• Sonuç bulunamadı

MGK üyeleri, Başbakanlık görevinin de Kenan Evren tarafından yürütülmesini istiyordu ancak Evren bu teklife sıcak bakmadı. Daha sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi'nden Turhan Feyzioğlu'nun bu göreve getirilmesi gündeme geldi fakat Feyzioğlu'nun siyasi geçmişi nedeniyle, AP ve CHP tabanının sıcak bakmayacağı düşüncesiyle vazgeçildi. Son olarak Emekli Amiral Bülent Ulusu'nun kabineyi kurması istendi. Ulusu, emekli olmadan önce darbe hazırlıklarına katılmış ve MGK'nın güvenebileceği bir isimdi. Devlet Başkanı Evren, CHP ve AP'den 2 bakanın da Ulusu'nun kabinesinde yer almasını teklifi etti ancak Ecevit ve Demirel, darbeyi destekleyen bir tavır içinde bulunmak istemedikleri için bu teklifi kabul etmediler. Ulusu Hükümeti, 21 Eylül'de resmen açıklandı. Kabine, partisiz teknokratlardan seçilmiş 27 bakandan oluşuyordu. Ulusu hariç kabinede 5 emekli asker daha yer alıyordu. Kabinenin en dikkat çeken ismi, ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenen Turgut Özal'dı. Bu atama 24 Ocak Kararları'nın uygulanmaya devam edeceği anlamı taşıyordu. CHP'liler Özal'ın kabinede yer almasını, "Demirel'siz Demirel programı" uygulanacak diye

173

Dağdelen, a.g.e., s. 113.

174

Mehmet Ali Birand (Haz.), Mustafa Ünlü (Yön.), 12 Eylül, Gala Film, 2005, 7. Bölüm.

175

eleştiriyordu.176

Özal'ın görevine devam etmesi ABD başta olmak üzere diğer ülkeler tarafından memnuniyetle karşılandı.

Turgut Özal askeri rejim döneminde, Demirel dönemine göre daha rahattı, zira kendisini eleştirecek kimse yoktu ve komutanların ona güveni tamdı. Özal, 24 Ocak'ta uygulamaya başlanılan dört ana ekonomi politikasını sürdürdü. Bunlar: Birincisi, dış ticaret dengesi sağlamak için gerçekçi bir kur politikasına ve ihracatın sübvansiyonuna geçiş; ikincisi, yüksek enflasyon koşullarında tasarrufçu pozitif gelir sağlamak için faiz oranlarını serbest bırakmak; üçüncüsü, kamu kuruluşlarının açığını kapatmak amacıyla KİT ürünlerinin fiyatlarını serbest bırakma ve para arzının daha sıkı kontrolü; dördüncüsü, yabancı yatırıma daha fazla teşvik.

Özal'ın ekonomi politikaları 1981 ve sonrasında etkisini göstermeye başladı. Türkiye'nin 1980'de 2.9 milyar dolar olan ihracatı 1983'te 5.7 milyar dolara yükseldi; 1980'de %107 olan enflasyon 1982'de %27'de düştü; 1980'de %1.1 olan GSMH yıllık artış oranı 1983'te %3.3'e yükseldi. Ancak faiz oranlarının serbest bırakılması yatırım fonlarında artışa yol açtı. Bu durum askeri rejimin en büyük ekonomik zaafiyeti oldu. 12 Eylül'e kadar bankalar, Merkez Bankasının belirlediği faiz oranını uygulamak zorundaydı. Faiz oranının serbest bırakılmasıyla, oranlar hızlı bir şekilde yükseldi. Bankalar, faaliyetleri fiilen düzenlenmeyen hisse senedi ve tahvilci bankerlerle karşı karşıya kaldı. Bu bankerlerden en ünlüsü Banker Kastelli olarak bilinen Cevher Özden'di. 1981'in sonuna gelindiğinde ne bankalar ne de bankerler, faiz olarak ödemeyi taahhüt ettikleri paraları ödeyemeyince iç piyasada çöküş yaşandı. Binlerce vatandaş parasını bankerden tahsil edemediği için mağdur oldu. Bu krizin ardından Başbakan Ulusu tarafından Maliye Bakanı Kaya Erdem'in istifası istendi. Erdem, Özal'ın referansı ile bu göreve gelmişti. Özal, Erdem görevden alınırsa kendisinin de istifa edeceğini belirtti. Ancak Başbakan Ulusu kararından

dönmedi ve Özal ile birlikte Erdem 14 Temmuz 1982'de istifa etti.177

Anayasayı askıya alan, parlamentoyu dağıtan, siyasal partileri kapatan, parti liderlerini tutuklayan, sendikaların faaliyetlerini askıya alan kararnameler çıkartan

176

Hale, a.g.e., s. 295.

