• Sonuç bulunamadı

Bölgede Enerji Mücadelesi ve Aktörler

Doğu Akdeniz bölgesinde son dönemlerde bulunmuş olan hidrokarbon rezervleri, bölgesel dinamiklerin yeni bir boyut kazanmasına neden olmuştur. Dinamiklerde meydana gelen değişmeler enerji rekabetinin ve ihtilaflı hususlarında çoğalmasına neden olmuştur. Aynı zamanda krizlerin daha derin bir duruma gelmesine de yol açmıştır. Tespit edilmiş olan hidrokarbon rezervleriyle enerji ticaretinde ihracatçı konumda olma talebinde bulunan bölge ülkeler arasında yaşanılan rekabet ve yetki alanlarının kararlaştırılması, çıkarılacak olan rezervlerin hangi yolu kullanarak satış işleminin gerçekleştirileceği konusunda meydana gelen anlaşmazlıklar bu krizlerin derinleşmesine sebep olmuştur. Bu konuların yanı sıra krizin derinleşmesinde, enerji isteğinde en fazla payı bulunan Avrupa ülkelerinin enerji ithal etmeden olan bağımlılığında Rusya, Cezayir ve Nijerya’ya bir seçenek olarak yeni pazar aramaları da etkili olmuştur. Bu durumların yaşanıldığı zamanlarda İsrail, Mısır, Lübnan, GKRY, KKTC ve en önemli olan Türkiye’nin izlemiş olduğu rotanın değeri de gün geçtikçe artmaktadır.

Lübnan, Suriye, Türkiye, KKTC, GKRY ve Yunanistan öteki devletlerin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi çerçevesinde hak ve yükümlülüklerine gerekli olan saygıyı gösterme şartı ile Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon enerji kaynakları üzerinde hakkı bulunan devletlerdir.

Tablo 10. Doğu Akdeniz’de Keşfedilen Doğalgaz Rezervleri

Kaynak: https://setav.org/assets/uploads/2017/09/DOGU_AKDENIZ.pdf, Erişim

Tarihi: 05.03.2020

Münhasır Ekonomik Bölgeler ile ortaya çıkan gerginlikler farklı ittifakların meydana gelmesine neden olmuştur. Yapılan bu ittifaklar sonucunda da Türkiye’yi dahil etmeyen, East-Med ve Vasilikos benzeri projeler çıkmıştır. Fakat projenin gerçekleşme ihtimalini azaltan nedenler bulunmaktadır. Bu nedenler ise bu projelerin gerek maliyetleri gerekse de Uluslararası Hukuk normlarınca Türkiye’nin kıta sahanlığından geçmesidir. Meydana gelen bütün bu gerginlikler de bölgede yaşanılan; Türk-Yunan uyuşmazlığı, Kıbrıs meselesi, Filistin problemi ve Suriye iç savaşı benzeri yaşanılan krizler üzerinde de olumsuz bir etkisi bulunmaktadır. Türkiye’nin 3. sondaj gemisini göndermesi, Rusya ve Türkiye arasında çatışmalara neden olmuş ve bu durum Suriye krizini de etkilemiştir.

Gerçekleştirebileceği kapasite ile çıkartmış olduğu yeni rezervlerin ihracını yalnızca Mısır ve Lübnan’a yapabilen İsrail artık Avrupa pazarına ve global piyasalara da ihraçta bulunma isteği içindedir. Bu isteğini gerçekleştirebilmek için ise İsrail’in önünde üç farklı yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan ve en ucuz ve

mantıklı yöntem boru hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıma yöntemidir. Bu taşıma yolu İsrail – Haifa – Ceyhan şeklinde düşünülmüş ve şu anda da en maliyetsiz yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntemlerden bir diğeri ise Mısır’da bulunan LNG tesisleri üzerinden Avrupa’ya geçişi sağlamaktır.

