• Sonuç bulunamadı

C- KAZÂ YÖNETİMİ VE MUAF ZÜMRELER

II. BÖLÜM

Tablo 1. 1518–1584 Tarihleri Arasında Şehirdeki Muaf Hâneler ve Tâbi Oldukları Zümreler ZÜMRELER 1518 1522 1555 1584 Çerağdâr - - - 1 Dânişmend - - - 6 Dervişân, Duaguyân - - - 1 Dizdar - - - 1 Ehl-i berât 2 - - 1 Ferraş-ı medrese - - 1 - Hatip - - - 3 İmam 13 13 14 12 Kadı - - - 1 Ma'lûl 4 3 - 3 Merd-i hisar - - - 1 Merd-i tımar - - - 3 Muallim - - - 1 Muhassıl - - 6 8 Müezzin - - - 3 Mütevelli 1 - - - Pîr-i fânî 3 2 - 4 Sipâhi-i mütekâid 3 3 - - Şerîfzâde - 1 - 2 Vâiz - - - 1 YEKÛN 26 22 21 52 % —15,4 —4,5 147,6

Yukarıdaki Tabloda görüldüğü gibi, Ermenek şehrinde 1518’de muaf hânelerin sayısının 26 olduğu anlaşılır. Bunlar içerisinde, 13 h. ve % 50’lik bir oranla en kalabalık muaf zümreyi imamlar oluşturmaktadır. Aynı tarihte, 4 h. ile Alîl ve âmâ gibi mâlullerin topluluğu % 15,4 ile ikinci sırada yer almakta olup, pir-i fâni ve sipâhiyân-ı mütekâid üçer h. ile yekûn rakama göre % 11,5 oranında bir yoğunlukla üçüncü sırada gelmektedir. Ehl-i beratlar ise 2 h. ile muaf zümrenin % 7,7’sini oluşturmaktadır. 1522 tarihinde % 15,4 oranında bir azalma ile 22’ye inen muaf nüfusta, yoğunluk bakımından yine imamlar 13 h. ve % 59 ile birinci sırada, mâlûl ve sipâhiyân-ı mütekâid 3 h. ve % 13,6’lık bir nispetle 2. sırada yer almaktadır. 1555’te şehirdeki muaf nüfusta % 4,5’lik bir azalma söz konusu olmuştur. Genel muaf zümrenin 21 olduğu şehirde, yine imamlar % 66,7 ile 14 h. nüfusuyla en kalabalık muaf zümreyi oluştururken, % 28,6’lık oranla

ve 6 h. ile ikici yoğun zümre olarak muhassılları görüyoruz. 1584’te ise şehirdeki muaf zümrede % 147,6’lık çok büyük bir artış gözlenmiştir. Toplam muaf nüfusun 52 h. olduğu Ermenek’te 12 h. olan imamların muaf nüfusa nispeti % 23,1’e düşse de en kalabalık muaf zümre olmaya devam etmiştir. Bu tarihte 8 h. olan muhassıllar % 15,4’lik, 6 h. olan danişmendler % 11,5’lik, 3 h. müezzinler % 5,8’lik, hatipler ise 3 h. ile % 5,77’lik bir nüfus yoğunluğuna sahiptir. Hiç şüphesiz şehirdeki muaf zümrenin tamamı bunlardan ibaret değildir. Misal vermek gerekirse 1640 tarihinde 19184, Evliya Çelebi’nin şehri ziyaretinde 18 kişi olan kale görevlileri bu rakamlara dâhil edilmemiştir. Yukarıda geçen rakamlar sadece tahrir defterlerinde kayda geçen rakamlar olup şehirdeki muaf zümrelerin tamamını ihtiva etmemektedir.

184 BOA., TD 765, s. 69 vd.

II. BÖLÜM

(FİZİKİ, DEMOGRAFİK VE İKTİSADİ YAPI) A- ERMENEK ŞEHRİ

Anadolu’ya gelmeden önce de zengin bir “şehir” geleneğine sahip olan Türkler şehir hayatına yabancı değillerdi1. Şehre “balık” ya da “şar” demekteydiler2. “Şehir” kelimesi Farsça bir kelime olup, zamanla yerini “kent” kelimesine bıraksa da, halen günümüz Türkçesinde geçerliliğini korumaktadır3. Şehir, insan hayatını düzenlemek üzere meydana getirilen en önemli fizikî ürün olarak tarif edilmektedir4.

