• Sonuç bulunamadı

2. KENTSELLİĞİN ANATOMİK SINIRSALLIĞI VE DEĞİŞKENLİK:

2.4. Bölüm Sonucu

Bu bölümün kurgusal çatkısı, en temelde Sivas şehrinin ortaçağ uzantısından

başlayarak Osmanlı’nın son dönemine kadar olan süreçte kentsel topoğrafyanın mekânsal örgüsünün irdelenmesi olup, ardından da kentsel merkeziliğin karakteristik

donatılarının zamansal döngüsü üzerine yapılan saptamalara dayanmaktadır. Herşeyden

önce böyle bir arkeolojik bilgi deşelemesi, kentsel sınırlayıcı öğelerin kentin mekânsal

karakterini nasıl etkilediği sorusunun cevabını aralamak anlamına da gelmektedir. Bu

yüzden, kentin karakteristik mekânsal bağlamı içerisinde baskın ögelerin (surlar, kale

vb.) morfolojik analizi, mekânsal uzantıların değişkenliği ve özellikle 19. yüzyıl kent morfolojisine altlık teşkil eden kentsel topoğrafya katmanı analiz edilerek bulgular ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Öyle ki, bu altlık özellikle 19. yüzyılın sonlarından itibaren kentsel müdahalelerin ortaçağ çekirdeğini kentsel merkezilik üzerinden nasıl

şekillendirdiği tartışmalarına da ışık tutmuştur. Yine 1870-1913 zaman aralığında kent

morfolojisine eklemlenen yeni mimari dizgeler, “kentsel yenileme” bağlamı içerisindeki konum ve içeriğiyle birlikte anlamsal olarak da sorgulanmış ve aşağıda belirtilen saptamalar yapılmıştır.

Kentsel ölçekte değerlendirildiğinde Sivas’ın mekânsal izleğinin en karakteristik

örgüsü 13. yüzyıla tekabül etmektedir ki, kentsel çekirdek, dahası kentin bilinen ilk çekirdeği geç 19. yüzyıla kadar varlığını korumuş ve kentsel mekân dizgelenişi bakımından Aşağı Kale daima yönetim merkezi rolünü üstlenmiştir. Diğer yandan idari

fonksiyona ek olarak kentin belirginleşmiş karakteristik bir ticaret bölgesinin Ulucami’nin kuzeyindeki alanda Uzunçarşı ve Mahkeme Çarşısı olarak iki geleneksel

çarşı kümesi örgülenmiştir. Öte yandan kentsel örgüde yaygın topoğrafik kesit son

derece tutarlı ilişkilerle örüntülenmiş ve bu örgü içerisinde işlevsel alanlar da sabit kalmıştır. Öyle ki, 1196-97’de Ulucami’nin inşasıyla başlayan süreç, 14. yüzyılın sonuna gelindiğinde artık kalıtsal niteliklerin yerleşime eklemlendiği bir kimliğe

bürünmüştür. Şunu da vurgulamak gerekir ki, geç 19. yüzyıla gelene kadar Osmanlı dönemi yapı aktiviteleri kentin büyümesine katkı sağlasa da bu dönemde kente eklemlenen hiçbir yeni yapı ya da mahalle, işlevsel merkezleri yeniden tanımlayan, dönüştüren ya da değiştiren bir imaj yaratmamıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde ise artık

kentsel morfolojide belirginleşmiş iki öğe dikkat çeker ki, bunlardan ilki, idari merkez olarak bilinen bölge, diğeri ise geleneksel ticaret aksıdır. Bu kemikleşmiş morfoloji,

dokusal olarak da baskın bir kentsel tipoloji oluşmuştur. Batılılaşma reformlarının

getirdiği kültürel dönüşümün mekânsal izlekteki yansıması olarak değerlendirilebilecek dönüşümler ortaya çıkmıştır. Dönüşüm ilk olarak işlevsel merkezde gerçekleşmiştir. Öncelikle 19. yüzyılda kentin en dış çeperini saran surlar da dahil olmak üzere Yukarı Kale, Aşağı Kale, Paşa Sarayı tümüyle harabe haline gelmiş ve kent, doğal sınırlarını aşmıştır. Ortaçağ görünümüne sahip idari merkez ve yakın çevresi sıkışık bir doku ile çevrelenmiştir; Çifte Minareli Medrese gibi bazı yapılar kullanılamaz duruma gelmiş ve idari çekirdeği sınırlayan sur duvarları yıkılmıştır. Hükümet Konağı, Sivas İdadisi ve

