• Sonuç bulunamadı

2. KENTSEL DÖNÜŞÜM ve ÜLKEMİZ KENTLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇERİSİDEKİ OLUŞUMLAR

2.3. Bölüm Değerlendirmes

Kentsel alan ve yerleşmeler oluşumlarından itibaren birçok faktörün etkisiyle değişim gösteren kent mekânlarıdır. Kentsel dönüşüm faaliyetleri, kentlerin doğası gereği dönüşümün ve yenilemenin zaruri olduğu alanlarda, yerleşkelerin tekrar işler hale getirilmesi, çağın şartlarına uygun yapılaşmaların oluşturulması ve tekrar toplumla bütünleşmesini amaçlamaktadır. Kentsel dönüşüm ekonomik canlanmayı, doğru kullanımı, bozulma ve köhneleşmeyi durdurmayı, planlı, güvenli ve sağlıklı yerleşkeler meydana getirmeyi, alt yapının yenilenmesini, sosyal donatı alanları oluşturmayı, ulaşım ve kentlerin kendiliğinden meydana getirdiği diğer problemleri çözmeyi hedeflemektedir.

Günümüz kentleri özellikle 12.yy’ dan itibaren Anadolu’ya yapılan yoğun göçler sonrasında ordugah şehirleri ve kent mekanlarında var olan mevcut yapılara farklı fonksiyonlar yüklenerek varlıklarını devam ettirmişlerdir. Osmanlı kültür ve medeniyetinin oluşturduğu kent parçaları özellikle, merkezdeki ibadet alanı ve çevresindeki dinlence ve konaklama mekânlarının yer aldığı geleneksel yapılaşmalar şeklinde gelişmiştir.

Osmanlı devletinde kent yönetimi ve yerel hizmetler kadılık makamı, vakıflar ve loncalar tarafından gerçekleştirilmekteydi. Kentlilerin ihtiyaç duydukları hastane, okul, yurt, aşevi, cami, çeşme, han, hamam, kütüphane ve diğer hizmetler vakıflar tarafından yürütülmekteydi.

Tanzimat döneminde Osmanlı İmparatorluğunun dünya ekonomisine eklemlenmesiyle kentlerde demiryolları, istasyonlar, oteller, bankalar, işhanları, tiyatro binaları, eğlence mekânları ve mağazalar yer almaya başlamıştır. Yine bu dönemde yabancı şehir plancılarına kentlerin planlarının yaptırıldığı ve uygulandığı, meydana gelen büyük yangınlardan sonra, yangın alanlarının yeniden düzenlenmesi ve ilk belediyelerin hayata geçirilmesi söz konusu olmuştur.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ülke kentlerinin başlıca sorunu savaş sonrasında yakılıp yıkılan kentlerin yeniden imarı olmuştur. Özellikle batı, Anadolu kentleri yapıları, yolları ve meydanları ile modern kent görünümüne kavuşmaları, bu imar hareketleri sonucunda sağlanmıştır. Başkentin Ankara ilan edilmesi ve diğer kentlere örnek olma görevi yüklenmesinden sonra başkent’te bir dizi imar çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Başkentin yanında ülke kentlerinin tamamında imar

çalışmaları yapıldığı ve özellikle İstanbul için Henri Prost’un yaptığı plan Haliç’in sanayiye açılmasını sağlayarak çevre kirliliğine sebep olmuştur.