Şehirlerin kuruluş sebeplerinden birinin ticaret olduğu bilinmekle birlikte, insan topluluklarının daha ziyade kendilerini en iyi şekilde muhafaza edebilmek imkânını veren mahallere yerleştikleri de bir gerçektir. Bu sebeple birçok şehir kayalık tepelerde, geçilmesi güç nehirlerle çevrelenmiş yerlerde kurulmuştur ki bu da askeri sebeplerin şehirlerin kurulmasında daha büyük rol oynadığını gösterir. Türk şehirlerinin suları bol ve iaşe imkânı müsait olduğu mevkilerde kurulmuş olduğu bilinmektedir5. Türk şehirlerinde bağ ve bahçeler büyük önem kazanmış, tâbi olarak evler de bahçe içerisinde inşa edilmiştir6.

Anadolu’daki şehirlerin savunmaya en elverişli noktalar ile ticaret ve kervan yolları üzerinde bulunması, bu şehirlerin kurulmasında savunma ve ticaretin önemli bir faktör olduğunu gösterir7. Ayrıca ticaret ve savunma yanında cami, mescid, medrese, muallimhâne ve zaviye, imârethâne vb. dini ve içtimai müesseselerin, Türk şehirlerinin oluşumu ve gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu da bir gerçektir. Bilhassa mescidlerin mahalle sayısına göre dağılımı bunu gösterir niteliktedir8. Bu sebeple,

1 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş I, Ankara 1991, s. 141 vd.

2 Tuncer Baykara, “Osmanlılar ve Şehir Hayatı”, XIII. Türk Tarih Kongresi (4–8 Ekim 1999),

Kongreye Sunulan Bildiriler, III/III, Ankara 2002, s. 1923.; T. Baykara, Anadolu’nun Selçuklular Devrindeki..., s. 35.

3 V. F. Büchner, “Şehir”, İA. XI, s. 391–392; Mustafa Cezar, Tipik Yapılarıyla Osmanlı Şehirciliğinde

Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, İstanbul 1985, s. 164 vd.

4 Turgut Cansever, İslam’da Şehir ve Mimarî, İstanbul 1997, s. 109. 5 C. Esad Arseven, Şehircilik (Urbanizm), İstanbul 1937, s. 9 vd.

6 Kâtib Çelebi, Cihannümâ (1058), İstanbul 1145, s. 611; Evliya Çelebi IX, s. 305; Ayrıca Bkz., Bkz.,

Muzaffer Erdoğan, “Osmanlı Devrinde İstanbul Bahçeleri”, VD IV, (1958), s. 149 vd.; G. Göğebakan, a.g.e., s. 69.

7 C. Arseven, a.g.e., s. 9 vd.

8 Evliya Çelebi IX, s. 305; T. Halası-Kun, “Sixteenth-Century Turkısh Settlements in Southern Hungary”,

Osmanlı şehri “Cuma kılınur ve bazarı durur” yer olarak tarif edilmiştir9. Bir iskân yerinin şehir niteliğini kazanmasında tek başına yeterli olmamakla birlikte önemli bir özelliği de nüfus yoğunluğudur10. Diğeri ise halkın çoğunun geçimini ziraî faaliyetler dışındaki uğraşlardan temin ediyor olmasıdır. Ancak, Osmanlı şehir ekonomisinin kendine has hususiyetleri göz önüne alındığında temel nokta şehrin tamamının doğrudan toprağa bağlı olmaması, tarım dışı sektörlerin de gelişmiş olmasıdır11. Ermenek şehri yukarıda ele alınan kıstaslar açısından değerlendirildiğinde, hayatı idame ettirecek temel kaynakların bolluğu, savunma ve ticarete elverişli konumu, dini ve içtimaî tesislerin varlığı ile tipik bir Türk şehri görünümündedir.

