• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: BÖLGESEL KALKINMA VE TURİZM İLİŞKİSİ

2.8. Bölgesel Kalkınma Yaklaşımları

Bölgesel kalkınmanın sağlanması ve en iyi şekilde uygulanması bazı yaklaşımlar ile mümkün olmaktadır. Bu konudaki yaklaşımlar AB ve Türkiye için ayrı ayrı ele alınacaktır.

51

2.8.1. AB’nin Bölgesel Kalkınma Yaklaşımları

Avrupa Birliği üye ülkeler için önemli bir entegrasyon ve eşitlik mantığı ile hareket ediyor olsa da, bunu sağlamanın pek mümkün olmadığı görülmektedir. Özellikle ekonomik kaynakların eşit dağıtılmaması, bölgeler arasında gelir, refah ve rekabet açısından büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Birlik içindeki zengin Londra ile yoksul Lubelskie bölgeleri arasında yaklaşık 10 katlık bir gelişmişlik farkı söz konusudur. Ayrıca yeni üyeler alındıkça bu fark daha da artmaktadır. (Çetin, 2005: 6). Bu konuya ilişkin Koçak (2005: 19) Birlik içindeki bölgesel farklılıkların ülkelerin ulusal düzeydeki farklılıklarından daha derin olduğu vurgusunu yapmaktadır.

Avrupa Birliği’nin ilk kurulduğu yıllarda, üye ülkelerin bölgesel düzeyde kalkınmaları-na olakalkınmaları-nak sağlamak için, Avrupa Birliği’nin bölgesel kalkınma politikalarının da temelini oluşturan “Avrupa Birliği Kalkınma Fonu” kurulmuştur. 1975 yılından beri bu üye ülkeler arasındaki bölgesel kalkınma farklıkları giderilmeye çalışılırken bu fondan destekler sağlanmaktadır. Bu fondan yaralanacak bölgeler için kişi başına GSYİH’nın dörtte üçünün altında kalan bölgeler için kullanılmaktadır. Ancak hem dünyayı ilgilendiren büyük krizler, hem zaman zaman birliğin üye ülkelerinden kaynaklanan krizler bu planlamaların istenildiği düzeyde ilerlenmesine engel teşkil etmektedir (Durgun, 2006: 53).

2.8.1.1. Yapısal Fonlar

Yapısal fonlarda esas amaç AB’ye üye devletler arasındaki ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi sağlamaktır. Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu, Balıkçılık Yönlendirme Mali Aracı gibi 4 temel fondan oluşan bu yapısal fonlar altyapı, ekonomik kalkınma, eğitim, istihdam ve turizm gibi alanlarda gelişmeler sağlamaktır. Halkın ekonomik ve sosyal anlamda yararlanabileceği bir bölgenin oluşmasını amaçlayan bu fonlar birlik içinde bir fırsat eşitliği oluşturmayı hedeflemektedir (Durgu, 2006: 53-56).

2.8.1.2. Uyum Fonu

Uyum Fonunun yapısal fonlardan daha değişik bir görevi bulunmaktadır. Özellikle göreli olarak AB’ye üye ve nispeten fakir ülkeler için kullanılan bir fondur. GSYİH’nın

52

AB ortalamasının %90’nın altında olan ülkelere sağlanan bir fondur. Bu fonlar daha çok çevre ve altyapı sorunlarının giderilmesi amacıyla verilmektedir. Bu fonun önemli bir kısmı da Birliğe yeni katılan üyelere verilmektedir (Çetin, 2005: 49).

2.8.1.3. Topluluk Girişimleri

Yapısal fonların yaklaşık %5 gibi cüzi bir miktarından faydalanabilen topluluk girişimleri, topluluk çapındaki birimlerin sorunlarına çözüm aramaktadır. Kırsal alanların kalkınması, kentsel alanların sorunları ile ilgili programlar, istihdam programları (Durgun, 2006: 67) ve sınır ötesi, bölgeler arası ve ülkeler arası işbirliğini içeren 4 temel programdan meydana gelmektedir (Bayburtlu, 2002: 42).

