• Sonuç bulunamadı

2.6. Büyüme Teorileri

2.6.2. Klasik Büyüme Teorisi

Batı Avrupa'nın, on beşinci ve on sekizinci yüzyıllar arasında süren sanayi devriminden önceki Merkantilist öğretiye göre, zenginliğin kaynağı dış ticaret fazlası vasıtasıyla elde edilen kıymetli maden stoklarıdır. Dolayısıyla, nüfusun artmasıyla birlikte ihracatı mümkün olduğunca arttırmak ve ithalatı sınırlandırmak suretiyle büyüme sağlanabilmektedir. Merkantilist inançlara bir reaksiyon olarak bulunan fizyokratlar ise ziraata özen göstermişlerdir. Onlara göre ziraat büyümenin ana kaynağıdır (Takım, 2010: 316).

Adam Smith, David Ricardo, Thomas Robert Malthus ve Joseph Schumpeter gibi klasik ekonomistler, modern ekonomik büyüme teorilerinin temel bileşenlerini öne sürmüşlerdir. Bu klasik teorilerin, geliştirildikleri sırada, yani sanayi devriminin şafağında hüküm süren koşullardan da büyük ölçüde etkilendiğini belirtmek gerekir. O zamanki klasik analizler, sermaye sınıfın kârlarından ekonomik büyümenin ana motoru olan sermaye birikimine odaklanmıştır.

Smith (2020[1776]), bunun sanayi sektöründe üretkenliğin artmasına zemin hazırladığını ifade eder ve işbölümüne odaklanır. Aynı zamanda emeğin ve üretken kaynakların akıllıca kullanılmasının, işbölümü ve uzmanlaşmanın bir ekonominin zenginliğinin ana kaynağı olduğunu vurgular. Smith ayrıca, milletlerin zenginliği, ekonomik büyümeyi belirleyen kapitalist sınıfın kârlarından elde edilen tasarrufların birikimi tarafından belirlendiğini ileri sürer (Rosenberg, 1965). Smith’e göre, ekonomik büyüme oranını artırabilecek en önde gelen sektör sanayi sektörüdür; bu ise söz konusu sektörün uzmanlaşma ve iş bölümü ilkesini hayata geçirme ve ayrıca kâr etme potansiyeline sahip olmasından kaynaklanmaktadır (Gwartney ve Stroup, 1993).

4 Merkantilist, tarım sektörünün sanayi sektörünün hizmetinde olduğunu düşünmektedir. 5 (Bkz. Örneğin, Neill, 1948 Formaini, 2001).

Smith (2020), teknik ilerlemenin hızı yavaş ise, ekonomik büyümenin devam etmeyeceğini, teknik ilerlerlemenin sermaye birikimine bağlı olduğunu ve düşen karların artan ücretler ve sınırlı kaynaklardan kaynaklandığını öne sürmüştür.

Ricardo (1817) toplumu üç katmana ayırmıştır: toprak sahipleri, emekçiler (işçi sınıfı) ve sermaye sahipleri (sermaye sınıfı). Ricardo, sermaye sınıfının verimli bir sınıf olduğunu ve ekonomik büyüme süreci için gerekli olduğunu düşünmekte idi. Bu görüş, tasarrufların sermaye birikiminin temeli olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle tasarruflar, Adam Smith'in iddia ettiği gibi ekonomik büyümenin temel itici gücüdür (Bagchi, 1982). Ricardo, kârın sanayi sektörü tarafından da sağlandığını belirtmiştir. Ticaretin açıklığına, uzmanlaşma ve işbölümü ilkesini uygulama olasılığına odaklanmıştır, bu da toplam çıktıyı ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi arttırmıştır. Ricardo, ‘azalan verimler6’ nedeniyle tarım sektörünün azalan gelirlere maruz kaldığı görüşündedir. Sonuç olarak, nüfus artışını düşük tutmanın önemine odaklanmıştır (Barro and Sala-i-Martin, 2004).

Malthus (1798) da Ricardo gibi, yüksek nüfus artışına odaklanmıştır. Kendisi, nüfus artış hızı ile mevcut doğal kaynaklar arasındaki orantısızlık nedeniyle ekonomik durgunluğun kaçınılmazlığı konusunda ileri sürdüğü görüşleriyle tanınmaktadır. Nüfus artışının bu kaynaklar üzerinde baskı yarattığını ve onları azalan getiri yasasına maruz bıraktığını ileri sürmüştür. Malthus, bu gerekçeden hareketle üreme üzerindeki kısıtlamalar yapmak, evlilik yaşını ilerletmek ve daha sıkı doğum kontrolü sağlamak yoluyla nüfus artışının azaltılmasını savunmuştur. Görünüşe göre Ricardo ve Malthus’un bu politikası, mevcut doğal kaynaklar ve nüfus arasında oransal eksiklikten duyulan korkulara yanıt olarak Çin'de uygulanmaktadır.

