• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini tanıyan Montrö, Soğuk Savaş sonrasında Ankara’nın bölge politikasına yön vermektedir. Kıyıdaş devletler lehine hükümler içeren ve bölge dışı güçlerin savaş gemilerinin tonajını ve Karadeniz’de kalış sürelerini sınırlayan Montrö, Avrupa-Atlantik etkisinin Karadeniz’e genişlediği bu süreçte RF için de önemlidir. Böylece, Sözleşme’nin ihlal edilmesinden kaygı duyan Türkiye ile “çevrelenmek”ten rahatsız olan RF işbirliğine yönelmiş, NATO’nun Karadeniz’e yönelik girişimlerine itiraz etmişlerdir. Bu çerçevede, Avrupa-Atlantik stratejisinin bölgenin güvenliğinde NATO’ya ağırlıklı rol veren yaklaşımına karşı, Ankara ve Moskova 2000’lerde imzaladıkları çeşitli belgelerle Montrö’nün önemini vurgulamışlardır.657

Avrupa-Atlantik stratejisi çerçevesinde, NATO’nun girişimlerinin

“gerekliliği” konusunda ayrıca, Karadeniz bölgesinin “terörizm, uyuşturucu, kaçakçılık ve yasadışı göç açısından bir güzergah” olduğuna dikkat çekilmektedir.658 Türkiye ise, söz konusu tehditlere karşı bölge devletlerinin işbirliğinden yanadır.

Bölge devletleri bu amaçla ilk olarak KEİÖ çerçevesinde işbirliğine yönelmişlerdir.

      

656 Pazarcı, op.cit., s. 381; Özersay, op.cit., s. 384.

657 Bkz.: III. Bölüm, s. 139-143.

658 Bkz.: II. Bölüm, s. 105.

Gerçekten de KEİ, temelde ekonomik işbirliğine yönelik bir örgüt olarak ortaya çıkmakla birlikte, zaman içerisinde, güvenlik sorunlarına da işbirliği alanları arasında yer vermeye başladı.659 Nitekim, 5 Haziran 1998’de Yalta Zirvesi’nde imzalanan Kurucu Belge’de KEİÖ’nün işbirliği alanları arasında “örgütlü suçlarla mücadele; yasadışı uyuşturucu, silah ve radyoaktif maddelerin kaçakçılığı; her türlü terör faaliyeti ve yasadışı göç” yer aldı.660 Ayrıca, 25 Haziran 2002’de İstanbul’da gerçekleştirilen 10. Yıldönümü Zirve Toplantısı’nda yayınlanan Deklarasyon’da

“Avrupa’daki siyasi, ekonomik, güvenlik alanındaki gelişmelerin, kıtadaki barışın, bölgelerinin istikrarına ve refahına bağlı olduğunu açıkça gösterdiği”ne işaret edilerek; “Karadeniz bölgesinin istikrar ve güvenlik yönünde daha fazla çaba harcaması gerektiği” vurgulandı. Bu çerçevede, KEİÖ Bakanlar Konseyi “bölgede güvenliği ve istikrarı güçlendirmek için yollar ve araçlar” geliştirmeye davet edildi.661 2007’ye gelindiğinde ise, KEİÖ üyeleri “ulusal ve bölgesel güvenlik ve istikrarı tehdit eden terörizm ve organize suçlara karşı, BM Güvenlik Konseyi’nin kararları ve bu alandaki uluslararası yükümlülüklerine uygun bir şekilde mücadele edecekleri”ni belirttiler.662

Türkiye, KEİÖ’nün yanı sıra, yine kendi girişimi olan BLACKSEAFOR ve Karadeniz Uyumu Harekatı (KUH) aracılığıyla bölgenin güvenliği konusunda kıyıdaş devletlerle işbirliğine yöneldi. Türkiye’nin girişimiyle, 2 Nisan 2001’de Karadeniz’e kıyıdaş devletler arasında kurulan Karadeniz Deniz İşbirliği Görev       

659 Oktay, op.cit., s. 238, 239.

660 “Charter of the Organization of the Black Sea Economic Cooperation”, Article 3, op.cit.; Erhan, op.cit., 2006, s. 415.

661 “Istanbul Decennial Summit Declaration”, op.cit.; Emel G. Oktay, “Türkiye’nin Avrasya’da Çok Taraflı Girişimlerine Bir Örnek: Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü”, Mustafa Aydın (der.), Türkiye’nin Avrasya Macerası 1989-2006 (Avrasya Üçlemesi II), Ankara, Nobel, 2007, s. 239.

662  “Declaration on the Occasion of the Fifteenth Anniversary Summit of the Black Sea Economic Cooperation”, op.cit..

Grubu -kısaca Karadeniz Gücü- (BLACKSEAFOR), denizde arama-kurtarma, insani yardım, çevre koruma, mayın temizleme ve üye devletler tarafından kararlaştırılan diğer görevleri üstlendi. Karadeniz’in güvenliğinin kıyıdaş devletler tarafından sağlanması fikrini savunan Türkiye ve RF’nin girişimiyle Temmuz 2004’te organize suçların ve terörist tehditlerin de BLACKSEAFOR’un görev kapsamına alınması;

“Karadeniz’e NATO unsurlarının girmesinin önlenmesi”ne yönelikti. Ayrıca, Türkiye 1 Mart 2004’te Karadeniz’de terörizm, kitle imha silahlarının yayılması gibi tehditlere karşı KUH’u başlattı. 2006’da RF, 2007’de Ukrayna ve 2010’da Romanya KUH’a dahil oldular.663

Bölgede kıyıdaş devletlerin işbirliğine yönelik bir başka oluşum da Karadeniz’de Güven ve Güvenlik Arttırıcı Önlemler (GGAÖ) İnisiyatifi’dir.