a. Fiziki yapı

XVI. yüzyılda Ermenek şehri tahrir ve evkâf defterleri, maliyeden müdevver ve Mühimme defterleriyle, seyahatnâmeler vb. temel kaynakların sunduğu bilgiler çerçevesinde ele alındığında, mahallelere taksim edilmiş meskun mahalleri, şehre asıl kimliğini kazandıran cami, mescid, zaviye, türbe, mekteb, medrese, kervansaray gibi içtimai ve mimarî yapıların mevcudiyeti, ticari hayatın canlılığının bir göstergesi olan küçük çaplı sanayi tesisleriyle bu tesislerde imal edilen mamullerin pazarlandığı çarşı ve

vd.; Ö. Lütfi Barkan, “Şehirlerin Teşekkül ve İnkişafı Tarihi Bakımından: Osmanlı İmparatorluğunda İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar”, İÜ. İFM XXIII/1-2, (Ekim 1962-Şubat 1963), s. 243; Ö. L. Barkan-E. Meriçli, a.g.e., s. 121; O. Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, s. 119; S. Faroqhi, a.g.e., s. 56; Osman Ergin, Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi, İstanbul 1939, s. 10 vd.; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Şehircilik ve Ulaşım Üzerine Araştırmalar, (nşr. S. Özbaran), İzmir 1984, s. 1; Necdet Tunçdilek, Türkiye’de Yerleşmenin Evrimi, İstanbul 1975, s. 38, 93 vd.; T. Baykara, “Osmanlılar ve Şehir Hayatı”, s. 1932; T. Baykara, Anadolu’nun Selçuklular Devrindeki..., s. 37; Ö. Ergenç, “Edirne’nin Demografik Durumu”, s. 1424; M. Taştemir, Adıyaman, s. 124; H. Bostan, “XV ve XVI. Yüzyıllarda Niksar”, s. 1498; H. İnalcık, Klasik Çağ, s. 149; H. Baki Kunter, “Fatih Devri Sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfusu”, VD IV, (1958), s. 245 vd.; H. Doğru, Sultanönü, s. 48, 69, 83; O. Gümüşçü, a.g.e., s. 92; A.Yiğit, a.g.e, s. 28.

9 Silifke’nin 1584’te vergi ödeyen nüfusu yüzün altındaydı. Ama İçel Sancakbeyi burada oturuyordu.

Bkz., Suraiya Faroqhi, a.g.e., s. 12, 187; E. Wirth’e göre, İslam şehirlerinin tek karakteristik özelliği çarşısıdır. Bkz., Yılmaz Can, İslam Şehirlerinin Fizikî Yapısı (H. I-III/M. VII-IX. Yüzyıl), Ankara 1995, s. 30; Osmanlı Devleti’nin kent nüfusu 16. yy.da % 80 artış göstermiştir. Bkz., H. İnalcık, Klasik Çağ, s. 164; 1540’da Mardin şehir nüfusu 13.943’tür. Bkz., N. Göyünç, a.g.e., s. 88; Çemişgezek, 1518–1523 yılları arasında, vergiden muaf olan askerî sınıfla birlikte, 100–120 hâne, 1566 tarihinde 201 hâne müslüman nüfusa sahip olan, fazla büyük olmamasına rağmen, nahiye ve köylerin kendisine bağlı olduğu içerisinde büyük bir camii, medrese, kasaphâne, boyahâne vs. bulunduğu için o zamanki Osmanlı idaresi tarafından şehir olarak kabul edilmiştir. Bkz., M. A. Ünal, Çemişgezek, s. 57–59; 1530 tarihinde Eskişehir 7 mahalle ve 172 hâneden ibaret bir şehirdi. Bkz., H. Doğru, Sultanönü Sancağı, s. 51; O. Gümüşçü, a.g.e., s.75.

10 Süha Göney, Şehir Coğrafyası I, İstanbul 1984, s. 7 vd.; Nüfusun tek başına yeterli olmadığı iddia

ediliyor. Bkz., T. Baykara, “Osmanlılar ve Şehir Hayatı”, s. 1924.

pazarıyla, bulunduğu bölgenin en büyük şehridir. Ermenek’te kervansarayın bulunması şehrin aynı zamanda kervanların geçiş yolu üzerinde olduğunu göstermektedir12.