Jandarma Dairesi binasının inşa edilmesiyle birlikte idari merkez daha karakteristik bir kentsel kimliğe bürünmüştür. Aynı şekilde idari merkezde egemen olan ve bir ortaçağ

çekirdeğini tanımlayan Buruciye Medresesi, Şifaiye Medresesi ve Çifte Minareli

Medrese ile Osmanlı döneminden kalan Kale Cami ve hamam gibi yapılar da bir tür

yıkım-yeniden inşa pratiğine maruz kalmıştır. Ortaçağ döneminden beri süregelen idari

merkezin mekânsal baskınlığı aynı kalmış ancak alana Hükümet Konağı’nın inşa edilmesi ve mekân kalitesinin artırılması için yapılan yenileme çalışmaları kentte kamusallığın anlamını değiştirmiştir. Öyle ki, özellikle yeni bir Hükümet Konağı’nın

inşa edilmesiyle başlayan kamusal görünürlüğün ardından, idadi, rüştiye, sanayi mektebi ve öğretmen okullarıyla eğitim alanında yapılan yenilikler periferiye sızarken

bir yandan da çağın teknolojik gelişmeleri kentsel peyzajda yeni mekânsal birimleri

ortaya çıkarmıştır. Örneğin, iletişim ağının farklılaşmasıyla kent için postahane ve telgrafhane binası yeni bir kamusal yüz meydana getirmiştir. Benzer şekilde sanayi

mektebi de gündelik yaşam ritmini değiştiren fabrikalara eleman yetiştirmek için

kurulmuştur. Böylece kent, sanayi örgütlenmesinin küçük bir modelini bu tarz

mekteplerde deneyimleyebilmiştir. Batılılaşma hareketinin etkisi bağlamında

söylenecek bir nokta da mevcut ticaret alanının yani geleneksel çarşı sisteminin dönüşümüdür. 19. yüzyılda sur duvarlarının aşılmasıyla genişleyen kentin ticaret alışkanlıklarının hanlar vasıtasıyla yeni bir çehreye dönüştüğü gözlemlenmektedir.

Özetle, kentsel katmanlaşmanın yayvan mekânsal örgüsü içinde karakteristik

olarak 19.yüzyıl kentsel odakları, merkez olarak meydan, yeni okullarla gelişen noktasal dokular, ticaret bölgesinin yeni artefaktlarıdır ki, bu fiziksel örgü, Cumhuriyet

döneminin modernite projesine kentsel morfolojiyi biçimlendirme ve yönetme anlamında katkı sağlamışlardır. Keskin olmayan alan tarifleri, kentte modernizm

izleklerinin daha güçlü topoğrafik kesit dönüşümlerine izin vermiştir (Şekil 2.41). Yenilenen idari merkez, kuzeyinde okullarla tanımlanan merkezcik ve güneyinde

geleneksel çarşı sisteminin hanlarla dönüştürüldüğü yeni ticaret noktalarıyla çevrelenmiştir. Geleneksel çarşı morfolojisinin deformasyonuyla ise Cumhuriyet döneminde Bankalar Caddesi olarak adlandırılan bölgenin kurgusu hazırlanmıştır.

Geleneksel ticaret bölgesinde işlevsel farklılaşma yerine biçimsel ve kesitsel bir

dönüşüm gerçekleşmiştir. Öyle ki Sivas’ta da geleneksel çarşı sistemi varlığını devam

ettirirken, bu sistem içerisine Taşhan gibi yeni yapılar inşa edilmiştir. Özellikle payitaht

İstanbul’da batılılaşmanın etkisiyle geleneksel ticaret merkezine alternatif bir yeni

ticaret merkezinin oluşması ve bedesten sistemine karşıt olarak büro binaları ve

pasajların ortaya çıkması kentin ticari dokusundaki dönüşümlerdir.

Şekil 2.41. Kent merkezinin dönemsel gelişimi (Sivas Belediyesi, 2016).

