• Sonuç bulunamadı

Büyük Selçuklu-Gazneli İlişkilerinin Başlaması

A. DEVLET KURULMADAN ÖNCE SELÇUKLULAR

4. Büyük Selçuklu-Gazneli İlişkilerinin Başlaması

Mȋrhând, Gazneli Selçuklu ilişkilerinin başlamasını şöyle anlatır: Sultan Mahmûd, Arslan Yabgu’ya bir elçi göndererek “Biz sürekli olarak Hindistan’a gaza

amacıyla seferlere gidiyoruz111. Birçok İslâm ülkelerinden gelen gönüllüler, bizimle birlikte bu seferlere katılıyorlar. Fakat Müslüman olan sizler bu gazalara niçin katılmıyorsunuz? Bütün bu konuları görüşmek ve dostluk kurmak üzere sizi sarayıma davet ediyorum, geldiğiniz taktirde size layık olduğunuz unvanlarla, lütuf ihsanlarda bulunulacaktır.” dedi. Arslan Yabgu, bazı yakın arkadaşlarıyla birlikte Sultan

Mahmûd’un yanına Semerkand’a gitti.112 Sultan Mahmûd, Arslan Yabgu şerefine bir ziyafet düzenledi.113 Bu ziyafet esnasında Arslan Yabgu’nun gücünü sınamak üzere

“Askere ihtiyacım olursa bana ne kadar yardım yapabilirsiniz” diye sordu. Silahtarından bir yay alan Arslan Yabgu, içkinin ve gençliğin verdiği gururla “Bu yayı kendi kabileme gönderirsem, 30.000 kişi derhal atlanırlar.” Sultan Mahmûd tekrar

sordu: “Daha fazlasına ihtiyacım olursa? Arslan Yabgu bu defa bir ok alır, Sultana

doğru atar ve “Bu oku kabileme gönderdiğim her zaman 10.000 kişi daha gelirler.”

dedi. Sultan aynı soruyu sormaya devam etti ve nihayetinde Arslan Yabgu bir yay ve üç ok ile 100.000 atlı celb edebileceğini taahhüt etti. Sultan Mahmûd ’un son defa

“Daha fazlasını istersem?” diye sorması üzerine ise önce “Şu oklardan birini

111 Gazneli Mahmud’un Hindistan Seferleri hakkında bkz. Nesimi Yazıcı, İlk Türk-İslâm Devletleri

Tarihi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992.; Cihan Piyadeoğlu, “Gazneliler

ve Büyük Selçuklular’da Filin Kullanılmasına Dair Bazı Tespitler”, XI. Milli Türkoloji Kongresi,

Bildirileri, C. II, 11-13 Kasım 2014, s. 67-90; Erdoğan Merçil, “Gazneli Ordusunda Görev Alan

Hintliler”, Belleten, C. LXX, S. 259, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2006, s. 833-844.; Hanefi Palabıyık, Valilikten İmparatorluğa Gazneliler Devlet ve Saray Teşkilatı, Araştırma Yayınları, Ankara 2002, s. 34-39.; Erdoğan Merçil, Afganistan ve Hindistan’da Bir Türk Devleti Gazneliler (Siyaset-

Teşkilat-Kültür), Makaleler, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2014.

112 Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Türk Tarih

Kurumu Yayınları, Ankara 2014, s. 25-26.

113 Mirhand, Arslan Yabgu’nun Sultan Mahmud ile görüşmeye geldiğinde onu cevgan oynarken

gördüğünü söylemiştir. Sultan’ın ona oynamak isteyip istemediğini sorması üzerine cevgan oynamasını bilmediğini eğer Sultan isterse ok atabileceğini söylemiştir. Ancak onun bu cevabı Sultan Mahmud’u kızdırmış, aklına Arslan Yabgu’nun “Sultan Mahmud’un filleri varsa bizim de oklarımız vardır.

Aramızda harp olduğu zaman oklarımızla onun askerlerini delik deşik edebiliriz.” sözleri gelmiştir.