2.8.2. Türkiye’nin Bölgesel Kalkınma Yaklaşımının Temel Araçları

Türkiye 2000’li yıllar ile beraber Avrupa birliğine üye olmak için faaliyetlerini AB ile uyum sağlayacak şekilde yürütmeye gayret etmiştir. Birdenbire AB uyum süreci adı altında bir dizi kural ve uygulamalar insan hayatına girmeye başlamıştır. Bu konulardan en önemlilerinden bir tanesini de hem ulusal düzeyde Türkiye’nin bölgeleri arasındaki dengesizliği gidermek, hem de ülke olarak Avrupa Birliği bölgesindeki ülkeler ile gelişmişlik farkını gidermeye yönelik çalışmaları yapması oluşturmaktadır. Ancak günümüzde ekonomik ve sosyal olarak Türkiye’nin çok altında bulunan birçok ülkenin AB üyesi olduğu da bilinen bir gerçektir. Ancak yine de Türkiye’deki bölgesel kalkınma araçlarının varlığından söz etmek gerekmektedir.

2.8.2.1. Bölgenin Yeniden Tanımlanması

Türkiye’de daha önce yapılmış olan coğrafi temelli 7 bölgenin dışında kalkınma sağlayıcı bir sınıflamanın varlığı bulunmamaktadır. Bu nedenle AB uyum sürecinde AB tarafından hazırlanan “Katılım Ortaklığı Belgesi” ve NUTS denilen ancak daha sonra Bakanlar Kurulu 2002 yılı kararı ile İİBS (İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması) olarak isimlendirilen yapı dikkate alınmış ve istatistiksel anlamda karşılaştırmalı bir bölge tanımlaması yapılmıştır (Avaner, 2005: 240).

İİBS’ye göre Türkiye’de DÜZEY-1, DÜZEY-2 ve DÜZEY-3 olarak 3 ayrı bölgesel kategori oluşturulmuştur. Düzey-1 kapsamında 12 bölge bulunmaktadır. Bu bölgeler;

53

İstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Akdeniz, Orta Anadolu, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgeleridir. Düzey-2’de ise Türkiye 26 bölgeye ayrılmış olsa da, bölgesel kalkınma anlamında AB’nin önerileri dikkate alındığında 12 bölgeye öncelik verilmektedir. Bunlar; Kastamonu, Samsun, Trabzon, Ağrı, Erzurum, Malatya, Van, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Konya ve Kayseri bölgeleridir. Düzey-3 ise ayrı ayrı 81 ilin istatistiki bölge birimi olarak tanımlanmasıdır (Durgun, 2006: 69-70).

2.8.2.2. Organize Sanayi Bölgeleri

Türkiye’de sanayinin uygun görülen bölgelerde yapılması, kentleşmenin yönlendirilme-si ve dengede tutulması, çevre sorunlarının önüne geçilmeyönlendirilme-si, sanayide bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılması, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amaçları doğrultusunda, belli bir bölgenin altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve OSB Kanunu hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleri olarak tanımlanmak-tadır (Çetin ve Kara, 2008: 53).

Bölgesel kalkınmayı da içerecek şekilde değerlendirildiğinde OSB’lerin oluşturulma-sında güdülen amaçlar şöyle sıralanabilir (Eyüboğlu, 2003: 2-3):

· Sanayinin disipline edilmesi

· Kentlerin planlı yerleşimine ve gelişimine katkıda bulunulması

· Birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir program içinde üretim yapmaları yoluyla üretimde verimlilik ve kârlılık sağlan-ması

· Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması

· Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının önüne geçilmesi

· Altyapının gereksinmelere uygun olarak planlanması; yani sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler gibi ortak hizmet kuruluşlarının oluşturulması

· Standardizasyonun sağlanması

· Ortak arıtma tesisleriyle çevre kirliliğinin önlenmesi

54

2.8.2.3. Bölgesel Kalkınma Ajansları

BKA temelinde çok düzlemli ve çok aktörlü ekonomi anlayışının hâkimiyeti yatmaktadır. Özellikle yumuşak politika aracılarından birini kullanan, belli bir coğrafi bölgeyi kapsayan, yeni yatırımalar için adres olma özelliği taşıyan, rekabet gücünün arttırılmasına imkan sağlayan, bölgelerin tanıtım faaliyetleri içinde önemli bir rol taşıyan, bölgeler ile ilgili yatırımcılara ulaşım, işgücü, altyapı konularında bilgi veren ve ekonomik kalkınmayı hedefleyen birimler Bölgesel kalkınma ajansı olarak ele alınmaktadır (Taş vd., 2011: 361’den aktaran; Özer, 2012: 39).

