefali saptanmıştır Lesser ve ark. (15) 1992-1999 yılları arasında Abu-Dabi’de 85 hasta üzerine yaptığı çalışmada; hastaların 38 ‘nin (%44.7) meningomyelosel , 29’nun (%34.1) anensefali , 15’nin (%17.6) ensefalosel, 3’nun (%3.5) meningosel olduğu izlenmiştir(15). Berihu ve ark.nın (61) Etiyopya’da yaptığı 205 NTD’li hastayı kapsayan çalışmasında hastaların 99’da (%48) anensefali, 10’da (%5)ensefalosel ,96’da (%47) spina bifida saptanmıştır. Aygun ve

60

ark.nın (107) 2003-2011 yılları arasında Yenidoğan Yoğun bakım ünitesinde yatış öyküsü olan 100 hastada yaptığı çalışmada tüm hastaların % 82'sine fizik muayene ve nöroradyolojik görüntüleme çalışmaları ile meningomyelosel, % 8'ine ensefalosel, % 3'üne meningosel, % 4'üne Jarcho-Levin sendromu, % 2'sine lipomeningomyelosel ve % 1'ine lipomeningosel tanısı konuldu. Himmetoğlu ve ark.nın (109) yaptığı çalışmada anensefali spina bifida olgularını takiben % 40 oranında ikinci en yaygın NTD idi. Spina bifida genellikle tüm NTD'lerin % 52'sinde tek ve kombine bir anomali olarak bulunur. Demir ve ark.nın (110) yaptıkları çalışmada meningomyelosel, meningosele göre yaklaşık 5 kat daha fazla tespit edildi. Yorulmaz ve ark.nın (101) 2011-2016 yılları arasında Selçuk Üniversitesinde 148 NTD’li yenidoğan üzerine yaptıkları çalışmada hastaların 96’sı (%65) meningomyelosel, 36’sı (%24) meningosel, 12’si (%8) ensefalosel, 3’ü (%2) anensefali, 1’i (%1) dermal sinüs tanısı aldı .

Bizim hasta grubumuzda ise; olguların NTD tipi yönünden dağılımına bakıldığında %82 (n=41) meningomyelosel, %4’de (n=2) meningosel, %2’de (n=1) lipomeningomyelosel, %4’de (n=2) spina bifida okkülta ,%2’de (n=1) siringomyeli, %6’de (n=3) diyastometomyeli saptandı. Bu oranlar, literatürle uyumlu olarak değerlendirildi.

Bakketun ve ark.nın (99) 2000-2014 yılları arasında 38 MMC’li hastayı kapsayan çalışmasında olguların %55’de defektin lumbar bölgede olduğu saptanmıştır. Yorulmaz ve ark.nın (101) 2010-2018 yılları arasında 186 NTD’li bebek üzerine yaptığı araştırmada defektin lomber bölgede % 39.2, lumbosakral bölgede % 24.6 ve torakolomber bölgede % 18.6 olduğu görüldü. Aygün ve ark.nın (107) yaptığı çalışmada NTD kesesinin en sık yerleşim yeri lumbosakral bölge (% 36) idi. Keselerin %30’i lomberde, % 18'i torakolomberde, % 6'sı torakalde, % 5'i oksipitalde, % 2'si servikalde, % 1'i parietookipitalde, % 1'i frontalda ve % 1'i servikotorasik bölgelerde idi. Barson ve ark.nın (111) servikal veya üst torasik bölgelerde meydana gelen kusurların çok daha fazla siringomyelosel veya meningosel olduğunu, torakolomber kavşakta olanların her zaman myelosel veya menigomyelosel olduğunu bulmuştur. Çalışmamızda; meningomyeloselli ve meningoselli olgularda defektin seviyesine göre hastaların dağılımına bakıldığında olguların %4,7’de (n=2) lomber, %16’de (n=7) torakolomber, 7,1’de (%6 ) sakral, %64 ‘de (n=27) lumbosakral, %2,3’de (n=1) oksipital MMC, %2,3’de (n=1) parietal MMC ve % 2,3 ’de (n=1) torakolumbosakral seviyede defekt olduğu saptandı.

Elgamal ve ark’nın (112) 1995-2010 yılları arasında 83 NTD’li bebek üzerine yaptıkları çalışmada 10 hastada total KKA, 25 hastada parsiyel KKA, 3 hastada korpus kallosum hipoplazisi saptanmıştır. Coşar ve ark.nın (79) 2009 yılında yaptıkları çalışmada 43 NTD’li yenidoğanın 2’de Arnold-Chiari tip 2 malformasyonu saptanmıştır.

61

Çalışmamızda ise NTD’li bebeklerin’de 4’de(%8) korpus kallosum agenezisi, 30 ‘da (%60) Arnold- Chiari tip 2 eşlik ettiği saptanmıştır. Literetürle uyumlu olarak en sık eşlik eden santral sinir sistemi anomalisi Arnol-Chiari tip 2 malformasyonu ve KKA olarak belirlenmiştir.

Genetik anormalliklerin NTD'lerin gelişimi üzerinde güçlü bir etkisi vardır . NTD'den etkilenen bebeklerin ebeveynleri arasında anlamlı derecede daha yüksek bir akrabalık insidansı bulunmuştur(28). Farelerde 300'den fazla genin NTD'lere neden olduğu tespit edilirken, insanlarda 82 gen genetik risk faktörü olarak kabul edildi. Etkilenmiş bir NTD hamileliği olanlarda bir sonraki gebelikte NTD oluşumu riski artmış olsa da, insan NTD'leri genetik olmayan faktörler için önemli bir rol oynayan multigenik kalıtım özellikleri sergiler (113).