Ermenek, bu çalışmanın giriş kısmında gösterildiği üzere Roma Kralı Caligula “Gaius Caesar Germanicus” (M.S. 12–41) zamanında, Germanicopolis adıyla13, “Polis” eki taşıyan şehirler arasında ortaya çıkmıştır. Bu türden şehirler eski idarî merkez ve yol üzerindeki şehirlerdi14.

Ermenek şehri için hayati önem taşıyan koruma düzeni kalesidir. Şehri bu yapı korumakta ve şehrin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır15. Evliya Çelebi’nin, kalenin içerisinde doğu ve kıble taraflarında şehre nâzır 40–50 civarında kargir bina evlerin hatta bir caminin varlığını haber vermesi, günümüzde kalede Ahmedek ismiyle anılan bir mevkiinin bulunması, Ermenek’te bir iç kalenin varlığını ve şehrin surlarla çevrili olduğunu gösteren delillerdir16. Nitekim XIX. yüzyılda şehri ziyaret eden V. Cuinet surların varlığından bahsetmektedir17. Şehirde bir iç kalenin bulunması, burasının önemli idarî ve askerî merkezlerden birisi olduğunu gösterir. Geleneksel iç kaleli şehirler kategorisinde yer alan Ermenek’te şehir halkının kalenin kıble tarafındaki varoşlarında yerleştiği bilinmektedir. Demek ki şehirdeki ilk yerleşim, içerisinde kale dizdarı ve erlerinin sakin olduğu karargâh hüviyetindeki iç kale içerisinde olmuş18, ahmedekin yeni yerleşimlerle büyümesi, şehri iç kale surlarının dışarısına taşırmıştır.

12 Mehmet Tunçer, Ankara (Angora) Şehri Merkez Gelişimi (14–20. YY), Ankara 2001, s. 9 vd. 13 M. H. Sayar, a.g.m., s. 210 vd.; H. Bahar, a.g.e., s. 94; O. Doğanay, a.g.e., s. 100.

14 Bu şehirler, M.S. III. yy.da Roma İmparatoru Gallienus tarafından, halkın kendi kendini yönetmesi

gayesiyle kurulmaya başlanmış; İmparator Diocletionus (284–305) zamanında da artış göstermiştir. [Bkz. K. Hopwood, “Rough Cilicia”, s. 217 vd.]; Genç Roma Çağı Anadolu’sunda IV. yüzyıldan itibaren bütün şehirlerin genel karakteri, “şehir-köy” denilen ve neredeyse tamamıyla ziraata dayanan şehirlerdi. [ Bkz. T. Baykara, Anadolu’nun Selçuklular Devrindeki…, s. 23.]; Diğer örnekler için Bkz., N. Göyünç, a.g.e., s. 75; T. Baykara, “Osmanlılar ve Şehir Hayatı”, s. 1931.

15 Konya örneği için Bkz., T. Baykara, Konya, s. 31, 113.

16 Evliya Çelebi IX, s. 305; “Ahmedek” kelimesinin anlamıyla ilgili olarak Bkz., Halil Edhem, Kayseri

Şehri, (nşr. K.Göde), Ankara 1982, s. 22; İ. H. Konyalı, Karaman, s. 102, 687; A. Uysal, N. Adalı, M. Demirci, a.g.e., s. 516; K. İlisulu, a.g.e.,7; Mardin kalesi içerisinde 300 evin ve iki adet caminin varlığından söz ediliyor. Bkz., N. Göyünç, a.g.e., s. 93; Manisa örneği için Bkz., F. Emecen, a.g.e., s. 51; Harput için Bkz., Ertuğrul Danık, Ortaçağ’da Harput, Ankara 2001, s. 29-36; H. Bostan, “XV ve XVI. Yüzyıllarda Niksar”, s. 1499.

17 V. Cuinet VI, s. 188 vd.

18 1522’de Ermenek kalesinde Dizdar, Kethüdâ, İmam, Mütevellî, Senktraş, Topçu, Ambarcı ile 15

Merdândan oluşan toplam 22 kale görevlisi olduğu anlaşılıyor. Bkz., BOA., TD 387, s. 264 vd.; Kalede dizdar ve kale erlerinin bulunduğuna dair ayrıca Bkz., Kâtip Çelebi, Cihannümâ, s 611; Halkın kale varoşlarında meskun olduğuna dair Bkz., Evliya Çelebi IX, s. 305; Edirne için Bkz., M. Esat Sarıcaoğlu, Malî Tarih Açısından Osmanlı Devletinde Merkez Taşra İlişkileri (II. Mahmut Döneminde Edirne Örneği), Ankara 2001, s. 17; Konya örneği için Bkz., T. Baykara, Konya, s. 38 vd.; Malatya örneği için Bkz., G. Göğebakan, a.g.e., s. 71.