Kalkınma ajanslarının önemli oranda temel ulusal politikalar sonucunda ortaya çıkmış olduğu ifade edilmektedir. Ancak bu durum bazen farklılık gösterebilmektedir. Örneğin, İtalya ve Güney Afrika ülkelerinde ajanslar, aşağıdan yukarı çabalarla ve merkezi hükümetin koordinasyonu ve milli kaynak, program ve planlama gibi süreçlerin dışında ortaya çıkıp gelişmişlerdir. Bunun yanında; Kanada ve ABD’de pek çok kalkınma ajansı, merkezi hükümetler tarafından değil, eyalet veya merkezi belediyelerin teşviki ile özel sektörle işbirliği şeklinde ortaya çıkmıştır. Meksika’ da ise, merkezi hükümet kalkınma ajanslarının kuruluşunda en önemli rol oynamıştır. (Clark, Huxley ve Mountford 2010, 41).

Kamu otoritesine sahip olmaları, en temel anlamıyla sosyal ve ekonomik kalkınmayı hedeflemeleri ve belli bir coğrafik bölgeyi kapsamaları BKA’lara bazı sorumluluklar yüklemiştir. Bunlar aşağıda verilmektedir (Tutar ve Demiral, 2007:68-69):

· Hesap verebilirlik · Sürdürülebilirlik · Yarar sağlayabilirlik · Hizmette halka yakınlık · Bütünleşme ve dahil olma

Bu sorumluklar ile beraber iyi bir planlamanın da yardımı ile nihai amaçlar gerçekleşti-rilebilir. Özellikle ilgili bölgelerin gelişmesine veya geliştirilmesine dair hedeflerin gerçekleştirilme çabası da bölgeler düzeyinde BKA’lara önemli sorumluluklar yüklemektedir.

55

2.8.2.4. Teknoparklar

Rekabet giderek küreselleşmeye bağlı olarak artmaktadır. Bu ortamda ayakta kalabilmek, bilginin üretilmesi ve üretilen bu bilginin üretim sürecine hızlı ve etkili bir şekilde entegre edilmesi ile daha da kolaylaşmaktadır. İşte teknokent veya teknoparklar olarak ele alınan birimler burada devreye girmektedir. Bilim ve teknolojinin birlikte uygulama alanı bulduğu, üretilen mal veya hizmetlerin en kısa yoldan tüketicilere ulaşılmasını sağlayan süreçte teknoparklar etkin bir rol almaktadır (Düğer ve Dulupçu, 2000: 64).

2.8.2.5. Yenilik ve Teknoloji Merkezleri

Yenilik ve Teknoloji merkezleri özellikle İnovasyonun mantığı ile üretim ve dağıtım yapılması, bilginin üretilmesi ve bu kapsamda kalkınma sağlanması süreçlerini içermektedir. AR-GE’nin önem kazandığı bu süreçlerde yenilik mantığı güçlü teknolojik faaliyetlerin geliştirilmesini de içermektedir. Yeniyi bulma, uygulamalı araştırma, test etme, sertifikasyon ve teknolojik tavsiye gibi kritik noktaların giderilmesi sağlanmaktadır (Durgun, 2006: 76).

2.8.2.6. İş Kuluçkaları ve İş Kümeleri

İş kuluçkaları belli bir bölgede teknoloji konulu küçük işletmecilik girişimlerinde, bu girişimlerin belli seviyede olgunlaşmalarına imkan sağlayan bölgelerdir. Burada temel nokta belli bir olgunluğa ulaşan girişimlerin yerini yenilerine bırakmalarıdır (Durgun, 2006: 76)İş kümeleri ise daha çok benzer faaliyet alanına sahip girişimcilerin aynı bölgede toplanmasını ifade eder. Bir birlikteliğin sinerji oluşturacağı ve bölgesel kalkınma sağlayacağı düşünülmektedir.