177

MGK, sadece iki alandaki faaliyetlere dokunmadı: Dış politika ve 24 Ocak 1980'de

yürürlüğe giren ekonomik istikrar programı.178

Dış politika, Moskova ve Atina Büyükelçiliği görevinde bulunmuş ve yakın zamana kadar Demirel'in Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen'in yardımcılığını yapan İlter Türkmen'e teslim edilmişti. Bu dönemde dış politikada önemli bir hata olarak değerlendirilen bir olay yaşandı. 23 Ekim 1980'de, Yunanistan'ın NATO'ya geri dönmesi teklifi Kenan Evren tarafından kabul edildi. Ecevit ve Demirel hükümetleri döneminde de bu konu sıklıkla Türkiye'nin başını ağrıtmış; fakat Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunlar çözülmeden NATO'ya dönmesine izin verilmemiştir. Fakat Kenan Evren hiçbir istekte bulunmadan Amerikalı General Rogers'ın isteğiyle

bu karara imza atmıştır.179

Prof. Dr. Çetin Yetkin'e göre bu karar, 12 Eylül üzerinde

Amerika'nın etkisini açıklamak bakımından önemli delillerden birisidir.180

Ecevit ve Demirel, 12 Eylül'den 1 ay sonra serbest bırakıldı. Fakat Türkeş ve Erbakan'ın tutuklulukları devam etmekteydi. Türkeş, yaklaşık 200 parti üyesiyle birlikte iç savaşı kışkırtmak, 1974-1980 yılları arasındaki olaylarda 600 civarında kişinin ölümüne sebep olmakla yargılanıyordu. Erbakan ise Anayasanın laiklik ilkesini ihlal etmek ve şeriat yanlısı faaliyetlerde bulunmak suçlamasıyla yargılanıyordu. Erbakan Temmuz 1981'de, Türkeş ise 4.5 yıllık tutukluluk süresinin

ardından sağlık sorunları nedeniyle Nisan 1985'te serbest bırakıldı.181

Toplumun hiçbir kesiminden darbeye karşı bir tepki olmamasına rağmen; Demirel ve Ecevit serbest bırakılmalarından sonra bile darbenin meşruluğunu destekleyecek açıklamaları hiçbir zaman yapmamıştır. Demirel ve Ecevit'in siyasi demeç vermeleri hatta herhangi bir konuda açıklama yapmaları bile yasaktı. Yine de her iki lider de bu yasağa rağmen zaman zaman açıklamalarında askeri rejimi eleştiren söylemlerde bulunmuşlardır.

178

Ahmad, a.g.e., 2014, s. 216.

179

Yunanistan 1974 yılında kendi isteğiyle NATO'dan ayrılmıştır. Geri dönebilmesi için NATO'ya üye bütün ülkelerin kabulü şarttır. Evren'in kayıtsız şartsız bu isteği onaylamasıyla, Türkiye elindeki önemli bir kozu kaybetmiştir.

180

Yetkin, a.g.e., s. 198.

181

MGK'nin 52. sayılı bildirisiyle 12 Eylül öncesinde siyasi faaliyetlerde bulunan liderlerin, demokratik düzene dönülmesinin ardından da siyasi faaliyetlerde bulunması yasaklanmıştır. Demirel bu kararın karşısında, kendi tabanını bir arada tutmaya yönelik çalışmaları sürdürmüş, yeniden demokratik düzene dönmenin hesaplarını yapmaya başlamıştır. Ecevit ise Demirel'e göre daha sert ve fevri tepki vererek CHP Genel Başkanlığı görevinden istifa etmiştir. Ecevit, "Siyasetle ilgilenmemesi gereken kimseler tarafından CHP Genel Başkanlığından ayrılmaya zorlanmayı içime sindiremediğim için ve Genel Başkanlık sıfatım dolayısıyla

uygulandığı bildirilen yasakları dinlemeyebilmek için istifa kararı aldım."182

açıklaması yapmıştır. Ecevit, bu meydan okumanın partisi tarafından desteklenmesini beklemişti fakat Ecevit'in bu kararı CHP içerisinde tepkiyle karşılanmıştır. Ecevit siyasi yasaklara aldırmadan, Arayış isimli bir dergi çıkararak, darbeye karşı mücadelesi buradan sürdürmeye devam etti. Ecevit, buradaki yazılarından dolayı birçok kez hapse girip çıkmak zorunda kalmıştır. Ecevit'e bu süreçte CHP yönetimi ve tabanının destek olmaması, parti ile aralarındaki bağların tamamen kopmasına neden oldu. CHP'liler Ecevit'in Demirel gibi davranmasını, parti ve örgütünü ayakta tutmaya çalışmasını bekliyorlardı fakat Ecevit istifa etmeyi

seçmişti.183

MGK siyasi partileri kapatma niyetinin olmadığını darbenin en başından beri söylüyordu. Fakat sivil yönetime ne zaman dönüleceği belli olmadığı için kamuoyunda giderek darbeye karşı bir tutum oluşmaya başlaması bu tavrın değişmesine neden oldu. Halk, anarşi ve terörün önüne geçtiği için orduya güveniyor ve 12 Eylül'ü destekliyordu; fakat cuntacıların da yönetimden gitmeye niyeti olmadığını gördüklerinden dolayı halk arasında söylentiler oluşmaya başlamıştı. MGK, halkın bu tavrının mevcut siyasi partilerden kaynaklandığı ve yeniden demokratik düzene dönüldüğünde bu siyasi partiler ve onların yöneticileriyle uğraşmak istemediği için, 16 Ekim 1981'de bütün siyasi partileri kapatma kararı almıştır.184

Aynı zamanda siyasi partilerin bütün mal varlıkları hazineye aktarıldı.185

182

Mehmet Ali Birand (Haz.), Mustafa Ünlü (Yön.), 12 Eylül, Gala Film, 2005, 7. Bölüm.

183

Aydın ve Taşkın, a.g.e., s. 329.

184