Yorulmaz ve ark.nın (101) yaptığı NTD’li hastalarda yaptığı çalışmada olguların % 14' ü arasında akrabalık olduğu tespit edildi. Güvenç ve ark.nın (5) yaptığı çalışmada NTD olan 24 hastanın %26 ‘da akrabalık olduğu görüldü. Al-Gazali ve ark.nın (114) yaptığı araştırmada santral sinir sistemi anormallikleri akraba evliliği olan bebeklerde genel popülasyonda karşılaştırıldığında daha yüksek oranda rastlanmıştır. Konak ve ark.nın (115) yaptıkları çalışmada akrabalık yönünden anlamlı bir bulgu saptanmadı. NTD insidansı dünyanın farklı bölgelerinde büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin, İrlanda ve Galler bölgelerinde NTD insidansı 1000 doğumda 7-8'dir ve etkilenen bir çocuktan sonra nüks oranı % 5'tir. British Columbia NTD'nin nüfus prevalansı 1000 doğumda 1.55 ve nüks oranı sonraki kardeşlerde % 2.1'dir . ABD'de, genel popülasyonda NTD insidansı 1000 doğumda 1-2'dir ve nüks oranının% 1.7- 4.6 olduğu tahmin edilmektedir (116). Jufen Liu ve ark.nın (117) yaptıkları çalışmada folik asit takviyesi alan ve almayan anneler arasında NTD ‘nin tekrarlama olasılığı açısından anlamlı fark saptanmadı.

Çalışmamızda NTD’li olguların ebeveynlerinin akrabalık durumlarına bakıldığında %20’de akraba evliliğinin mevcut olduğu görüldü. Mevcut çalışmalara göre oldukça yüksek olması NTD etiyopatogenezinde yer alan akraba evliliğinin bölgemizde izlenen NTD olgularına katkısı olabileceği düşünülmüştür. Bizim çalışmamızda tespit edilen %10’nin üzerindeki akraba evliliği oranları Avrupa ve Amerika oranları ile kıyaslandığında oldukça yüksek kalmaktadır. Akraba evliliklerinin NTD gelişimi açısından bir risk faktörü olması nedeniyle bu grup malformasyonların sık görüldüğü gelişmekte olan ülkelerde akraba evliliği oranlarını azaltmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Bizim yaptığımız çalışmada 50 NTD’li olgunun birinin (%2) kardeşinde , 4 hastanın (%8) ailesinde (2. ve 3. derece akrabalarda) NTD öyküsü saptanmıştır.

62

İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’yı içeren kapsamlı bir çalışmada diyabetli kadınlarda sinir sistemi anomalileri, özellikle NTD’nin 4.2 kat arttığını bildirilmiştir(118).Turhan ve ark.nın(1) yaptıkları çalışmada 1 annede gestasyonel hipertansiyon, üç annede gestasyonel diyabet saptandı. Macintosh ve ark.nın (118) yaptıkları çalışmada diyabetus mellitus annelerde istatistiksel olarak anlamlı sinir sistemi anomalileri saptanmıştır. Çalışmamızda NTD’li bebek anne ek hastalıklarına bakıldığında 3 annede diyabetus mellitus, 1 annede kronik hipertansiyon, 4 annede hipotiroidi olduğu saptanmıştır. NTD’li bebeklerin annelerinin kanda ortalama HbA1C düzeyi % 5,2±0,42 sonuçlandı.

Medveczky ve ark’nın (119) yaptıkları çalışmada NTD’li annelerle , kontrol grup (sağlıklıklı bebekleri olan ) annelerin kullandıkları ilaçlar ve onların NTD için oluşturdukları riskler araştırıldı. Çalışmaya alınan 121 kimyasaldan sadece oksetetrasiklin, karbamazepin ve valproik asitin NTD ile bir miktar ilişkili olduğu saptandı. Allylestrenol ve terbutalin kullanan anneler kıyaslandığında NTD ve kontrol gruplarının karşılaştırılmasında NTD oluşturma riski anlamlı görülmemiştir. Hormonlar, özellikle kadın cinsiyet hormonları ve kortikosteroidler de ayrı ayrı değerlendirildi ve çalışma grupları arasında önemli farklılıklar göstermedi. Üç spina bifida vakasında karbamazepin kullanan anneler ve iki spina bifida vakasında gebeliğin ikinci ayında valproat tedavisi gören anneler vardı. Oksetetrasiklin NTD grubunda hem popülasyon hem de kontrol gruplarına göre anlamlı olarak daha yüksek bir kullanıma sahipken, cotrimaxozale NTD grubunda sadece kontrol grubu ile karşılaştırıldığında önemli ölçüde daha yüksek bir kullanım göstermiştir. Nöral tüp defekti grubunda anti-enflamatuar asetilsalisilik asit kullanımının kontrol grupa göre daha yüksek olduğunu göstermektedir (119).Werler ve ark’ı (120) valproik aside maruz kalan annelerin NTD'li bir çocuğa sahip olma olasılığını 9.7 kat arttırtığını belirtmektedir. Karbamazepin kullanımı da NTD'lerle ilişkili olduğu saptandı.

Çalışmamızdakı annelerin % 20’inin (n=10) ilaç kullanmadığı, %64’nin (n=32) demir ilacı , % 6’nın (n=3) L-tiroksin, % 6’nın (n=3) insulin , % 4’nün (n=2) ise metildopa kullandığı belirlendi.

Njoh ve ark.ının (121) yaptıkları çalışmada 2016 yılında Kamerunda toksoplazmoz ve rubella koenfeksiyonu olan 1 annedede anensefalik bebek doğurma vakası saptanmıştır.

Benzer Belgeler