Şehrin çarşısının, ayrıca Ulu Camii ve Akça Mescid gibi ilk Türk-İslam eserlerinin kalenin çok yakınında inşa edilmiş olması, şehrin gerçek inkişâfını Türklerin buraya yerleşmesinden sonra gerçekleştirdiğini gösterir19.

Şehirlerde hükümdar karargâhının bulunması büyük önem arzetmekteydi. Çünkü şehirlerin nüfusunda Türk garnizonu çekirdeği teşkil etmiş ve ilk şehirliler askerler olmuştur20. Bu açıdan değerlendirildiği zaman, Ermenek’in bir Türk-İslam şehri olarak tezahür etmesinde en büyük pay kuşkusuz, burasını uzun yıllar merkez olarak kullanan Karamanoğulları’na aittir. XIV. yüzyıl hakkında bilgi veren müelliflerden Kazvinî, Ermenek’in geçmişte büyük bir şehir iken, bu yüzyılda 7000 dinar gelire sahip bir kazâ merkezi haline geldiğini ifade etmektedir21.

Ermenek şehri Roma, Bizans, Anadolu Selçukluları, Karamanoğulları ve Osmanlılar zamanında, bugün aynı adı taşıyan kazâ merkezinde yer almaktaydı. Yani bu şehir Gümüşhane, Erzurum, Erzincan, Malatya vs. gibi yer değiştiren şehirlerden değildir. Ekonomik ve demografik açıdan gelişme dönemi olarak yorumlanan XVI. yüzyılda22 şehir, kendi adıyla anılan kalenin güney yamaçlarında, Göksu nehrine hâkim bir konumda bulunuyordu23. XVI. yüzyılda bazı nahiyelerin coğrafî bir mekân olup, merkez kasabalarının bulunmadığı bilinen bir gerçektir24. Bağlı bulunduğu İçel sancağı coğrafî bir mekânı temsil ederken, “Ermenek” bütün tahrir defterlerinde aynı isimle anılan bir yerleşim biriminin adı olarak görülmektedir. Genellikle bir yerleşim merkezini anlatan ve o yönetim biriminin merkezi konumundaki yerleşim birimi olan yerler, şehir, kasaba25 veya “nefs” olarak adlandırılmaktadır26. XVI. yüzyıl boyunca bütün tahrir kayıtlarında, Ermenek için “Nefs-i Ermenek”27 ve “şehir”28 tabirlerinin

19 Camiler ve çarşı için çalışmamızın bu bölümdeki ilgili kısımlara bakınız. 20 T. Baykara, Konya, s. 121.

21 Hamd-Allâh Mustawfî, Nuzhat-al-Qulûb, (Nşr. G. Le Strange), Leyden 1919, s. 96. 22 S. Faroqhi, a.g.e., s.1.

23 Kâtib Çelebi, Cihannümâ, s. 611; Evliya Çelebi IX, s. 305; V. Cuinet VI, s. 188 vd.

24 Adilcevaz Sancağında bulunan 3 nahiyeden birisi olan Sarusu Nahiyesi coğrafî bir mekân

durumundaydı. Bkz., O. Kılıç, Adilcevaz ve Ahlat, s. 85.

25 C. Orhonlu kasabayı, “İçerisinde han veya ılıca gibi kuruluşların bulunması hasebiyle canlı olan

ortalama 700–1500 nüfusa sahip bir iskân ünitesidir. Şehir ise daha karmaşık bir kuruluş manzarası gösterir” şeklinde tanımlamaktadır. [Bkz., C. Orhonlu, Şehircilik ve Ulaşım, s. 3]; T. Baykara, Anadolu’nun Selçuklular Devrindeki..., s. 88.