Muhammed bin Havendşah bin Mahmud Mirhand, Ravzatu’s Safa fi Sireti’l Enbiya ve’l Mülük ve’l

Hulefa (Tabaka-i Selçûkiyye), (Tercüme ve Notlar. Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları,

Balhan’a gönder 100.000 atlı daha gelir” daha sonra ise “Bu oku Türkistan’a gönder 200.000 atlı da istesen gelir” cevabını verdi. “Bir yay üç okla maaşsız ve ücretsiz bu kadar orduyu emre amade edebilen bir kimsenin işini hor görmemeli” diyen Sultan

Mahmûd yakınları ile görüştükten sonra Arslan Yabgu ve maiyetindekileri tutuklatarak Multân114 hududundaki Kalencer Kalesine hapsetti.115

İbnü’l-Esîr’e göre bu olay daha farklı olmuştur. Ona göre, Ali Tegîn Buhara’ya kaçtıktan sonra Arslan Yabgu ve maiyetindekiler çöllere ve kumluk araziye çekilerek Sultan Mahmûd ’dan korundular. Sultan Mahmûd, Selçuklular’ın kuvvetini, şevket ve azametini, sayılarının çokluğunu görünce, Arslan Yabgu’ya mektup göndererek kendi tarafına çekmeye çalıştı. Arslan Yabgu’nun yanına geldi. Sultan Mahmûd onu hemen yakaladı ve hiçbir zaman tanımadı. Bir kaleye hapsedip çadırlarını yağmaladı. Mahmûd ’un yakın adamlarından birisi ok atamaz hale gelsinler diye baş parmaklarının kesilmesini veya Ceyhun nehrinde boğulmalarını tavsiye etti. Mahmûd ona “Ne kadar katı kalpli ve taş yüreklisin” dedi ve onları Ceyhun nehrinin öbür yakasına geçirmelerini emretti ve üzerlerine vergi bağladı. Vergi memurlarının yaptıkları haksızlık üzerine Selçuklular oradan ayrılıp Kirman’a daha sonra da İsfahan ve Azerbaycan’a gittiler. Bunlar Arslan b. Selçuk’a ait olan topluluktu.116

Zahîrüddîn Nişabûri’nin eserinde de bu olaya şöyle yer verilmiştir: Buhara’nın Nûr beldesi ve Semerkand’ın Sogdiyana bölgesinde oturan Selçuklular’ın iyi bir orduya sahip olduğundan bahseder. Onların askeri güçlerinin artmasından tedirginlik duyan Türkistan hükümdarı İlig Han, Sultan Mahmûd ’a elçi göndererek Nûr ve Semerkand’da oturan Selçukluları kendi tarafına çekmesini istedi. Bunun üzerine Sultan Mahmûd, Buhara’ya giderken Selçuklular’a bir elçi gönderir ve kendisine itaat etmelerini ister. Sultan Mahmûd ’un daveti üzerine Arslan Yabgu on bin atlı ile

114 Pakistan’ın Pencap bölgesinde tarihî bir şehirdir. İndus nehrinin kollarından Cînab suyunun

doğusundaki bir ovada Hint kıtasının Orta Asya’ya açılan güzergâhında yer alır. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Azmi Özcan, “Multân”, DİA, C. 31, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006, s. 548-549.

115 Muhammed bin Hâvendşâh bin Mahmûd Mȋrhând, Ravzatu’s Safa fi Sȋreti’l Enbiyâ ve’l-Mülûk ve’l-

Hulefâ (Tabaka-i Selçûkiyye), (Tercüme ve Notlar. Erkan Göksu), Türk Tarih Kurumu Yayınları,

Ankara 2015, s. 33.