Şekil 16. Vasilikos Planı

Kaynak: https://orsam.org.tr/tr/dogu-akdenizde-yeni-denklemler/, Erişim

Tarihi: 25.03.2020

GKRY, ABD ve AB’nin destekleri ile bir LNG tesisi kurup enerjide ticaret merkezi olmak istemektedir. Bu minvalde Vasilikos planına göre Afrodit ve Leviathan sahalarındaki doğalgazın kurulması planlanan bu yeni tesise taşınıp burada işlenmesi hedeflenmektedir (Yorulmaz, 2019:82).

Deniz yetki alanlarının ve münhasır ekonomik bölgelerin tespit edilmesi, bölgede yasal açıdan söz hakkı bulunan ülkeler arasında anlaşmazlıkların yaşanılmasına neden olmaktadır. Bölgede yaşanılan krizlere artı olarak birde yeni kaynakların bulunması ile birlikte nasıl bir paylaşımın yapılacağı problemi de dahil

olmuştur. Ortaya çıkan bu krizin asıl altında yatan sebep ise hidrokarbon ve petrol kaynaklarının nasıl paylaşılacağıdır. Bu da yaşanılan problemin gerek iktisadi gerekse de emniyet boyutları çerçevesinde bakılmasının gerekli olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Burada en karmaşayı açıklamakta yararlanılacak en önemli faktör ise konu olan rezervin miktarının büyüklüğüdür.

Şekil 17. East-Med Boru Hattı Projesi

Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/gundem/eastmed-turkiye-olmadan- zor-451253.html, Erişim Tarihi: 07.03.2020

Tahmini rakamlar doğrultusunda göre 122 trilyon m3 hidrokarbon rezervinin bulunduğu söylenilen bölgede rezerv oranı fazla olan ve Pazar avantajı bulunan bir faktör için bu rakam oldukça önem arz etmektedir. Bu büyüklükte bir kaynağın olması da bölgede genellikle enerji ithal etme istediğinde bulunanlar için daha da değerli olmaktadır.

Bu yolda, bir enerji mücadelesi veren o bölgedeki ülkeler dışında ABD ve Avrupa’daki egemen devletler de bu mücadeleye dahillerdir. Yaşanılan bu durumu bölgede bulunan aktörlerin çok uluslu firmalar ve örgütler ile gerçekleştirmiş oldukları ruhsatlandırma anlaşmalarıyla daha karmaşık bir hale gelmektedir. Tespit edilen bu kaynaklara bölgenin içinde olmayan aktörlerinde ilgisini çekmesinin belirli sebepleri bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinin en önemli motive kaynağı enerji talep yoğunluğu bulunan yapılarını indirmek ve Rusya’ya karşı olan enerji bağımlılığının en aza çekmektir. Bu sayede siyaset üzerinde bulunan Rus baskısının da önüne geçilmiş olacaktır.

ABD çerçevesinde ele alındığında; son zamanlarda enerji alanında gerçekleştirmiş olduğu teknolojik ataklar aracılığı ile yakın bir zamanda enerjiyi ithal edecek bir statüye kavuşacak bir ülkedir. Bu bölgeye karşı olan ilgisinin nedeni ise önemli ölçüde politik açıdan olduğu düşünülmektedir. ABD’nin ilk sırada yer alan amaçları arasında Rusya ve Çin’in bölgedeki çalışmalarına sınırlandırma getirmek yer almaktadır. Bu amaç çerçevesinde Exxon Mobil ve Noble Energy benzeri ABD firmaları bölgedeki çalışmalarını sürdürmektedir. Çin’in ise üretiminde enerji yoğunluğunun bulunması nedeniyle enerjide dışa bağımlılığı fazladır. Bu nedenle Çin’de enerji emniyetini güvence altına almak amacı ile bu bölge ile ilgilenmektedir. Bunun yanı sıra enerji yapısını temiz enerjiye çevirme projeleri dahilinde bölgede bulunan hidrokarbon kaynağına da ilgisi bulunmaktadır.