26 Nefs; can, ruh, ceset, bir şeyin hakikati, cevheri manalarına gelen bir tabirdir. [Bkz. M. Z. Pakalın,

OTDTS II, s. 672]; F. Emecen, a.g.e., s. 46; H. Doğru, Sultanönü Sancağı, s. 88, 90; E. Çakar, a.g.e., s. 34; G. Göğebakan, a.g.e., s. 71; H. Doğru, Sivrihisar, s. 13 vd.

27 “Hamam-der nefs-i Ermenek” Bkz., BOA., TD 1, s. 42, 45, 46, 48, 49, 50; BOA., TD 83, s. 265; BOA.,

kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca şehir merkezinden resm-i çift, bennak, caba gibi vergilerin alınmaması da bu hususu teyit eder. Açıkça görüldüğü üzere Ermenek, Osmanlı Devleti’nin her yönüyle zirveye çıktığı bu asırda şehir hüviyeti taşıyan tipik bir Türk şehridir29. Faroqhi, 1520–40 tarihleri arasında Ermenek’i, kasaba hüviyetinde bir şehir olarak değerlendirirken, o tarihlerde İçel sancağına bağlı diğer kazâ merkezlerini ise bu statüde görmez. Nitekim XVI. yy.ın ikici yarısından itibaren kentler arasında yer alacaktır30.

Ermenek’in fiziki yapısı hakkında bilgi veren müelliflerin başında XIV. yüzyılda şehri ziyaret eden Şihabeddin el-Ömerî gelmektedir. Ona göre Ermenek bir dağın yamacında kurulmuştur ve Karamanoğlu beyliğinin başkentidir. Alanya ve Larende önemli şehirlerindendir. Beylik topraklarının doğu tarafındaki Ermenilerle mücadele içerisindedirler. Ünlü seyyah burada beyliğin askerî nüfuzundan da bahsederek, beyliğe mahsus 12 şehir ve 15 kale ile 25.000 süvari, 25.000 piyade, hatta daha fazla askerden bahseder31.

Kalkaşandî ise Ömerî’nin Mesâlik, Teskîf ve el-Tarif isimli eserlerine atıflarda bulunarak şehir hakkında birtakım bilgiler sunmaktadır. Müellif, Ermenek kalesinin kısa bir tasvirini yaptıktan sonra şehirde çok sayıda mescidin bulunduğunu belirtir. Ayrıca şehrin bağ ve bahçeler yönünden zengin olduğundan bahsetmekle birlikte, havasının soğuk olduğunu da ayrıca belirtir. Bahsedilen dönemde (1366) şehre Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey hâkimdir32.

Kâtib Çelebi (1058/1648) ise, Ermenek’in bağı-bahçesi ve akarsuyu bol olan bir kazâ merkezi olduğunu belirtir. Şehrin su ihtiyacının, yüksek bir yerde bulunan ve içerisine ancak meşalelerle girilebilen bir mağaradan çıkan suyun şehre ulaştırılması ile karşılandığını anlatır. Ayrıca, yüksek bir kayanın ortasında yer alan ve içerisinde dizdar

kullanıldığı gibi, Iskarapar vilâyeti hisarı için “Nefs-i hisar” şeklinde kullanılmıştır. Bkz., H. İnalcık, Arvanid, s. 78, 103; T. Gökçe, a.g.e., s. 60.

28 “Zemin-i Furun der-sınur-ı şehr der-yed-i Mustafa an vech-i tapu…”, “Mezra‘a-yı Uzun-yer ma‘a

zemîn der-sınur-ı şehr der-yed-i Mustafa veled-i Hacı Memi an-vech-i tapu…” Bkz., TD 83, s. 271.

29 Nefs-i Ermenek’ten resm-i çift, bennak ve caba alınmadığına dair Bkz., TD 83, s. 271; TD 182, s. 6;

BOA., TD 272, s. 6; TK 128, s. 14; BOA., TD 31’in baş tarafı eksik olduğu için tespit edilememiştir.