Çin'deki aile başına bir çocuk politikası, aşırı nüfusun feci sonuçlarından kaçınmayı amaçlamaktadır. Anacak sürdürülebilir ekonomik büyüme için pek elverişli olmayan yaşlanan nüfus göz önüne alındığında, ülke bu politikayı gevşetmek için bazı çabalar sarf etmektedir. Sermaye birikimi, teknik ilerlemeye ulaşmada kilit bir faktördür, bu da işçilerin üretkenliğini artırır ve azalan getiri yasasına girişi geciktirir.

6 Bu bağlamda azalan verimler yasası, nüfus artışının daha az verimli olan toprakların sömürülmesine yol açacağını göstermektedir.

Bununla birlikte, nüfus artış hızı teknik ilerlemeyi geride bırakırsa, bu bir ekonomik durgunluğa yol açar (Aghion ve Howitt, 2009). Malthus’un ilkeleri, ekonomik büyüme için bir motor olarak sermaye birikiminin rolü söz konusu olduğunda Adam Smith ve David Ricardo’nun ilkeleriyle uyuşmaktadır.

Schumpeter (1912), ekonomik büyüme sürecinde girişimcinin ve yeniliklerin rolünü araştırmıştır. Girişimci yeni bir şey sunan ve üretim ve sentez unsurlarını bir araya getirmenin yeni yollarını ve araçlarını tanıtan kişidir (Chou ve Chin, 2004). Aynı zamanda bir emtianın veya belirli bir üretim yönteminin mucidi olabilir. Girişimciler, üretim fonksiyonunda fark yaratan, üretimde artışa yol açan ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi artıran yenilikler geliştiren liderlerdir (Schumpeter, 1947). Schumpeter'e göre, "tasarruf" kavramı gelecekteki tüketimdir. Hem işçi hem de sermaye sınıfları tasarruf eylemini paylaşmaktadır. Schumpeter'in bu konudaki görüşü, Adam Smith gibi diğer klasik bakış açılarından farklıdır. Zira Schumpeter nüfus artışını tamamen ekonomik etkiler dışındaki unsurlardan etkilenen bağımsız bir faktör olarak görmektedir.

Kısacası, Klasik iktisatçılar sermaye birikimini ekonomik büyümenin ana motoru olarak görmüşlerdir. Analizleri, uzmanlaşma ve işbölümü uygulamasının başarısını desteklediğinden, ülkeler arasındaki ticaret özgürlüğüne odaklanmışlardır. Ayrıca, piyasanın işleyişine müdahalenin olmadığı devlet politikası uygulanması çağrısında bulunmuşlar ve hükümetleri örgütsel konulara odaklanmaya teşvik etmişlerdir. Bu klasik yaklaşımlar ekonomik büyümenin nüfusa, sermayeye, teknolojik ilerlemelere, ticarete ve doğal kaynaklara bağlı olduğunu vurgulama eğilimindedir.

Tablo 9: Klasik Ekonomik Büyüme Teorilerinin Özeti

Teoriler Tarih Sonuçlar

Merkantilist 1700-1800 Büyüme, değerli metal (altın, gümüş), ticaret, sanayi, ihracat ve nüfus artışlarının

birikiminden kaynaklanmaktadır.

Fizyokratlar 1800 Büyüme, tarım ve serbest piyasadan kaynaklanmaktadır.

Klasik 1700-1900 Ekonomik büyüme; nüfusa, sermayeye, teknolojik gelişmelere ve doğal kaynaklara

bağlıdır.

Smith 1723-1790 Büyüme, kapitalist sınıfın, sanayi sektörünün, emeğin ve ekonomik

kaynakların kârlarından kaynaklanmaktadır.

Ricardo 1772-1823 Büyüme, kapitalist sınıftan, sanayi sektöründen, serbest ticaretten, düşük

nüfus artışından kaynaklanmaktadır. Malthus 1766-1834 Büyüme, sermaye birikiminden, düşük

nüfus artışından kaynaklanmaktadır. Schumpeter 1934 Ekonomik büyüme sürecinde girişimcilik

ve yenilikler rol oynamaktadır.

Kaynak: Alodadi, 2015: 50

Tablo 9, Merkantilist dönemden Fizyokratlar dönemine uzanan ve nihayetinde Klasik teori ile biten ekonomik büyümeyi etkileyen en önemli faktörlerin kısa bir özetini sunmaktadır.