Diğer taraftan anıtsal mimari dilin sürekliliğindeki değişkenliklerden de

bahsetmek gerekir. Tanzimat reformlarıyla kente angaje edilen yeni yapı kurguları bir yandan kamusallık iddiasını gündeme getirirken bir yandan da yeni üslupların

uygulamalarıyla dönüşen bir anıtsallık nüvesi ortaya çıkmıştır. 1870–1913 yılları arasında inşa edilen Hükümet Konağı, Sivas İdadisi, Sanayi Mektebi, Ziya Bey Kütüphanesi, Jandarma Dairesi, Sanat Okulu Demircilik Atölyesi ve Erkek Öğretmen

Okulu gibi yapılar üzerinden yapılan anıtsallık soruşturmasında kentte konum ve işlev

değişimine dayalı anıtsallık anlayışının devam edegeldiği ancak 19. yüzyıl kent

morfolojisine eklemlenen yeni yapıların günlük yaşam ritmiyle bağıntısı ve merkez-

taşra arasındaki üslup aktarımı açısından tekil mekânsal kurguların yeni kentsel

iletkenliklerle var edildiği ortaya çıkmıştır. Yerel mimari öğelerin anıtsallığa sızan

düzeylerinde öykünme ve yeniden icat edilen bir gereklilik oluşmuştur. Yerel mimari öğeler anıtsallığı besleyen kaynak olmaya devam ederken kentsel iletkenlik bu süreçte

kamusal görünürlük ve kente bir düzen getirme anlayışı etrafında pekişmiştir;

anıtsallığın beslendiği kentsel iletkenlik 1930’lardan sonra prestijli arterler ve bu

arterler boyunca konumlanan modern pratiklerle yeniden çerçevelenmiştir. Sivas’ta

barınma kültürü bağlamında örgütlü bir mahalle düzeni içerisinde inşa edilmiş olan

konutlara ise kronolojik dizgede belgelenebilen en erken tarihli örnek olarak 19.

yüzyılda rastlanmaktadır. Sonuçta merkezi mekân olgusunun belirginleştirilmesi, çok katlılık, ölçek olarak irileşme, sokak-konut ilişkisinin değişmesi, planimetrik kuruluşları aynı olmasa da bitişik olarak inşa edilen konut düzeneği, giriş cephesinin benzer şemalarla düzenlenmesi 19. yüzyıl Sivas konut pratiğinde yerellik dozunun aşındığı

alanlar olarak kabul edilebilir. 19. yüzyıl Sivas konut pratiğinde de irdelendiği üzere artık bu dönemde yerel düzlemde kendiliğinden tanımlı bir mimari pratik yoktur; daha ziyade kentli sakinlerin statülerini yansıtabileceği bir yeni biçim dağarcığı uygulanmaya

başlanmıştır. Bu yeni biçim dağarcığına erken 20. yüzyılda bir konut pratiği daha

eklemlenmiştir (Tablo 2.1).

Tablo 2.1. Bölüm sonucuna ilişkin bir değerlendirme.

Dönemsel/Mekânsal Ayrışma: 1870-1913 zaman aralığı Morfolojik Eklemlenme: 1.Yönetici merkezin yenilenmesi.

2.Ticaret bölgesinin yeni hanlar ile tekil ölçekte kısmi dönüşüme uğraması. 3.Eğitim merkezinin oluşması.

Üslup Değişimi: Birinci aşamada yerel konut pratiğinin, doğrudan yeni yapı tipleri için işlevlendirilmesi söz konusudur. İkinci aşamada, neo-klasik üsluba ait fragmanlar ortaya çıkmıştır. Üçüncü aşamada, yerel konut pratiği ve neo- klasik üslup arasında kamu binaları ve konut ekseninde geçişler yaşanmıştır. Böylece yerel biçim sözlüğü içinde çözünmüş baskın bir neo- klasik üsluptan I. Milli Mimarlık akımına aşamalı olarak geçiş yaşanmıştır. Anlamsal Analiz:

“Merkezciliğin Yeniliğinden; Merkezin Yeniliğine”

Ana tema, yeni yapı tiplerinin inşa edilmesiyle yönetici merkezin yeni bir kamusal içeriğe bürünmesini kapsar.

Yeni Yapı Tipleri: 1.Hükümet Konağı 2.Sivas İdadisi 3. Jandarma Dairesi 4.Vilayet Matbaası 5.Postahane-telgrafhane 6.Sanayi Mektebi 7.Demircilik Atölyesi 8.Kütüphane

9.Erkek Öğretmen Okulu 10.İbtidai mektepleri 11.Rüştiye

12.Banka binaları 13.Hastane binaları 14.Yeni hanlar

3. KENTSEL VE MİMARİ DÜZENEKTE MODERNİZMİN HAZIRLAYICI