Ukrayna’nın girişimiyle başlatılan ve Türkiye tarafından da desteklenen bu inisiyatif, 1 Ocak 2003’te yürürlüğe girdi. Dünyada deniz alanında mevcut tek güven ve güvenlik arttırıcı rejim olan bu girişim; altı kıyıdaş devlet arasında seyir hidrografi, acil yardımlar gibi deniz işbirliği alanlarını geliştirmeyi, karşılıklı temasları arttırmayı, Karadeniz’deki kuvvetler (400 ton üzeri gemiler ve denizaltılar) hakkında bilgi değişimini ve her yıl bir ülkede Deniz Güven Tatbikatı yapılmasını amaçlamaktadır.664

Böylece Türkiye KEİÖ aracılığıyla bölge devletleriyle; BLACKSEAFOR, KUH, GGAÖ İnisiyatifi çerçevesinde ise, kıyıdaş devletlerle Karadeniz’in güvenliği konusunda işbirliğine yöneldi. Ankara, çok taraflı işbirliğinin yanı sıra kıyıdaş devletlerle ikili ilişkilerini de geliştirdi. Nitekim, Nisan 2004’te imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Geliştirilmiş İşbirliği       

663 Oktay, op.cit., s. 235; <http://www.mfa.gov.tr> (08. 04. 2011).

664  Gökhan Koçer, “Karadeniz’in Güvenliği: Uluslararası Yapılanmalar ve Türkiye”, Akademik Bakış, Cilt 1, Sayı 1, Kış 2007, <http://www. ataum.gazi.edu.tr> (23. 01. 2012).

Ortak Eylem Planı, “Karadeniz bölgesinde barış, güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesi”ne, “terörizmle ve organize suçla mücadele”ye yönelikti.665 Bu çerçevede Ankara Moskova’yla da işbirliğine gitti. Nitekim, 2004 ve 2009 tarihli Ortak Deklarasyon’larla taraflar, “uluslararası barış ve güvenliğe yönelik yeni tehditler oluşturan terörizme, kaçakçılık, yasadışı imal edilen mal, uyuşturucu ve silah ticareti, insan ticareti, yasadışı göç dahil olmak üzere sınıraşan organize suç türlerine karşı, yürürlükteki ikili ve çok taraflı uluslararası anlaşma ve sözleşmeler çerçevesinde, ortak mücadele etme kararlılıkları”nı vurguladılar.666 Ayrıca bu konuda Türkiye, RF’yle birlikte, KEİÖ’nün önemine dikkat çekti. Nitekim, iki ülkenin imzaladığı söz konusu Deklarasyon’larda, KEİÖ’nün ekonomik işbirliğinin yanı sıra bölgesel güvenliğe katkıda bulunacağına işaret edildi.667 Özetle, Türkiye RF’yle birlikte, “BLACKSEAFOR, KUH, Karadeniz’de Deniz Kuvvetleri Alanında Güven ve Güvenlik Artırıcı Önlemler Belgesi ve olabilecek diğer düzenlemeler çerçevesinde kıyıdaş ülkeler arasında işbirliğinin güvenlik alanı da dahil olmak üzere güçlendirilmesine ve derinleştirilmesine ve bu faaliyetlere tüm sahildar ülkelerin katılmalarına” önem vermektedir.668

      

665  Ortak Eylem Planı’nda iki ülkenin işbirliği alanları arasında “Avrupa-Atlantik bütünleşmesi” de yer almıştır. Ayrıca, iki ülke arasındaki askeri ilişkiler, BLACKSEAFOR ve KUH’un yanı sıra NATO-Ukrayna Komisyonu çerçevesinde de sürdürülmektedir. “Türkiye-Ukrayna Siyasi İlişkileri”,

<http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ukrayna-siyasi-ilişkileri.tr.mfa> (06. 01. 2012). Daha önce belirtildiği gibi Türkiye, bölge ülkelerinin Batı’yla bağlarının gelişmesini desteklemektedir. Zira Türkiye, NATO üyesi ve AB’ye aday bir ülkedir. Bununla birlikte, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne karşı duyarlı olan Türkiye, bölgenin güvenliğinin kıyıdaş devletler tarafından sağlanması fikrini benimsemiştir.

666  Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Dostluğun ve Çok Boyutlu Ortaklığın Derinleştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon”, op.cit.; “Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasındaki İlişkilerin Yeni Bir Aşamaya Doğru İlerlemesi ve Dostluğun ve Çok Boyutlu Ortaklığın Daha da Derinleştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon, Moskova, 13 Şubat 2009”, op.cit..

667 Ibid..

668  “Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasındaki İlişkilerin Yeni Bir Aşamaya Doğru İlerlemesi ve Dostluğun ve Çok Boyutlu Ortaklığın Daha da Derinleştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon, Moskova, 13 Şubat 2009”, ibid..