116 İbnü’l-Esîr, el Kâmil Fi’t Tarih, (Çev. Abdülkerim Özaydın), C. IX., Türkiyat Yayınları, İstanbul

Gazneliler’in bulunduğu bölgeye hareket etti. Ancak Sultan Mahmûd sadece üç yüz süvari ile gelmesini söyledi. Mahmûd, Arslan Yabgu ve oğlu Kutalmış’a görkemli bir tören sırasında Selçuklu kumandanını yakalatarak Kalincar kalesine kapattı. 117

Arslan Yabgu yedi sene Kalincar Kalesinde hapiste kaldı ve burada öldü.118 Kardeşlerine haber gönderip onları mülk istemeleri için teşvik etti.119 Sultan Mahmûd Horasan Valisi Arslan Cazib’in karşı çıkmalarına rağmen Türkmenleri Horasan’a yerleştirdi. Horasan’a yerleşen Türkmenler, Kızıl, Yağmur, Göktaş, Boğa, Mansur ve Anasıoğlu gibi beylerin idaresinde oturdukları Nesâ, Bâverd ve Ferâve’de yağma faaliyetlerine başladılar. Bunun üzerine Sultan Mahmûd, Arslan Cazib’i onların üzerine sevk etti. Zor durumda kalan Türkmenlerin bir kısmı Balhan Dağları ve Dihistân’a giderken, diğer bir kısmı da Azerbaycan’a doğru yöneldi.120

Sultan Mesûd büyük bir orduya ihtiyacı olduğunu düşünerek Mâverâünnehir hükümdarı Ali Tegîn’e Ebûl Kâsım Rehhâl adlı bir elçi ile mektup göndererek: “Biz

kardeşe doğru yola çıktık. Emir ya da kendisi gelerek ya oğlunu göndererek ya da güçlü bir ordu düzenleyerek büyük mesuliyetimin hâsıl olmasını (tahta hâkim olmamı) sağlasın.” şeklinde yardım talebinde bulundu. Danışmanları Ali Tegîn’in yardımına

karşı onun bölgede rahat bir şekilde durmayacağını ve sürekli istekte bulunacağını söyleyerek bunu bir hata olarak dile getirmişlerdir.121

117 Zâhîruddîn Nîşâbûrî, Selçuknâme, (Çev. Ayşe Gül Fidan), Kopernik Yayınları, İstanbul 2018, s. 11. 118 İbrahim Kafesoğlu, Umumî Türk Tarihi Hakkında Tespitler, Görüşler, Mülâhazalar, Ötüken

Yayınları, İstanbul 2014, s. 379.; Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi Selçuklular Dönemi, TTK, Ankara 2014, s. 39.

119 Onun kabilesinden iki Türkmen gelip uzun bir müddet hamallık yapıp su çektiler. Nihayet bir gün

fırsat yakalayıp İsrail’i gördüler. Onu gece kaçırmak için bir yol düşündüler ve bunu gerçekleştirdiler. Horasan yolunu tuttular. Önlerine bir orman çıktı. Akıl karışıklığından yolu kaybettiler. Şaşırmış ve afallamışlardı. Sabahleyin güneş doğdu. Kale muhafızı durumdan haberdar oldu. Askerler onların peşinden gelmekteydi. Askerler İsrail’e yaklaştığında yakalanacağını anladı ve Türkmenlere şöyle dedi:” Benden ümidi kesin. Kardeşlerime benden selam ulaştırıp deyin ki: Horasan mülkünü istemede gayret göstersinler. Çünkü bu padişah köle oğludur. Bize nispetle büyük biri değildir. Bu memleketi ona bırakmayın, sizin elinize geçene kadar gayret gösterin. Zira beni günahsız yere yakalayıp hapsetti. Hamdullâh Müstevfî-i Kazvînî, Târîh-i Güzîde, (Çev. Erkan Göksu), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2015, s. 19-20.

120 Cihan Piyadeoğlu, Güneş Ülkesi Horasan Büyük Selçuklular Dönemi, Bilge Kültür Sanat Yayınları,

İstanbul 2012, s. 36.

121 Mustafa Akkuş- İzzetullah Zeki, “Tarih-i Beyhaki’ye Göre Selçuklu-Gazneli İlişkileri ve Selçuklu