30 S. Faroqhi, a.g.e., s. 12-17, 29, 47, 355; E. Çakar, a.g.e., s. 35.

31 Ebi’l-Abbas el-Şehâbeddin Ahmed el-Ömerî, Mesâlikü’-l Ebsâr Fî Memâlik-i Emsâr, (nşr.

Taeschner), Leipzig 1929, s. 48 vd.; Ayrıca Bkz., El-Ömerî, el-Ta’rîf, Mısır 1912, s. 40 vd., 55 vd.

ile hisar erleri bulunan bir kalenin varlığından bahseder33. Evliya Çelebi (1671) ise, kalesinin çok yüksek ve benzersiz olduğunu, şehrin bütün ahalisinin aşağı varoşta oturduklarını, burada tamamı toprak ve kireç örtülü 800 kargir evin bulunduğunu haber verir. Bu arada şehirdeki İslâmî eserlerden de bahseder34.

Fransız Seyyah V. Cuinet (1891) ise, Ermenek’in tarihi kalıntıların ortasında kurulduğunu, bu tarihte mevcut antik kalıntıların, bir kale, surlar, birkaç kolon ve çeşitli yazıtlardan ibaret olduğunu belirtir. Ayrıca, Ermenek’in etrafında ulaşılmaz yüksekliklerde bulunan, kayaların içerisinde oyulmuş ve sığınak vazifesi gören oyuk ve mağaralara rastlandığını bildirir ve şehirde bulunan İslâmî eserler hakkında kısa malumat verir35. Osmanlı Salnâmelerinde de şehrin fizikî yapısını ilgilendiren bazı bilgileri bulmak mümkündür. Buna göre, şehirde Karamanlı hanedanına ait camiler ve Göksu üzerinde inşa edilmiş, oldukça yüksek Görmeli köprüsü mevcuttur. Kasabada 110 çeşme, ayrıca medreseler, hanlar, hamamlar, değirmenler bulunmaktadır. Kasabanın içerisinden çıkan suyun mahallelere taksim edilmesiyle şehrin bağ ve bahçelerinde çok çeşitli sebze ve meyve yetişmekte, yetiştirilen mahsulât iç pazarda tüketilmektedir36.

Dikkat edilirse, 1 nr’lı evkâf defterinin birinci kısmında, şehirde bulunan İslâmi yapıların dışında bir de kilisenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak şehri ziyaret eden seyyahların hiçbirisi bu kilisenin varlığından bahsetmemiştir. 1518’de şehirdeki Kayadibi mevkiinde olduğu tahmin edilen kilisenin giderleri, Gümüşboğa b. Abdullah tarafından vakfedilen 13 kıt’a zeminden karşılanmaktaydı37.

b. Mahalleler

Mahalle Arapça bir kelime olup, ilk önceleri konaklanan yer anlamında kullanılmıştır. Daha sonraları, şehirlerin veya küçük yönetim birimlerinin bir bölümünü ifade etmiştir. Türk-İslâm şehirlerinde mahalleler genellikle farklı sayıda evlerden meydana gelmektedir. Mülkî, beledî ve adlî teşkilatın ilk basamağını teşkil eden mahalle, halkı birbirini tanıyan, bu ölçüde de birbirinin davranışlarından sorumlu,

33 Kâtib Çelebi, (Mustafa b. Abdullah, 1004–1067), Cihannümâ (1058), İstanbul 1145, s. 611.

34 Evliya Çelebi IX, s. 305; Osmanlı’da konut mimarisi hakkında Bkz., T. Cansever, Şehir ve Mimarî, s.

101 vd.

35 V. Cuinet VI, s. 188 vd.

36 1294 Tarihli Adana Salnâmesi, s. 125; 1299 Tarihli Adana Salnâmesi, s. 69; 1308 Tarihli Adana

Salnâmesi, s. 100; 1309 Tarihli Adana Salnâmesi, s. 130; 1312 Tarihli Adana Salnâmesi, s. 61; 1318 Tarihli Adana Salnâmesi, s. 213.

sosyal ve iktisadî dayanışma içinde olan kişilerden oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir. Diğer bir tanımla aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleriyle birlikte yerleştikleri şehir kesimidir38.