II. Dünya savaşı sonrasında çok partili hayat geçiş, ekonomideki gelişmeler, köyden kente göçün artması ve kentlerde var olan konut stokunun yetersizliğinden dolayı gecekondu olarak adlandırılan yapılaşmalar meydana gelmiştir. Günümüze kadar yansımaları sürecek olan gecekondu yapılaşmaları çıkarılan kanunlar, imar afları ve yeni yapılan planlara rağmen artarak devam ede gelmiştir. Bu dönem özellikle 1980’lere kadar bir taraftan gecekondu bölgeleri engellemeye çalışılırken, diğer taraftan çıkarılan imar aflarının gecekondu alanlarının oluşumunu devam ettirdiği açıktır. Bu dönemin kentsel dönüşüm eylemleri çöküntü alan ve gecekondu bölgelerine yönelik olarak rehabilitasyon ve soylulaştırma örnekleri olmuştur. Kentsel dönüşüm eylemlerinin ilk projeleri olan bu uygulamalar yasal düzenlemeler ile desteklenmediğinden dolayı sadece, fiziksel yenileme olarak kalmış ve ekonomik değer olarak algılandığı gözlemlenmiştir. Yine II.Dünya savaşından sonra alınan Amerikan yardımları tarımda makineleşmeyi, ulaşımın seyrini ve kentlerin niteliklerini ve seyirlerini değiştirerek kent nüfusunu artırmış ve kent mekânlarında yeni imar operasyonlarını beraberinde getirmiştir. 1950’ler aynı zamanda yüksek okullarda yetişen şehir plancılarının ülke kentleri için plan yapmaya başladıkları dönem olmuştur. Böylece 1830’larda başlanan yabancı uzman ve şehir plancılarına yaptırılan imar hareketlerine son verilmiştir.

1965 yılında çıkarılan kat mülkiyeti kanunu çok katlı ve bitişik nizam yapılaşmaların yapılmasını sağlayarak, kent mekânındaki yayılımın ve oluşacak dağınıklığın durdurulması amaçlanmıştır. Bu yıllardaki kentleşme hareketleri ekonomik krizler, devam eden göçler ve kamu hizmetlerinin yetersizliği gibi etmenlerden dolayı durma noktasına gelmiş ve kentsel dönüşüm projeleri daha çok tarihi alanlarda eskime ve köhneleşmenin durdurulmasına yönelik yapılmıştır.

1980’li yıllar kentleşme ve kentsel dönüşüm faaliyetlerinde birçok yasanın yapıldığı ve uluslararası birçok toplantı ve antlaşmalarında etkili olduğu gözlemlenmektedir. 1980’li yıllara kadar yapılan kentsel dönüşüm projelerinde ele alınan fiziksel yöne toplumsal, ekonomik ve çevresel yönlerinin birlikte ele alındığı uygulama projelerinde görülmektedir. 1980’ler aynı zamanda ruhsatlı, ruhsatsız birçok gecekondu bölgesi toplu konut alanlarına dönüştürüldüğü ve bu tarihe kadar kamu eliyle meydana getirilirken kentsel dönüşüm projeleri, bu tarihten itibaren Özel teşebbüs-Kamu işbirlikleri çerçevesinde yapılmaya başlanmıştır.

1990’lı yıllar kentsel dönüşüm projelerinin ülkenin tamamında yaygınlaştığını ve kültür mirası veya kent merkezini canlandırmaya yönelik, gecekondu alanlarının yeniden yapılanması, kıyı ve meydan düzenlemeleri, soylulaştırma gibi dönüşüm faaliyetleri karşımıza çıkmaktadır. 1990’lar aynı zamanda kentsel dönüşüm projelerinde stratejik planlama yaklaşımı çerçevesinde, katılımcı ve müzakereci yaklaşımlar sergilediği ve kent mirasının korunmaya çalışıldığı, projelerin istihdam yaratıcı ve işsizliği azaltıcı aynı zamanda sosyal donatı alanlarını meydana getirdiği gözlemlenmiştir.

Marmara depremi kentlerimiz ve kentsel dönüşüm açısından bir kırılmaya sebep olmuş ve yerleşkelere yönelik acil proje ve uygulamaların gerekliliği ortaya çıkmıştır. 2000’li yıllar küreselleşme ve AB uyum prosedürleri çerçevesinde koruma, yenileme ve gecekondu alanlarına yönelik dönüşüm projelerine, sağlıklaştırma ve seçkinleştirme faktörlerini eklemleyerek sürdürülebilir kentleşme kavramını hayatımıza sokmuştur.

3. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN UYGULAMA YÖNTEMLERİ (DÖNÜŞÜM