XVI. yüzyıla ait Tahrir Defterleri’nin tetkikinden, şehrin mahallelere taksim edildiği ve 1518–1584 tarihleri arasında Ermenek’te 14 mahallenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre mahalleler: Kemeros, Sanduklı, Arabşah, Coşum, Bâzâr39, Celâl, Sifos, Kiçibazar, Saray, Akçamescidlü, Zaviye, Değirmenlik, Bağarası ve Sumbatlar mahalleleridir40. Bunlardan Akçamescidlü Mahallesi, kaleye en yakın mahalle konumundadır41. Mahalle isimlerine baktığımızda, bunların genellikle etrafında oluştuğu cami, mescid, zaviye gibi dini ve sosyal yapıların isimlerini aldığı görülür42. Bu cümleden olarak Akçamescidlü, Sifas (Sipas-Sifos), Coşum-Cumma, Bâzâr ve Celâl mahalleleri aynı adı taşıyan mescidlerden, Zaviye Mahallesi ise burada bulunan zaviyeden ismini almıştır. Kiçibazar ise ticarî kökenli bir isimdir43.

Saray Mahallesi muhtemelen kazânın yönetim binalarının bulunduğu mahalledir. Çünkü 1584 tarihli tahrirde, Ermenek kadısı Mevlâna Hacı Abdürrezzak bu mahallede ikâmet etmekteydi44. Bağarası ve Değirmenlik mahalleleri, bulunduğu mevkie göre isim almışlardır. Celâl-Cemal Mahallesi, 387 Numaralı Tahrir Defteri’nde “Hallâç” imlasıyla

38 J. Kramers, “Mahalle”, İA.VII, s. 144; F. Emecen, a.g.e., s. 47; T. Gökçe, a.g.e., s.73; Ahmet Yiğit,

XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Edirne Kazâsı, Muğla 1998, (Basılmamış Doktora Tezi), s. 27; A. Aksın, Harput, s. 118; H. Doğru, Sivrihisar, s. 22 vd.

39 Uygur ve Kazakçada Bazar ismine rastlandığı görülür. Bu isim Harezm’de Bazarcık şeklini almıştır.

Bkz., Tuncer Gülensoy, “Türk Dünyası ve Anadolu’da ortak Yer Adları”, Erdem IX/26, (Eylül 1996), Aydın Sayılı Özel Sayısı II, s. 703, 709.

40 1500 tarihli tahrir defterinin baş kısmı mevcut olmadığından bu tarihteki mahalleler tespit

edilememiştir. Bkz., BOA., TD 31, s. 1–16; Ermenek mahalleleri için Bkz., BOA., TD 83, s. 265–270; BOA., TD 387, s. 253; BOA., TD 182, s. 1–6; BOA., TD 272, s. 2–6; TK 128, s. 2–14; Anadolu’nun diğer bölgelerindeki şehirlerine baktığımızda: 1519 tarihinde Behisni kazâsında 4 Müslim, 1 gayrimüslim olmak üzere 5, Hısn-ı Mansur’da 1 Müslim 1 gayrimüslim olmak üzere 2, Gerger kazâsında ise 5 mahalle mevcuttu. 1524 tarihinde adı geçen kazâlardaki mahalle sayılarında bir artış gözlenmemiştir. 1530 tarihine gelindiğinde ise Kâhta kazâsında 4 müslim 1 gayrimüslim 5 mahalle bulunmaktaydı. 1519–1524 tarihlerinde bu şehirlerdeki müslim-gayrimüslim oranları ise, Behisni kazâsında müslüman nüfus % 97.75, gayrimüslim % 2,5’lik bir kısmı teşkil ediyordu. Bkz., M. Taştemir, Adıyaman, s. 13 vd., 28, 45, 57; 1556 tarihinde Adilcevaz ve Ahlat şehirlerinde mahalle mevcut değildi. Bkz., O. Kılıç, Adilcevaz ve Ahlat, s. 88, 111.

41 Eski mahallelerin kale surlarının yakınında teşekkül ettiği belirtilir. Bkz., F. Emecen, a.g.e., s. 48. 42 XVII. asırda Sivas şehrinde mahalle isimlerinin çoğu cami ve Mescid adlarını taşımaktaydı. Bkz., O.

Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, s. 127.

43 Fatih zamanında Larende vakıfları arasında bulunan Kiçi Zaviyesi vakfı ve aynı isimli mahallenin

Belgede Ermenek kazâsı (1500-1600) (sayfa 83-109)

Benzer Belgeler